Covid-19 evlilikleri ve ilişkileri nasıl etkiledi?

Bir yıldan fazladır küresel çapta süren pandemi koşulları, evlilik ve ilişkiler üzerinde ciddi boyutta sorun oluşturdu. Son bir yılda yapılan istatistikler de boşanma sayılarının arttığını gösteriyor. Evlilik ve İlişki Danışmanı Duygu Esman, kadına yönelik şiddetin arttığına dikkat çekerken özellikle bu dönemde “sessiz" yaşanan şiddetin yok sayma ve görmezden gelmenin yıpratıcı olduğunu vurguluyor.

 

PERİ BAYAV

İzmir- Covit-19 pandemisi sadece insanların sağlığını değil tüm yaşamlarını da etkisi altına aldı. Pandemi koşulları özellikle, evlilik ve ilişkiler üzerinde ciddi boyutta sorun oluşturdu.

Pandemi sürecini çoğunlukla evde yalnız kalarak geçiren bireylerde psikolojik sorunlar gözlemlendiği kadar, son bir yılda boşanma sayılarının artması da göz ardı edilmemesi gereken faktörlerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Küçük bir alanda aynı kişilerle ya da kişiyle çok uzun süreli paylaşımlar, yaşamın olağan akışında pek alışık olmadığımız bir durum olduğundan dolayı pandemi sürecinde; öfke nöbetleri, tahammülsüzlük çok sık yaşanmaya başlanan problemlerin başında görülüyor.

Kısaca pandemi hayatımızda ki pek çok şeyi etkisi altına aldı; ilişkilerimiz de buna dâhil. Türkiye genelinde mahkemelere boşanma talebinde bulunan kişilerin sayısında 3 – 4 kat artış söz konusu. Başvurular incelendiğinde asıl nedeninin eşlerin yükümlülüklerini yerine getirmemelerinden kaynaklı olduğu görülüyor. Ayrıca yapılan araştırmalara göre Türkiye’de Mart 2020 itibariyle kadına yönelik şiddet yüzde 38,2 oranında artış gösterdi. İlişkilerde toplumsal cinsiyet eşitsizliği derinleşti. Covid-19’un ilişkiler üzerindeki etkilerini ve boşanma oranlarını Evlilik ve İlişki Danışmanı Duygu Esman ile konuştuk.

“Eşlerin birbirleriyle konuşup, iş bölümü yapmaları gerekiyor”

Duygu Esman, yeni evlenmiş çiftlerin daha evliliğin ilk dönemecini içselleştiremeden ya da aşamadan pandemiyle beraber emeklilik dönemecine girdiklerini söylüyor. Evde bütün gün birbirlerinin yanı başında zaman geçirme durumunda kaldıkları için çiftlerin ciddi bir çatışma içine girdiklerine değiniyor. Eğer eşlerden biri saygıdan, şefkatten uzaksa, empati kuramıyorsa, eleştirel ve yargılayıcı bir tavır sergiliyorsa bunun çatışmalara yol açacağını belirtiyor. Eşlerin birbirine olan sevgisi, saygısı ve birbirini anlama düzeyi pandemi sürecinde oldukça önem kazanmaya başladığının altını da çiziyor. Çiftlerin bu krizi fırsata çevirmelerinin mümkün olduğunu vurgulayan Esman, süreci birbirlerini daha iyi tanımak ve birbirleriyle daha çok zaman geçirmek için bir fırsat olarak görmeleri gerektiğini ifade ediyor. Esman, ‘Eşim benden ne istiyor, ne bekliyor? Bütün gün bilgisayar başında online çalışmak zorunda. Ev işlerini kim yürütecek? Çocuğa kim bakacak, kim oynayacak?’gibi pek çok sorunun olduğuna dikkat çekiyor. Şöyle anlatıyor:

“Ev işleri genelde kadınlara bırakılıyor. Bu da pandemide kadınların üzerine çok fazla sorumluluk yüklediği için çatışmalara neden oluyor. Çiftler arasındaki uyum, denge ve empati kurma burada çok önemli. Ev kadını da olabilir online da çalışıyor olabilir. Anne ev işini yapacak, eve bakacak, çocuğa bakacak, online işini yürütecek… Bunlar bir kadın için gerçekten inanılmaz bir yük. Öz bakımına ve kendine ayırdığı zaman dilimi de azalıyor. Sınırlar birbirine giriyor. Bu yoğun çalışma temposu altında kadınlar inanılmaz derecede yıpranıyor. Bu konuda eşlere büyük görevler düşüyor. Eşlerin birbirleriyle konuşup, iş bölümü yapmaları gerekiyor. Toplumumuzda erkeklerin ev işi yapması pek kabul edilebilir bir şey değil. Pandemiyle birlikte artık bunun da aşılması gerektiğini düşünüyorum.”

Pandemi sürecinde evlilikte sorun yaratan konular ön planda oldu

Duygu Esman evlilikte sorun ve bunalım yaratan konuları hatırlatarak, pandemi sürecinde evlilikte sorun yaratan konuların ön planda olduğunu belirtti. ,

“İnsanlar eskisi gibi çalışamıyor ya da eskiden kazandıkları paraları kazanamıyor. Tek başlarına zor yetiyorlarken şimdi bir aileye bakmak ekstra bir yükümlülük yaratıyor. Bu maddi problemler de ciddi geçimsizliğe yol açtı. Artı, eğer evliliklerinde cinsel problemler varsa ve bunları aşamamışlarsa pandemi sürecinde bu da büyük bir sorun haline geldi. Çünkü birlikte çok daha fazla zaman geçirmeye başladılar. Cinsellik hayatlarının ve ilişkilerinin çok önemli bir parçası. Sorun varsa ve konuşulmuyorsa ya da tedavi olunmuyorsa cinsel problemleriyle de ciddi anlamda yüzleşmek zorunda kaldılar. Hâlbuki bunlarla ilgilenen çok ciddi cinsel terapistler, klinik psikologlar ve psikiyatristler var.  Lütfen, sorun olarak gördüğünüz her konuyu özellikle cinsellikle ilgili sorunlarınızı rahatlıkla onlarla paylaşın ve çözüme ulaştırın.”

Pandemide boşanmalar arttı

Pandemi süresince boşanmaların arttığına vurgu yapan Duygu Esman, önceden uzun süreli ayrılıkların boşanmaya neden olduğunu şimdi ise uzun süreli yan yana olmanın boşanmaya neden olduğundan bahsediyor. Sosyal izolasyon, sosyal etkileşimden mahrum kalmak, yeteri kadar sosyalleşememenin çiftleri olumsuz etkilediğinden bahseden Duygu Esman,çiftlerin şimdi evde birlikte çok fazla zaman geçirmeye başladıkları için birbirlerinin hiç görmedikleri yönlerini çok çabuk keşfetmeye başladıklarını söylüyor.

“Çiftlerin evliliğe ve seçtikleri eşe yükledikleri anlam neydi? Pandemiyle bu nasıl bir anlama dönüştü? Beklentilerini karşılar derecedeyse ev içinde bütün gün eşiyle zaman geçirmesi sorun olmuyor. Ama hayalindeki evliliğe hitap etmiyorsa ciddi sorunlar yaratmaya başladı. Pandemi kişinin kendi özüne dönmesi, kendini keşfetmeye başlaması, nelerden hoşlandığı ve neden evlendiği gibi pek çok soruyu düşünmesini sağladı. Eğer kendini gerçekten tanıyarak, evliliğe yüklediği anlamı ve hayattan ne istediğini bilerek eşini seçtiyse bu süreci avantaja da çevirebiliyor.”

Eleştiri, savunmacılık, aşağılama ve duvar örme

Pandemiyle birlikte kadına yönelik şiddetin arttığına da değinen Duygu Esman, pandemi sürecinde öfkesini kontrol altında tutamayan bireyin; her şeye aniden öfkelenip eşine şiddet uygulamaya kadar gidebildiğini söylüyor. Ayrıca şiddettin başka bir yönünü de pandemiyle birlikte görmeye başladığımıza da dikkat çekerek; sesiz şiddettin çok daha tehlikeli olduğunu hatırlatıyor.

“Sessiz şiddet birinin diğerini görmemezlikten gelmesi, diğerini yok saymak, sorunun ne olduğunu çözmemeye çalışmak. Sessiz şiddet aslında en az fiziksel şiddet kadar insanda ciddi psikolojik bunalım yaratabiliyor. Bu da iletişimi zayıf olan çiftlerde sıkça rastlanılan bir durumdur. Ortaya çıkan sorunlarını birbirlerini görmemezlikten gelerek, sorunu yok sayarak ya da eşini yok sayarak çözemezler. Çiftler arası uyumda en önemli unsurlardan biri çiftlerin birbirleriyle kurdukları iletişim. Çiftler şöyle bir hata yapıyor; eleştiri, savunmacılık, aşağılama ve duvar örme. Çiftlerin birbirine uyguladığı en büyük iletişim problemleri olarak sıralanabilir. Bunun yerine birbirlerine empatiyle yaklaşarak daha kısa ve net cümlelerle, sen dili yerine ben dili kullanarak konuşmaları gerekiyor. Sorunun ne olduğunu ortaya net bir şekilde koyarak, karşısındakinin de kendisini anlamasını bekleyerek iletişim kurmalarını öneriyorum.”