İlham Ehmed: Türkiye, HTŞ’nin geçici bakanlıklarına atadığı danışmanlarla işgali büyütmek istiyor- SÖYLEŞİ

Cihatçı HTŞ’nin geçici bakanlıklarına Türkiye’nin danışman atadığı bilgisini paylaşan İlham Ehmed, bununla Türkiye’nin tüm Suriye’yi kontrolü altına almak istediğini kaydederek, “Gün kaderin belirlendiği gündür. Herkes üzerine düşeni yapmalıdır” dedi.

BÊRÎVAN ÎNATÇÎ – AVZEM VIYAN

Hesekê – Ortadoğu’da son aylarda tüm dünya gündemini etkileyecek gelişmeler yaşanıyor. Bu gelişmelerin başında ise Suriye’de 61 yıllık Baas iktidarının 12 günde devrilmesi geldi. Suriye’de yaşananlar Ortadoğu’daki dengeleri değiştirecek potansiyele sahip. Son dönemde yaşananlar Ortadoğu’nun geleceğini de şekillendirecek.

Suriye içindeki gelişmeler, Ortadoğu’ya muhtemel etkileri, Kuzey Kürdistan’da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmeler ve bu görüşmelerin Ortadoğu krizini tartışmak üzere Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi Dış İlişkiler Komitesi Eşbaşkanı İlham Ehmed ile söyleşi yaptık.

*61 yıllık Baas rejimi, cihatçı HTŞ tarafından 12 günde devrildi. HTŞ kısa sürede Şam'da geçici bir yönetim kurarak kontrolü ele geçirdi. Suriye'de son dönemde yaşanan hızlı değişim tablosunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Suriye’de meydana gelen değişimler önemliydi. Özellikle 60 yıldan uzun bir süredir iktidarını devam ettiren sistemin çöküşü geride pek çok ciddi sorun bıraktı. Öncelikle kadın sorunu toplumda köklü bir sorun olarak varlığını sürdürüyor. Kadın hakları anayasada güvence altına alınmamıştı. Toplumsal kültür içerisinde kadına hak tanınmamıştı. Ayrıca kadınları şiddetten koruyan bir yasa bulunmuyordu. Bu bağlamda kadın meselesini de Baas rejimi derin bir sorun olarak geride bıraktı. Bir diğer geride bırakılan sorun ise ulus ve din sorunudur. Öncelik olarak da Kürt halkının sorunu. Ulus-devlet ile bütün bu kimlikleri ihlal ettiler ve toplumda şovenizm ruhunu derinleştirdiler. Her kültürün birbirinin tamamlayıcısı olduğunu ve toplum için bu farklılıkların bir zenginlik olduğunu görmek yerine halkları arasında birbirine karşı şiddet yaratıldı. Dolayısıyla bu politikanın son bulması, böyle bir sistemin çökmesi, Suriye halkının yeni bir geleceğe başlaması açısından önemliydi.

Peki bunun yerine nasıl bir sistem kurulabilir? İktidardaki geçici yönetim ya da diyebiliriz ki çalışmayı yürüten yönetimin geçmişleri bellidir. Bütün dünya onları tanıyor. Suriye halkı da onları tanıyor. Bu konuda Suriye’nin geleceğinin inşa edilmesinde nasıl örgütlendirileceği, Suriye halkı Suriye’nin inşasında nasıl yer alacak bu soruların sorulması gerekiyor. Şu ana kadarda bu yönetim sözler veriyor, açıklamalar yapıyor. Değişime hazır olduklarının mesajını tüm dünyaya vermek istiyorlar. Böyle bir görüntü veriyorlar. Ama bu gerçekleşir mi gerçekleşmez mi, ilerleyen zamanlarda nasıl sonuçlanacağını göreceğiz.

*Geçici hükümetle sizin de temaslarınız oldu? Bu temaslar nasıl geçti? Neler konuşuldu? Özerk Yönetim’in Suriye’nin geleceğine dair önerisi nedir? HTŞ geçici hükümeti bu öneriye nasıl bakıyor?

Onların ne istediği veya bizim ne istediğimiz gibi bir şeyden bahsedemeyiz. Önemli olan Suriye'nin toprak bütünlüğü konusunda aynı fikirde olunmasıdır. Bunun dışında Suriye'de tek bir ordu konusunda da görüş birliği var. Ancak Suriye'nin ademi merkeziyetçi olması konusunda görüş ayrılıkları var. Neden ademi merkeziyetçi bir Suriye diyoruz, onlar nasıl merkezi bir Suriye diyorlar? Baas rejiminin geride bıraktığı bütün sorunların, yaşamın tamamını kendisine bağlayan merkezi bir sistemin sonucu olduğunu söylüyoruz. Merkezi olmayan bir sistemin, toplumlara kendilerini uygun gördükleri şekilde ifade etme hakkı ve özgürlüğü vereceğine inanıyoruz.

Suriye toplumu çok renkli bir toplumdur. Birçok din ve inanç içerisinde var. Birçok dil ve kültürü barındırıyor. Ama bunlarla birlikte öncelikle kadın sorunu da var. Suriye toplumu içerisinde kadın ve erkek arasındaki ilişki büyük bir sorundur. Merkezi olmayan bir Suriye, tüm bu sorunları kendi içinde çözebilir. Merkezi ve katı bir Suriye bir kere daha iç savaşın önünü açar. Bir kere daha aynı sorunlar tekrarlanır. Hatta daha da derinleşir ve daha kanlı bir hal alır. Kan dökülmesinin önlenmesi için, gerçek anlamda demokrasi ve özgürlüğün sağlanması ve Suriye'nin ademi merkeziyetçi hale getirilmesi gerekiyor.

*Suriye’deki tablonun demokratik bir yönetime evrilme ihtimali var mı?

Suriye’nin demokratikleşmesi için umut çok büyüktür. Merkezi olmayan bir Suriye için şu an gerçek anlamda bir imkân var. Çünkü uzun yıllardır Suriye'ye yönelik çok derin bir yaptırım yürütülüyor. Şam'daki merkezi hükümet bütün bölgeleri yönetemedi. Ya da diyelim ki Suriye coğrafyasının tamamını katı yöntemlerle kontrolü altına alamadı. Şam yönetiminin dışında kalan bölgeler ise kendi kendini yönetti. Hatta bazı büyük şehirler vardı ki hala da öyleler. Sıkı bir şekilde Şam’a bağlı değiller. Kendi kendilerini yönetiyorlar. Esasen Suriye’de merkezi olmayan yönetim zemini çok fazladır. Bu merkezileşmenin anayasa tartışmalarında nasıl bir şekil alacağı ise henüz belli değil. Neler Şam'dan merkezden yürütülecek, neler alandan olacak, neler ademi merkeziyetçi olacak? Yani bölgesel olarak kendi bölgelerini nasıl yönetecekler? Bu tartışmanın anayasada ele alınması ve Suriye halkının bu konuda anlaşması gerekiyor.

*Suriye’nin yeni dizaynında birçok güç pay sahibi olmak istiyor. Bir de bölgenin esas dinamik güçleri var. Genel perspektiften baktığımızda Türkiye ön plana çıkıyor. Türkiye’nin Suriye planı nedir?

Türk devleti bugün Şam'da kendini başarılı sayıyor. HTŞ’nin atadığı bakanlıklara destek amaçlı Türk devleti bir danışman yerleştirdi. Bu uygulama ile Türk devleti, coğrafi olarak Kuzey Suriye'yi kontrol altına alacağını söylüyor ancak bugün görüyoruz ki Suriye’nin tamamını kendi kontrolü altına almak için Türk devletinin önü açık. Baas rejiminin yıkılmasının ardından Hakan Fidan'ın Şam'a gitmesi bunun bir göstergesiydi. Yani 'Ben Suriye'ye müdahale edeceğim ve bu müdahale benim kontrolümde gerçekleşecek' diyor. Her ne kadar Suriye topraklarına askeri olarak girmemiş olsa da Suriye hava sahası Türkiye'ye açıktır. Yani uçakları ve insansız hava araçları 24 saat boyunca Kuzey ve Doğu Suriye'de saldırıyor. Ayrıca danışmanlarını diğer alanlara yerleştirdiler, perspektif ve emirler veriyorlar. Yani pratikte Türk devleti 500 yıllık hayalini bugün gerçekleştirmiş durumda. Yani kendini öyle görüyor. Bunlar gerçekten çok tehlikeli. Komşu devletleri bu şekilde kontrol altına alıp boyunduruk altına almak, Suriye vilayetlerini de Türk valilerin kontrolüne almak çok tehlikeli bir durumdur. Türkiye şunu bilmeli ki, iyi komşuluk ilişkileri bu şekilde olmaz. İyi komşuluk, komşu halklara saygı göstermek demektir. Bu şekilde Suriye'nin toprak egemenliğini zedeliyorsun. Bu şekilde aslında onun hakimiyetini yıkmış ve 500 yıllık hayalini gerçekleştirmiştir. Bu anlamda Türkiye'nin sınırlarını tanıması ve sınırları içerisinde hareket etmesi gerekmektedir. Bu şekilde Suriye ile ilişkilerini kurabilir. Eğer böyle bir şey olursa biz buna saygı gösteririz, Türkiye-Suriye arasındaki iyi ilişkilere saygı gösteririz.

* *Rohilat Efrin ve Mazlum Abdi öncülüğünde bir heyet yakın zamanda Güney Kürdistan’a bir ziyaret yaparak, Mesut Barzani ile görüştü. Bu görüşme hem Kürtler açısından hem de Özerk Yönetim açısından nasıl karşılandı. İçeriğe ilişkin aktaracaklarınız var mıdır? Bu görüşmelerin devamı gelecek mi?

Yapılan görüşme gerçekten görüş birliği ve Kürt cephesinin birliği açısından önemliydi. Suriye'deki Kürtlerin geleceği ne olacak, tartışılıyor. Bu konuda verilen destek, daha doğrusu bu görüşme, esasen Suriye Kürtleri olarak Suriye'nin geleceğinde daha aktif rol almamızın, hangi taleplerle gideceğimizin önünü açmıştır. Bu açıdan önemli bir görüşmeydi. Genel bir Kürt cephesi olarak, Güney Kürdistan’daki genel Kürt cephesi olarak, KDP, YNK gibi önemli partiler ve Kürdistan bölgesi hükümeti var. Bu konuda Rojava Kürtlerini desteklemelerini çok önemli buluyoruz ve kendilerini birer koruyucu olarak görmelerini çok önemli görüyoruz. Siyasi çözümde onların kendi taraflarından baskı yapmaları ve görüşlerini dinletmeleri çok önemlidir.  Bu toplantının gerçekleşmesini önemli buluyoruz. Gelecekte bu tür görüşmelerin daha da artmasını umuyoruz. Kürt halkı nasıl birbirine destek olacak bu amaçla yapılan görüşmeleri ve toplantıları çok önemli görüyoruz, gelecekte de devam etmeli.

* Diplomatik çalışmalar nedeniyle birçok ülkeyi ziyaret ettiniz. Nasıl karşılandınız? Bu ziyaretlerinizde neler konuşuldu?

Bu tarz görüşmeler sürekli oluyor. Kuzey ve Doğu Suriye ve Özerk Yönetimi olarak uluslararası alanda dostlarımızın olmasını istiyoruz. Bölge halkı DAİŞ’e karşı savaşarak büyük bir fedakarlık yaptı. Ayrıca çevremizdeki insanların gerçekte ne düşündüğünü, görüşlerinin ne olduğunu ve hem bu proje hem de Kuzey ve Doğu Suriye halkının geleceği için nasıl iyi bir dostluk kurabileceğimizi ve bunun nasıl mümkün olabileceğini anlamak istedik. Bu esaslarla tartışma ve görüşmelerimiz oldu. Bir diğeri de DAİŞ tehlikesi hala devam ediyor ve Suriye Demokratik Güçleri'ne desteğe ihtiyaç hala var. Bunları nasıl iyileştirebileceğimize dair olumlu bir yaklaşım bulduk.

*Bu süreçte kadınlar birçok çalıştay düzenledi. Bu çalıştaylarda öne çıkan kadınların karar alma sürecine dahil edilmelerindeki kararlılıkları ve oluşacak yeni anayasada kadın haklarının öncelenmesi oldu. Kadınların yürüttüğü bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Suriye’nin geleceğinde kadınlar nasıl bir rol oynamalı?

Şimdi Suriye'nin geleceğinde kadınların çok önemli bir rol oynaması gerekiyor. Tehlikeler var. Riskler nelerdir? Kuzey ve Doğu Suriye'de yaratılan mirası, kadınların kazandığı hakları, üstlendikleri rolleri, gerçekleşen diyaloğu ve Suriyeli kadınlarla mevcut örgütlenme düzeyini paylaşmazsak, anayasada yer alacak kanunların kötü olacağını düşünüyorum. Bu durum çok fazla zarara yol açacak ve kadınları gerileterek düzeylerini düşürecektir. Bu yüzden kadınların seslerini yükseltmelerinin çok önemli olduğunu düşünüyoruz.

Kadınlar inşa edilecek Suriye Ulusal Kongresi’nde yarı yarıya yer almalıdır. Bütün örgütler ve uluslardan kadınlar yer almalıdır. Suriye anayasasının yazımında kadınların aktif rol alması sağlanmalı. Suriye'deki kadın haklarına ilişkin maddelerde kadınlara yer verilmelidir. Kadınların anayasa yazımında söz sahibi olması gerekir. Eğer böyle olmazsa, bundan çıkar sağlamak isteyen gruplar, kadınları ezmek, cihatçı fikirleri yaymak ve bu alanda kendilerine yer edinmek isteyeceklerdir. Bu tehlikeli bir yaklaşımdır. Gerçekten tehlikeli girişimler de bulunuluyor.

Bu nedenle Kuzey ve Doğu Suriye'de yaşanan deneyimin, kadınların ulaştığı düzeyin diğer kadınlarla paylaşılması gerekiyor. Bu aynı zamanda Kuzey ve Doğu Suriye'deki kadın hareketlerinin de görevidir. Bu deneyimin nasıl paylaşılacağı konusunda ciddi çalışmalar yapılması gerekiyor.

*Suriye'deki bu değişim sürecinde Kuzey Kürdistan'da da Önder Apo ile yetkililer arasında görüşmeler yaşanıyor. Bu görüşmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Görüşme farklı biçimlerde gerçekleşiyor, basın da çokça işliyor. Böyle bir dönemde bölgenin kaderinin belirlendiği çok hassas bir zamanda görüşmelerin yapıldığını düşünüyorum. Sadece Kuzey ve Doğu Suriye’nin değil, Ortadoğu’nun kaderinin yeniden belirlendiği ve dizayn edildiği bir dönem. Böyle bir süreçte bu şekilde inisiyatif geliştirilmesi hem Kürtlerin durumunu hem de bütün bölgeyi etkileyecektir. Biz bunu çok önemli görüyoruz. Var olan durumun bilincinde olarak, buna göre sorumlu hareket etmeyi çok önemli buluyorum. Bunun için Önderliğin bütün Kürtlerin kaderini tam olarak belirleyecek bir yol haritası üzerine çalışıyor. Hakların garanti altına alınması, bu temelde gerekli adımların atılması yönünde çalışmalar yürütmektedir.

* Peki bir siyasetçi bir diplomat olarak siz Ortadoğu için çözüm olarak neyi ön görüyorsunuz? Üniter ya da federatif bir yapı mı veya daha geniş bakacak olursak konfederal bir sistem mi?

Kadınların durumu gerçekten çok acı. Savaş olan ülkelerde kadınlar örgütlü olmazsa, birçok zorlukla karşılaşıyor. Ortadoğu’da kadınlar örgütlü değil. Barış ve huzurlu ülkelerde kadınlar kendilerini geliştirebilir, iradelerini güçlü bir şekilde açığa çıkarabilir ve kendilerini her boyutta örgütleme fırsatını daha iyi değerlendirebilir. Ne yazık ki kadınlar bu bilinçte değil. Yaşadıkları ülkelerde savaştan uzak, daha demokratik, barış ve eşit haklarda yaşadıklarını ve bu şekilde devam edeceklerini düşünüyorlar. Fakat var olan bu durum bunu yansıtmamaktadır.

Hegemon güçler tarafından Ortadoğu'da yeniden dizayn değişim ve dönüşümler yaşanıyor. Artık birçok ülkede krizler yaşanmakta, bu yaşanan krizlerin ardından da savaşlar gelişiyor ve bu yoğun savaşlardan sonra yeni dizayn planları gelişiyor. Yeniden dizayn politikaları yıllara yayılarak zaman alırken, bu süre zarfında çok fazla acı ve zorluklara maruz kalıyorlar. Ancak kadınların örgütlü ve birlik olduğu yerlerde ciddi zorluklar yaşanmıyor. Neden? Çünkü, örgüt var ve onları koruyor. Kadınlar kendilerini örgütlülükleriyle koruyor. Bu nedenle kadınların kendilerini örgütlemeleri çok önemli.

Bugün Suriye'de yürütülen savaş sadece Suriye ile sınırlı değil. Birçok ülkeye yayılıyor. Filistin böyle oldu, yine Lübnan savaşları da bu şekilde yayıldı. Irak uzun yıllar savaş halindeydi. Yemen ve İran bugün bir savaşın içindedir. Türkiye çok ciddi bir kriz içerisindedir. Bu nedenle kadınların bölgeye bu açıdan bakmaları ve kendilerini örgütlemeleri gerekiyor. Kadınlar siyasi, fikri, savunma gibi birçok boyutta örgütlülüklerini oluşturmalı ve bu değişimlere karşı kendi tedbirini alabilmeli. Değişim ve dönüşümlere karşı hazırlıkları olmalı, yine kadınlar arasında ittifak ve dayanışma birliği olmalı. Hangi ülkede olursa olsun, deneyimlerimiz ve birikimlerimizden ciddi dersler çıkarırsak, kadınlar kendilerini o kadar hızlı koruyabilirler. Bu temelde tüm ülkelerde, kadınların olduğu her yerde anayasal mücadelenin yürütülmesi, anayasal haklar konusunu gündemlerine alması, kendi anayasal hakları konusunda ciddi çalışmalar yürütmesi ve örgütlenmesi gerekir.

Kadınların durumu gerçekten çok acıdır. Savaş olan ülkelerde kadınlar örgütlü olmazsa, birçok zorlukla karşılaşıyor. Savaşta çocukları, eşi, evi, bedeni, duyguları, fikirleri her taraftan kadınlar birçok zorluk görüyor. Ortadoğu da kadınlar örgütlü değil. Savaşın yaşanmadığı ülkelerde kadınlar kendilerini geliştirebilir, iradelerini güçlü bir şekilde açığa çıkarabilir ve kendilerini her boyuta örgütleme fırsatını daha iyi değerlendirebilir. Ne yazık ki kadınlar bu bilinçte değil. Yaşadıkları ülkelerde savaştan uzak, daha demokratik, barış ve eşit haklarda yaşadıklarını ve bu şekilde devam edeceklerini düşünüyorlar. Fakat var olan bu durum bunu yansıtmamaktadır. Hegemon güçler tarafından Ortadoğu'da yeniden dizayn değişim ve dönüşümler yaşanıyor. Artık birçok ülkede krizler yaşanmakta bu yaşanan krizlerin ardından da savaşlar gelişiyor ve bu yoğun savaşlardan sonra yeni dizayn planları gelişiyor. Yeniden dizayn politikaları yıllara yayılarak zaman alırken, bu süre zarfında çok fazla acı ve zorluklara maruz kalıyorlar. Ancak kadınların örgütlü ve birlik olduğu yerlerde ciddi zorluklar yaşanmıyor. Neden? Çünkü, örgüt var ve onları koruyor.

Kadınlar kendilerini örgütlülükleriyle koruyor. Bu nedenle kadınların kendilerini örgütlemeleri çok önemli. Bugün Suriye'de yürütülen savaş sadece Suriye ile sınırlı değil. Birçok ülkeye yayılıyor. Filistin böyle oldu, yine Lübnan savaşları da bu şekilde yayıldı. Irak uzun yıllar savaş halindeydi. Yemen ve İran bugün bir savaşın içindedir. Türkiye çok ciddi bir kriz içerisindedir. Bu nedenle kadınların bölgeye bu açıdan bakmaları ve kendilerini örgütlemeleri gerekiyor. Kadınlar siyasi, fikri, savunma gibi birçok boyutta örgütlülüklerini oluşturmalı ve bu değişimlere karşı kendi tedbirini alabilmeli. Değişim ve dönüşümlere karşı hazırlıkları olmalı yine kadınlar arasında itifak ve dayanışma birliği olmalı. Hangi ülkede olursa olsun ne kadar dayanışma, iletişim ve diyalog içinde yine deneyimlerimiz ve birikimlerimizden ciddi dersler çıkarırsak, kadınlar kendilerini o kadar hızlı koruyabilirler. Bu temelde tüm ülkelerde, kadınların olduğu her yerde anayasal mücadelenin yürütülmesi, anayasal haklar konusunu gündemlerine alması yine kendi anayasal hakları konusunda ciddi çalışmalar yürütmesi ve örgütlenmesi gerekir.

* Devrimin 13’üncü yılını yaşayan Kuzey ve Doğu Suriye'de Türk devletinin saldırılarına karşı büyük bir direniş var. Kadın Devrimi'ne ve halk direnişine yönelik bu saldırıları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türk devleti yeni bir süreçten bahsediyor ve diyor ki ‘Öcalan çıkıp konuşsun, bir şeyler istesin ve Türkiye yeni bir sürece girsin.’ Bir yandan barıştan bahsediyorlar, diğer yandan çok sert ve vahşice saldırıyorlar. Bu söylem ve tavırları birbiriyle çelişmektedir. Türkiye'de Cumhurbaşkanı'ndan tutalım Dışişleri Bakanlığı'na kadar çok sert bir dil kullanarak, silahlarıyla birlikte toprağa gömeceklerinden bahsediyorlar. Diğer taraftan da hükümetin ortağı, yeni sürece hazır olduklarını belirtiyor. Bunlar çelişkilidir. Her şeyden önce bunun aşılması gerekiyor.

Ancak Kuzey ve Doğu Suriye'de savaşçılar cephelerde üst düzeyde direniyor. Bununla beraber halk gerçekten onurlu ve kahramanca bir direniş sergiliyor. Tişrîn Baraj'ında bir direniş var. Bu direnişte yer alanlar orada onları bekleyen tehlikenin bilincinde. Ama yine de o bölgeyi korumak, değerlerine, şehitlerin kanına sahip çıkmak ve statüleri için oraya gidiyorlar. Bilinçli olarak gidiyorlar.Bu nedenle bizler, toplumumuzun iradesini, iddialı, anlamlı ve bilinçli görüyoruz. Şuna inanıyorum ki; halkın bu tutumu ve direnişi birçok kesimi şaşırttı. Halkımızın iradeli ve iddialı duruşu Türk devletine ve çetelere verilen en büyük yanıttır.

Bugün Suriye topraklarında ateşkes var ve saldırılar sadece bu bölgede yoğunlaşıyor. Bu hangi anlama geliyor? Halkımız bu bilinçtedir ve bunun için iradesini gösterdi. Halkımız ‘ya beni irademle olacağım ya da yok olacağım’ diyor. Bölgede yaşanan şahadetler de bunu gösteriyor. Dolayısıyla halkımızın bilinçli ve örgütlü hareket ettiğine inanıyorum. Bu görkemli direniş ve irade karşısında saygı ile eğiliyoruz. Bu kararlı duruşu çok anlamlı ve kutsal buluyorum. Bu direnişin bu tarzda devam etmesi elbette başarı getirecektir.

*Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Gün kaderin belirlenme günüdür. Herkes üzerine düşen sorumluluğu ve görevi yapmalıdır. Diplomasi, direniş ve cephede yer alanlar, toplumda örgütleme faaliyetleri yürütenler herkes kendi sorumluluğunu ve görevini yerine getirmeli, çalışmalarını aralıksız, her zamankinden daha güçlü yürütmeli. Bugün şikayet etme ya da birbirini karalama günü değildir. Gün, doğru zamanda doğru tavrı sergileme günüdür. Bu nedenle bu direnişe desteğin her yerde büyümesini istiyoruz.

Sadece Kuzey ve Doğu Suriye’de değil, Güney Kürdistan’da, Kuzey ve Doğu Kürdistan’da, dış ülkelerde ve her yerde ne gerekiyorsa yapılmalıdır.  Bu direnişin ayakta kalabilmesi için karşılıklı ilişkiler ve müzakereler geliştirmeliyiz ki, yeni demokratik ve çok renkli bir Suriye inşa edelim, kaderimiz bu şekilde belirlenecektir.