İşkencede öldü sanılıp çöpe atılan Pınar Yılmaz: Yıllardır değişen bir şey olmadı

Artan hak ihlallerinin 90’lı yıllarda yaşadığı işkencelerden bir farkı olmadığını ifade eden Pınar Yılmaz, “90’lardan bu yana hiçbir şey değişmedi. İşkenceler de yaşatılanlarda hala aynı. Benim 90’larda yaşadığımı bugün bir sürü insan yaşıyor” diyor.

MEDİNE MAMEDOĞLU

Colemerg - Son günlerde Van’ın Başkale ilçesine bağlı Xaşkan mahallesinde askerlerin gözaltı için köyü basıp havaya ateş açması ve karşı durmaya çalışan kadınları darp etmesi büyük tepkilere neden oldu. Kamuoyu, görüntülerin yayılmasının ardından yaşananları 90’lı yıllarda yaşanan köy yakma ve işkence vakalarına benzetti. Üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen 90’lı yıllarda yaşanan olayların bugün hala tekrarlandığı görülürken o dönemde işkenceye maruz bırakılan isimlerden Pınar Yılmaz, 30 yılda Türkiye’de hiçbir şeyin değişmediğini ve işkencenin aynı şekilde devam ettiğini söyledi. 

Yaşadıkları filmleri aratmıyor

‘90’lar’ adlı bir belgesel ya da filme konu olabilecek bir yaşam hikâyesine sahip olan Pınar Yılmaz, gördüğü işkenceler nedeniyle iki defa ölümden döndü. Bu haberi yazan ben daha doğmamışken Pınar Yılmaz sırasıyla önce kuzenlerini ardından babasını kaybediyor. Gözaltında katledilen babasının hukuk mücadelesini verirken gözaltına alınıp en ağır işkencelerden geçen ve öldü denilerek bir çöplüğe atılan Pınar Yılmaz gördüğü işkence ve yaşadığı kayıplara rağmen halen adalet mücadelesi veriyor.

Babasını kaybettiği gün köyü boşaltıldı

90’ların en karanlık dönemlerine tanıklık ederek yaşayan Pınar Yılmaz’dan aldığım bu röportaj hiç görmeyip sadece duyduğum o yılların en açık ve somut örneği. Bir halkın hakikatini küçük yaşlardan bugüne kadar görüp yaşayan Pınar Yılmaz’ın bu hakikat hikâyesi 28 Aralık 1993 tarihinde başlıyor. Bitlis’in Tatvan ilçesine bağlı Çorsîn (Düzcealan) köyünde dünyaya gelen Pınar Yılmaz’ın babası 28 Aralık günü askerler tarafından gözaltına alınır. Gözaltına alındıktan bir gün sonra babasının askerler tarafından köye dağıtılan parçalarını elleriyle toplayan Pınar Yılmaz’ın köyü aynı gün boşaltılır.

“Babasının parçalarını elleriyle topladı”

Köylerinin boşaltılmasının ardından ailesiyle Van’a yerleşen Pınar Yılmaz, o günleri şöyle anlatıyor; “Köy basmaları ve faili meçhullerin olduğu süreçte babamın katledilmesiyle köyden göç ettik. Babam köyden göç etmemizden bir gün önce gözaltına alındı ve gözaltından sonra ki sabah babamın katledildiğini öğrendik. O süreçten sonra köyü bastılar ve cenazemizi gömmemize bile izin vermediler. Babamın parçalanmış bedenlerini toplamak saatlerimizi aldı. O esnada köye askerler gelip ‘Bir saat içerisinde köyü boşaltmazsanız köyde ki tavuğa kadar herkesi öldürürüz’ dediler. Babamın katledilmesinden bir gün sonra 29 Aralık 1993 yılında köyden çıkıp Van’a göç ettik.”

“Babam için adalet arayışına girdim”

Katledilen babası için bir adalet arayışına girdiğini söyleyen Pınar Yılmaz, ilk gözaltına alınışının da bu sebeple olduğunu ifade etti. Gözaltında kendisine ajanlık teklifi ve ölüm tehditlerinde bulunulduğunu belirten Pınar Yılmaz, “Van’a yerleştikten sonra bir arayış içerisine girdim. Neden babamı öldürüldü neden göç ettirildik sorularını sordum. Ben orada yavaş yavaş kendimi tanıdım. Babamın ölümü bana çok ağır geldi. Hiçbir zaman intikam duygusuna girmedim ama mutlaka bunu yapanları bulup hesap vermesi için mücadele edeceğimi defalarca belirtim. Orada ki arayışta gençlerle iletişime geçtim. Avukatlarla görüşüp babam için adalet mücadelesi verdim.  Bu adalet mücadelesi içerisineyken hiçbir şeyden haberim olmadığı bir gün gözaltına alındım. O zamanlar kayıtsız gözaltı deniliyordu. Gözaltında bana ajanlık dayatıldı. Babamı öldüren devlet benden böyle bir şey istedi. Ben tabi kabul etmedim. Sonra beni bıraktılar. O zamanda bana ‘Bu senin son şansın seni öldürürüz’ dediler.” diyor.

‘Toros aracına’ bindirilerek gözaltına alındı

Serbest bırakıldıktan sonra bir süre köyde kaldığını ve daha sonra merkeze geri geldiğini aktaran Pınar Yılmaz, döndükten sonra yeniden gözaltına alındığını ve asıl işkencenin o zaman başladığını anlattı. 96 yılında bir Toros aracının içine atıldıktan sonra elleri ve gözlerinin bağlandığını söyleyen Pınar Yılmaz o an hissettiklerini, “O gün ölüme gittiğimi öldürüleceğimi biliyordum” sözleriyle özetledi.

“O gün ölüme gittiğimi biliyordum”

Pınar Yılmaz günler süren gözaltı işkencesini ise şöyle anlattı; “Yarım saat bir yol gittikten sonra beni kumun içerisine attılar. Biraz dövdükten sonra ‘Asıl yere götürelim’ dediler. Asıl yere gittikten sonra orada işkenceler başladı. Ağır sözler, tekme tokat şiddet. Bana ‘yalvar bırakalım’ dediler. Ben babamın beynimi evlenene kadar yanımda taşıdım ve o gün asla teslim olmam babamın beyninin hesabını soracağım dedim. Sonra sistematik olarak çok ağır işkenceler yaptılar. Elektrik, şok, tazyikli su ve pense ile hassas yerlerimi çektiler.”

“İşkenceden sonra öldüm sanıp çöpe attılar”

“O anda hiçbir şey gözüme gelmiyordu. Ben benim babamı öldürenler ile asla ortaklaşmazdım. Hala da sonuna kadar hukuk arayışım var. Bu işkence günler geceler sürdü. Etimde işkenceler sonrasında sıyrılmalar oluşuyordu o olduğunda da üzerine tuz döküyorlardı. O esnada o acıyı tarif etmem mümkün bile değil. Son kafama darbe yediğime bitti dedim. Son tekmeye yedikten sonra da bilincimi kaybettim. Gözümü açtığımda devlet hastanesindeydim. Her yerim kırıktı ilk iki gün hiç konuşamadım. Üçüncü gün hastane polisi geldi sonra da savcı geldi. Savcı kadındı ve bana bakarak ‘Bunu yapanlar insan olamaz’ dedi. Sonra ben işkenceden sonra öldüğümü sanıp beni çöpe attıklarını öğrendim. Beni çöpü toplamaya gelen işçiler fark etmiş. Nabzımın attığını görünce de beni hastaneye götürmüşler.”

Gözaltında ki işkence cezaevinde de devam etti

İşkenceden sonra aldığı darbeler nedeniyle 4 yıl boyunca Ankara’da tedavi gördüğünü dile getiren Pınar Yılmaz gördüğü işkencelere karşılık açtığı davanın ise takipsizlikle sonuçlandığını söyledi. Tedaviden sonra tutuklanarak cezaevine gönderildiğini ve burada da aynı işkencelere maruz kaldığını belirten Pınar Yılmaz kaldığı Bitlis Cezaevi’nde tekli hücrede kalıp günde üç kez darp edildiğini anlattı. Gördüğü şiddet nedeniyle kolları, ayakları ve kaburgalarının kırıldığını ifade eden Pınar Yılmaz, o yıllarda gördüğü işkencelerin bugün halen cezaevlerinde yaşandığına dikkat çekti.

“O yıllardan bu yana değişen bir şey yok”

90’lı yıllardan bu yana yürütülen politikanın değişmediğine vurgu yapan Pınar Yılmaz işkencenin ve baskıların aynı boyutta devam ettiğine yer verdi. Pınar Yılmaz, “Biz şimdi bunları anlatıyoruz. Gerçekten geçmiş bir zaman bazılarına belki çok basit gelir, bazılarına ise çok ağır. Ama bunlar yıllardır Türkiye’de hala yaşanan gerçeklerdir. Maalesef ki 93 yılından bugüne kadar Türkiye’de bunu yaşayan yüzlerce kadın binlerce insan oldu. Ama bunları ifade edemiyorlar. Türkiye’de 2000’den sonra işkencenin biteceğine dair bir umudumuz vardı. ‘Toroslar işkenceler bitti’ dediler. Ama bugüne baktığımızda aslında değişen bir şey yok. Sadece Toroslar gözükmüyor. Piyasada yok ama aslında bir yerlerde tutunuyor. Şuan bile ben onların tekrar karşıma çıkacağını düşünüp kendimden korkuyorum. Bugün gözaltında köpekler tarafından işkence gören kadınlar var. Yaşanılan her şey ortada. Bugün kadınlar katlediliyor. Kadınlar cezaevinde işkenceye maruz kalıyor” sözlerini kullandı.

“Benim 90’lı yıllarda yaşadığımı bugün bir sürü insan yaşıyor”

Pınar Yılmaz konuşmasının devamında şunlara yer verdi:

“İktidarın kadınlar üzerinde bu kadar baskı kurmasının nedeni anlaşılıyor. Türkiye’de hukuk olduğuna inanmıyorum. Ülkede her gün kadınlar katlediliyor. Sistematik olarak kadını yok sayma ve öldürme politikası yürütülüyor. Bu politikalar nedeniyle Türkiye 90’lardan bu yana bir adım atamadı. 90’lardan bu yana hiçbir şey değişmedi. İşkenceler de yaşatılanlarda hala aynı. Benim 90’larda yaşadığımı bugün bir sürü insan yaşıyor.”