HDP neden kapanmaz?

HDP’den önce Kürt halkını temsil eden 5 parti kapatıldı. HDP’liler soruyor: Partiler kapandı da ne oldu? Parti kapatmalarıyla toplumsal ve siyasal sorunlar çözüldü mü? HDP Hukuk Komisyonu Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm, “Parti kapatmaların yöntem olarak bir ‘çözüm’ olmadığını; aksine engellenmeye çalışılan siyaseti güçlendiren sonuçlar doğurduğunu AKP’nin kendi tarihinden bilmesi gerekir. Nasıl ki 2015’ten beri süren sistemli saldırılar sahadaki en dinamik muhalefet eden güç olmamızı engelleyemediyse kapatmalar, tabela sökmeler de işe yaramayacak.” diyor.
EKİM ZEYNEP YAĞMUR
Ankara- Kendisini “kadın partisi” olarak tanımlayan ve kadın temsili konusunda önemli ve gerçekçi adımlar atan HDP’nin kapatılması tartışmaları ya da tehditleri sürüyor. Türkiye’de aynı zamanda gündem değiştirmenin de bir aracı haline getirilen bu tartışmalar 2015 yılından bu yana HDP’lilerin tutuklanmaları ile baskı altına alınması, hareket alanlarının daraltılmaya çalışılması şeklinde ilerliyor. Buna karşın HDP’nin çalışmaları hiçbir zaman sekteye uğramadı.  
En son MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin AKP’ye “HDP’yi kapatın” çağrısı ile tartışma süreci işletildi. Bahçeli’nin hedefinde HDP var. Ancak bu çağrıya AKP nasıl yanıt verecek henüz net değil. MHP’nin adımını “İttifak ortağı AKP’ye sınır çizme” girişimi olarak görenler de var. Kimine göre bu tartışmalar Cumhur İttifakı’nın önemli “sınavlarından” belki de kırılma noktalarından biri olacak. Tüm bu tartışmalar içinde HDP ve HDP’lilerin demokratik siyaset alanını terk etme gibi bir niyetleri yok.  
2015 tarihinden bu yana Halkların Demokratik Partisi (HDP) tabanına yönelik gerçekleşen operasyonlar her geçen gün artarak devam ediyor. HDP üye ve bileşenlerinin aralarında olduğu binlerce kişi özellikle 7 Haziran 2015 seçimlerinin ardından gözaltına alındı veya tutuklanarak cezaevlerine gönderildi. 2015'ten bu yana HDP’ye yönelik operasyonlarda 16 bin 490 kişi gözaltına alındı, aralarında 750 üye ve yöneticinin de bulunduğu 5 bin 66 kişi de tutuklandı.  Eş genel başkanlarla birlikte 18 milletvekili, 23 MYK, 21 PM üyesi 800'ü aşkın il ve ilçe yöneticisi tutuklandı. Şu anda ise 7 milletvekili ve 15 MYK üyesi tutuklu. Aynı zamanda 13 milletvekilinin milletvekilliği düşürüldü. Sadece 2020 yılında en az 1750 üye ve yönetici gözaltına alındı, 172 kişi de tutuklandı.  HDP'nin hazırladığı rapora göre 2015'ten bugüne kadar gözaltı sayıları 16 bini aşmış durumda. Toplam tutuklulu sayısı ise 5 bin 66 kişi. HDP ulaşamadıkları tutuklu sayılarıyla birlikte bu rakamın 6 binin üzerinde olduğunu söylüyor. Tüm bu veriler HDP’nin etki alanın zayıflatılması ya da kapatma hamlelerinin bir parçası olarak görülüyor. HDP’den önce Kürt halkını temsil eden 5 parti kapatıldı. Ancak HDP’yi bugüne taşıyan insanların mücadelesi hiçbir zaman bitmedi. En son Demokratik Toplum
Partisi (DTP) AKP iktidarı tarafından kapatıldı. HDP’liler soruyor: Partiler kapandı da ne oldu? Parti kapatmalarıyla toplumsal ve siyasal sorunlar çözüldü mü? Kürt sorunu demokratik ve barışçıl bir çözüme ulaştı mı? Toplumsal barış sağlandı mı?
“HDP bir tabela partisi değil”
HDP Hukuk Komisyonu Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm ile çözüm süreci sonrası HDP’ye yönelik yaşanan gözaltı ve tutuklamaları, HDP’nin kapatılmasının Türkiye siyaseti açısından sonuçlarını ve tüm tutuklamalara ve baskıya rağmen HDP’nin etki alanlarını nasıl yarattığını konuştuk.
• 2015 yılından itibaren HDP’ye yapılan siyasi operasyonlar neticesinde kaç parti üyesi ve yöneticisi gözaltına alındı, kaç kişi tutuklandı?
2015 tarihinden bu yana partimize, parti üyelerimize, seçmenlerimize ve bileşenlerine yönelik gerçekleşen siyasi operasyonlar neticesinde toplam 16 bini aşkın kişi gözaltına alınmış, aralarında eş genel başkanlarımız, milletvekillerimiz, il-ilçe eş başkanlarımız, yöneticilerimiz ve parti üyelerimizin bulunduğu 4 bine yakın kişi tutuklandı. Eş genel başkanlarımızla birlikte 18 milletvekilimiz, 23 MYK, 21 PM üyemiz, 800'ü aşkın il ve ilçe yöneticimiz tutuklandı. Şu anda ise 7 milletvekilimiz ve 15 MYK üyemiz tutuklu. Bunun yanında, 13 milletvekilinin milletvekilliği düşürüldü. 
• Çözüm süreci sonrası HDP’ye yönelik yaşanan gözaltı ve tutuklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
7 Haziran 2015 seçimlerinde HDP’nin elde ettiği başarıyı ve çözüm sürecinin kendisine kaybettirdiğini gören iktidar çözüm masasını devirerek başta HDP olmak üzere tüm muhaliflere yönelik bir saldırı dalgası başlattı. 2016 yılında gerçekleştirilen darbe girişimi ve çok uzun süren OHAL koşulları bahane edilerek ağır insan hakları ihlalleri yaşanmaya başlandı. AKP tamamen otoriterleşen, var olan demokrasiyi de ortadan kaldırdığı, ’mevzuatı bir kenara bırakın’ düsturuyla yürüttüğü, her türlü hak ve özgürlüğü kısıtladığı, bir yandan toplumsal muhalefeti zorbalıkla susturmaya çalışırken öte yandan Kürt illerinde savaş politikalarını sürdürdüğü bir iktidar anlayışını yükseltti. Bunu dokunulmazlıkların kaldırılması düzenlemesiyle yasama sorumsuzluğunu askıya alacak şekilde Anayasaya açıkça aykırı olarak milletvekili yargılamalarının önünü açarak yaptığı 4 Kasım 2016 Darbesi ve akabinde partimizin tüm bileşenlerine, il ve ilçe yöneticilerine, belediye eş başkanlarına ve üyelerine yönelik ardı arkası kesilmeyen siyasi operasyonlar izledi. AKP, 2014 yılında Milli Güvenlik Kurulu toplantısıyla ‘Çöktürme Planı’ dediği kararları hayata geçirerek partimize,  demokratik siyasete saldırılarına devam etmektedir özcesi. İktidarını korumanın yolunu savaş politikaları sürdürmekte, faşizmi kurumsallaştırmakla sağlayacağını düşünmektedir. Devam eden bu tutuklamalar ve gözaltılar HDP’yi sönümlemek ve böylelikle toplumsal muhalefeti ve örgütlenme gücünü tehdit ederek iktidarın seçimlerdeki yaşayacağı muhtemel mağlubiyetin önünün kesilmesi için yapılmaktadır.
“İktidarın kötü yönetimine karşı herkes sinsin ve sussun, itiraz eden olmasın isteniyor”
•  Son süreçte birçok kentte çok sayıda kişi gözaltına alınıp tutuklandı. Tutuklamaların çoğunun sosyal medya paylaşımları nedeniyle gerçekleştiği ifade ediliyor. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sosyal medyanın önlenemez bir etki alanı var. Halkın gündeminin halk tarafından belirlendiği, iktidar medyasının güdümünün dışına çıkabilen, bağımsızlaşabilen bir alan burası, özellikle Twitter. Adaletin işleyişine etki eden, insanlara tartışma alanları yaratan, dayanışma ağlarını kolaylaştıran, hak arayanlar için araç haline gelen ve en önemlisi de her kesimden insanın birbirine temas edebildiği, birbirinin fikrinden haberdar olabildiği dolayısıyla iktidarın müdahale alanının bir bakıma sınırlı olduğu bir alan. İktidar bunun farkında ve ‘trol’ denilen maaşlı hesaplarla algı yaratma konusunda yetersiz kaldığını ve sosyal medyanın etki alanının güçlendiğini görüyor. Sokaktaki protestolara kolluk yığınıyla hukuksuzca, keyfi olarak müdahale edebiliyorken sosyal medyayı istediği ölçüde kontrol edemiyor. Bu da araçsallaştırdığı yargı yolu ile sosyal medyada ifade özgürlüğüne yönelik bir baskı ve sindirme politikasına yönelmesine sebep oldu. İktidarın kötü yönetimine karşı herkes sinsin ve sussun, itiraz eden olmasın isteniyor. Öyle ki ekonominin gidişatıyla ilgili sosyal medyada yorum yapmak bile suç sayıldı.
Hukuk tamamen askıya alınarak, ‘Terör’ tanımının geniş yorumlanmasıyla propaganda, Cumhurbaşkanına hakaret, halkı kin ve düşmanlığa tahrik gibi suçlardan açılan soruşturmalara en çok sosyal medya paylaşımları dayanak gösteriliyor ve keyfi tutuklamalar yapılıyor. Bu yöntemle amacın toplumsal muhalefete ve aslında doğrudan halka gözdağı vermek olduğu aşikâr.
• Aslında bu tutuklamalar ve gözaltılarla Kürt halkının siyasi temsilcilerine, söz söyleme hakkı tanınmayacağı mesajı mı veriliyor?
Evet, Kürt halkı ve Türkiye halklarının 6 milyon oyunu almış HDP, örneğin özellikle son beş yılda yandaş medyanın TV programlarında en çok tartışılan, çeşitli mesnetsiz suçlamalara konu olan ancak asla söz hakkı verilmeyen, temsilcileri yok sayılan, dört bir yandan karalanmaya, itibarsızlaştırılmaya ve kriminalize edilmeye çalışılan bir parti oldu. Bu çöktürme projesinin bir yönü elbette. Demokratik yöntemlerle kazandığı belediyelere kayyım atayarak, halkın seçtiği vekilleri hapishanelerde tutsak ederek, siyasi kazanımlara saldırarak HDP seçmeninin, Kürt halkının iradesini yok saymakta ve değersizleştirmek istemektedir. Ancak bu elbette bizi yıldırmayacak, görünmez kılınmamız için uğraşılsa da halkı temsil etmeye devam edeceğiz.
“İnkâr ve imha politikalarının şekli ve failleri değişti ama yöntem değişmedi”
• İnsan Hakları Derneği’nin 2020 yılı insan hakları ihlalleri raporuna göre, insan hakları ihlallerinde sistematik artış yaşanıyor. Bu sistematik artışın sebebi sizce neden kaynaklanıyor?
Evet, bölgede ciddi insanlık suçları işleniyor. İşkence ve kötü muamele, yaşam hakkını ihlal, basın özgürlüğünün ortadan kalkması, kadınların kazanımlarına yönelen müdahaleler, öte yandan hapishanelerde mahpuslara yaşatılan ağır ihlallerinin yanı sıra pandemi, sokağa çıkma yasakları ve tarım ve hayvancılık yapılan yerlerin yasak bölge ilan edilmesi ile bölge halkının ekonomik anlamda gelirsiz kalmış ve yoksullaşmıştır. Siyasi iktidar Kürt sorununu barışçıl yöntemlerle çözmek yerine bölgede otoriterleşen bir baskı rejimi kurdu. Bu ihlallerin bölgede daha sistematik bir artış göstermesinin temelinde iktidarın baskıcı politikalardan medet umması yatıyor. Geçmişteki inkâr ve imha politikalarının şekli ve failleri değişti ancak yöntemi değişmedi maalesef.
“İktidar ömrünü uzatmaya çalışıyor”
• HDP’nin kapatılması için sürekli bir kamuoyu oluşturuluyor. Bununla ilgili ne söylemek istersiniz? 
Halkları birbirine düşmanlaştırarak, milliyetçiliği HDP’ye, Kürt halkına saldırı üzerinden körükleyerek iktidar ömrünü uzatmaya çabalamaktadır. Çeşitli algı operasyonlarıyla, karalama kampanyaları ile partimize yönelik antidemokratik uygulamaların halk tarafından onaylanması isteniyor. Ancak halk bu hukuksuzluğun farkında ve HDP’ye yapılan saldırı dalgasına onay vermiyor.
“Kendisine alternatif gördüğü her gücü yok etmeye çalışıyor”
• Peki, neden son zamanlarda bu hedef olma hali arttı? HDP neden hedefte?
18 yıllık AKP iktidarında ülkede güvenlik adı altında hak ve özgürlükler yok edilmiş, halkın adalete olan inancı tamamen sona ermiş, bütün kurumlar liyakatin, niteliğin aranmadığı AKP kurumlarına dönüşmüş, eğitimde ve sağlıkta, ekonomide ciddi çöküntü yaşanmış ve dış politikada Türkiye hiç olmadığı kadar itibarsızlaştırılmıştır. AKP, sermayeden yana talancı bir zihniyetle politikalar izlemiş, işçilerin, emekçilerin, kadınların ve bütün ezilen kimliklerin karşısında durmuştur. Buna karşılık halkın hoşnutsuzluğu, isyanı arttıkça yeni denetim ve baskı mekanizmaları kurmaya devam etmiştir. Bu kötü yönetim karnesini deşifre eden partimizi hedef göstermesi AKP’nin umutsuzca bir çıkış yolu aradığının göstergesidir bize göre. Öte yandan bu kuşatma ile HDP’ye destek veren kitlelerin en azından bir bölümünün iktidarın etki alanına çekilmesi hedefleniyor. HDP ezilirse toplumsal muhalefet de susar anlayışı var. İktidar kendisine alternatif gördüğü her gücü devletin tüm imkânlarını kullanarak önlemeye, yok etmeye çalışıyor.
“HDP’nin arkasında Türkiye halklarının iradesi vardır”
•  HDP’nin kapatılmasının Türkiye siyaseti açısından sonuçları neler olur?
HDP’yi kapatmak, parti binalarımızı mühürlemek, hakkımız olan siyaset yapma olanaklarımızı kısıtlamakla yetinmeleri anlamına gelir yalnızca hâlbuki herkes çok iyi biliyor ki HDP bir tabela partisi değildir, arkasında Türkiye halklarının iradesi vardır. Milyonlarca oy almış, TBMM’nin üçüncü partisi. Bugün Türkiye’deki mücadeleci sendikalar, meslek örgütleri, insan hakları savunucuları, bilim insanları, kadın örgütleri, çevre örgütleri, demokrasi güçleri ve bir bütün olarak demokrasi ve özgürlükler anlamında HDP ile ortak talepleri olan  toplumsal muhalefet biliyor ki HDP’ye yönelik saldırılar sadece HDP’in sorunu değildir. Bu Türkiye’de tamamen yok edilen demokrasi ve hukuk sorunudur. Parti kapatmaların yöntem olarak bir ‘çözüm’ olmadığını aksine engellenmeye çalışılan siyaseti güçlendiren sonuçlar doğurduğunu AKP’nin kendi tarihinden bilmesi gerekir. Nasıl ki 2015 ‘ten beri süren sistemli saldırılar sahadaki en dinamik muhalefet eden güç olmamızı engelleyemediyse kapatmalar, tabela sökmeler de işe yaramayacak. Bu yüzden görüldüğü üzere HDP’yi kapatmak yerine itibarsızlaştırma ve etkisizleştirme, vekillikleri sistematik bir biçimde kaldırma ve HDP’nin halk ile temasını, sokaktaki eylem alanını azaltma gibi hesaplar yapılmaktadır.  
•  Bir yandan seçimlere bakıldığında her şeye rağmen önlenemeyen bir etkisinin olduğunu söyleyebiliriz HDP’ nin. Tüm tutuklamalara ve baskıya rağmen HDP etki alanlarını nasıl yaratıyor ve genişletebiliyor?
Halk ile doğrudan temas halinde olan, halkın taleplerini bilen ve tüm bu baskı ortamına rağmen çözüm üretmeye çalışan bir parti olduk.  Türkiye’de bunca saldırıya maruz kalıp da dik durabilmenin, ‘boyun eğmiyoruz’ diyebilmenin temelindeki motivasyon hakikate olan inancımızdır. Haklı olmanın, haklı olduğunu bilmenin verdiği gücü ıskalıyorlar. Etki alanımız da hakikatten aldığımız güçle Türkiye’de yaşayan tüm halklarla, emekçilerle, işçilerle, inanç topluluklarıyla, kadınlarla, mültecilerle, LGBTİ’+larla ve ezilen tüm kimlik ve kesimlerle kurduğumuz bağ ile genişliyor.
“Duruşumuz her zaman kadından yana oldu”
• Kendini kadın partisi olarak tanımlayan HDP’nin kapanma tartışmalarını ya da oluşan baskıları kadınlar açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kadının özgür yaşamını savunan ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini, LGBTİ’+’lara yönelik ayrımcılığı ve baskıyı ortadan kaldırmayı esas alan düzen için uğraş veriyoruz. Kadınların siyasal anlamda eşit temsiliyetini, kadın siyaset tarzının siyasal alanda ve belediyelerde sağlamayı hedef edindik. Eş başkanlık sistemi bunun önemli bir saç ayağı. Kadınların erkek şiddetinden korunması için sığınaklar kurduk, belediyeler sayesinde kadınların istihdamının artması için çalışmalar yürüttük. İstanbul Sözleşmesinin ve 6284 sayılı Kanun’un etkin uygulanması, kadına yönelik erkek şiddetinin önlenmesi, kadınlara bütçeden eşit pay verilmesi için hem mecliste hem de sokakta sesimizi yükselttik. Duruşumuz kadından yana oldu her zaman. AKP hukuksuzca belediyelerimize kayyım atadığında kayyımların ilk işi kadın kazanımlarını gasp etmek oldu; kadın daire başkanlıkları kapatıldı, eş başkanlığa saldırıldı, belediyelerdeki kadın merkezleri kapatıldı, kadın dernekleri ve sığınaklar kapatıldı. AKP iktidarının kadın düşmanı politikalarının karşısında duran partimize yönelik bu saldırılar aynı zamanda kadınlara, örgütlü kadın mücadelesine, dayanışmasına ve kadın temsiliyetine yapılıyor.