Babası katledilen Hayde Özalp’ın tek isteği adaletin sağlanması

Bismil ilçesine bağlı Tatlıçayır köyünde 1995 yılında beyaz bir Toros’a bindirilip gözaltına alınan ve bir yıl sonra işkence edilmiş halde cenazesi bulunan Selahaddin Akbulut’un failleri halen bulunamadı. –Kızı Hayde Özalp, “Babam için birçok yere başvurduk ama hiçbir yanıt alamadık. Hem babamın hem de diğer cinayetler için adalet istiyoruz” dedi.

 
Amed – Her Cumartesi günü biraraya gelen “Kayıp Yakınları”nın adalet arayışı uzun yıllardır sürüyor. Bunlardan biri olan Selahaddin Akbulut’un ailesi de adalet arayan ailelerden sadece biri. 1935 doğumlu Akbulut, evli ve 11 çocuk babasıydı. Koruculuk baskısına karşı yıllarca direnen Akbulut, aynı gerekçelerle köyde birçok kez gözaltına alınıp ölümle tehdit edildi. Askerler, 21 Haziran 1995 tarihinde Akbulut ve ailesinin ikamet ettiği Diyarbakır’ın Bismil ilçesine bağlı Tatlıçayır köyüne baskın düzenler. Bu sırada Akbulut, köye gelen beyaz Toros marka araçtan inen 5 kişi tarafından “karakolda ifadesi var” denilerek, zorla götürülür.  Aile daha sonra karakola gider ancak “bizde değil” yanıtını alır. 
Akbulut’un bedeninde işkence ve kurşun izleri
Gözaltına alındıktan sonra bir yıl boyunca kendisinden haber alınamayan Akbulut’un cenazesi gözaltına alındığı karakoldan gelen telefon sonrası bulunur. İsmini vermek istemeyen bir yetkili Akbulut’un cenazesinin köyden 35 kilometre uzaklıkta dereye gömüldüğünü söyler. Telefon üzerine olay yerine giden aile üyeleri, Akbulut'un yoğun işkence izleri olan ve kurşunlanmış cansız bedenini 26 Şubat 1996 tarihinde Bismil ilçesine bağlı Işıklar (Goma) köyü Kuruçay deresinde kuma gömülü bir halde bulur. 
“Koruculuk dayatıldı”
Babasının katledilmesinden sonra da koruculuk baskılarının devam ettiğini söyleyen 60 yaşındaki Hayde Özalp, ailece askerlerin işkencesine maruz kaldıklarını ve topraklarından sürgün edildiklerini ifade etti. Özalp, “Bizden kimse de koruculuğu kabul etmiyordu. Evimiz defalarca basıldı ve babam da öldürülmeden önce dört defa gözaltına alınıp işkence gördü. Gözaltına alındığı süreçte üç ay Diyarbakır Cezaevi’nde tutuklu kaldı. Tahliye edildikten bir hafta sonra evimize yeniden baskın yapıldı. O baskında hepimize işkence yaptılar. O işkence sırasında da bana elektrik verdiler. Verdikleri elektrik nedeniyle koltuk altlarım ve parmak uçlarım patladı. Bu işkenceden sonra serbest bırakıldık ama ben dört hafta boyunca tedavi gördüm” diyerek, yaşananları anlattı.  
“Mahkemeye başvurduk ancak sonuç alamadık”
Babasının beyaz Toros araca bindirildiği sırada “Beni öldürecekler” diye bağırdığını belirten Özalp, “Babam gözaltına alındıktan sonra her yere başvuru yaptık ama bir yanıt alamadık. Karakola defalarca gittik ama bize sürekli onu görmediklerini gözaltında olmadığı yanıtını verdiler. Babamın gözaltına alınmasından bir yıl sonra bize karakoldan telefon açtılar. Kendisini başçavuş olarak tanıtan biri babamın mezarının yerini söyledi. Biz de söylenilen yere gittiğimizde cenazeyi bulduk. Cenazeyi bulduktan sonra da mahkemelere başvurduk ama kimse bir şey yapmadı. Babamı kimin öldürdüğünü hiç bulamadık” ifadelerinde bulundu. 
Tek istediği adaletin sağlanması
Babasının katledilmesinin ardından köylerinin askerler tarafından basılıp yakıldığını söyleyen Özalp, bir gün içinde köylerinden göç etmek zorunda kaldıklarını söyledi. Yıllar sonra köye gidip evlerini yeniden inşa ettiklerini kaydeden Özalp, babası ve diğer tüm faili meçhul cinayetler için adalet talebinde bulundu.