Oya Ersoy: Aysel Tuğluk’u cezaevinde tutmak düpedüz intikamdır
Aysel Tuğluk’un hastalığının ileri bir boyuta geldiğini belirten Oya Ersoy, “Aysel'i hastalığının geldiği aşamada cezaevinde tutmak düpedüz intikamdır” diyerek, cezaevlerinin birer ölüm evi haline çevrildiğini söyledi.
MEDİNE MAMEDOĞLU
Amed – Kocaeli Kandıra 1 No’lu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan ve demans teşhisi konulan siyasetçi Aysel Tuğluk’un hastalığı günden güne ilerliyor. Hastane raporlarına rağmen Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) “cezaevinde kalabilir” raporları nedeniyle Aysel Tuğluk tahliye edilmiyor. 8 Nisan tarihinde Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş ve milletvekili Oya Ersoy, Aysel Tuğluk’u ziyaret etti. Aysel Tuğluk’un durumunun ağırlaştığını paylaşan Meral Danış Beştaş, “Kandıra Cezaevini İstanbul milletvekilimiz Oya Ersoy ile birlikte ziyaret ettik. Sevgili Aysel Tuğluk ile yaptığımız görüşmede hastalığının çok ilerlediğini kahrolarak gördük. Tek başına kalamaz ve günlük ihtiyaçlarını karşılayamaz durumda. Bir an önce serbest bırakılmalı… “ dedi. Ziyaretin ardından görüştüğümüz HDP İstanbul Milletvekilli Oya Ersoy, Aysel Tuğluk’un sağlık durumuna ve cezaevinde yaşadığı zorluklara dair ajansımıza paylaşımlarda bulundu.
“Konuşmakta ve hareketlerde kısıtlılık yaşıyor”
Son ziyaretlerinde Aysel Tuğluk’un konuşmakta, yakın geçmişi ve isimleri hatırlamakta zorluk çektiğini söyleyen Oya Ersoy, Aysel Tuğluk’un hareketlerinde de kısıtlılık meydana geldiğini ifade etti. Yaşananların farkında olmanın Aysel Tuğluk’u üzdüğüne yer veren Oya Ersoy, görüş sonrasında Aysel Tuğluk’un görüş kabininden yardım alamadan çıkamadığına da tanıklık ettiklerini belirtti. Sordukları sorular karşısında Aysel Tuğluk’un sadece dalıp düşündüğüne dikkat çeken Oya Ersoy, “Bir siyasetçi olarak günlük haberleri bile takip edememek onu üzüyor. Hastalığının seyri kendisi için de kaygı verici. Günlük yaşamında yaşadığı zorlukları aynı hücrede kaldığı arkadaşlardan ayrıntılı olarak öğrenebildik. Gündelik ihtiyaçlarını karşılamakta zorlandığını, gün içinde defalarca ve defalarca aynı soruları sorup, aynı şeyleri tekrar tekrar anlattığını ve kendilerinin her defasında sorularına ilk kez soruyor gibi cevap verdiklerini ya da ilk kez söylüyormuş gibi dinlediklerini söylediler. Yine günlük temizlik ihtiyaçları da birlikte kaldığı arkadaşlar tarafından karşılanıyor” dedi.
“Tecrit ve pandemi koşulları hastalığı daha da tetikliyor”
Tecrit koşullarının Aysel Tuğluk’un sağlığını kötü etkilediğini belirten Oya Ersoy, bunun yanı sıra cezaevlerinde halen devam eden pandemi sürecinin yarattığı sosyal izolasyonun da hastalığı hızla ilerleten faktörlerden biri olduğuna yer verdi. Dışarıda var olan “normalleşme” sürecinin cezaevinde uygulanmadığına dikkat çeken Oya Ersoy, “Pandemide dışarıda yaşanan “normalleşme” süreci cezaevinde uygulanmıyor. Pandemi gerekçesiyle açık görüş, sohbet hakkı, ortak alanların kullanımı, kurs-atölye çalışmaları durdurularak, mahpuslar üç kişilik hücrelerde tecrit koşullarında yaşamaya mahkûm edildi. Her sabah gardiyanların sayım bahanesiyle toplu halde hücrelere girmesi, dışarıda gezdiği, tuvalete girdiği, ayakkabılarıyla mahpusların yataklarının arasında dolaşması pandemi kurallarına uygun görülüyor. Pandemi süreci cezaevlerinde mahpusların en temel insani haklarının gasp edilmesinde gerekçe haline getirilmiş durumda” şeklinde konuştu.
“Cezaevleri ölüm evi haline çevriliyor”
Oya Ersoy, konuşmasının sonunda şunlara yer verdi: “Sonuç olarak Adalet Bakanlığı da, ATK’de Aysel’in hastalığını, tek başına cezaevinde kalamayacağını gayet iyi biliyor. Gardiyanlar, cezaevi idaresi Aysel’in hastalığının, her geçen gün daha da kötüleştiğinin bizzat tanığı. Cezaevi içerisinde tek başına hareket edemediğini görüyor ve biliyor. Buna rağmen Aysel'i hastalığının geldiği aşamada cezaevinde tutmak hukukla, etikle, vicdanla açıklanamaz, düpedüz intikamdır. Dışarıda en demokrasinin kırıntılarına bile tahammül edemeyen iktidar, hasta mahpusları tahliye etmeyerek, şartlı tahliye süresini tamamlamış mahpusların tahliyelerine engel olarak, mahpusların infazlarını yakarak cezaevlerini birer ölüm evi haline çevirmektedir.”