“1915 katliamı 2019’da tekerrür etti”

Ermeni halkından olan Nadiya Xerîb, Ermeni halkının yaşadıklarını anlatarak, hukuki kurum ve kuruluşlardan bir komite oluşturmalarını ve Türkiye’nin saldırılarını durdurma çağrısı yaptı.

SORGUL ŞÊXO

Hesekê - Dicle ve Fırat nehirleri arasındaki topraklar, halkların renkliliği, din, dil ve kültür çeşitliliğiyle dolu. İnsanlık beşiğine öncülük eden bu topraklar Mezopotamya topraklarına yönelik saldırılar devam ediyor. Bu topraklarda halklara yönelik saldırılar geçmişten bu güne kadar hegemonik ve kapitalist güçler tarafından sürdürülüyor.

Ermeni halkının kökenleri çok eskiye dayanıyor ve Ortadoğu'nun en eski halklarından biri olarak geçiyor. 1915’ten öncesinden günümüze kadar Osmanlı ve Türkiye’nin kültürel soykırım politikalarına maruz kalan Ermeniler, zorunlu göçe maruz kaldı Kuzey Kürdistan'dan göç ettirdi. O zamanki Ermeniler, Osmanlıların vahşeti nedeniyle kaçtı. Bunların bir kısmı Serêkaniyê ve Kuzey Kürdistan'a sınır olan tüm yerlere yerleştiler.  2014 yılında işgal altındaki Serêkaniyê'de 150'ye yakın Ermeni aile bulunuyordu. Ancak bölgenin maruz kaldığı saldırılar nedeniyle bu sayı her geçen gün daha da azaldı. Ermeni torunu olan Nadiya Xerib ajansımıza konuştu.

Katliam hafızalardan silinmedi

Ermeni halkının Serêkaniyê’deki varlığından ve yaşadıkları süreçleri anlatan Nadiya Xarib, “1915'te Ermeni halkının katledilmesinden sonra dedem ve kız kardeşi Suriye'ye gitmişler. O süreçte onları bir Arap aile sahiplendi. Sonra Müslüman olduk. Ancak bu tarihimizi, dinimizi, inancımızı yani dede ve nenelerimizin başına gelen katliamları unuttuğumuz anlamına gelmiyor. Katliamın yaşandığı süreçte olgun olan ve genç olanlar Ermeniceyi unutmadılar. Ancak küçük olanlar için bu daha zordu. Ermenice dilimiz Arapça dili içinde kayboldu. Ancak zeka, yaratıcılık ve teknolojik gelişme açısından öndeler” dedi.

Yeniden bir göç

Saldırılardan önce Serêkaniyê'deki Ermeni aile sayısının 150 olduğunu dile getiren Nadiya Xerîb, “2012 yılında Ermeni asıllı kanaat önderleri bir araya gelerek, din, kültür, var olan sorunları birlikte tartışmak ve karar almak için bir Ermeni aşiretinin kurulmasını istediler. O süreçte Serêkaniyê ve köylerinde 150 Ermeni aile vardı. Bu adımla Ermenileri bir araya getirmek, dayanışma ve olaylara karşı tutumları tek olsun istediler. Ama bu konu hala tartışılıyordu. Kendimizi yeniden örgütlemek istediğimiz bir süreçte Cebhet El-Nusra çetelerinin saldırıları başladı. Tüm çabalar boşa gitti ve yeniden ikinci bir göç yaşandı” diye konuştu.

“Tarih tekerrür etti”

Türkiye’nin saldırılarına ilişkin değerlendirmelerde bulunun Nadiya Xerib, “Tarih Serêkaniyê'de tekerrür etti. Aynı senaryolar Ermeniler için de tekrarlandı. Türk devleti Serêkaniyê’yi işgal ettiği 2019'da Ermeniler tehlikeye girdi. 1915'te yaşananlar 2019'da da tekrarlandı. Onların atalarının bize karşı yürüttüğü savaş yetmedi, bu sefer bizi bitirmek istediler. ‘Terör’ bahanesiyle tüm halkları göç ettirdiler, Suriye topraklarını işgal ettiler ve parçaladılar. Bu hangi yasada var” diye ifade etti. Nadiya Xerîb, “Zorunlu göç, kadınların kaçırılması ve tecavüz edilmesi nedeniyle göç etmek zorunda kaldık. Aynı zamanda cezaevlerinde çok sayıda masum insan var. Büyüklerimiz bize katliamı anlattığında tüylerimiz diken diken oluyordu. Aynı şeyleri yaşamamak için göç ettik. O süreçte kadınlara yönelik işlenen suçların hesabı verilmedi. Türk devleti bugün insanlık dışı uygulamalarla saldırıyor” şeklinde konuştu.

“Son verilsin”

Nadiya Xerîb son olarak şu çağrıyı yaptı: “Hukuki kurum ve kuruluşların bir komite oluşturup Kuzey ve Doğu Suriye'nin işgal altındaki bölgelerine giderek Ermeni halkımıza karşı işlenen suçları belgelemelerini talep ediyoruz. Çünkü Türk devleti eskiden bu yana halkları katletmekle tanınıyor. Buna bir son verilmesini istiyoruz.”