Siyasetçi Rafika El-Raqiq: Sosyalizm ile kadınlar eşit haklara sahip olabilir
Kadınların eşit haklara sahip olacağı bir toplum kurma amacıyla sosyalist ilkelerle ilerlediklerini belirten Tunus İşçi Parti’li Rafika El-Raqiq, örgütlenme ve iletişim yöntemlerinin de daha fazla geliştirilmesi gerektiğini kaydetti.

ZOUHOUR MECHERGUI
Tunus – Kadın haklarının yalnızca yasal güvencelerle değil, toplumsal yapının kökten dönüşümüyle sağlanabileceğini savunanlar için sosyalizm, güçlü bir çözüm önerisi olarak öne çıkıyor. Tunus İşçi Partisi Yöneticisi Rafika El-Raqiq de bu görüşü destekleyen isimlerden biri. Refika El-Raqiq, yönetimin halkta olduğu, adil ve eşitlikçi bir sistem olarak tanımladığı sosyalizmin, kadınların özgürleşmesinde ve haklarının güvence altına alınmasında belirleyici bir rol oynadığını vurguluyor. Zorunlu kamusal eğitimden ücretli doğum iznine kadar pek çok toplumsal kazanımın, sosyalist mücadelelerin bir sonucu olduğunu dile getiren Refika El-Raqiq ile sosyalizmin kadın mücadelesine katkısını ve Tunus’taki güncel gelişmeleri konuştuk.
*Sosyalizm kadın haklarını nasıl garanti altına alır?
Sosyalist sistem, üretim araçlarının özel mülkiyetini ortadan kaldırarak hem erkek hem de kadın işçi sınıfını sermayenin gücünden, sömürüden ve baskıdan kurtarmayı hedeflemiş ve böylece ekonomik kurtuluşun temelini atmıştır. Bu sayede, toplumun ve kadınların özgürleşmesi için gerekli koşullar yaratılmıştır. Sosyalist bir devlette, aile, çocuklar ve annelik gibi toplumsal alanlara yönelik kapsamlı çalışmalar yürütülür. Devlet, doğum izni, kreş, anaokulu, okul, sağlık ocağı ve kamu hastanesi gibi doğrudan ve pratik önlemler alarak bu alanlardaki toplumsal sorumluluğunu üstlenir. Böylece kadınlar ve erkekler eşit koşullarda çalışabilir, üretebilir ve kamusal, siyasal, kültürel ve toplumsal yaşama aktif olarak katılabilirler.
Sosyalizm, kadınların kurtuluşunu, toplumun özgürleşmesinin ve demokratikleşmesinin hem ölçütü hem de ön koşulu olarak görür. Bu anlayış, toplumsal cinsiyet eşitliğini tanıyan demokratik bir siyasi ve hukuki sürecin, kamusal istihdam olanakları ve sosyal hizmetler sunan adil bir sosyal ekonominin, ayrıca şiddete, ayrımcılığa ve toplumsal cinsiyet kalıplarına karşı mücadele eden kapsayıcı bir eğitim ve kültürel yaklaşımın bütünlüğü içinde hayata geçirilir.
*Sosyalist devrimler dünya genelinde kadınlar açısından ne gibi kazanımlar sağladı?
Sosyalizm, vaat ettiği ekonomik, sosyal, kültürel ve eğitimsel dönüşümleri hayata geçirerek, kadınların kurtuluşu için geniş bir alan yaratmıştır. Bu devrimci adımlar, özellikle 1917 Devrimi sonrası geri kalmış bir ülke olan Rusya'da kurulan sosyalist devletin uygulamalarıyla somutlaşmış, benzer şekilde Doğu Avrupa’daki halkçı, demokratik devletlerde de hayata geçirilmiştir. Bu bağlamda, tüm çocuklar için kamusal eğitim zorunlu hale getirilmiş, ihtiyaç sahiplerine ücretsiz yemek ve sosyal yardımlar sağlanmıştır. Anne ve çocuklara ücretsiz sağlık hizmeti sunan doğum danışmanlık merkezleri ve doğum hastaneleri kurulmuş, kamuya ait kreşler, anaokulları, çamaşırhaneler, lokantalar ve dikiş atölyeleri gibi pek çok toplumsal hizmet kurumu oluşturulmuştur.
Annelerin uzun çalışma saatlerine ve gece çalışmalarına sınırlama getiren özel çocuk bakımı yasalarının çıkarılması, ücretli doğum izninin sağlanması, kürtaj hakkının yasal olarak tanınması, medeni nikahın yasallaştırılması ve boşanma işlemlerinin kolaylaştırılması, gayrimeşru çocuk kavramının ortadan kaldırılması, kadın ve erkeklere eşit haklar ile eşit ücretin güvence altına alınması, kültür ve spor merkezleriyle tiyatroların kurulması ve yaygınlaştırılması gibi adımlar, sosyalist sistemin kadınların toplumsal yaşamda eşit ve özgür bireyler olarak yer almasını hedefleyen somut uygulamaları arasında yer almaktadır.
*Sosyalizme karşı mesafeli olan Afrika ve bölge toplumlarında sosyalist ilkeler nasıl hayata geçirilebilir ve bu ilkeler yerel gerçekliklere nasıl uyarlanabilir?
Öncelikle, sosyalizm bir din değil, iktidarın sermaye sahibi sınıfın elinde toplandığı burjuva kapitalist sistemin aksine, iktidarın halkın elinde olduğu siyasal, ekonomik ve toplumsal bir sistemdir. Bu sistem, emekçi çoğunluğu sömüren, kadın ya da erkek tüm emekçilerin harcadığı emeğin karşılığını alamadığı, üretim araçlarının servet sahibi burjuva azınlığın elinde bulunduğu yapıyı ortadan kaldırmayı hedefler. Kapitalist düzende, üretim araçlarının bireysel mülkiyeti sayesinde burjuvazi artı değeri biriktirir ve servetini büyütürken, işçilere ödenen düşük ücretler, onların barınma, beslenme, sağlık, ulaşım, çocuklarının eğitimi ve bakımı gibi temel ihtiyaçlarını güçlükle karşılamalarına neden olur. Kapitalist sistem, artık kendini ayakta tutmakta dahi zorlanmaktadır. Burjuvazi, servetini üreten işçilerin yararına, kendi çıkarlarından gönüllü olarak vazgeçemez. Bu nedenle, kapitalist sistemi ve onu ayakta tutan egemen sınıfı devirmek, bu düzenden zarar gören, dışlanan ve ötekileştirilen tüm toplumsal kesimlerin hem zorunluluğu hem de tarihsel sorumluluğu haline gelmiştir.