Pervin Buldan: Kadınların mücadelesi karşısında kaybetmeye mahkûmsunuz
Batman’da kadınların gözaltına alınmasına tepki gösteren Pervin Buldan, “Ne yaparsanız yapın kadınların gücü karşısında kaybetmeye mahkûmsunuz. Kadınların mücadelesi sizin o koltuklarınızı sallamaya yeter de artar bile” dedi.
Ankara – Grup toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulunan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Rojava’ya yönelik saldırılar, ekonomik kriz, Kobanê Davası’nda yaşanan hukuksuzluklar ve daha birçok konuya dikkat çekti. Sözlerine Çorum Katliamı’nda yaşamını yitirenleri anarak başlayan Pervin Buldan, 1938’de Dersim’de başlayan, Maraş, Çorum, Sivas ve Gazi’yle devam eden Alevi katliamlarını unutmadıklarını ifade ederek, “Unutturmayacağız! Yüzleşme ve adalet mücadelemizden vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz. Alevi toplumunun eşit yurttaşlık hakları kabul edilinceye, halklar ve inançlar üzerindeki baskıcı, ayrımcı uygulamalar son bulana kadar adalet, eşitlik, barış ve demokrasi mücadelemizi yılmadan sürdüreceğiz. Bir kez daha, Çorum başta olmak üzere katledilen tüm Alevi canları saygıyla anıyorum” diye belirtti.
Pervin Buldan’ın konuşmasından bazı başlıklar şöyle:
“2 Haziran, hasretin, sevdanın ve umudun şairi Sevgili Ahmet Arif’in, 3 Haziran da güzel günlerin yolcusu Sevgili Nazım Hikmet’in ölüm yıldönümleri. Saygıyla ve özlemle anıyorum. 3 Haziran aynı zamanda Kürt iş insanları; Savaş Buldan, Adnan Yıldırım ve Hacı Karay’ın ölüm yıldönümleri. Buradan saygıyla anıyorum.
“Sanatçının sesinden korkuyorlar”
Kaybeden ve siyasi hikayesi tükenen iktidar son çare olarak baskı, zulmü ve hukuksuzlukları büyüttü. AKP ve MHP iktidarı tiyatro, konser, şenlik, festival, piknik, demokratik etkinlikleri yasaklıyor. Sazın telinden, kemanın yayından, piyanonun notalarından, sanatçının sesinden korkuyorlar. İnsanların bir araya gelmesinden korkuyorlar. Evet, bir araya gelişlerden, umudun büyümesinden korkuyorlar. Gerekçelerine bakıyorsunuz, hep aynı terane; ‘kamu güvenliği.’ Hayır, asıl sakladıkları gerçek; suç ve rant düzenlerinin güvenliğidir. Az önce sıraladığım yapının güvenliğidir. Yasaklarla gözdağı veriyorlar, umudu kırmaya çalışıyorlar. Ne yaparsanız yapın bu topraklarda müziği de; sanatı da türküleri de susturamayacaksınız! Halayları durduramayacaksınız. Bir araya gelişleri engelleyemeyeceksiniz. Yasak duvarlarınız değil, özgürlük meydanları kazanacaktır.
“Kobanê içlerine dert oldu!”
Yasaklarla toplumun nefesini kesmeye çalışırken, kumpas davalarıyla da demokratik siyasetin halka nefes olma gücünü kırmak istediklerini biliyor ve görüyoruz. İşte Kobanê kumpas davası ortadadır. Mevzu sadece HDP değildir. Tüm siyasettir, tüm toplumsal kesimlerdir. Bu kumpas, demokrasiye kurulan bir kumpastır. Mahkeme son olarak bir günlük savunma süresi verilmesi kararını aldı. Baktılar; arkadaşlarımız kumpas gerçeğini bir bir ifşa ediyor, çökertiyor, hemen alelacele karar aldılar. Belli ki aceleleri var. İktidardan düşmeden intikamlarını almak istiyorlar. Kobanê içlerine dert oldu! Kumpasları da ders olacaktır. Başaramayacaksınız. Hakikatler savunmasız kalmayacak. HDP, susmayacak ve susturulamayacaktır! Kumpas davanızda HDP değil, hakikatler karşısında sizin komplolarınız yargılanacaktır ve bu kumpaslar iktidarınızın sonucu olacaktır. Evet, bu iktidarın korku iklimiyle asıl kendi korkularını bastırmaya çalıştıklarını görmüyor değiliz.
“Suriye’de yeni savaş peşindeler”
Irak Federal Kürdistan Bölgesi’nin ardından Şimdi de Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik yeni bir savaş ve ilhak planı peşindeler. Seçim kampanyasını tanklarla yürütmeye hazırlanıyorlar! Miting konuşmalarını da tankların üzerinden yaparsalar kimse şaşırmasın! Evet, ekonomi yangın yeri, halk geçim ve yaşam savaşı veriyor. Bunlar Suriye’de yeni bir savaş peşindeler. Enflasyon ve dolar fırlayınca hadi Suriye’ye saldıralım, belki paçayı kurtarırız diyorlar. İşte, hesap budur. Rojava’da halklar arasında oluşan demokratik, sosyal, kültürel bütünleşmeyi, demokratik yönetimin inşası bozabilir miyiz, bölgeyi Kürtler’den arındırarak acaba IŞİD’e koridor oluşturabilir miyiz, diye uğraştıklarını ve çaba içine girdiklerini biliyoruz.
“İktidarın yolunu Rojava’dan geçiremezsiniz”
Buradan savaş ittifakına sesleniyorum: Boşuna uğraşmayın! Rojava’dan size Ukrayna hikâyesi çıkmaz, çıkmayacaktır. İktidarınızın yolunu Rojava’dan geçiremezsiniz. Geçiremeyeceksiniz. Bu heveslerinizden biran önce vazgeçin. Şimdi kendilerine siyasal ve toplumsal destek yaratabilmek için de operasyonlarla birlikte mültecilerin geri gönderileceği propagandasını yaymaya başladılar. Toplu göçler, tarihte hiçbir zaman askeri yöntemlerle çözülmemiştir! Aksine askeri yöntemler büyük göçlerin yaşanmasında temel etkendir. Olası Suriye savaşı da daha fazla göçmen demektir. Bu tuzağa kimse düşmemelidir.
“Tüm toplum savaşa hayır demeli”
Tabi bir de işin parasal rantı da var. Dikkat edilirse, yurt dışında milyon dolarları istiflemeleri tam da bu savaş halini canlı tuttuğu süreçlere denk gelmektedir. Beka ve sınır güvenliği söylemini sıkça ortaya attıklarında bilin ki yurt dışından balya balya para istifliyorlar. Tezkerelere kalkan ellerin de özellikle bu hakikatle mutlaka yüzleşmesi gerekir. Sınır güvenliği dedikleri, TÜRGEV-TÜGVA-TÜRKEN ve SADAT düzenlerinin, yolsuzluk ve rant zincirlerinin güvenliğidir. Bu nedenle herkesin, tüm toplumun, demokratik kamuoyunun savaş politikasının karşısında güçlü ve ortak bir tutum alması gerekir. İktidarın savaş planlarının esas amacının kendi siyasi ömürlerini uzatmak olduğunu herkesin artık net olarak görmesi gerekir. Emekçi yoksul halkın sırf iktidar ayakta kalsın diye savaşa sürecek tek bir evladı ve kaybedecek bir canı yoktur. İktidarın Kürt düşmanlığı politikasının bedelini tüm Türkiye halkı ödemektedir. Bu gerçeği artık herkesin görmesi ve savaşa hayır demesi gerekir.
“Tecrit politikalarına karşı çıkma zamanıdır”
İçinden geçtiğimiz zaman, iktidarın savaş ve talan düzenine hep birlikte karşı çıkma zamanıdır. Zaman, Kürt sorunu başta olmak üzere bu ülkenin temel sorunlarını çözümsüzlük sarmalına sürükleyen ve iktidarın varlık gerekçesi olan tecrit politikasına hep birlikte karşı çıkma zamanıdır. Zaman, hem bu topraklarda hem de Suriye başta olmak üzere tüm komşu ülkelerde demokratik çözüm ve kalıcı barış politikalarına, halkların iradesine sahip çıkma zamanıdır. Zamanın ruhuna uymayanlar, aşılmaya mahkûmdur!
“11 kadın arkadaşımız hukuksuz yere gözaltına alındı”
HDP tüm baskı ve engellemelere rağmen mücadelesini her geçen gün daha da büyütmektedir. Kadınların mücadelesi her yerde günden güne yükselmekte ve umudu da cesareti de daha da arttırmaktadır. Ama bu iktidarın kadınlardan büyük bir korkusu var. O kadar çok korkuyorlar ki, özellikle HDP’li kadınlardan ve HDP’li kadınların yanında duran kadınlardan da oldukça korktuklarının farkındayız. Bu sabah Batman’da aralarında belediye eş başkanlarımızın da bulunduğu 11 kadın arkadaşımızı haksız ve hukuksuz bir şekilde gözaltına aldılar. Bunu buradan şiddetle kınıyorum. Ne yaparsanız yapın kadınların gücü karşısında kaybetmeye mahkûmsunuz. Kaybedeceksiniz. Kadınların mücadelesi sizin o koltuklarınızı sallamaya yeter de artar bile. Kadın arkadaşlarımıza selamlarımı ve sevgilerimi gönderiyorum.
“HDP çıkışın en güçlü yoludur”
6-7 Haziran’da büyük konferansımızı 3 Temmuz’da da büyük kongremizi gerçekleştireceğiz. İşte gelecek bu iradeyle kurulacaktır. Halkı her gün azarlayan, taleplerini yok sayan iktidarın karşısında, her gün halkı dinleyen, halkla birlikte karar alan, halkla birlikte yürüyen bir HDP var. HDP bu yüzden siyasetin güvenilecek sözüdür, dönülecek yüzüdür. Çıkışın en güçlü yoludur. Hiç kimse başka adres ve kurtarıcı aramamalıdır. Direnerek, mücadele ederek, ağır bedeller ödeyerek korkmadan, yılmadan bugünlere gelen ve dimdik ayakta olan HDP’nin onurlu mücadelesiyle bu ülkenin geleceği kurtulacaktır. Bunun için herkesin yüzü ve yönü kesinlikle HDP’ye dönük olmalıdır. İçinden geçtiğimiz bu tarihi süreçte savaşın, ölümün, açlığın siyasetine, halk iradesini rehin siyasetine ve bunun karşısında inşallah bile demekten bile imtina edenlerin korkak siyasetine karşı barışı, demokrasiyi ve refahı hedefleyen HDP’nin onurlu siyasetinde hep birlikte buluşalım diyorum. Kimse sizin inşallahınıza kalmadı, maşallah bizim halkımızın da bizim de sizin önünüze geçecek gücümüz de sözümüz de var. Bu bize yeter de artar diyorum.”