Libya’da psikolojik tedavi gören kadınlar toplumsal baskı kıskacında
Savaş, göç ve şiddetin ağır yükünü taşıyan Libyalı kadınlar, psikolojik destek arayışında toplumsal baskıyla karşılaşıyor. Uzmanlar, ailelerin bilinçlenmesi ve kapsamlı ruh sağlığı merkezlerinin açılması çağrısı yapıyor.

MONA TOUKA
Libya- Libya’nın güneyinde kadınlar, savaş, göç, aile içi şiddet ve toplumsal baskının yarattığı ağır psikolojik yüklerle mücadele ediyor. Ancak hem toplumun sessizliği hem de ailelerin “damgalanma korkusu”, bu krizi her geçen gün büyütüyor. Psikolojik destek merkezlerinin yok denecek kadar az olması, pek çok vakayı tedavisiz bırakıyor.
Şiddet intihara sürüklüyor
Meram Salem, şiddet sonucu hayatı altüst olan kız kardeşinin öyküsünü anlattı:
“Hayata ve eğitime düşkün bir kızdı. Bir düğüne gitmek istedi, geç geldi diye kardeşlerimden şiddet gördü, ardından okulu yasaklandı ve eve kapatıldı. Sessizleşti, evden kaçmaya başladı, her seferinde dövüldü. Ailem onu doktora götürmek yerine büyücüye götürdü, ‘sihirlenmiş’ dediler. Amcam ise ‘akıl hastası’ damgası yemesin diye Psikiyatrist doktoruna götürmeyi reddetti. Kardeşim defalarca öldü; eğitimden koparıldığında, hastalığı inkâr edildiğinde, büyücüye götürüldüğünde... En sonunda evden çıktı, intihar etti ve bir aracın çarpmasıyla hayatını kaybetti.”
Toplum tarafından damgalandı
Evini savaşta kaybeden Hayat Adil de yaşadığı travmayı “Nefes alamadığım, öleceğimi sandığım panik ataklarım başladı. Kimse anlamadı, ‘imanı zayıf’ dediler. Eşim beni hasta sayıp terk etti. Ama tedaviye devam ettim ve toparlandım” sözleri ile anlattı. İyileşse de toplumun damgalamasından kurtulamadığını ifade eden Hayat Adil, “Komşular hâlâ bana ‘deli’ diyor. Çocuklarıma bile ‘delilik kalıtsaldır’ diyorlar. Krizlerim geçti ama toplumun yargısı hâlâ devam ediyor” dedi.
Doğum sonrası depresyona girdi
Sa’da Muhammed ise doğum sonrası depresyonu yaşadı. Sa’da Muhammed, “Bebeğimi kabullenemiyordum, sütüm gelmedi, korku ve öfke içindeydim. Ailem anlamadı, toplum beni ‘kötü anne’ ilan etti. Halbuki bu, birçok kadının yaşadığı doğal bir süreçti. Kimse beni bir doktora yönlendirmedi. Zamanla tedaviye başladım ve iyileştim” diye konuştu.
Toplumun kendisini “başarısız bir anne” şeklinde hissettirdiğini anlatan Sa’da Muhammed, gerekli desteği aldığı taktirde her şeyin daha farklı olabileceğini anlattı.
‘Toplumdaki bilinç düzeyi sorunları ağırlaştırıyor’
Psikoterapist ve Sosyal İşler Ofisi Müdürü Salime Zeydan, bölgedeki sağlık krizini şu sözlerle özetledi: “14 yıldır çalışıyorum, ama hâlâ elimizde sadece bir odalık bir psikiyatri polikliniği var. Oysa her geçen gün vakalar artıyor. Kapsamlı bir psikolojik tedavi merkezine acilen ihtiyaç var.”
Salime Zeydan, en sık şizofreni, kişilik bozuklukları (özellikle narsisizm), depresyon, kaygı bozuklukları, panik atak, obsesif kompulsif bozukluk, otizm spektrumu ve çocuklarda konuşma bozuklukları gibi hastalıklara rastladıklarını belirterek “Toplumun bilinçsizlik ve damgalama nedeniyle tedaviye geç başvurması, sorunları büyütüyor. Bazı aileler hâlâ büyücülere ya da muskacılara gidiyor. Bu da vakaları daha da ağırlaştırıyor” şeklinde konuştu.
Salime Zeydan, özellikle ailelerin bu konuda bilinçlenmesi gerektiğini belirterek "Birçok hasta, özel psikolojik tedavi almadan şarlatanlar veya ‘şeytan çıkarma’ gibi sağlıksız yöntemlere başvuruyor. Bu da sorunun devam etmesine veya şiddetlenmesine yol açıyor. Genç erkekler ve kadınlar arasında da bağımlılık sorunları görülüyor ve yoksunluk belirtileri günlük yaşamlarını etkiliyor. Ailelerin farkındalığının artması, durumun kötüleşmesini azaltabilir" dedi.
Etkili tedavi için çağrı
Psikolojik tedavi veren kurumların çoğaltılması gerektiğini vurgulayan Salime Zeydan, böylelikle toplumun bu durumu daha çok kabullenebileceğini dile getirdi. Salime Zeydan, "Devlet kurumlarını, medyayı ve sivil toplumu, farkındalığı artırmaya ve psikolojik eğitime katılmaya, çocuklar ve gençler için psikolojik eğlence programlarını desteklemeye, stresi azaltmaya ve hastalar için etkili tedavi sağlamaya çağırıyoruz. Umarım bölge, hastaların acılarını hafifleten ve ruh sağlığı konusunda farkındalığı artıran kapsamlı bir psikolojik merkeze yakında kavuşur" diye konuştu.
‘Kadınların taşıdığı sorumluluk anlaşılmalı’
Sosyal ve Psikolojik İşler Ofisi Direktörü ve psikoterapist Salma Al-Yaqah ise, "Günümüzde kadınlar, erkeklerden çok daha fazla sorumluluk taşıyor ve bu durum zihinsel ve fiziksel sağlıklarına da yansıyor. Araba kullanmayı öğrendiler, liderlik rolleri üstlendiler, işe katıldılar ve ev sorumlulukları üstlendiler. Bu, ufuklarını genişletiyor ve bazen ailevi sorunlar ve baskılar yaratıyor" dedi.
Salma Al-Yaqah, konuşmasına şu sözlerle devam etti:
"Toplum genellikle kadınları psikolojik desteğe ihtiyaç duyan kişiler olarak görmüyor. Erkeklere bile bir günlük bir görev verildiğinde, bunu yerine getirmekte zorluk çekiyorlar. Toplumun kadınlara olan takdiri, onların ruhsal ve fiziksel sağlıklarına doğrudan yansıyor ve toplumun, kadınların bugün taşıdığı sorumluluğun boyutunu anlaması önemli."
‘Hastaların tıbbi yardım alması engelleniyor’
Sosyal Hizmet Uzmanları ve Psikologlar Sendikası Sabha Şubesi Başkanı Aisha Bin Yahmad da "Ruh sağlığı kliniklerine giden kişilere yönelik toplumsal algılar hâlâ damgalanıyor ve yanlış kanılar barındırıyor. Bu kişiler genellikle 'psikopat' veya 'deli' olarak tanımlanıyor ve bu da toplumun ruh sağlığı sorunlarını bilinçli bir şekilde ele alma konusundaki başarısızlığını yansıtıyor. Bu olumsuz etki, hastaları etkileyerek tıbbi yardım almalarını engelliyor ve depresyona veya intihar düşüncelerine yol açabiliyor" şeklinde konuştu.
Ailelere çağrı
Aisha Bin Yahmad, toplum eğitimi ve farkındalığın, düşünceyi değiştirmenin yolu olduğunu vurgulayarak, "İnsan zihni bilgiyle beslenir ve ne kadar doğru bilgi sağlanırsa, düşünme o kadar gelişmiş olur" dedi. Aisha Bin Yahmad, son olarak ailelere şu mesajı verdi: "Toplumsal damgalanma korkusuyla kızınızı eve kapatmak mantıksızdır. Başkalarının görüşlerinin, onlara gerekli desteği sağlamanıza engel olmasına izin vermeyin."