“Kadınların sesini isyanını bastıramayacaksınız”
Deniz Poyraz’ın katledilmesi, kadın katliamları, çocuklara yönelik istismar, pandemi sürecinde kadınların yaşadıkları, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi, kadın kazanımlarına dönük saldırılar gibi gündemdeki birçok konuya dikkat çeken HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, “Kadınların sesini, isyanını bastıramayacaksınız. Tek adam rejiminiz, haklarımızı ve kazanımlarımızı gasp edemeyecek. Çözümsüz değiliz. Umudumuz diri ve güçlüyüz” dedi.
Ankara – Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile feshedilen İstanbul Sözleşmesi’nin yasal süreci de 1 Temmuz’da doluyor. Konu hakkında Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi, Meclis Çankaya Kapısı önünde basın açıklaması yaptı. Çok sayıda kadının katıldığı açıklamada, Deniz Poyraz'ın fotoğrafı ve “Kadınları değil, katilleri yargılayın", "İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz" yazılı dövizler taşıdı. Açıklamada konuşan HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, AKP-MHP ittifakının kadınlara yönelik saldırı ve katliam politikalarında hız kesmediğini belirtti.
“Muhalif kesimler susturulmaya çalışılıyor”
Başta kadınlar olmak üzere muhalif olan her kesimin baskı ve gözaltı politikalarıyla susturulmaya ve sindirilmeye çalışıldığını söyleyen Ayşe Acar Başaran, “Topluma, doğaya, kadına, çocuğa düşman bu iktidar artık gerçek yüzünü gizleyemeyecek duruma gelmiştir. Suç örgütü liderleri tarafından devlet-çete-mafya işbirliği ile işlenen suçlar, bir kez daha ifşa edilmiştir. Yaşadıkları çok boyutlu siyasi krizin temelinde bu kirli düzenin olduğu artık maskelenemez duruma gelmiştir" diye belirtti.
“İşledikleri suçları örtbas etmek istiyorlar”
İktidar bloğunun suç mekanizmasına dönüştüğünü kaydeden Ayşe Acar Başaran, sözlerine şöyle devam etti: "Toplumun her kesimine savaş açarak işlenen suçları maskelemeye çalışan bu iktidar, en büyük tehlike olarak elbette ki kadınları görmekte. Çünkü kadınlar kendilerine karşı işlenen suçlar karşısında susmuyor, itaat etmiyor. Kadınları susturmayı başaramayan iktidar tüm politikalarıyla kadın düşmanlığına yöneldi. Kadınlara ve kazanımlarına dönük saldırıların temelinde işte tam da bu gerçeklik vardır. Bizler bir kez daha buradan 19 yıllık iktidarları boyunca kadınlara ve kazanımlarına yönelik açılan savaşı teşhir ediyoruz. Kadınlara ve kazanımlarına saldırarak işledikleri suçları örtbas etmek istiyorlar! Bu ülkeyi yöneten egemenler, 'kadın erkek eşitliğine inanmıyorum' diyerek kadınların haklarını yok saymak istemiştir. 'Her kürtaj bir Uludere’dir' diyerek Roboski’de 33 kişinin katledilmesi suçunu örtbas etmiş, kadınların kürtaj hakkını ortadan kaldırmak istemiştir."
“Kadınları ve haklarını yok saydılar
Yaşanan çocuk istismarlarına da dikkat çeken Ayşe Acar Başaran, “Çocuk İstismarının önünü açarak çocuklara karşı işledikleri suçları meşrulaştırmak istiyorlar. 'Bir kereden bir şey olmaz' diyerek çocuk istismarcılarını aklamaya çalışan erkek egemen iktidar, 2016 yılından beri çocuk istismarının önünü açacak yasayı ısıtıp ısıtıp gündeme getirmeye devam etmiştir. Getirilmek istenen bu yasa ile çocuklara karşı işledikleri suçların üstünü örtmek istemişlerdir. Ancak, cinsel tacizin, istismarın meşrulaştırılmasına karşı kadın mücadelesi karşısında geri adım atmak zorunda kalmıştır. Kadınlar bu suçun meşrulaştırılmasına izin vermedi, vermeyecektir. Bakanlıktan kadının adını çıkaran bu iktidardır! Bakanlığın adından 'Kadın' sözcüğünü çıkararak, kadınları ve haklarını yok saymışlardır. Pandemi sürecinde çıkarılan infaz kanunu ile birlikte kadına yönelik suç işleyenler, şiddet uygulayanlar serbest bırakılırken kadınlar, failleri ile yaşamak zorunda kalmıştır” dedi.
Ayşe Acar Başaran konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi:
“Siyaset ve yönetim mekanizmalarında kadın görmeye tahammül edemediler. Erkek egemenliğine karşı başkaldıran, yaşamın her alanında 'ben varım' diyen kadınlar, bu ülkede işkenceye maruz kalmıştır. Siyaset mekanizmasında, yerel yönetimlerde kadın görmeye tahammül edemeyen iktidar, tüm dünya kadınlarına ilham veren eş başkanlık ve eşit temsiliyet kazanımına saldırmıştır. Halk iradesine, kadınların iradesine kayyım atayarak kadına yönelik şiddetle mücadele merkezlerini, sığınma evlerini kapatarak kadınlara başvuracak bir mekanizma bırakmamıştır. Kayyımlar eliyle kadın kooperatifleri, kadın istihdam alanları hedef alınmıştır.
“Pandemi sürecinde en çok kadınlar etkilendi”
Yoksulluk bir kader olarak kadınlara dayatılmak istenmiştir. Pandemi süreciyle birlikte derinleşen yoksulluktan da en çok kadınlar etkilenmiştir. Yoksulluk bir kader olarak kadınlara dayatılmak istenmiştir. Kadınları ucuz iş gücü olarak sömüren, ev içi emeğini görmeyen erkek ittifak, pandemi sürecini fırsata çevirmiştir. Kod 29 uygulaması ile ilk işten çıkarılanlar kadınlar olmuştur. Bizleri evlere hapsederek erkeğe bağımlı hale getirmek isteyen bu iktidar şunu çok iyi bilsin ki, emeğimizin sömürülmesine asla izin vermeyeceğiz. Milliyetçiliği, cinsiyetçiliği körükleyenler Deniz Poyraz’ın katledilmesinden sorumludur.
“Nefret politikalarının son hedefi Deniz Poyraz olmuştur”
AKP-MHP erkek ittifakı, 'Türkün kökü kazınmak isteniyor. Her ailede en az 3 çocuk olmalı' diyerek kadınların kaç çocuk doğuracağını dahi belirlemeye çalışırken diğer yandan milliyetçiliği ve cinsiyetçiliği körükleyerek toplumu kutuplaştırmayı hedeflemiştir. Kürt kadınlarına yönelik özel savaş politikaları geliştirilerek üniformalılar eliyle kadınlar tecavüze maruz kalmış, intihara sürüklenmiştir. Cinsiyetçi, militarist, nefret politikalarının son hedefi Deniz Poyraz olmuştur. Katil elini kolunu sallayarak HDP İzmir il binasına girmiş, Deniz’i katletmiş, bedenine işkence yapmıştır. Deniz’in katilleri, uyguladıkları ırkçı ve nefret politikalarıyla bu söylemleri besleyenlerdir. 'Deniz teröristtir' diyerek katliam meşrulaştırılmak istenmiştir. İşlenen bu suçun hesabını kadınlar soracaktır. Erkek adalet değil, gerçek adalet suçluları yargılayacaktır. İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmek kadın düşmanlığı onaylamaktır.
“Umudumuz diri ve güçlüyüz”
Haklarımıza ve kazanımlarımıza saldırıların son halkası yaşam güvencemiz olan İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilme kararı olmuştur. Bu karar, bir gece yarısı tek adamın imzasıyla verilmiştir. Bu karar ile kadına yönelik şiddette bir kez daha imza atılmıştır. Sözleşmeyi uygulamak yerine sözleşmeden geri çekilmek, binlerce kadının katledilmesine onay vermektir. Aksaray’da katledilen Yemen Akkurt’un kızı Gül’ün '50 kere şikâyet ettik, 50 kere' isyanı tüm kadınların isyanıdır. Bizler bugün TBMM önünden bir kez daha sesleniyoruz. Kadınların sesini, isyanını bastıramayacaksınız. Tek adam rejiminiz, haklarımızı ve kazanımlarımızı gasp edemeyecek. Çözümsüz değiliz. Umudumuz diri ve güçlüyüz.
“Erkek adalet değil gerçek adaleti savunacağız”
Buradan erkek ittifakını sesleniyoruz: HDP Kadın Meclisi olarak bulunduğumuz her zeminde kadın mücadelesini ve örgütlülüğünü büyütmekten vazgeçmeyeceğiz. Partimizi kapatma davaları açarak yeni yaşam inşamızı durduramayacaksınız. Biz bu topraklara özgür, eşit, adil bir yaşamın tohumlarını ektik ve yeni yaşam ağacımız büyüyecektir. Bu ağaç dal budak yeşerecek ve özgürlüğü elde edecektir. Bu Meclisin çatısı altında haklarımıza ve kazanımlarımıza yönelik saldırı kararlarının alınmasına izin vermeyeceğiz. Haklarımızı ve kazanımlarımızı birleşik mücadelemizi güçlendirerek geri alacağız. Bulunduğumuz her yerde kadın partisi olan HDP’yi, fikriyatını anlatmaya devam edeceğiz. Ve şu unutulmasın ki kadınlar HDP’yi kapattırmayacak. Kadın mücadelesi HDP’nin kapatılmasına izin vermeyecek. HDP değil, erkek ittifakının çeneleri kapatılacak. Eş başkanlık ve eşit temsiliyet kazanımımızı hedef alan kayyımcı rejime karşı bulunduğumuz her alanda, her mekanizmada mücadele edeceğiz. Adliye koridorlarında erkek adalet değil, gerçek adaleti savunmaya devam edeceğiz."