Yönetmen Nadiya Derwiş: Kürt sineması devrimle doğdu

Jinwar belgeseliyle yönetmenliğe adım atan ve ödüller alan Nadiya Derwiş, Rojava Devrimi ile gelişen sinemayı ve kültürel çalışmaları ajansımıza anlattı.

SORGUL ŞÊXO

Qamişlo- Devrim, yalnızca egemen bir güce karşı zafer kazanmak ve bir bölgeyi yönetmekle ilgili değil, aynı zamanda zihinsel ve entelektüel de bir gelişimi ifade ediyor. 19 Temmuz Devrimi tam da böyle bir gelişimi gösteriyor. Devrim bölgede özellikle kadınların öncülük ettiği birçok alanda farklılıklar yarattı. Nadiya Derwiş, devrimin başlangıcından bu yana sinemaya gönül veren, yönetmenlik eğitimi alıp belgeseller çeken isimlerden biri. Nadiya Derwiş'i ve sinema dünyasındaki yolculuğunu konuştuk.

*Öncelikle Nadiya Derwiş'i tanıyalım. Sinema yolculuğu ne zaman başladı?

Ben işgal altındaki Serêkaniyê şehrindenim. Rojava Film Komünü üyesiyim. 10 yıldır sinemayla ilgileniyorum. Sinema Film Komünü'nün kuruluşunda yer alan isimlerden biriyim. Ondan önce üniversitede Kimya okuyordum ancak Suriye’de savaş başladığı için eğitimime devam edemedim. Aynı dönemde devrim başladı ve okullarda Kürtçe öğretilmeye başlandı, ben de anadilimde eğitim almak istiyordum. Ama hayatın bize dayattığı bazı şeyler vardı. Önce bu yüzden okumayı bırakıp kuaför olan ablama yardım ettim. Zamanımı böyle geçirirdim.

Çocukluğumdan beri hep televizyon karşısındaydım, film izlerdim ve çok ilgimi çekerdi. Aslında televizyon karşısında büyüdüm. Oyuncuları ve ünlüleri, özellikle sanat ve zanaatla ilgili programları çok takip ederdim. Ama o zamanlar Rojava'da insanların kendilerini geliştirebileceği, film çekebileceği ve gösterebileceği bir sinema yoktu. 2015'te Rojava Film Komünü kurulduğunda, sinemayı tanımak için 10-15 günlük bir kursa katıldım. Bu ikinci grubumuzdu. Oradan başladım ve sinemaya büyük bir sevgi besledim. İlk başta aklımda şu sorular belirdi: Nasıl başlamalıyım, bu iş nasıl gidecek, ne yapacağım ve nerede olacağız? İlk defa evden ayrılıp uzaklara gittim. Kendime bir yol buldum. Kürt sinemasında çalışmanın, kendi dilimizde ve kültürümüzde filmler çekmenin çok önemli olduğunu düşündüm. Şimdi bir fırsat doğdu ve bu sinemanın bir parçası olmaktan mutluluk duyuyorum. Yapılan pratikler sayesinde deneyimlerim arttı ve sevgim büyüdü. İlk adımımdan bugüne büyük değişimler görüyorum ve buna önem veriyorum. Çünkü bugün sinema alanında dizi, kısa film ve uzun metrajlı film çektiğimiz bir noktaya geldik ve ben de bu projelerde yerimi alıyorum.

*Kadın Devrimi coğrafyasında sinema üzerine çalışıyorsunuz. Devrim döneminde ortaya çıkan bir yönetmen olarak sinemada kadınlar ve devrim arasındaki ilişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Devrim döneminde ortaya çıkan günümüz sinemada en belirgin olan kadınların rolünün belirgin olmasıdır. Kamera önü ve arkası, yani; kadınların hikâyeleri, kadınların nasıl davrandığı ve kadın karakterler olarak nasıl ortaya çıktıkları, kadın felsefesi ve gerçekliğine göre nasıl olması gerektiğini bilmemiz gerekiyor. Kadınların kendi filmlerini nasıl çekebileceklerine büyük önem veriyoruz. Bir kadın olarak devrim döneminde sinemaya ilk adımımı atmış ve kadın yönetmen olmuş olmam benim için gurur kaynağı. Kadınlar, kadınlarla ilgili filmlerin yaratım ve yapımında teknik, ses, kamera, makyaj, yönetmenlik ve senaryo yazımından yapım sürecine kadar her aşamada rol alıyor. Bir kadının kendi hikayesini anlatması bir erkeğin kendi hikayesini anlatmasıyla aynı şey değil. Çünkü bir kadın kendi hikayesini anlattığında, sadece tek bir kadının hikayesini değil, dünya çapında binlerce kadının hikayesini anlatıyor.

‘Kürt sineması devrimle doğdu’

Karşılaştığımız zorluklar çoktu, çünkü Kürt sineması yeniydi. Daha önce bir sinema vardı, sinemada çalışmış yönetmenler ve oyuncular vardı, ancak Kürt sineması devrimle ilk kez doğdu. Artık insanlar kendi dilleriyle, fikirleriyle ve kültürleriyle film çekebiliyordu; bu bölgede yeni bir şeydi. En önemlisi, kadınların rengini ve sesini ne kadar ortaya çıkarabildikleriydi. Bu, birçok olumlu adımın atılmasına yol açtı. Peki zorlukları nelerdi? Daha önce dünya sinemasında kadınlar çok yanlış şekillerde kullanılıyordu; örneğin köle kadın, erkek eşi, çocuk annesi veya ev işi yapan biri olarak kullanılıyor, bu roller kadın oyunculara veriliyordu. Bu hâlâ herkesin aklındaydı. Ama devrimle doğan sinemadan bahsettiğimizde, farklı bir şeyden bahsediyoruz. Bu bağlamda, ailelerin kızlarını sinemaya göndermesi zordu. Ama gerçeğimizi, devrimimizi, direnişimizi, acımızı ve sevincimizi anlattığımız eserlerde, aileler gelip yardım etti. Kendileri rol yaptılar ve çocuklarına okuyup çalışmaya gönderdiler. Bu, toplumun zihnine yerleşmiş bazı yanlış imajların değişmesine olanak sağladı.

'Güçlü kadın imajını ortaya çıkarıyoruz'

Filmlerde belli kadın imajlarının ortaya çıkmasını istemiyoruz ve buna izin vermiyoruz, çünkü bu gerçeğin kendisi değil. Her şeye rağmen güçlü, kendi ayakları üzerinde durabilen, aynı zamanda liderlik edebilen, yönetebilen ve senaryo yazabilen, kamera kullanabilen ve oyunculuk yapabilen bir kadın imajı var. İşte bu yüzden sinemada kadınlar ve devrim arasındaki ilişki bu şekilde yakalanıp belgeleniyor. Kadınların isterlerse ve kendilerine inanırlarsa bunu başarabileceklerini pratikte gösterdik. İşte bu yüzden Nüjiyan Kadın Film Festivali burada düzenlendi; bu, konusu ve yönetmenliğini kadınlar olan ve Rojava'da düzenlenen yapımlardan biri. Bunu bir kutlama ve başarı olarak nitelendiriyoruz. Bunun yanı sıra Sine Jin'in kurulması ve Kadın Sanat Yüksekokulu’nun bünyesinde sinema bölümünün kurulması, bunların hepsi devrimin başarılarıdır.

*Sinema, toplumsal sorunların ve yıllardır egemen erkek bilincinin kadınlara dayattığı soykırım politikalarının sergilendiği önemli bir mecra olarak tanımlanıyor. Kadınların, yani ilk ulusun ezildiği bir alan olarak sanatı ve özellikle de sinemacılığı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Rojava Devrimi dünyada bir ‘Kadın Devrimi’ olarak biliniyor. Sadece sinema değil, askeri alandan, bir kadının nasıl savaşabileceğine, toplumsal alandan, bir kadının nerede yönetebileceğine, politik ve sanatsal boyutlarına kadar birçok alan bu devrimin içinde yer alıyor. Sinema sektörünü hâlâ geliştirme sürecindeyiz, daha büyük adımlara ihtiyacımız var. Bu çalışma için sadece küçük bir sayı yeterli değil. Sinemaseverleri bu çalışmaya dahil etmek, deneyimlerimizden onlara ders çıkarmak ve mutlaka onlardan öğrenmek için tüm gücümüzle ve enerjimizle çalışmaya hazır olduğumuzu bir kez daha burada dile getiriyoruz. Kadınların kendi güçlerine daha fazla güvenmelerini, kendi hikâyelerini başkaları tarafından anlatılmadan anlatabilmelerini sağlamalıyız.

‘Rojava Devrimi ile çalışmalarımızı kanıtladık’

Elbette, yıllardır kadınlara erkek zihniyeti dayatıldı. Bu, kadınların kendi güçlerinden emin olmamalarına ve kendi gerçeklerinden uzaklaşmalarına neden oldu. Ancak Rojava Devrimi ile çalışmalarımızla, kadınların isterlerse başarabileceklerini, tek gerekenin özgüven olduğunu kanıtladık. Evet, başlangıçta kendi hikâyelerini anlatmak zordu ama şimdi kendi hikâyesini anlatıyor, yazıyor, hatta kendisi oynuyor ve yönetiyor.

*Jinwar belgeseliniz birçok uluslararası festivalde gösterildi ve birçok ödül kazandı, projenizden bahsedebilir misiniz?

Jinwar köyünün inşası, düşünüldüğünde çok önemli  bir çalışma. Kadınlar için ve kadınların emeğiyle inşa edilmiş bir köy. Ortadoğu'daki ilk kadın köyü Rojava'da inşa ediliyor. Küresel ölçekte, Jinwar'ın dünyada inşa edilen üçüncü kadın köyü olduğuna inanıyorum ve devrim sırasında bu konu o kadar önemli ki, hakkında kitaplar yazılabilir ve farklı çalışmalar yapılabilir. Çünkü Jinwar kadınlar için bir güç ve fikir kaynağı. Benim için ilk adımdı ve yönetmenliğe oradan başladım. Oradan kadın yönetmen oldum ve kimliğimi oradan edindim. Oradan film çekmeye başladım ve Jinwar belgeseline başladım. Bunu benim için tarihi ve kutsal bir adım olarak görüyorum çünkü kadınlar için bir köy inşa ediliyor ve köyün ilk tuğlalarından kadınların oraya yerleşmesine kadar olan inşa sürecini yönettim, belgeselini hazırladım ve Jinwar'daki kadınlarla birlikte izledim.

Dünyanın birçok yerinde gösterildi

Jinwar belgeseli birçok festivale katıldı ve Rojava'nın birçok yerinde aynı zamanda Avrupa gibi dünya çapında birçok yerde gösterildi. Bizim için iyi yanı şu: Köyün inşasında birçok kişi yer aldı, destek verdi ve köyü ziyaret etti. Ancak tüm kadınlar izlemedi, dünyadaki tüm kadınlara ulaşamayabiliriz ama en azından belgesel aracılığıyla kadınların önemli bir kısmına ulaşabildik. Rojava'da filmi izleyemeyen kadınlar, hatta genel olarak Kürdistan kadınları bile filmi izleyebildi. Kadın fikriyle yaratılmış bir köy. Birçok kişi için çok ilgi çekiciydi. Belgesel dünyanın birçok yerinde gösterildikten sonra filmi izleyen kişiler bizimle iletişime geçerek özel bir gösterim yapmak istediler. Efrin ve Şehba halkının yerinden edilmesiyle birlikte, Jinwar da dahil olmak üzere Rojava Film Komünü tarafından yapılan birçok film dünyanın birçok yerinde gösterildi. Bu temelde, yerinden edilenler için çok sayıda yardım toplandı ve Rojava'ya gönderildi. Bu aynı zamanda kadınlarımıza, çocuklarımıza ve halkımıza filmler aracılığıyla yardım edebilmemiz için iyi bir adımdır.

Uruguay'da ödül kazandı

Jinwar belgeseli gösterildikten sonra hakkında kitaplar yazıldı. Belgeseller ayrıca New York üniversitelerinde ders olarak okutuluyor. Amacımız buydu. Festival, yönetmenlerin ve film yapımcılarının filmlerini halka sunmalarının bir yolu, bir yöntem. Ancak önemli olan, ulaşamadığımız kadınlara ulaşabilmemiz ve eminim ki bunu başardık. Jinwar belgeseli Uruguay'da 2025'te en iyi belgesel ödülünü kazandı.

*Şu anda hangi projeleri hazırlıyorsunuz veya gelecekte hangi projeleriniz olacak?

Rojava Film Komünü olarak yürüttüğümüz çalışmalar ve ürettiğimiz belgeseller çok var. Şu anda komünün çalışmalarının bir parçası olan ve yönetmenliğini üstlendiğim bir belgesel hazırlıyoruz. Konusu ve yönetmeni kadınlar ve ekipte yine kadınlar yer alıyor. Kadınlar önemli ve kilit pozisyonlarda yer alıyor. Üç ay önce hazırlamaya başladık ve neredeyse bitti. İşgal altındaki Serêkaniye şehrinden mülteci bir ailenin hikâyesini anlatıyor. Savaş nedeniyle kadınların ve çocukların karşılaştığı birçok zorluk ön plana çıkıyor. Ailenin Qamişlo şehrine taşınmasının ardından kadın örgütleri ve şehirdeki kadınlar onlara destek oluyor ve böylece dayanışmalarını vurguluyor.

*Gözlemlerinize göre, sinematografik çalışmalarınızın dünyada bir etkisi oldu mu? Bölge hâlâ saldırı altında ve Kuzey ve Doğu Suriye'nin statüsü henüz tanınmamış olması, sinematografik çalışmalarınızda dünya geneline ulaşamayan engeller yaratıyor mu?

Savaş ve devrimin ortasında, eğitimden film yapımına ve gösterimine kadar, saldırılar devam etse bile çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Saldırılar yaşandığında, bu bize belgesel çalışmalarımızı sürdürme gücü veriyor. Halkın direnişinden güç alıyoruz. Saldırılar çalışmalarımızı etkilemeden halka güç ve moral veriyoruz. Çünkü hikâyelerimizde saldırılardan bahsediyoruz ama kahramanlığı ve sevinci de unutmuyoruz. Bunu hayatımızda da yaşıyoruz. İyi bir film sayısına ulaştığımız doğru, ancak bu yeterli değil, daha güçlü ve daha büyük bir çalışmaya ihtiyacımız var. Çünkü hikâyelerimizi kendimize ve dış dünyaya anlatıyoruz. Birçok hikâyemiz var, bunlar hakkında birçok belgesel yapılabilir ve bunların sonu yok. Amacımız yılda sadece bir film yapmak değil, aynı zamanda birçok grup oluşturmak ve özellikle bir sinema yaratmak. Sinemaseverlerin sayısı daha da artacak, çalışmalarımız yılda beş-on film çekebilecek kadar ilerleyecek. Çalışıyoruz ama çok büyük işler başardığımızı söyleyemeyiz.

*Siz kişisel olarak neyi başarmak istiyorsunuz?

Hayallerimden biri, kendi içimizde ifade edemediğimiz şeyleri filmler aracılığıyla ifade edebilmek. Hayallerim, yaptığımız filmlerle insanlarımıza, özellikle kadınlara, çocuklara ve geleceğe neşe katmak. Bir diğeri ise yaşadığımız ve anlatamadığımız birçok hikâyenin olması. Bu nedenle, her kadın ve insan, yaptığımız filmlerde, küçük de olsa, kendini ve hikayesini görmeli. Bu filmin bir parçası olduklarını hissetmeliler çünkü birbirimizden uzak olmamamız, birbirimizden kopuk olmamamız, aramızdaki o perdeyi kaldırmamız, tek bir ruh olmamız çok önemli. Gelecek hakkında çok düşünüyorum, zor ama umutluyum. Sanatın diliyle herkese ulaşabilecek ve güzel filmler çekilecek. Kadınlar hedeflerine giden yolu bulmalı ve sinemaseverler onlara korkmadan yaklaşmalı. Gerçek şu ki, kadınlar isterlerse birçok şey yapabilir ve onlarla birlikte dünyayı değiştirebilirler.