Çiğdem Kılıçgün Uçar: Çözümün bu kadar kendini dayattığı yerde herkes sorumluluk almalı
DBP’nin Olağan Kongresi’nde konuşan Eş Genel Başkan Çiğdem Kılıçgün Uçar, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çağrısını her kesimin dikkate alınması gerektiğini vurgulayarak, “Çözümün kendini dayattığı yerde herkesin sorumluluk alması gerekiyor” dedi.
Ankara- Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), 7’nci Olağan Kongresi’ni Ankara Dünya Ticaret Merkezi’nde gerçekleştirdi. DBP Eş Genel Başkanları Çiğdem Kılıçgün Uçar ve Keskin Bayındır ile Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Murat Çepni’nin yanı sıra çok sayıda siyasi parti ve sivil toplum kuruluşu temsilcisi kongreye katıldı.
Kongrede, “Kürt sorununun demokratik çözümünün yolu Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğüdür” ve “Li hember şerê taybet jin jiyan azadî" yazılı dövizler açıldı. Kongrede sık sık “Jin, jiyan, azadî" sloganları atıldı.
DEM Parti Amed Milletvekili Serhat Eren ve Cemile Turhallı Balsak, kongre divan başkanlığına seçildi. Kongre siyasetçilerin konuşmalarıyla başladı.
DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, "Başarıya ulaşana kadar mücadelemize devam edeceğiz. Bundan sonra ‘Kürt Halk Önderini nasıl özgürleştireceğiz’ diye tartışacağız. Sorumluluğumuz bu atmosferi direniş, mücadele ve özgürlük ile sonuçlandırmaktır. Gün örgütlenme, direniş ve eylemsellik günüdür” ifadelerini kullandı.
‘Bu tarihi çağrıya kimse yanıtsız kalmasın’
Kongre de söz alan Çiğdem Kılıçgün Uçar, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın asıl muhatap olduğuna dikkat çekerek, İmralı’ya giden heyetin, Abdullah Öcalan’ın çağrılarını ilettiğini hatırlattı. Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Bu çağrılara kimse gözünü kulağını kapatmasın. Ziyaret edilen partiler, kendi seçmenlerine dönerek söz kurması gerekiyor. Kürtlerin haklı taleplerinin kabulüne doğru gitmesi gerekir bu sürecin. Çözümün bu kadar kendini dayattığı yerde herkesin sorumluluk alması gerekiyor. İkinci yüzyılı neyin üzerine inşa edeceğimizi birlikte konuşalım. Halkları karşı karşıya getirme değil, buluşturma dönemindeyiz. Ama Rojava’yı tehdit unsuru yaparak olmaz” dedi.
‘Emeğimizin üstüne kayyım atandı’
Bu yolda yürümeye ihtiyaç duyulduğuna işaret eden Çiğdem Kılıçgün Uçar, “O yolun ilk adımı da bir araya gelmektir. Kayyım rejimi devleti bir kayyım devleti haline getirdi. Emeğimizin üstüne dahi savaş politikalarıyla kayyım atandı. Cebimizden çıkan bu paralar nereye harcanacak? Rojava’ya mı, Orta Doğu’ya mı harcanacak? Bizim yüzümüz ise özgürlüklere, barışa dönük. Toplumu karşı karşıya getiren değil, Sayın Öcalan gibi bir araya getiren sözler kurun. Yeni dönemde Kürdistan’da ve Türkiye’de halkların ortak yaşam iradesine ses olan herkes ile el ele, yürek yüreğe olmaya devam edeceğiz” sözlerini kullandı.
‘Bütün halkları kapsayan bir taleptir’
Yeni bir süreçten söz edildiğini dile getiren Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Her kesime bir davet var. Çözüm kendisini dayatıyor. Herkesin Sayın Öcalan’ın çağrısının dikkate alınması gerekir. Sadece sorumluluk DEM Parti de ya da Sayın Öcalan’da değildir. Herkes elini taşın altına koymalı ve sorumluluk almalı. Kimse kimseyi beklemesin. Hayatını kaybeden insanların ailelerinin yaşadığı acıyı biliyoruz. Bu acıların dinmesi için bir araya gelerek ortak bir şekilde yürünmelidir. Savaş politikalarıyla kaybedilen yüzyıl yeniden kaybedilmesin. Özgür toplum istemi sadece Kürt halkına özgü bir talep değildir, bütün halkları kapsayan bir hakikattir. Bize dayatılana karşı durduğumuz yer belli. Biz parti olarak elimizden geleni yapmaya hazırız. Mücadelemiz daim olsun” diye konuştu.
‘Zulüm varsa direnenler de var’
Daha sonra DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan konuştu. Tuncer Bakırhan, "Dünyanın her yerinde ciddi bir belirsizlik var. Gün yok ki yanı başımızda herhangi bir ülkede savaş olmasın kaos olmasın katliam olmasın. Evet böylesi bir süreçte mücadele edenlerin safında işte bugün kongresini yaptığımız DBP var. Bu kaos savaş çatışma isteyenler karşısında adalet, barış, eşitlik mücadelesi yürüten, dünyada halkların ve inançların demokratik bir zeminde eşit yaşamasını isteyen bir partimizin kongresini yapıyoruz. Zulüm varsa direnenler de var. Baskı varsa mücadele edenler de var” diye belirtti.
‘Bırakın Suriye’nin geleceğine Suriye halkları karar versin’
Tuncer Bakırhan, Kürtlerin statüsünün olması gerektiğine vurgu yaparak, Türkiye'nin bu duruma karşı çıktığını söyledi. Tuncer Bakırhan, Türkiye'nin Kuzey ve Doğu Suriye'de Kürtlerin statü sahibi olmasına engel olmaya çalıştığına işaret ederek, "Gün yok ki saldırılar olmasın. Gün yok ki sivil vatandaşlar katledilmesin. Suriye’de böyle demokrasi gelmez. Suriye 100 yıldır zaten ciddi bir baskı ortamında yaşadı. Şimdi yeni bir rejim inşa edilecekse Kürtsüz bir Suriye rejimi düşünülebilir mi? Alevilerin yok sayıldığı, Hıristiyanların, Ezidilerin, Çerkeslerin, seküler yaşayan Arap Sünni vatandaşların yok sayıldığı bir Suriye düşünülebilir mi? Eğer Suriye tekçi olacaksa Kürt'ün hakkını reddedecekse, Alevileri ve diğer halklar ve inançları yok edecekse, katledecekse, kaçırtacaksa onların yaşadığı bölgeleri insansızlaştıracaksa nasıl yeni bir rejim diyeceğiz? Esad’dan ne farkı var? İşte buradan Türkiye’deki iktidara sesleniyorum. Bırakın Suriye’nin geleceğine Suriye halkları karar versin. Ne işiniz var?" ifadelerini kullandı.
‘Kobenê direnişin kentidir’
Tuncer Bakırhan, şunları söyledi: "Asıl dışarıdan Suriye’ye giden en büyük güç sizsiniz. Kürtler, Suriye'nin yüzyıllardır coğrafyasında yaşayan bir halktır. Efrîn, Kürtlerin en tarihi kentidir, Kobanê direnişin kentidir. Qamişlo, Arapların, diğer etnik ve inanç gruplarının birlikte kardeşçe yaşadıkları, bütün krize rağmen halkların birbiriyle çatışmadığı, eşitçe kardeşçe yaşadığı bir kenttir. Allah aşkına orada güvenlik sorunu varsa burası nedir? Cezaevleri doldurulmuş, ağzına açanın hakkında dava açılıyor. İnsanlar söz kurup eleştiri yapamıyor. Caddede büyük bir kaygıyla yürüyor. Ne zaman neyin gerekçe edilerek gözaltına alınacağını insanların bilmediği bir ülkede aslında güvenlik sorunu var, demokrasi sorunu var, özgürlük sorunu var. Siz bu Ortadoğu’da kriz ve kaos içerisinde Rojava'da tek bir Arap kadınının yaşamına müdahale edildiğini, taciz edildiğini, yaşamını zorlaştırdığını duydunuz mu? Siz Kuzey ve Doğu Suriye yönetiminin herhangi bir Arap’ın malına canına, Çerkes’in, Türk’ün malına, canına dokunduğunu duydunuz mu? 11 yıldır oradan tek bir çakıl taşının atıldığını duyan, gören bilen var mı? Şimdi Türkiye halklarını aldatmaya, kandırmaya çalışıyorlar. Neymiş? Güvenlik meselesiymiş. Asıl güvenlik meselesi sizin kafanızdaki bu Kürt'ü yok sayan algıdır. İşte tam da bugün Sayın Öcalan ile giden heyetimiz de görüşmüştü, onu değiştirme zamandır.”
‘Abdullah Öcalan 94’te ne dediyse hala orada duruyor’
DEM Partili heyetin Abdullah Öcalan ile görüşmesini hatırlatan Tuncer Bakırhan, “Evet 1 Ekim’den beri bir süreç yürüyor. Bu süreç en son heyetimizin İmralı’da Sayın Öcalan ile görüşmesiyle devam ediyor. Sayın Öcalan çok önemli mesajlar verdi. Türkiye’deki kimi medya ve yayın kuruluşlarına ve oradaki paralı analistlere bakmayın. Başka bir şey anlatıyor onlar. Emin olun Sayın Öcalan 94’te ne dediyse hala orada duruyor. Bütün kaosa, bütün krize, bürün olanaklara, fırsatlara, tehditlere rağmen hala olduğu yerde duruyor. Demokratik bir çözüm, demokratik bir cumhuriyet, Kürtlerin Türkiye'de eşit haklara sahip oldukları demokratik bir anayasa, birlikte yaşam diyor. Eşit bir yaşam diyor. Bu iktidar ne diyor? Bahçeli konuşuyor. Sayın Erdoğan ne diyor? Diyarbakır’da bir şeyler söyledi. Biz bu kadar netken bütün kurumlarıyla bir irade ortaya koymuşken sizin huzurunuzda iktidara da sesleniyorum. Siz ne diyorsunuz? Buyurun Türkiye kamuoyu ve halklarıyla lütfen paylaşın. Demokrasiden yana mısınız, çatışma ve şiddet yerine demokratik bir zeminden yana mısınız? Gerçekten Türkiye’nin demokratikleşmesini istiyor musunuz? 100 yıldır bastırmaya çalıştığınız, yok saydığınız Kürtlerin temel haklarını tanımaya var mısınız?” dedi.