26 yıllık adalet arayışı: Bana bu acıları yaşatan devleti asla affetmeyeceğim
Koruculuk dayatmasını kabul etmediği için köyü yakılan ve Lice’den İstanbul’a sürgün edilen Fehmi Tosun, 1995 yılında bir arkadaşı ile birlikte gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamaz. Kardeşi ve diğer kayıpların hesabını son nefesine kadar soracağını söyleyen Kıymet Zengin “Ben bu acıları yaşatan devleti asla affetmeyeceğim. Ben kardeşimin davasının arkasındayım ve asla bir adım dahi atmayacağım” diyerek, adalet arayışının devam edeceğini söylüyor.
MEDİNE MAMEDOĞLU
Amed - Fehmi Tosun, her Cumartesi günü Galatasaray Meydanında yapılan anmada fotoğrafı taşınan isimlerden sadece biri. Köyü yakılan, cezaevine giren ve baskılar nedeniyle sürgün yollarını tutan Fehmi Tosun, bize 90’lı yıllarda yaşanan “Kürdün makûs talihinin” resmini gözler önüne seriyor. Fehmi Tosun’un bir çift göz fotoğrafını taşıyan yakınları ise faillerin bulunup yargılanması için yıllardır mücadele ediyor. Lice’nin Licok köyünde yaşayan Fehmi Tosun’un evi 1991 yılında askerler tarafından basılır. Baskında gözaltına alınan Fehmi Tosun’un ailesine ve yakınlarına hakaretler edilir. Fehmi Tosun, gözaltı sürecinden sonra mahkemeye çıkarılır ve kendisine 5 yıl ceza verilir. 4 yıla yakın cezaevinde kalan Fehmi Tosun cezaevinden çıktıktan sonra ailesi ile birlikte İstanbul’a göç eder.
Fehmi Tosun’un son çığlıkları: Beni öldürüyorlar, yetişin!
Avcılar’da oturan Fehmi Tosun, 19 Ekim 1995 tarihinde Diyarbakırlı arkadaşı Hüseyin Aydemir'le birlikte saat 10.00 da evden çıkar. Aynı gün saat 19.00 civarında Fehmi Tosun beyaz bir Renault arabayla evin önüne getirilir. Tam o sırada eve gelen kızı ve yeğeni, babasını getirdiklerini gören oğlu ve pencereden aşağı bakan eşi Hanım Tosun, Fehmi Tosun'u telsizli kimselerle apartmanın arkasındaki bahçeye girerken görür. Hanım Tosun'un da pencerede olduğunu anlayan Fehmi Tosun, tam o arada kendisini yere atarak, 'beni öldürüyorlar, yetişin' diye bağırmaya başlar ve yardım ister. Hanım Tosun aşağı inene kadar Fehmi Tosun'u getirdikleri arabaya bindirmişlerdir. Hanım Tosun arabanın arkasından koşar ancak arabaya yetişemez. O günden sonra Fehmi Tosun’dan bir daha haber alınamaz.
Başvurulara rağmen haber alınamaz
Hanım Tosun hemen o gün Avcılar Polis Karakoluna başvurur. Not edilen plaka numarasını da vererek şikâyetçi olur. Yine aynı gece Hüseyin Aydemir'in evine gider ve onun da eve dönmemiş olduğunu öğrenir. Ertesi gün Beşiktaş'ta Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığı'na gidip şikâyet dilekçesi verir. O günden sonra Hanım Tosun savcılığa ve DGM'ye tekrar gider. Üç gün sonra DGM'ye gittiğinde Hanım Tosun'a dilekçesini geri verirler ve Avcılar nereye bağlıysa dilekçesini oraya vermesi gerektiğini söylenir. Savcılığa defalarca dilekçe veren Hanım Tosun ardından İnsan Hakları Derneği’ne başvurur. Olaydan birkaç ay sonra, Hanım Tosun evdeyken bir telefon gelir. Gelen telefonda bir sesin kendisine önce beklemesi gerektiğini söyledikten sonra birkaç el silah sesi gelir. Silah sesinden sonra telefon kapanır. Hanım Tosun kimin aradığını, o silah sesinin ne olduğunu hiçbir zaman öğrenemez. Telefon tehditleri uzunca süre devam eder. Arayanlar küfür ederek telefonu kapatır. Hanım Tosun bununla ilgili de şikâyet dilekçesi verdi ancak herhangi bir sonuç alamadı. Aradan geçen 26 yılda Fehmi Tosun’dan ne bir haber alınabildi ne de cenazesine ulaşıldı.
“Yaşadığımız acıları torunlarıma anlatıyorum”
Yıllardır Fehmi Tosun için adalet mücadelesi verenlerden biri de Fehmi Tosun’un kız kardeşi Kıymet Zengin. Devletin kendilerine yaşattığı acıları hiçbir zaman unutamadığını söyleyen Kıymet Zengin, 90’larda yaşadıklarını şimdilerde torunlarına anlatıyor. Kardeşinin suçsuz ve haksız yere öldürüldüğünü dile getiren Kıymet Zengin, “Bu insanlar nerede? Devlet bir gün acaba onları bırakır mı diye soruyorum kendi kendime. Onları öldürdü mü, saklıyor mu ne yaptı hiçbir şey bilmiyoruz. Köyde işlerini yapan insanlardı. Benim kardeşim hırsızlık yapmadı kimseye bir şey yapmadı. Fehmi sivil bir insandı, devlet neden onları o kadar hedef gösterdi hiç bilmiyorum. Ben bu acıları yaşatan devleti asla affetmeyeceğim. Ben kardeşimin davasının arkasındayım ve asla bir adım dahi atmayacağım. 2-3 yaşındaki torunlarıma devletin bize ne yaptığını anlatıyorum” dedi.
“Biz Kürdüz diye bunları yapıyorlar”
Fehmi Tosun’a ne olduğunu ve neden gözaltına alındığının devlet arşivlerinde yer aldığını ama kendilerine söylenilmediğine dikkat çeken Kıymet Zengin, Kürt kimliği taşıdıkları için görmedikleri zulmün kalmadığını dile getirdi. Ne pahasına olursa olsun kayıpların faillerini sormaya devam edeceklerini söyleyen Kıymet Zengin, “Ben insanım ve kayıplarımı aramaya devam edeceğim. Devlet ne olduğunu iyi biliyor ama biz bilmiyoruz. Kaybolan bu insanlar için devlet o faillerden bir insanı dahi yargılamadı neden, çünkü onların işine yarıyor. Hala devletin çeteleri dışarıda ‘biz Kürtlerin kanını içeceğiz’ diyorlar. Bize zulüm edip hakaret ediyorlar. Biz kendi insanlarımızı arıyoruz. Biz kimsenin kanını içeceğiz demiyoruz. Biz Kürdüz diye bunları yapıyorlar. Asırlardır buradayız, burada yaşadık, burada büyüdük. Ama onlar bunu hiçbir zaman kabul etmedi. Ellerinden ne zulüm ve kindarlık geliyorsa yaptılar. Ama ne biz ne de çocuklarımız onların yaptıklarını asla unutmayacağız” diye konuştu.