Gelinim neden sürekli mutfakta ve sofrayı o hazırlıyor?

“Hırsla yarışan yarışmacıların toplumsal cinsiyet rollerinden bir ölçüde habersiz ama bir sonrasındaki ana haber bültenlerine ‘yemek yapmadığı için dayak yedi/ öldürüldü’ haberine ister istemez bir alt metin yazmadığını kim söyleyebilir?”
RÜYA HÜSEYİNOĞLU
Hatırladığım; ülkemizde önceleri yemek programı olarak yapılan formatlar, ünlü bir aşçının (şefin) veya ünlü bir ismin çeşitli konuklar alarak, hem sohbet edip hem de tarifler verdiği türdendi. Bu formatlarda çekilen başka bir tür ise, gurmelerin veya sunucuların hem gezi hem de yemek formatında yaptıkları programlar. Sonraları, bu yemek programı türlerinin başka ülkelerde olan yansımalarını ülkemizdeki büyük televizyon kanallarında da yavaş yavaş izlemeye başladık. İşin içerisine yarışma konsepti girince, olay biraz daha “Reality Show” formatına dönüştü. Yeme-içmeyi bu kadar fazla odak noktasına koymuş bir dünyada, eski yıllara oranla yemek programlarının artmasının sebebini düşündüğümüzde, ekonomik bir ferahlamadan söz etmemek olmaz. Artık yemek yapmak ve yemek, en temel ihtiyacımız olan beslenme ihtiyacımızın dışında bizi farklı, belki lüks diyebileceğimiz bir yeme-içme kültürüne doğru götürüyor. Bunun yanında, o programlarda gösterilen yemeklere, o yemeklerde kullanılan malzemelere hangi insanların nasıl ulaşacağı, yani dünyadaki veya ülkemizdeki gelir eşitsizliği gibi konuları pek de düşünen yok!
Ülkelere, yörelere özgü yemekler, elbette orada yaşayan insanlarla ilgili kültürel veriler sunuyor. Peki yemek programları, özellikle de yarışma konseptindeki yemek programları, kültürel olarak bizlere nasıl veriler sunuyor? Televizyon gibi kitle iletişim araçlarında türeyen programların, siyasi iktidarlardan bağımsız olduğunu düşünmek şöyle dursun; bu mecrada yayınlanacak programların verdikleri mesajlarda iktidar eli olmadığını düşünmek, oldukça masumca bir düşünce tarzı olurdu. Bu anlamda; Türkiye televizyonlarında izlediğimiz gelinler ve kayınvalidelerin yarıştığı yemek programlarını biraz irdeleyelim isterim.
Geline gösterilen yer: Mutfak
 “Gelinim Mutfakta” programında kadının konumlandırıldığı yer, programın isminden de açıkça anlaşılır gibi duruyor. Gelinler, onların normallerinde “kadının görevi” olan; ama aslında yaşamak için her insanın yapıp yiyebilecekleri yemekleri yapıyorlar. Programda format gereği, önce gelinler yemeklerini yapıyor. Hemen ardından kayınvalideler kime ait olduğunu bilmedikleri yemekleri tek tek tadıyor. Bu noktada gelinlerine ait yemeği doğru tahmin edip olabildiğince yüksek puanlar vermeyi amaçlıyorlar. En yüksek puanı alan ise altınları, ödülleri, bonusları topluyor.
“İyi ki” doğurdukları oğullarının eşlerini pek de hazmedemeyen kayınvalideler, ödüle giden her yolu mübah görüp hem gelinlerine hem de diğer yarışmacılara sürekli saldırıyorlar. Televizyon programlarının reyting kaygısıyla işin içine şov katma peşinde olması, anlaşılan bir durum haline gelmiş. Buradan aslında izlenmek için çıkarılan gergin ortamın haricinde, kadının sözde toplumsal rollerinin tekrar tekrar pekiştirilmek istenmesini çıkarmak çok da zor değil. Hem ev içi görülmez emek olan ev işçisi kadınların hedef kitle izleyicisi olduğu bir gündüz kuşağında bu mesajı çıkarabilmek gayet yerinde olur. Diğer taraftan da burada seçilen sunucunun veya televizyon ekranlarında gördüğümüz LGBTİ+ kişilerin toplumun bağrına basması ancak kendi yaşamlarında nasıl davrandığını bilmek toplumsal ikiyüzlülüğü de oldukça net açıklayabilir. Belki hala ekranda gördüklerimizin gerçek kişiler olduğunu düşünmemekten kaynaklanıyordur bu ikiyüzlülük; ama orada verilen mesajlar hitap ettiği kesime en gerçek biçimiyle kadının toplumsal cinsiyet rollerini kanıtsatmakta ısrarcı olabilir.
Yine sofrayı gelinler hazırlıyor
Başta bahsettiğim formatlardaki gibi karma katılım olmayan başka bir gelin-kayınvalide konseptli yemek yarışma programı da “Zuhal Topal’la Sofrada”. Bu konsept “Yemekteyiz” formatına daha çok benzemekte; ama onun haremlik kısmını içine almış şekliyle sadece kadınlara yönelik tasarlanmış. Bir yandan da bu formatın cinsiyet ayırt etmeksizin bir arada bulunma halini de ortadan kaldırmaya yöneldiğini düşünebiliriz.  Yine Gelinim Mutfakta programında olduğu gibi kayınvalideler pek bir işe elini sürmelerine izin verilmeden gelinlerin yemek marifetlerini gösterdikleri bir format. Burada da kim nasıl bir yemek yaparsa yapsın beğenilmemesi ve puanların daima düşük olması söz konusu. Reality Show burada da yine pek “reel” olmayan, sanki kurgulanmış ve bayağılaşmış şekilde devam ediyor. O kadar emek verilip kısıtlı sürede yapılan bir sürü masraf edilen yemeklerden çok, gerçekten anlamanın mümkün olmadığı bir gerilimin ve kayganın içerisine sürükleniyorsunuz. Arada programın sunucusu sanırım bu gerginlikten rahatsız olmuş gibi görünmeyi oynuyor. Aslında izlenmek için yine pek de reel olmayan şov devam ediyor. İnsanlar elbette kendi hür iradeleriyle bir yemeği beğenmeme özgürlüğüne sahiptirler. Üstelik bu bir yarışma ise rekabet ortamı elbette oluşacaktır. 
Çok nadir de olsa beğendikleri yemekleri ifade eden yarışmacılar yine puanlama konusunda adaleti elden bırakıyorlar. Bu sefer insanın dürüstlük, erdemli olma gibi kavramları da sorgulayası geliyor. Çok güzeldi ama sana puanım “1” deyiveriyorlar. Başka zamanlarda çok yüksek tartışıyorlar bir sürü çıngar çıkarıyorlar ama misafirperverliği çok iyiydi deyip birazcık da olsa yüksek puan veriyorlar. Belki de bu absürt puanlamalarla izleyicinin ayarlarıyla oynarken kendilerince yarışma içerisinde strateji kurmaya niyetleniyorlardır.
“Kadınlık görevleri” yapılmayınca olanlar  
Hırsla yarışan yarışmacıların toplumsal cinsiyet rollerinden bir ölçüde habersiz ama bir sonrasındaki ana haber bültenlerine “yemek yapmadığı için dayak yedi/ öldürüldü” haberine ister istemez bir alt metin yazmadığını kim söyleyebilir? Bu kadar çok kadın cinayeti işlenen bir ülkede kitle iletişim araçlarıyla, kadınlara yemek yapmak gibi ev işlerinin görev diye kanıksatılmaya çalışılması, ortak bir yaşamı paylaşmamız gerektiği gerçekliğinden bizleri uzaklaştırmıyor mudur? Üstelik bu yemek yarışmalarında bizlere öğretebileceği yemek tarifleri gibi birçok insan için belki de faydalı olacak bir işlevin, içi boşaltılarak kimseye bir fayda sağlamayan gereksiz gerginlikler silsilesi neden izletilmek istenir? Eğer kadın ev dışında çalışmıyorsa zaten mutfak, alışveriş, varsa çocukların bakımı, temizlik gibi bu görevlere neden mahkûmmuş ve ortak bir yaşam yokmuş gibi davranılmaktadır.
Bu program tarzı, yalnızca hemcinsiyle bir araya gelinebilen insanlar türetmeye ve kadınlık görevi diye gösterilmeye çalışılan, emeğin görünmez kılındığı bir yaşam anlayışı sergilemekten çekinmiyorlar. Belki de daha göremediğim bir sürü mesajı içinde barındırıyordur. Umarım bu kadar çok kirli mesaj yoktur ve ben abartıyorumdur. Yine umarım, bu mesajlar varsa bile bizler kadının konumlandırıldığı bu yeri sorguluyoruzdur.  Zaten belli bir kesim için yeni iletişim araçlarıyla eski popülerliliğini yitiren televizyon mecrası, belki de kadın kuşağı programlarında son kara sübliminal mesajlarını veriyorlardır.