Tunuslu yazar: Kadınların hikâyelerini en iyi kadınlar anlatır
Tunuslu yazar Nesrin El-Moudeb’in hikayelerinde, kuşaktan kuşağa aktarılan kadınların öyküleri, kültürel miraslar, toplumsal baskılar ve kadınların mücadeleleri edebi bir başkaldırıya dönüşüyor.

ZOUHOUR MECHERGUI
Tunus- Kadınlar, yüzyıllar boyunca susmaya zorlandıkları hikâyelerini, artık kendi kalemlerinden dünyaya duyuruyor. Erkek egemen edebiyat sahnesinde görünürlük kazanmak, yalnızca bir başarı değil; aynı zamanda bir direniş biçimi. Kadın yazarlar, sadece bireysel ifadeleriyle değil, kolektif belleği dönüştüren cesur metinleriyle de toplumsal cinsiyet rollerine meydan okuyor. Onların kelimeleri, ataerkil normların arasından süzülen bir özgürlük çağrısı gibi yükseliyor. Tam da bu noktada, Tunuslu yazar Nesrin El-Moudeb, kadınların yaşadıklarını en derinden kadınların anlatabileceğini savunarak, edebiyatı bir farkındalık ve onarım alanına dönüştürüyor.
Nesrin El-Moudeb’in hem bireysel hem de kolektif kadın hafızasını taşıyan eserleri, yalnızca edebi başarılar değil, aynı zamanda toplumsal dönüşümün anahtarları olarak karşımıza çıkıyor.
Nesrin El-Moudeb, “Zeria’t İblis” (Şeytanın Tohumu) adlı kitabında şu sorularla düşünmeye çağırıyor: “Üç kadının yaşam öyküsünü anlatırken, hazır klişelere düşmeden nasıl yazabiliriz? Kadınların hikâyelerindeki tabu konuları, gizlenen acılarını ve toplumsal miraslarını, anlatının büyüsünü bozmadan nasıl ortaya çıkarabiliriz?”
Nesiller arası bir kadın mirası ve sessiz direniş
Bu eser, adını Tunus’ta kadınlara yönelik küçümseyici bir deyimden alıyor. Romanda, üç farklı nesilden gelen kadınların, atalarından miras kalan bir “Kaderle” nasıl mücadele ettikleri anlatılıyor. Ana karakter Huriye, erkek egemen düşünceyle doğrudan çatışmak yerine, içsel bir dönüşümle bu yazgıyı kırmaya çalışıyor. Bu dönüşüm; duygulara dalarak, ailesinin geleceğini değiştirme arzusuyla örülü sessiz bir isyan niteliği taşıyor.
Kadının tarafını tutmak
Nesrin El-Moudeb, "Kadın olduğum için, bu toplumda yaşanan acıları ve sorunları görmezden gelemezdim. Kazanımlarımıza rağmen, kadınlar hâlâ sadece kendilerinin hissedebileceği birçok ayrımcılığa maruz kalıyor. Bu yüzden sadece kadınlara değil, adaletli olan her insani meseleye tarafım" diyor.
Aynı zamanda, kadın sorununa hapsedilmek istemediğini, tüm insanlık meselelerini işlemek istediğini belirten Nesrin El-Moudeb, “El-Harza El-Zerkaa” (Mavi Boncuk) adlı kitabı; teknoloji, çevre ve çağın insanlık sorunlarına odaklanan, gerçeküstü ögelerle harmanlanmış bir hikâye olarak tanımlıyor.
Sessizliğin sonu
Nesrin El-Moudeb, ilk romanı olan “El-Mira’a El-Asina” (Kirli Ayna) hakkında ise şöyle diyor:
“Bu, uzun bir suskunluğun ardından gelen ilk sevinçti. İçimde biriken fikirleri sonunda dünyaya anlatabilmiştim. Bu eser benim için çok özel; çünkü o aynada çoğaldım.”
Tunus’taki ayaklanmaların etkisi
Kadın yazarların önemine değinen Nesrin El-Moudeb, kadınların yaşadıklarını en doğru şekilde yine kadınların yazabileceğini vurgulayarak, “Tunus Devrimi kadınların sessizliğini bozdu. Pek çok kadın yazar bu dönemde özgürleşti, kendilerini keşfetti. Hâlâ bazı tabular var ama kadınlar yazmaktan vazgeçmiyor” diye anlatıyor.
Ortadoğulu toplumlarda kadın yazarların özellikle cesur konulara değindiklerinde, genellikle alaya alındığını ya da küçümsendiğini söyleyen Nesrin El-Moudeb, şöyle devam etti: “Yazarlığı cinsiyete göre değerlendirmek yerine, insan hakları perspektifiyle değerlendirmeliyiz. Yazının amacı; ıslah, gelişim ve özellikle kadın haklarını savunmaktır.”
Kadınlar arası dayanışma
Nesrin El-Moudeb, edebi kariyerinin çok yazarlı bir kitap olan “Aşirhunne” (Onlarla Yaşamak) ile başladığını söylüyor. Dokuz kadın yazarın birlikte yazdığı bu proje, kadınların kişisel deneyimlerini özgürce dile getirdiği bir çalışma. Kitapta, hayatlarına zarar veren narsist bir erkek karakterin, şeytanlaştırılmadan ama psikolojik yönleriyle ele alınarak anlatıldığını belirten Nesrin El-Moudeb, bu projeye destek veren kişinin ise Tunuslu Gazeteci-Yazar Walid Ahmed Al-Fershishi olduğunu, onun kadın edebiyatına verdiği önemin büyük olduğunu söylüyor.
‘Yazmak ruhun çağrısıdır’
Nesrin El-Moudeb son olarak, yazma arzusuna sahip kadınlara şöyle sesleniyor: “Eğer kalbin yazmak için atıyorsa, korkma. Toplumun yargılarına kulak asma. İç sesini dinle. Hayaline tutun, çünkü hayal emek ister, özen ister.”