“Türkiye ‘güvenli bölge’ adı altında halklara saldırıyor”
Türkiye’nin ‘güvenli bölge’ adı altında Kuzey ve Doğu Suriye’de halklara saldırdığını belirten Madlên El-Ibêd, tüm hukuk örgütleri ile insani yardım kuruluşlarına çağrıda bulunarak, siyasi bir çözümün üretilmesi gerektiği çağrısında bulundu.
SORGUL ŞÊXO
Hesekê- İç meselelerinde yaşadığı krizleri çoğu zaman ülke dışına taşıyan Türkiye, Kuzey ve Doğu Suriye’ye bölgelerine saldırıyor. Türkiye, ABD ve Rusya’dan alınan yeşil ışıkla birlikte Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî’yi işgal etti ve şuan başka bölgeleri kendi topraklarına eklemek istiyor. Ayrıca şuan Türkiye’nin işgal ettiği bölgelerde insan kaçırma, tecavüz ve demografik değişim olayları gerçekleşiyor. Baas rejimi 1965 ve 1976 yılları arasında Arap Kemeri politikasıyla Rakka ve Tabka bölgelerindeki Maxmurluları, Kuzey ve Batı Kürdistan sınırına yerleştirmeye başladı. Kuzey ve Doğu Suriye'nin Hesekê Kantonu'nun Til Temir ilçesinde bulunan Kongra Star Yürütme üyesi Madlên El-Ibêd, konuyla ilgili ajansımıza açıklamalarda bulundu.
“Uluslararası güçler neden sessiz?”
Türkiye’nin Serêkaniyê ve Girê Spî’yi işgal ettiğinden beri Kuzey ve Doğu Suriye’de saldırılarını aralıksız devam ettirdiğini söyleyen Madlên El-Ibêd, şu ifadelerde bulundu: “Türkiye’nin bölgenin demografik yapısını değiştirme çabaları devam ediyor ve Türkiye yeni bir saldırı planı başlattı. Çeteleri aracılığıyla bu tür kirli politikalar izleyen Türkiye, ‘güvenli bölge’ adı altında Suriye topraklarını bölmek ve bu toprakları kendi topraklarına katma amacını güdüyor. Uluslararası devletlerin onayı olmasaydı elbette Türk devleti ve çeteleri bu ihlalleri gerçekleştiremezdi. İşgal altındaki topraklarda neler olup bittiği ve orada kalan insanların ne gibi suistimallerle karşı karşıya olduğu medyadan açıkça görülüyor. Uluslararası devletler bu yapılan hak ihlallerine karşı neden bu kadar sessiz? Dünyanın bu sessizliği karşısında şaşkınız. Uluslararası güçler neden Türk devletine ortaklık ediyor?”
“Saldırılara karşı siyasi çözüm üretilmeli”
Savaşın krizle sona ermeyeceğini ve bölgede siyasi bir çözüme ihtiyaç olduğunu aktaran Madlên El-Ibêd, Suriye’de farklı halklarda insanların yaşadığını ve devam eden saldırılar nedeniyle insanların bu durumdan dolayı zorluklar yaşadığını kaydetti. Savaşın sona ermesi için siyasi bir çözüm üretilmesi gerektiğini kaydeden Madlên El-İbêd, ‘Binlerce yıldır bu topraklarda yaşıyoruz ve güçlerimiz hiçbir zaman Türkiye sınırına saldırmadı. Ancak Erdoğan, ‘güvenli bölge’ ve ‘sınır güvenliği’ bahanesiyle Suriye topraklarında, özellikle kuzey ve doğu Suriye'de kontrolünü derinleştirmeye çalıştı. Türkiye özellikle Serêkaniyê, Girê Spî ve Efrin gibi alanlara çetelerini yerleştirerek, herhangi bir saldırıda bu çeteleri kullanmayı amaçlıyor” ifadelerinde bulundu.
“Türk Kayası inşa edilmeye çalışılıyor”
Arap Kemeri’nden bahseden Madlên El-Ibêd, "Baas rejiminin 1965 yılında Rakka ve Tabka bölgelerindeki Maxmurluları, Kuzey ve Batı Kürdistan sınırına yerleştirmeye başladı. Bu politikayla yüzlerce Kürt aile yerinden edildi ve bölgenin demografisi değiştirildi. Baas rejimi bölgenin demografik yapısındaki bu ilk değişiklikle Kürt halkını Kuzey Kürdistan sınırlarından uzaklaştırmak istedi. Şimdi Türk devleti topraklarımızı 30 kilometreden fazla işgal etti ve bölgenin demografisini değiştirdi. Türkiye, Kürt, Arap ve Süryani ayırt etmeksizin bu politikasını sürdürüyor. Tarih bir kez daha tekerrür ediyor ve Türk devleti bir Türk Kayası inşa etmeye çalışıyor. Erdoğan bölgede PKK’nin varlığını bahane ederek, binlerce yıldır bir arada yaşayan halkları tasfiye ederek, yerine çeteleri yerleştiriyor. Artık işgal altındaki topraklarda gerçek kişilerin yerini çeteler almıştır. Eskiden bölgede Arap Kemeri şimdi ise Türk Kayası inşa ediliyor” dedi.
Hukuk örgütleri ve kuruluşlara çağrı
Hukuk örgütleri ve insani yardım kuruluşlarının bu meseleye ciddi bir şekilde yaklaşarak kalıcı çözümler üretmesi gerektiğini belirten Madlên El-Ibêd, tüm tarafların ve özellikle tüm milletlerin menfaatine olacak siyasi bir çözümün üretilmesi gerektiği sözünü yineledi. Madlên El-Ibêd, son olarak savaşla hiçbir şeyin elde edilemeyeceğini kaydetti.