Meral Danış Beştaş: Büyük bir kadın ittifakı ile 8 Mart’ı alanlarda kutlayacağız

“Birlikte değiştireceğiz ve şimdi kadın zamanı” sloganlarıyla Türkiye’nin dört bir yanında 8 Mart’ı karşılayacaklarını belirten HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, “Büyük bir kadın ittifakı, dayanışması ve direnişiyle alanlarda kutlayacağız ve kadına yönelik şiddeti ayrımcılığı sistematik taciz ve tecavüzü cezasızlık politikasını tekrar haykıracağız” diye belirtti.

Haber Merkezi – Meclis’te basın toplantısı düzenleyen Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, gündemdeki birçok konuyu değerlendirdi. İlk olarak 28 Şubat 2015 tarihinde imzalanan Dolmabahçe Mutabakatı hakkında konuşan Meral Danış Beştaş, “Bugün 28 Şubat, iki yıldönümünü belirterek geçmek isterim. Birisi 28 Şubat 1997’de yapılan post modern darbenin yıldönümü. Aradan 25 yıl geçti. Siyasete ilişkin ciddi bir darbeydi, o dönemi iyi hatırlıyoruz. Siyasetin vesayet altında yürütülmesine Türkiye’nin temel sorunlarının çözümsüzlüğü noktasında ciddi etkisi olduğunu bugün de söyleyebiliriz. Veraseti ve statükoyu esas alan bir darbe Türkiye yurttaşlarının toplumsal ve siyasal sorunlarının ertelenmesine neden olan bir darbe olarak önümüzde duruyor” dedi.

“Türkiye toplumunda büyük bir umut vardı”

İkinci yıldönümün ise Dolmabahçe Mutabakatı olduğunu dile getiren Meral Danış Beştaş, “Kamuoyuna 28 Şubat 2015’de açıklanırken, Türkiye toplumunda büyük bir umut, hoşgörü ve konuşabilme hali vardı. Türkiye’nin sorunlarına dair çözüm içeren Dolmabahçe Mutabakatı cumhuriyetin demokratikleşmesinin yollarını da siyaset kurumuna ve bütün topluma sunan bir mutabakat olarak önümüzde duruyor. 28 Şubat Post-modern Darbesi demokrasinin tümden ortadan kalkması, darbe mekaniğinin süreklileşmesini öngörürken, 28 Şubat Dolmabahçe Mutabakatı ise toplumsal barışın tesis edilmesi ve cumhuriyetin demokratikleşmesini tüm Türkiye ve dünyaya ilan ediyordu. O dönem AKP iktidarı Dolmabahçe Mutabakatı için ‘hasretle beklediğimiz bir çağrı’ dediği mutabakatı, sonrasında kendi iktidar sevdası uğruna yok saydı ve 28 Şubat bin yıl sürecek diyenlerin iddiasını bugüne kadar sürdürdü” ifadelerinde bulundu.

Meral Danış Beştaş’ın konuşmasından bazı başlıklar şöyle:

“Post-modern darbesi AKP eliyle sürdürüldü. Kayyım rejimi AKP ile birlikte Türkiye siyaset tarihine girdi. Grev yasağı var, hukuksuzluk diz boyu, hak gaspları cezaevlerindeki sistematik işkence devam ediyor, siyaset kurumu ve parlamento üzerinde ağır bir vesayet var, medya sansürü tarihin zirvelerinden birini yaşıyor. İşkence gözaltı ve tutuklamalar rekor kırıyor. Kendisi dışında siyaset yapan muhalif güçleri düşman gören bir anlayış hüküm sürüyor. Aslında 28 Şubat 1997 bugün daha ağır bir şekilde yürürlükte. Bu nedenle 28 Şubat 1997 darbesini AKP’liler kınayınca bana garip geliyor. Çünkü 28 Şubat 97’nin daha ağır koşullarını bugün Türkiye’de yaşama geçiriyorlar.

“Bugün mutlak bir tecrit var”

Dolmabahçe Mutabakatının inkarı üzerinden geçen 7 yılda iktidar, Türkiye halklarını hem ekonomik hem siyasi hem de toplumsal olarak büyük bir kriz içine sürükledi. Barış umutları ciddi yara aldı ve halk artık toplumsal barış taleplerini yükseltirken bile ciddi bir şiddetle karşı karşıya. Çoklu krizler küresel gerilimler ve had safhaya çıkan jeopolitik risklere karşı Türkiye halklarının birlikteliklerini güçlendirmek ve bu ateş hattından çıkmak için Dolmabahçe Mutabakatı’na geri dönülmelidir. Dolmabahçe Mutabakatına dönmek hepimiz açısından tarihsel bir sorumluluktur. Dolmabahçe Mutabakatından bahsederken İmralı tecridini görmemek mümkün değildir. Dolmabahçe Mutabakatının temel fikriyatını oluşturan Sayın Öcalan üzerinde bugün mutlak bir tecrit vardır. Sayın Öcalan bu mutabakatını kurgularken, çok ciddi bir yol haritası da sunuyordu. Bu yönüyle biz Dolmabahçe Mutabakatına geri dönülmesini, İmralı rejiminin lağvedilmesini, Öcalan’ın ve orada tutulan mahkumlarının aileleriyle ve avukatlarıyla ve tabi ki siyaset kurumuyla görüşmesinin tarihsel görev olduğunu hatırlatmak istiyorum.

“Şimdi kadın zamanı diye hep birlikte haykıracağız”

8 Mart haftasına da girdik. Kadın Meclisimiz ile birlikte temel bir şiar olarak ‘Birlikte değiştireceğiz ve şimdi kadın zamanı’ sloganlarıyla Türkiye’nin dört bir yanında 8 Mart’ı karşılaşacağız. Büyük bir kadın ittifakı, dayanışması ve direnişiyle alanlarda kutlayacağız ve kadına yönelik şiddeti ayrımcılığı sistematik taciz ve tecavüzü cezasızlık politikasını tekrar haykıracağız. Kadın özgürlüğe giden yola ciddi bir hazırlığı ve mücadele ortaklığını hayata geçireceğiz. TBMM’deki tek Kadın Grubu HDP grubudur. Yarın Kadın Grubumuzla 8 Mart kadın gündemli Kadın Grup toplantımızı da yapıyor olacağız, orada ayrıntılarıyla Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan partimizin görüşlerini kamuoyuyla paylaşacak. Ben şimdiden 8 Mart’ı kutluyorum. Tüm ezilen ötekileştirilen, ayrımcılığa uğrayan kadınlara kutlu olsun. 8 Mart’ta alanlarda olacağız şimdi kadın zamanı diye hep birlikte haykıracağız.

“Ukrayna’da insani kriz derinleşiyor”

Sadece Türkiye'nin değil, dünyanın da temel gündemi Rusya’nın Ukrayna’yı işgal operasyonu ve savaş. Bir dünya savaşı yürüyor. 28 Şubat bugün itibariyle 5’inci gününde bu işgal operasyonu. Biz HDP olarak tutumumuzu ilk günden açıkladık. Bu işgal operasyonunun son bulması ve siyasal çözüm için müzakerelere başlanması görüşümüzü tekrarlıyorum. Bu savaş da bize gösterdi tekçi otoriter rejimler halkların başına bela olmuş durumda. Diğer bir mesele Ukrayna işgali karşısında AB’nin mültecilere yaklaşımıdır. Hakikaten göz yaşartıcı, kucak açıyorlar davet ediyorlar mültecileri. Vicdani ve olumlu bir tutum gösteriyorlar ancak Suriyeli sığınmacılar için bunun gösterilmediğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Renk, dil, din, ırka göre mültecilere yaklaşım gösterilmesini kesinlikle iki yüzlü samimiyetsiz ve kabul edilemez buluyoruz. Aylan bebekten bugüne kadar kaç mültecinin öldüğünü AB ülkelerine hatırlatmak istiyoruz. AB’nin bu iki yüzlü politikası insanlık tarihi unutmayacak saray rejimi ile mülteci pazarlığı yaptığını gayet iyi biliyoruz. Buna da artık son verilmesinin zamanı geldi.

“Leyla Güven işgale karşı açıklama yaptığı için cezaevinde”

Çok önemli bir konu var. Savaş karşıtlığı. Bugün Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve savaş açması karşısında bütün dünyada bir savaş karşıtlığı var. Türkiye’de de alanlara çıkan 10 binlerce insan var. Burada savaş karşıtlığının coğrafyaya ülkeye ve kimliğe göre yapıldığını dikkatine sunmak isterim. Efrîn’e Türkiye girdiğinde, işgal ettiğinde ne oldu? Militarizmi övenler, savaşı kutsayanlar bugün savaş karşıtıyız diye ortalıkta cirit atıyorlar bu da garip bir şekil ilkesel olmadığını ülkeye göre, kimliklere göre olduğunu görüyoruz. DTK Eş Başkanı Leyla Güven Efrîn işgaline ilişkin açıklama yaptığı için vekilliği düşürüldü ve halen cezaevinde tutuluyor. Ukrayna işgali karşısında Moskova’daki savaş karşıtlarını Türkiye övüyor ama Türkiye’de savaş karşıtlarına vatan haini ve terörist diyor. Bu nasıl bir ikiyüzlülüktür, bunu tarif etmek mümkün değil. Bu nedenle savaş karşıtlığı konforlu bir alan değildir. Önemli olan herkesin kendi hükümetine karşı da savaş karşıtlığını yükseltmesidir. Bununla ilgili ağır bedeller ödeyen Barış akademisyenlerini seçilmişleri gazetecileri STK’ların tutumlarını destekliyoruz ve selamlıyoruz.

“Ukrayna olunca aykırı Türkiye olunca uygun mu?

Sahi bu soruyu soranlarda varmış, bu kadar savaş karşıtlığı övülürken yandaş medyada Barış Akademisyenleri başka bir ülkede miydi, onları terörist ilan eden, vatan haini ilan edenler aynı gazeteler değil miydi? Yandaş medyaya bakıyoruz, müdahaleyi kınıyorlar. Savaş karşıtı hale gelmişler. Aynı şey yurttaşları olduğunda, Türkiye’de savaş karşıtı bir söylem olduğunda kendi vatandaşlarına karşı Putin olmaktan geri durmuyorlar. Fuat Oktay, ‘Rusya işgali uluslararası hukuka aykırıdır’ dedi. 2018 yılında Efrîn işgali uygun mu? Neye dayandırıyorsunuz bunu. Ukrayna olunca uluslararası hukuka aykırı ama Türkiye olunca uygun mu oluyor. Efrîn’de zorla yerinden edilmeden tutalım, insanlığa karşı suçlar karşısında dünyanın ve Türkiye’deki sessizliğe de dikkatinizi çekmek istiyoruz. Barış konusundaki savunuculuğumuz ülke farkı kimlik ve coğrafya farkı gözetmeksizin devam edecektir. Barış talebimiz Karadeniz’de de Akdeniz’de de Ortadoğu’da da Türkiye içinde de sığınacağımız tek limandır ekmek ve su kadar temel bir ihtiyaçtır aldığımız hava kadar hayatidir.

“Türkiye’de 50 milyondan fazla yoksul var”

Ekonomi gündemiyle devam edeceğim. Dünyanın en pahalı en masraflı yönetimi Türkiye’de. Tek adam yönetimi en masraflı ve pahalı yönetim. Bununla ne kadar övünseler azdır. Şu anda kişi başına düşen milli gelir konusunda yine sahtecilik yapıyorlar. Türkiye’de 50 milyondan fazla yoksul yaşıyor. Nerede büyüme? Halka sabrı salık edenlere bu sabrı iade ediyoruz. Ukrayna savaşının tüm ülkeyi sarmasından önce acil adımlar atılmalı. Akaryakıt üzerindeki vergi kaldırılmalı, ÖTV kaldırılmalı, asgari ücret 3 ayda bir belirlemelidir. Vergi adaletini sağlamak üzere servete duyarlı vergi getirilmeli, kurumlar vergisi artırılmalıdır. 

“Emekçilerin yanındayız”

Son 10 yılda şirketlere getirilen vergi afları ve istisnaları geri alınmalıdır. Biz son olarak Türkiye'de siyasal aktörler ve STK ve akademisyenlere açık çağrı yapıyoruz artık temel yurttaşlık gelirini tartışalım bu konuda bir düzenlemeye gidelim. Diğer yandan emek ve işçi direnişleri Türkiye’nin dört bir yanında devam ediyor direnen bütün emekçilere buradan da binlerce selam gönderiyorum. Her zaman olduğu gibi onların yanındayız. Emekçilerin işçilerin direnişi HDP’nin kuruluş koşullarını oluşturuyor. HDP onlarındır, onlar kurmuştur, onların omuzlarında büyümüştür, onlarla birlikte mücadeleye devam edeceğiz.”