HDP Sözcüsü Ebru Günay: Düşmanlıkta birleşiyorlar
HDP Sözcüsü Ebru Günay, devlet-mafya-siyaset ilişkisinin darbe mekaniğinin kendisi olduğunu belirtti ve bugün yaşananların Kürt sorununda ortaklaşan zihniyetlerin ürünü olduğuna dikkat çekti.
Ankara - Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, partisinin Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenleyerek gündemin öne çıkan başlıklarını değerlendirdi. Ebru Günay’ın konu başlıklarında mafya-devlet-siyaset ilişkisi, pandemi süreci ile artan ekonomik kriz ve tecrit politikaları yer aldı.
27 Mayıs Darbesi ile 61 yıl önce milletin iradesinin yok sayıldığını hatırlatan Ebru Günay, bugün darbe anlayışının devam ettiğine dikkat çekti ve “2021 Türkiye’sinde de aynı tabloyu yaşıyoruz. Hukuk yok, demokratik siyasete yönelik saldırılar sürüyor, siyasetçiler tutuklu, seçilmiş belediyelere kayyımlar atanıyor, Türkiye tarihinin en büyük hukuksuzlukları yaşanıyor, hak arayan kadınlara, üniversite öğrencilerine gençlere işkence ediliyor, akademiye, sendikaya, sivil topluma yapılmayan baskı kalmamış. Çeteler ve mafyalar adeta iktidarın ortağı. Hatta sahibi. Bu darbe değilse nedir?” diye konuştu.
Mafya-devlet-siyaset ilişkilerinin yoğunlukla konuşulduğu son günlerde yaşananların Kürt sorununda çözümsüzlüğün ürünü olduğunu belirten HDP Sözcüsü, “Bu çözümsüzlüğün ürünüdür, bu darbe mekaniğinin kendisidir. Ama bu darbe mekaniği iktidarın iddia ettiği gibi kendisine yönelik değil, bizzat iktidar eliyle topluma ve muhalefete karşı işletiliyor.” dedi.
“Çürümüşlük gizlenemiyor”
Ebru Günay, iktidarın kirli ilişkilerini düşmanlık ortaklığıyla aklamaya çalıştığını ifade ederek şöyle konuştu:
“Geçmişin bir ezberi olarak Kürtlere yönelik tırmandırılan düşmanlıkla bu çürümüşlük gizlenmeye çalışılıyor. Bugün de bu kirli ilişkilerin aktörleri gerçek olmayan savaş başarılarıyla, vatan, millet, bayrak gibi sözlerle kendilerini aklamaya çalışıyor. Türkiye tarihinin en yüksek suç rakamlarına ulaşıldığı, uyuşturucu kullanımının ortaokullara indiği, kadın cinayetlerinin arttığı, nefret söyleminin normalleştiği bir dönemde bütün bu suçların sorumlularına sahip çıkılıyor.
Son dönemlerde videolardaki ifşalarla ortaya dökülen kirli ilişkiler ve çürüme hali yaşanan gerçeğin yüzde biri bile değil. Buzdağının sadece görünen kısmıdır. Konu Peker, Soylu, Ağar isimlerinin çok ötesinde doğrudan çeteleşen devletle ilgilidir. Bu çeteleşmenin bir tarafı ihale oyunları, savaş makinelerinin üretimi ise diğer tarafı bürokrasideki bölüşüm savaşıdır. Yargıya ve emniyete kimin yakının atanıp atanmadığı ile ilgilidir. Yüzlerce defa millilik söylemlerinin bir maske olduğunu ifade ettik, tekrarlamaktan geri durmayacağız.”
“Mücadeleden başka çare yok”
Mafya düzeninin suçlarını gizlemek için muhalefete saldırdığını vurgulayan Ebru Günay, buna karışı muhalefetin birlikte mücadele etmesi gerektiğini söyledi.
“İşte bu mafya düzeni hem kendi suçlarını örtbas etmek için hem de bu kirli ve çürümüş düzeni sürdürmek için muhalefete saldırıyor. ‘Sözde babaların racon kestiği Türkiye geride kaldı’ diyenler muhalefet partilerini ‘bu daha sizin iyi günleriniz, daha neler olacak göreceksiniz’ diyerek mafya diliyle tehdit ediyorlar. İşte bu mafyalaşan siyaset gerçeği ile ortak mücadele etmekten başka bir çare yok. Ya herkes bir gün sıranın kendisine gelmesini bekleyecek ya da ilkesel olarak sıra kendisine gelmese bile bu çürüme haline itiraz edecek. Bizim açımızdan bu bir çeteler ittifakıdır, suçlular birliğidir. Bunun panzehiri ise tartışmasız bir şekilde toplumsal örgütlenmedir, halkın itiraz sesinin yükselmesidir.”
“Kadın yoksulluğu ayrımcılıktır”
Konuşmasında yaşanan ekonomik krizin derinleşmesine ve kadına yönelik şiddete de değinen Ebru Günay, şöyle konuştu:
“Gelecekten umudunu kesen, iflas üstüne iflas yaşayan esnaf intihar ederken çıkıp utanmadan arlanmadan helalleşme isteyen bir zihniyet var karşımızda. Yine sanki çok maharetmiş gibi esnafa sadaka veriyorlar. Esnaf sadaka değil destek istiyor. Saraylarınızdan çıkmadığınız için tabi haberiniz yok ama esnaf helalleşme değil hesaplaşma gününü bekliyor.
Türkiye’de en yoksul kesimin kadın olması tesadüf değildir. Kadın yoksulluğunun temel sebebi cinsiyet temelli ayrımcılıktır. Bugün yaşanan bu yoksulluğun sebebi iktidarın kadın düşmanı politikası ile ekonomik tercihleridir. Kadınlar yoksulluk ve açlıkla boğuşurken, güvencesiz ve son derece kötü koşullarda emek vererek hayatta kalmaya çalışırken tek adam rejimi yüz milyon dolarları operasyonlara harcamakta, ülke kaynaklarını çetelere peşkeş çekmektedir. Ancak kadınlar bu devranın böyle dönmesine izin vermeyecek.”