Kadın Gücü Kazanacak!

Erkek şiddetinin her geçen gün farklı yönü ile karşı karşıya kalan kadınlar, kendilerini korumak için öz savunmaya yönelik sporlar öğreniyorlar. Giderek artan şiddet olayları, tacizler ve cinsiyetçi tutumlara karşı mücadele etmek ve kadınların kendi gücünü hissedebilmesi için, Begüm Ateş ücretsiz öz savunma dersleri veriyor. Kendi gücümüze güvenmek dışında başka hiçbir çıkar yolun olmadığını söylüyor, Begüm. Hem bireysel ve toplu öz savunma hareketleri için hem de kadınların kurtuluşu için her anlamda kendi gücümüze kadınların ve sınıfımızın gücüne güvenmek zorunda olduğumuzu vurguluyor.

PERİ BAYAV
İzmir - Kadınlar her gün erkek şiddetinin farklı bir yönü ile karşı karşıya kalıyor. Son yıllarda artan şiddet olayları, tacizler ve cinsiyetçi tutumlara maruz kalırken bunlarla mücadele etmek için kadınlar kendilerince taktikler geliştiriyor. Kimi oturduğu dairenin kapısında erkek ayakkabısı bırakırken, kimi de toplu taşıma araçlarında çantasının pozisyonundan tutun da, eline taktığı nişan yüzüğüne kadar birçok taktik uyguluyor. Ama bunlardan en önemlisi öz savunma olarak karşımıza çıkıyor.
Birçok spor salonu gelen talepler doğrultusunda kadınlara öz savunma dersleri ve eğitim programları düzenliyor. Ancak gerek maddi imkânsızlıklardan dolayı gerekse bunu yapabileceği bir alanı olmadığı için öğrenme imkânı olamayan kadınlar da az değil. Begüm Ateş kadınlara, kendi mekânında malzeme de sunarak ücretsiz öz savunma dersleri veriyor.
“Bu, bizim kadınlar olarak öz savunma çabasında nasıl birleştiğimizi de gösteriyor”
Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü öğrencisi Begüm Ateş,  çok uzun zamandır kadın mücadelesinin içinde olan biri ve yaklaşık 3 yıldır kick boks ile uğraşıyor. Begüm bir spor olarak başladığı kick boksu spor salonunda bir buçuk yıl kadar ders alarak bitirmiş. Lisans almayı reddeden Begüm,  meselesinin bir sporcu olmak değil yaşama karşı bir tutum olduğundan bahsediyor. Ama bunu öğrenmek istediğini çünkü bir kadın olarak sokakta yürürken çok fazla zorluk çektiklerini vurguluyor. Otobüste, metro da, vapurda nerde olursa olsun sürekli açık bir şiddetle karşı karşıya kaldıklarına dikkat çekiyor.  Bu şiddete karşı kendini savunabilir olmayı da istediğini belirten Begüm,  bu sebeple sadece bir spor değil aynı zamanda bir savunma sporu yapmak istediğini söylüyor. Begüm, yakın zamanda da İstanbul’da metrobüste bir taciz vakası yaşandığına değiniyor.  Herkesin videolarını gördüğünü ve tacizcinin de tutuklu yargılandığını belirten Begüm, o videonun kendisine çok şey anlattığından bahsediyor. Hem orda ki kadının meseleyi terk etmemiş olması,  bunu yayma cesareti ve sonrasında davacı olması, çok şey çağrıştırmış Begüm için. Bir kere daha yüzüne vurmuş o gerçek, Begüm’ün. ‘Biz suçlu değiliz, suçlu sizsiniz. Tacizciler, şiddet uygulayanlar.’ diyen Begüm bu suçlara karşı kendimizi savunmak zorunda olduğumuzu söylüyor. Çünkü kadın olarak doğduysak yaşamın içinde savaşmak zorunda kaldığımızı ve bu savaş mekanizmalarının en büyüğünü sokakta verdiğimizin altını çiziyor, Begüm ve şöyle anlatıyor:
“Kick boksun öncelikle çok ciddi özgüven gibi bir faydası oldu bana. Mesele, çünkü işte tekme ya da yumruk atabiliyor olmak kesinlikle değil. Muhakkak bu savunma sporunu yapmadan öncede biz bunları yapabiliyorduk. Ama bendeki bu özgüveni ve takip edildiğinde kaçarak uzaklaşmak değil dönüp cevap verebilme cesaretini başkalarına da kazandırmak istedim. Çünkü biliyorum, yapabiliyorum ve neden öğret miyim? Kesinlikle zor bir iş. Belki profesyonel olmak gerekiyor. Sağlık açısından sıkıntılar yaşanabiliyor. Mümkün olduğunca o şiddetti, çalışma esnasında en aza indirerek biraz daha teknik çalışarak ilerliyoruz. Yaklaşık bir yıldır sürüyor. O İstanbul’da ki metrobüsteki taciz olayından sonra ben açıktan kendi sosyal medya hesaplarımdan bir çağrı yapmıştım. Lisansım yok. Ama kim öğrenmek isterse, ne biliyorsam ücretsiz biçimde öğretmeye hazırım. Mekânımız da malzemelerimizde var. Onları da temin ederek herkese açık bir kapı sunmuş oldum. İlk haliyle yaklaşık 20 kadın vardı. 13 yaşında bir kız çocuğumuz vardı ve annesiyle birlikte geliyordu. 60 yaşında bir ablamızda vardı. Çok geniş bir skala ve her politik görüşten insan var diyebilirim. Bu bizim kadınlar olarak öz savunma çabasında nasıl birleştiğimizi de gösteriyor bir yandan.”
Pandemiye kadar haftada bir düzenli çalışmaları olduğunu ve yaklaşık üç buçuk saat kadar sürdüğünü söylüyor, Begüm.  Çok ciddi kondisyon isteyen bir çalışma olduğunu ve korumalıklarıyla bu çalışmayı gerçekleştirdiklerine değinen Begüm,  güzel geri dönüşler de aldığını vurguluyor.  Bir öğrencisi; geçen ay parkta yürüyüş yaparken takip edildiğini fark ediyor. Doğal olarak bir refleksle adımlarını hızlandırıyor. Onlara anlatırken de şöyle diyor, ‘Bir anda kaçmaya başladım ama sonra durdum. Ben kick boks biliyorum, deyip adamın üzerine koştum. Adam koştu gitti’ diyor. ‘Adam bana cevap verse ya da vursa ne yapacağımı bilmiyorum. Ama boks yapabiliyor olmanın verdiği bir özgüven var ve ben bu özgüvenle belki de kendi hayatımı kurtardım’ diyor. Başka bir öğrencisi ise Begüm ile beraber iken toplu taşıma aracında açıktan değil telefonla konuşuyormuş gibi yapan ve sözlü biçimde taciz edildiğini ve böylesi bir durumu fark ettiğinden bahsediyor. Öğrenci, dolmuştan inerken kişiyi yakalıyor ve dolmuşun dışında bir yumruk atıyor tacizciye. Begüm normalde bu arkadaşının, ‘Biz yolda bu şekilde taciz edildiğimizde dahi bir şey yapmayalım. Boşver, duymazlıktan gel.’ diyen birisi olduğunu onun bu noktaya kick boksla,  öz savunmayla geldiğini görmenin kendisi için müthiş güzel bir meyve olduğunu ve böyle örneklerin çoğaltılabileceğini ifade ediyor. 
“Bir şeyler yapabiliyor olmanın cesareti ve özgüveni dışarıdan anlaşılabilir bir durum”
Kendi eğitim sürecinin şiddet dolu ve erkil geçtiğini söyleyen Begüm, herkesin bunu böyle öğrenmek zorunda olmadığını ifade ediyor. Begüm’ün amacı bir sporcu yetiştirmek değil. Sadece bir kadının kendi öz savunma gücünü hissedebilmesini istiyor ve bu kapsamda olduğu için bazı şeyleri gösterirken ve bu alıştırmaları yaparken ona uygun çalıştırıyor. Begüm,  bunu yaymanın tek yolunun sadece kadınların bu tür öz savunmaya yönelik savunma sporlarına giderek çevrelerine yaymaya çalışması olacağını söylüyor.  Çünkü normal spor salonlarında sporcu yetiştirmek üzerine yapıldığı için çalışmaların farklı olduğunu vurguluyor. Normal bir spor salonunda öğrenirken her tekniğin eşit mesafede öğrenildiğine değinen Begüm, ama kursta öz savunmaya yönelik olduğu için bazı tekmelerin, geri tekmeye ya da direk vuruşları çok daha fazla kullandıklarını belirtiyor. İkili çalışmalar esnasında, öğrencilere kullanabilecekleri kick bokstan tanımlanan sınırlar içerisinde olan teknikler dışında da bunu böyle yapabilirsiniz diye gösterdiklerinin altına çizen Begüm, çünkü sokakta böyle bir şeyle karşılaştığımızda karşıdaki profesyonel savunma sporcusu değil. Saçlardan sürüklemeye çalışıyorlar, ayak bileğinden çekebiliyorlar. Bir spor müsabakasında karşılaşılamayacak şeyler var doğal olarak bunu çalışmalarda normal direk vuruşlarla ya da özellikle yüksek tekme çalışıyorlar. Karşıdakini daha büyük bir şoka uğratabilmek için bu gibi teknikleri kullandıklarını söyleyen Begüm, bunların yanı sıra yumruktan sonra da karşıdakinin saçını sakalını çekmek gibi farklı önerilerde bulunduğundan da bahsediyor.  Begüm ayrıca bu sporu yapmaya başlayana kadar her kadın gibi yolda yalnız yürürken telefonla konuştuğunu söylüyor.  Taksi ve dolmuş plakaları aldığını ve özellikle Özgecan Aslan’dan sonra böyle bir hassasiyetin baş gösterdiğini vurguluyor. Begüm sözlerine şunları ekliyor:
“Kick boks yapmaya başladıktan sonra ne kadar tedirgin olursam olayım artık karşılaştığım bir durumda, karşımdaki insanı tartıp ne yapabileceğimi görüyorum. Elbette ki yumruk atabiliyorum diye her önüme gelene yumruk atmıyorum. Çok doğru bir davranışta olmaz zaten. Çünkü meselemiz sadece kendini savunmak değil. Aynı zamanda bunun propagandasını yapar hale gelebilmek. Bireysel olarak verdiğimiz her tepki, bireysel sınırımız içerisinde kalabiliyor. Ama bizim şöyle de bir derdimiz de var. Ben sana yumruk atıyorum ama ben sana bu yumruğu beni taciz ettiğin için atıyorum ve sen başka bir kadını da taciz ettiğinde aynı yumrukla karşılaşacaksın. Bunun propagandasını yapmak gibi bir derdimiz var. O nedenle biraz daha tepkilerimi kontrol etmem gerekiyor. Zaten bir şeyler yapabiliyor olmanın cesareti ve özgüveni kesinlikle dışarıdan anlaşılabilir bir durum. Otobüste sadece kendime yönelik değil başka bir kadına özellikle de genç kadınlara yönelik yapılan tacizlerde, tacizciyi uyardığımda dahi muhtemelen biraz dövecekmiş gibi hareket ediyorum. Bunu çok fazla duyuyorum çünkü. Ama son aklıma gelecek tepki kesinlikle bildiğim şeyi kullanmak. Çünkü biraz yüksek perdeden girdiğinizde de o bahsettiğim propaganda kısmı zedelenebiliyor.”
Kurtuluş kadınların tek tek öz savunma öğrenmesinde değil
İşin başının kesinlikle kendine güvenmek olduğunu vurgulayan Begüm, bir otel resepsiyonunda mini etekli ve topuklu ayakkabılı bir kadının bir erkeğe vuruşunu unutamadığını söylüyor. O kadının öz savunma dersleri almadığını, boks bilmediğini ve spor yapmaya uygun kıyafetinin olmadığını belirtiyor. Ancak kadının kendisine duyduğu güven karşınsında gördüğü muhtemel şiddet, sözlü ya da fiziksel fark etmediğini ve bu durum karşısında kendisine güvenerek hareket ettiğini açıklıyor. Kadınların bunu yapabileceğine inanması gerektiğinin önemine değinen Begüm sözlerine şöyle son verdi:
 “Belki sokakta tanımadığımız insanlara karşı daha cesur davranabiliyoruz. Ama özellikle aile içinde ya da sevgili şiddeti, eş şiddetti ve bunlar sadece fiziksel şiddetlerde değil. Psikolojik bir ayağı var ki bu ayağı çok tehlikeli bizler için. Bunlarla karşılaştığımızda bizim tepki vermiyor oluşumuzun sebebi kesinlikle fiziksel değil. Ama mesele işte bu şiddeti uygulayan ya da bu tacizin geldiği yer statü olarak bizden daha büyük eşimiz, abimiz olduğunda sanki onun bize uyguladığı şiddette ya da tacize karşılık vermek saygısızlıkmış gibi düşünüyoruz. Öyle öğretiliyor daha doğrusu. Böyle düşündürülüyoruz. Bu meseleyi kırmamız gerekiyor. Çünkü sokakta da aynısıyla karşılaşıyoruz. ‘Ben şimdi tepki vereceğim? Bana ne diyecekler? diye. Hayır biz bunun şiddet ve taciz olduğunu anlatmaya başlamasak bizden sonraki nesillerde aynı sıkıntıyı yaşayacak. Kurtuluş kadınların tek tek öz savunma öğrenmesinde değil. Bu sadece çok ufak bir adım, bu sistem içersinde. Kendi gücümüze güvenmek dışında başka hiçbir çıkar yolumuz yok. Hem bireysel ve toplu öz savunma hareketlerimiz için hem de kadınların kurtuluşu için her anlamda kendi gücümüze kadınların ve sınıfımızın gücüne, kendi gücümüze güvenmek zorundayız!”