Mariya Penahî, tahtaya direnen kadınların hikayesini resmediyor
İran zindanlarında direnen Kürt kadınlarının mücadelesini ahşaba işleyen Mariya Penahî, eserlerine kattığı her figürün, tarih boyunca özgürlük için savaşan tüm kadınların sesi olduğunu söylüyor

BÊRÎVAN ÎNATÇÎ
Süleymaniye- Mariya Penahî, ahşap oymacılığı ve heykel sanatı yapan Doğu Kürdistanlı bir kadın. 2009 yılında çalışmalarına başlayan Mariya Panahi, insanlar ve doğa arasında benzersiz bir bağ olduğunu belirterek, bu bağ üzerinden eserlerini kurguluyor.
“Doğduğum şehir sanatıyla bilinir, edebiyat, müzik ve heykel alanında bir temeli vardı. Ahşap işçiliğini öğrenmemin nedeni buydu. Ahşabın kendisi hem bilim hem de iletişim açısından kendine özgü geniş bir dünyaya sahip” sözleri ile çalışmalarını anlatmaya başlayan Mariya Penahî, mücadele ve direniş temalarına odaklanıyor.
‘Her aşama kendi içinde anlam taşıyor’
Mariya Penahî, insan ve doğa arasındaki bağ ve bu bağın nasıl oluştuğunu anlatırken “Oymada kullanılan kahverengi bir ceviz, yumuşak bir armut, siyah abanoz, kiraz ve akasya ağaçları var. Bu ağaçların her biri insanlarla farklı bir bağ yaratıyor. Bu bağ kurulduğunda sizi başka bir aşamaya götürüyor. Bu ağacın büyüdüğü andan elinize geçip ondan bir ürün yaptığınız ana kadar geçtiği bu aşamalar dizisi artık kendi içinde anlamlı hale geliyor. Bu anlam kurulduğunda, insan ve doğa arasında benzersiz bir bağlantı oluşuyor. Bu bağlantı anlamlı hale geldiğinde, insanlar bunun bir duygu sanatı haline geldiğini hissediyorlar, oysa soyutlama denen modern sanatta duygu yok. Bunun bir diğer adı da Parnassizm, yani sanat için sanat, karışık zihniyetlere sahip ifadeler” diye konuşuyor.
Geçmişten günümüze direnen kadınlar
Resimlerinin her birini gösterirken heyecanlanan Mariya Penahî, konuşmasına şu sözlerle devam ediyor:
“Şimdi yaptığım bu resim aynı ilişkiden bahsediyor. Bu günümüze kadar ulaşan tarihi bir ilişkidir. Toplumun başlangıcından beri kimlik ve toplumsallaşma mücadelesi veren ve bugüne kadar ulaşan kadın. Şimdi resmimde tanrıça Star'dan bahsettim, dağların tanrıçası olarak bilinen Ninhursak'tan bahsettim. Onlardan bahsediyorum. Daha yakın bir tarihe geliyoruz, devrimci kadın Merziye Ehmedî Oskoyî 1941 yılında Üskü kentinde doğmuş, öğretmen, şair ve yazar, Halk Fedaileri örgütü üyelerinden biridir. Emperyalizme ve Pehlevi rejimine karşı savaşan ve mücadele eden siyasi bir örgüttür. 26 Nisan 1974’te Tahran’da pusuya düşürülmüş ve Savak ile girdiği çatışmada yaşamını yitirmiştir. Şimdi daha yakın bir tarihe geliyoruz, yıl 1956 yılında Afganistan'ın Kabil kentinde doğan Mina Keshwar Kemal, siyasi bir aktivist ve yazardır ve aynı zamanda RAWA adlı Afganistan Devrimci Kadın Örgütü'nün kurucularından biridir. Özgürlük ve toplumsal eşitlik için eşsiz bir mücadele vermiştir. 4 Şubat 1987'de Pakistan’daki Quetta'da Afgan istihbarat servisince katledilmiştir.”
Pexşan Ezizi ve Werîşe Muradî hakkında konuşmak
Mariya, resimde iki tema kullandığını ifade ederek şöyle konuşuyor: “Bu tarihe baktığımda, hakikat ve alternatife geliyorum ya hayatı yaşamayacağız ya da hayatı anlamlı bir şekilde yaşamalıyız. Bu tema bizi, Pexşan Ezizi ve Werîşe Muradî’nin İran rejimi tarafından kaçırıldığı 2023 tarihine götürüyor. Hala İran rejimi tarafından işkence görüyorlar, idama cezası aldılar. Bahsettiğim tüm mücadeleler ve tarih, kimlik, toplumsallık ve doğa için ortak mücadeleden bahsediyor.”
Bitmeyen bir mücadeleyle bir hakikat
Mariya Penahî, tüm çizimlerin hakikate götürdüğünü belirterek, “Bitmeyen bir mücadeleyle bir hakikat. Yaptığım bu resim harflerden, kelimelerden, çizgilerden ve ayrıca yarattığım imgeden oluşuyor. Şimdi resme yerleştirdiğim imge, tarihten bugüne mücadele etmiş tüm kadınları temsil ediyor. Bana Sakine Cansız’ın anlattığı felsefeyi hatırlattı. ‘Hep kavgaydı yaşamım’ diyor, Kürdistan İşçi Partisi’nde (PKK) veya öncesinde verdiği mücadeleye atıfta bulunuyor. Bu resmin adı ‘Hep kavgaydı yaşamım’” dedi.