Ayşe Acar Başaran ile Türkiye gündemine dair: Yeni yaşamın öncülüğünü kadınlar yapacak

HDP günlerdir sahada yürüttüğü çalışmalar sonunda hazırladığı 11 maddelik “Demokrasiye, Adalete, Barışa Çağrı Deklarasyonu”nu açıkladı. HDP Batman Milletvekilli Ayşe Acar Başaran, “Kadınların içinde olmadığı, öncülük etmediği bir perspektif başarısızlığa mahkûmdur” derken, yeni yaşamın öncülüğünü kadınların yapacağını söyledi.

SARYA DENİZ/MEDİNE MAMEDOĞLU

Amed- Halkların Demokrasi Partisi (HDP), Türkiye’deki temel sorunlar, çözümler ve muhataplarına dair hazırladıkları “Demokrasiye, Adalete, Barışa Çağrı Deklarasyonu”nu dün açıkladı. Temmuz ayından deklarasyonun açıklandığı tarihe kadar “HDP’liyiz, Her Yerdeyiz” kampanyası kapsamında sahaya inen partililer, bugüne dek 60 il, yüzlerce ilçe, belde ve mahalleye gitti. Kampanyanın bir parçası ve yürütücüsü olarak kadınlar, halk, sivil toplum örgütleri, kanaat önderleri ve çeşitli demokratik kitle örgütleriyle bir araya geldi. Görüşmelerin tümünde tarladan tekstil atölyesine ülkede yaşanan sorunlar masaya yatırıldı. Temaslarda ilk elden çözülmesi gereken mesele Kürt sorunu olarak dile getirilirken, yaşanan ekonomik kriz, antidemokratik uygulamalar ile hak ve özgürlüklere yönelik saldırılara dikkat çekildi. HDP sahadan topladığı bu veriler ve öneriler ile deklarasyonunu hazırladı ve kamuoyuna duyurdu.

Kadınlar için acil adımlar

“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni değiştirmek istiyoruz” denilen ve tüm demokratik kesimlerle müzakereye açık olduğunu ilan eden HDP, kadınlar için de deklarasyonda özellikle şu ifadelere yer verdi: “Kadınların eşit ve özgür yaşam haklarının her tür güvenceye kavuşturulması ve temsilde eşitliği sağlamak için eş başkanlık uygulamasının yaygınlaşması ve yerleşmesi vazgeçilmez adımlardır. Aynı zamanda kadınlara yönelik sistematik erkek şiddetiyle ve kadın cinayetleriyle mücadele edilmesi zorunluluktur. İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden geçerli hale getirilmesi ve uygulanması, toplumsal cinsiyet eşitliği önündeki siyasal, idari, ekonomik ve kültürel tüm engellerin kaldırılması ilk acil adımlar arasındadır.”

HDP Batman Milletvekilli Ayşe Acar Başaran ile deklarasyonu ve Türkiye gündeminde son günde yer edinen Kürt sorununda muhataplık açıklamalarını konuştuk.

*HDP olarak bir deklarasyon açıkladınız. Bu deklarasyon öncesinde sahada kadınlar olarak uzun soluklu bir çalışma yürüttünüz. Bu çalışma kadınların genel olarak Türkiye’deki durumunu nasıl özetliyor?

Biz HDP olarak sürekli sahada olmayı ilke edinen, her türlü kadınlarla, işçilerle, emekçilerle, gençlerle ve yoksullarla bir arada olmayı hedefleyen bir partiyiz. Tabi ki özellikle krizin derinleştiği bu süreçte krizin faturasının da kadınlara, gençlere ve yoksullara kesildiği bir dönemde sahada daha aktif olmamız gerektiğini düşünerek bu çalışmaları yürüttük. Ülkede ekonomik kriz en derinden yaşanırken, bu krizin ve savaşın faturası halklara kesilirken bizler adaletsizliğe karşı HDP kadın meclisi olarak bir kampanya başlattık. Uzun soluklu bir kampanya oldu. Bizler ilk sahaya çıktığımızda bu kampanyanın nereye evrileceğini biraz görmek istedik. Çünkü sahada toplumun ve kadınların nabzı ile merkezi siyasetin nabzının çok birbiriyle benzeşmediğini gördük. Bu açı farkına bu çalışmalar ile şahit olduk. Merkezi iktidar AKP-MHP ittifakı Türkiye’yi bir tablo olarak çiziyor, ama bu resmin sahada çok da karşılığı olmadığını hepimiz gördük.

“Tarihin en büyük ekonomik krizi yaşanıyor”

*Kadınlar için sahada yürüttüğünüz çalışmanın adalet, yoksulluk gibi başlıkları vardı. ‘Çalışma kadınlar açısından deklarasyonun bir hazırlığıydı’ diyebilir miyiz? Bu çalışmanın sonuçları deklarasyona nasıl yansıdı?

Adaletsizlik her gün daha da derinleşiyor. Yoksulluğun kadınlar üzerinde nasıl bir etki yaratmış olduğunu gördük. Bizim yaptığımız bu çalışmada gördük ki şuanda yaşanan ekonomik kriz tarihte görülen en büyük ekonomik krizlerden bir tanesi. İnsanların gerçekten bütün ter döktüğü tarlada, fabrikada kapısının önünde çalışarak ter dökerek karnını doyurmaya yetmeyecek bir gelir elde ediyor. Bütün bu işlerde güvencesiz bir şekilde çalıştığı, geleceğini göremeyen bir toplumla karşı karşıya olduğumuzu gördük. Bunu da bu kampanya ile birlikte tescillemiş olduk. Kadınlar krizi hayatlarında net bir şekilde yaşıyor. İktidar kendi yerinde durmak için çalışmalar yürütürken aslında toplumda büyük bir travma yarattı. Özellikle gençlerin iktidardan bir beklentisi olmadığını, bir gelecek tasavvurunun olmadığını gördük. Çünkü her gün biraz daha zorlaşan yaşam koşulları artan şiddetle birlikte krizin faturasının halka nasıl kesildiğine şahit oluyoruz. Bu süreçte farklı kimliklere de ulaşmaya çalıştık. Halklar arasında iktidar derin bir ayrışma yaratmaya çalışıyor. Ama halkların genel ve ortak sorunu iktidarın tekleştirme karşı karşıya getirme sorunu.

“Kadınlar olarak bir dönüşümün öncülüğünü gerçekleştirdik”

*Partinizin Eş Başkanı Pervin Buldan, önümüzdeki dönem planlamanızı yaptığınız Kadın Meclisi toplantısının açılış konuşmasında “Bugüne kadar elde ettiğimiz başarılardan çok daha fazlasını başaracağız ve tüm ülke kadınlarına ve tüm dünya kadınlarına armağan edeceğiz” dedi. Kadınlar deklarasyonun öznelerinden biri olabildi mi?

Aslında Türkiye ve dünyada var olan konjektüre baktığımızda kadınların özne olmadığı bir siyasetin başarısızlığa mahkûm olacağını da görmek gerekiyor. Özellikle Ortadoğu üzerinden yürüyen bir üçüncü dünya savaşı var, bu savaşta bir taraftan sağ popülist erkek egemen çizgi varken diğer tarafında kadın özgürlükçü ekolojik demokratik sistemin mücadeleleri var. Bu çizgilerin mücadelesinin yansımasının örneğini de Rojava’da görebiliriz. Bugün yeni bir sistem inşa edilirken, kadınların içinde olmadığı öncülük etmediği bir perspektif başarısızlığa mahkûmdur. Çünkü bizler her defasında da ifade ettiğimiz gibi; 21’inci yüzyıl kadınların yüzyılı olacak. Kadınlar yeni yaşamın öncülüğünü yapıyor. Bugün Türkiye’de de iktidarın yarattığı tekçi perspektife karşı kadın öncülüğünde bir mücadele ve yaşam iddiası var. Bir kadın partisiyiz. Bütün çalışmalarımızın merkezlerinden biri de mutlaka kadın oluyor. Kadın bakış açısıyla bir çözüm ve perspektif sunma iddialarımız tabi ki önceki mücadele deneyimlerimizde oldu ve burada da olacak. Bizler Türkiye’de kadınlar olarak bir dönüşümün öncülüğünü gerçekleştirdik. Özellikle Kürt kadın hareketinin kadın özgürlükçü sistem ve eş başkanlık ile birlikte birçok başarıya imza atıp öncü olduk. Kadınların örgütlü mücadelesi erkek egemen savaş ittifakını da boşa düşürecek, buna inanıyoruz.

“AKP-MHP ittifakına büyük bir fatura çıkıyor”

*Türkiye’nin temel sorunlarından biri Kürt meselesi. Son günlerde konu ile ilgili muhataplık üzerinden ve sürecin yeniden başlatılması ile ilgili açıklamalar yapılıyor. Siz neler söylersiniz? Kadınlar açısından bu tartışmalar ne ifade ediyor?

Aslında Türkiye’de Kürt sorunu genel bir sorundur. Yüzyıllık bir inkâr siyasetinin sindirme politikasının yürütüldüğünü hep beraber son yıllarda izledik. Bu konunun muhatabının kim olduğuna dair hem dünyada hem de Türkiye’de deneyimler var. Bugün sorun ülkedeki demokratikleşmenin önündeki en büyük sorundur. Gerçekten bu sorunun hangi yöntemler ve nasıl çözüleceği çok net. Esas olan öncelikle çözme iradesinin gösterilmesi ve bu konuda adım atmaktır. Kadınlar aslında özellikle bu sorunun yarattığı etkileri en yakıcı biçimde yaşayan kesimlerin başında geliyor. İnkâr ve savaş politikalarını en ağır şekilde yaşayanlar kadınlar oluyor. Defalarca Kürt sorununun demokratik ve müzakere yoluyla çözülmesi konusunda haykırdılar. Çözümsüzlüğü dayatanlara karşı çözüm için birlikte mücadelenin ne kadar elzem olduğunu her platformda ifade ettiler. Bu nedenle yüzlerce yoldaşımız demokratik siyaset yürüttükleri için cezaevlerinde rehin olarak tutuluyorlar. Bu da iktidarın bu dönemde bu soruna nasıl yaklaştığını bir kez daha gösteriyor. Maalesef tam da bu sorun en yakıcı biçimde kendini hissettirirken iktidar böyle bir sorun noktasına evrilmiş durumda. Bu saldırı politikalarını kadınları hedeflerken bu saldırılar sonucunda AKP-MHP ittifakına da büyük bir fatura çıkıyor.

“Saldırılar kadın ve kadın mücadelesine yöneliktir”

*Kadınlar çözüm için yıllardır seslerini yükseltiyor. Bugün bu tartışmanın yapılmasını nasıl anlamlandırıyorsunuz?

HDP bugün Türkiye’deki tüm sorunların çözüm alternatifi olan ve yeni bir yöntem öneren yegâne parti olarak tanımlayabiliriz. Yıllarca bu topraklarda kadınlar kimlikler yok sayıldı. Bu politikalara karşı ekolojik ve demokratik bir yöntemle kendini örgütleyen varlığını büyüten bir partidir. Tabi ki HDP içerisindeki kadınların rolü ve misyonu gerçekten dünyaya örnek olabilecek bir misyondur. Demokrasinin olmazsa olmazını kadın varlığı ile ifade edip yola çıkan bir parti. HDP aklı ortaya koyma kadınların bir araya gelmesi ile birleşen parti olma özelliği ile militarist tekçi rejimin karşısında çok büyük bir alternatif olarak duruyor. Tabi ki iktidar bunu ortadan kaldırmak için en dinamik güce yöneldi. Bunları da parti kapatma ya da Kobanê kumpas davası ile yapmak istedi. HDP’ye yönelik bu saldırıların bir taraftan da kadına ve kadın mücadelesine bir saldırı olduğunu biliyoruz. Çünkü Kürt kadın mücadelesini de bünyesinde barındıran HDP aslında Türkiye’deki erkek egemen siyaset biçimini bir müdahale olarak da tanımlanabilir. HDP Türkiye siyasetine de yön veren onun öncülüğünü yapan bir pozisyondaydı. Bu nedenle iktidar cephesi tarafından çok ciddi saldırılara maruz bırakıldı. Bu aslında iktidarın yürüttüğü saldırı politikalarının son halkası olarak görülebilir. Bir süredir sistematik bir biçimde partimize ve kadın mücadelesine dönük saldırılar yürütülüyor. Kürtlerin kazanımları olması iktidarın kendini kendi istekleri önündeki kurumsallaşmayı bertaraf etmesi ile de bağlantılıdır.

“Yaşam alternatifi sunan tek parti HDP”

*HDP’nin üzerinde çok yönlü bir baskı politikası yürütüldüğünü ifade ediyorsunuz. HDP’ye yönelik kapatma davasını da bu süreçlerden biri olarak tarif ediyorsunuz. “Kadın partisi olarak” tanımlanan HDP’ye kapatma davasını tam da bu tanımlama üzerinden nasıl değerlendiriyorsunuz?

Uzun bir süredir iktidar toplumsal desteğini kaybediyor. Çünkü yürüttüğü hem iç hem dış politikada attığı her adım kendi iktidarını korumaya çalışırken daha fazla içine kapanan, erilleşen bir iktidar biçimi ortaya çıktı. Yürütülen savaş politikalarını topluma, kadınlara ya da gençlere yansıması çok ağır oldu. Ekolojik bir krizle karşı karşıyayız. Bu krize karşı iktidarın rant ve talan politikalarının da bunu beslediğini çok net görüyoruz. Bir kadın krizi var şuanda, her gün en az bir kadın katlediliyor ya da şiddete uğruyor. Bu süreçte demokrasi krizinin olduğunu görüyoruz. Ülkede her şey kriz haline geldi. Bu politikalar sonucunda atılan yanlış adımlar nedeniyle şuanda ülke büyük bir ekonomik krizle karşı karşıya. İnsanlar kriz nedeniyle yaşamlarına son veriyor. Tüm bu hakikatin karşısında bu ülkede kadınlardan, gençlerden ve emekçilerden yana tavır koyan ve onlar için yaşam alternatifi sunan tek parti HDP. Bütün bu saldırılara rağmen mücadele edip ayakta duran bir hakikat var ortada.

“HDP örgütlemeye büyütmeye devam ediyor”

*Açıklamalarınızda iktidarın tüm söylem, baskı ve korku politikalarına karşın engellenemeyen bir potansiyele sahip olduğunuzu söylüyorsunuz. Türkiye siyasetinde özellikle seçim dönemlerinde “kilit” nokta olarak tarif ediliyorsunuz. Engellenemeyen nedir? Türkiye’nin son durumu olası bir seçim için neler söylüyor?

HDP’siz bir siyaset olmayacağı çok net biçimde ortaya çıktı. Tam da bu nedenle 31 Mart seçimlerinde de olduğu gibi HDP kilit rolünü oynamaya devam ediyor. Bu rolü oynarken kendi yolunu kendi mecrasında da örgütlemeye, büyütmeye devam ediyor. Bu ülkede yapılacak bir sistemin öncülüğünü yapma ve beraber mücadeleye davet eden bir duruşla süreci yürütüp yönetiyor. Bu nedenle HDP bugün HDP’siz bir dizaynın olmayacağını ifade ediyor. Bu ülkede daha demokratik bir yönetim tarzı nasıl olur dönüşümü iddiasında bir yaklaşım söz konusu. Toplumunda umudun bu konuda HDP’den yana olduğunun farkındayız.