Şehir yaşamından uzak Andok’un eteklerinde iki göz evde yaşıyor

Yirmi yıldır okulların kapanmasıyla birlikte çocuklarını alarak Andok dağı eteklerinde inşa ettiği evinin yolunu tutan Sebırya İlbey, aylarca burada kalıyor. Kendi ihtiyaçlarını doğadan karşılayan, elektriği de güneş enerjisiyle elde eden Sebırya, zamanının çoğunu bahçesini ekip biçmekle geçiriyor.

MEDİNE MAMEDOĞLU

Amed - Kentleşme ile birlikte yeşil alanların günden güne azaldığı şehirlerde yaşam gittikçe zorlaşıyor. Doğal hayata merak salan insanların köylere yerleştiği bu dönemlerde Sebırya İlbey, her yaz çocuklarını alarak dağların yolunu tutuyor. Aile, şehir yaşamından uzakta doğa ile iç içe kalmak için Andok dağı eteklerinde yaptıkları iki göz evde elektrik olmadan aylarını geçiriyor.

“İki göz evde çocuklarıyla aylarını geçiriyor”

Karlı dağların eteklerinde yaptıkları evlerinde kış ayına kadar kalan Sebırya, bütün ihtiyaçlarını doğadan karşılıyor. 20 yıldır her yaz bu rutinle yaşadıklarını ve çocuklarının da bu şekilde büyüdüğünü söyleyen Sebırya, “Bu evi 15 yıl önce yaptık. Ondan önce 3 yıl boyunca çadırda kaldık. Yaz aylarında şehirde yaşayamıyoruz. Okullar tatil olduğu gibi buraya geliyoruz. Okullar açıldığında da şehirde ki evimize mecburen geri dönüyoruz. Burada bahçemiz var ekim yapıyoruz. İki odalı bir evimiz var. Elektriğimizi de kendi hazırladığımız güneş enerjisi panellerinden sağlıyoruz” diyor.  

“Ekmeğimizi saçta yapıyoruz” 

Bütün ihtiyaçlarını kendilerinin karşıladığını ve bu süre içerisinde şehre ayak basmadıklarını belirten Sebırya, “Burada tırpanla yeşillik topluyoruz. Bahar aylarında pancar topluyoruz. Yenilebilir her şeyi burada kendimiz topluyoruz. Ekmeğimizi de saçta pişiriyoruz. Ve şehirden uzak kendi ürettiğimiz yiyecekler ile geçimimizi sağlıyoruz. Dağ havası çok temiz, şehirde insanlar sıkılıyor. Kış aylarında şehirdeyiz ama o zaman bile bu dağı bu yeşilliği özlüyoruz. Herkes böyle yapmıyor ama bence burası her yerden daha güzel” diye belirtiyor.

“İnsanlar doğanın değerini bilmeli”

Son süreçte insanların kentlerden köylere gittiğini ve doğanın değer kazandığını söyleyen Sebırya, sözlerine şöyle devam ediyor: “Eskiden insanlar köyden kente giderlerdi şimdi ise tam tersi oluyor. Biz yıllardır bunu yapıyoruz. Ben bu dağları bu suyu görünce yaşadığımı hissediyorum. Bunun içinde burada ev tuttuk. Burada da ne doğaya ne de hayvanlara bir zarar vermiyoruz. Hemen yanı başımızda Koçerler var onlar hayvanları için geliyor ama bizim hayvanımız da yok biz sadece kendimiz için geliyoruz. İnsanlar kendi doğalarının kendi ağaçlarının değerini bilmeli ona göre yaşamalılar.”