Kendini unutturmayan IŞİD soykırımı

IŞİD çeteleri sadece geçici bir şiddet sarmalı yaratmadı; arkasında derin toplumsal ve fiziksel yıkımlar bıraktı. Bu döneme şahit kadınların tanıklıkları, yaşananların bir soykırım olduğunu gözler önüne seriyor

ZEYNEB HALİF

Dêrazor- Dêrazor kırsalında, IŞİD terörünün yarattığı derin yıkım sadece fiziksel değil, aynı zamanda kültürel ve sosyal dokuda da kalıcı izler bıraktı. Kırsal yaşamın vazgeçilmezi olan toplumsal dayanışma, geleneksel ritüeller ve kadınların günlük hayattaki aktif rolleri, terörün sert ve baskıcı uygulamalarıyla yerini korku, izolasyon ve sessizliğe bıraktı. Bu trajik dönüşüm, bölge sakinlerinin yaşadıkları acıları ve toplumsal yapının ne denli tahrip olduğunu gözler önüne seriyor.

Dêrazor’un doğu kırsalında, hayat tandır ekmeğiyle, komşular arasında yemek paylaşımlarıyla ve kırsal kadınların tarlalara çıkıp tarımla uğraşmasıyla sürerken her şey değişti. IŞİD, eşine az rastlanır aşırılığıyla bu tarımsal toplumları işgal etti, alışılmadık davranış biçimleri, kelimeler ve uygulamalar dayattı; toplumun yapısını değiştirdi, kadınların hayatını kısıtladı ve halkı evlerinde bile korkuttu.

Hafızası sert dönüşümler taşıyor

Bir gün, El Ali’nin sakini Xezne El Ali, evinin önündeki dut ağacının altında tandırda ekmek pişirirken, komşularıyla sohbet ediyordu. Aniden siyah bir araba köy yolunu delerek geldi; biri bağırdı: "IŞİD geldi!" Kadınlar, yer sanki depremle sallanmış gibi dağıldı. Herkese “örtün” emri verildi, tarım aletleri toplandı ve basit kırsal hayat günlük bir korku ve kısıtlama sahnesine dönüştü.

IŞİD’in Dêrazor kırsalında yenilmesinden yıllar geçmiş olmasına rağmen, Xezne El Ali hafızasında günlük yaşamın dengelerini altüst eden sert değişimleri taşıyor. Açık, işbirliğine dayalı tarım toplumundan korku, baskı ve en temel sosyal yaşam biçimlerinden mahrumiyetle dolu bir alana dönüşen bir toplum.

‘Karşı çıkanlar tehdit edildi’

Kültürel derin değişimi Xezne El Ali, “Eskiden insanlar tandır etrafında çay ve ekmek paylaşır, tarlalarda birlikte çalışırlardı; DAİŞ köyü ele geçirdiğinde panik yayıldı. Kadınlara örtünmeleri söylendi, karşı çıkanlar kaçırılacağı tehdidiyle karşılaştı. Biri bana dedi ki: ‘Söyle kadınlar örtünsün, yoksa seni kaçırırız’” sözleri anlatıyor.

Tandır misafirliğinden baskın korkusuna

Xezne, IŞİD’in sadece kıyafet zorunluluğu veya hareket kısıtlaması getirmekle kalmadığını, çiftçilerin aletlerini de ellerinden aldığını ve geçim kaynaklarını yağmaladığını anlatıyor ve “Traktörleri ve bütün aletleri aldılar. ‘Ekin biçmek istiyoruz’ dedik, ‘Hayır, cihat için kullanacağız’ dediler” şeklinde konuşuyor. Kadınların tarlaya veya aile toplantılarına çıkmasının yasaklandığını belirten Xezne, “Tandır ekmeği, komşularla kahvaltı, akşamüstü çayı gibi gelenekler bitti, kadınlar dışarı çıkmaktan korktu” diyor.

En çok kadınlar zarar gördü

Xezne, komşuluk ve işbirliği bağlarının koptuğu, insanların davranışlarına yeni kelimeler dayatıldığı açık bir sosyal yapı çöküşüne işaret ediyor: “Misafirperverlik ve kaynaşma gibi kavramlar yerini suçlama ve tehdit dolu terimlere bıraktı.” Xezne, bu değişimden en çok kadınların zarar gördüğünü toplumsal yaşamdan mahrum bırakıldıklarını anlatıyor. Yaşananlar sadece bununla sınırlı da kalmadı. Xezne “Ölüm çocuklarımızı çaldı, ailemizden iki kişiyi kaybettik” diye ifade ediyor.

Savaşın ötesinde bir etki

Huzne El Ali’nin tanıklığı, IŞİD çetelerinin dayattığı değişimlerin sadece davranış yasakları olmadığını; sosyal yapıları sistematik biçimde parçalamak, tam bir kırsal kültürü korku, sessizlik ve zorla itaat ortamına dönüştürmek olduğunu gösteren nadir bir insani belge. Xezne, en tehlikeli etkinin kültürel ve psikolojik yara olduğunu, bunun toplumsal çalışmalar ve rehabilitasyonla yıllarca sürecek güvenin yeniden inşasını gerektirdiğini belirtiyor. Xezne El Ali’nin hikayesi istisna değil; şiddetin gelenekler üzerinde, silahın ilişkiler üzerinde, korkunun günlük yaşamın detaylarında egemen olduğu bölgelerde binlerce kadının yaşadığının aynası.