13 yıl geçti, Ceylan hala 12 yaşında: O ne ilk ne de son oldu
Lice’de karakoldan atılan havan topunun isabet etmesi sonucu yaşamını yitiren Ceylan Önkol’un ölümünün üzerinden 13 yıl geçerken, olayla ilgili tek bir sorumlu yargılanmadı. Ezgi Sıla Demir, cezasızlık zırhına dikkat çekti.
MEDİNE MAMEDOĞLU
Amed - Diyarbakır’ın Lice ilçesinde Şenlik köyüne bağlı Xambaz mezrasında 12 yaşındaki Ceylan Önkol, 28 Eylül 2009 tarihinde koyunları otlatırken Yayla Karakolu’ndan atılan havan topunun isabet etmesi sonucu katledildi. Arkasında bir vesikalık fotoğraf ve bir daha hiç “Ceylan” ismini kullanamayan bir anne bırakan Ceylan Önkol, o günden sonra hep 12 yaşında kaldı. Nazım Hikmet’in şiirinde ki “Yedi yaşında bir kızım, büyümez ölü çocuklar” dizelerine bugün onlarca çocuk ismini sığdırabiliriz. Ceylan’la başlayan bu çocuklar Efe’yle, Nihat’la, Miray bebekle, Hogırla, Mihraç’la ve Enes’le devam etti. Ceylan bu ölümlerde ne ilk ne de son oldu.
Tek bir sorumlu cezalandırılmadı
Adli ve idari soruşturmanın başlatıldığı olayda tek bir sorumlu cezalandırılmadı. İdari soruşturma tazminat ile sonuçlanırken, faillerin cezalandırılması talebiyle açılan soruşturma ise takipsizlikle kapatıldı. İç hukuk yollarının aldığı karar sonrası avukatların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİMH) yaptığı başvurusu da sonuçsuz kaldı. Yürütülen dava süreci ise şu şekilde işledi;
Tüm itirazlar reddedildi
İlk olarak başlatılan soruşturmaya verilen gizlilik kararı nedeniyle aile avukatlarına bilgi verilmedi. Gizlilik kararına yaptıkları tüm itirazları reddedilen aile avukatları, 2010 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. Mayıs 2012'de ise soruşturmanın etkin ve tarafsız yürütülmemesi, soruşturmanın derinleştirilmesine yönelik taleplerin reddedilmesi, aradan geçen süreye rağmen dava açılmaması ve şüphelilerin bulunmaması nedeniyle tekrar AİHM'e ikinci başvuru yapıldı. AİHM, 5 yıl sonra 17 Ocak 2017’de ailenin başvurusunu sonuçlandırdı ve “etkin soruşturma ve yaşam hakkı açısından ihlal olmadığına” karar verdi.
Bir canın bedeli 28 bin 208 TL!
30 Nisan 2014’te ise Ceylan Önkol’un ölümüyle ilgili soruşturmayı yürüten Lice Cumhuriyet Başsavcılığı, dosyadaki kanıt ve raporların faillerin tespiti için yetersiz olduğuna kanaat getirdi, dosya için “daimi arama kararı” verdi. Aile, bu kez patlamada sorumluluğu ve ihmali olduğu nedeniyle İçişleri Bakanlığı aleyhine 100 bin TL maddi, 150 bin TL manevi tazminat talebiyle Diyarbakır 2'nci İdare Mahkemesi'nde dava açtı. Açılan davada mahkeme, aileye 28 bin 208 TL tazminat ödenmesine karar verdi. Mahkeme, 5233 sayılı “Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun'una" dayanarak, manevi tazminat talebini reddetti. İtiraz üzerine Danıştay, 16 Mayıs 2019'da Ceylan Önkol'un ailesine tazminat ödenmesi kararını bozdu, tazminat davasının “kusursuz sorumluluk” ilkesi veya “hizmet kusuru” ilkesi kapsamında görülmesi gerektiğine hükmetti. Bunun üzerine İdare Mahkemesi, 8 Mart 2021’de aileye toplamda 283 bin TL ile maddi ve manevi tazminat ödenmesine karar verdi.
Son 10 yılda 64 çocuk katledildi
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi’nin Kasım 2021 tarihinde yayınladığı “2011-2021 Yılları Arasında Çocuklara Yönelik Yaşam Hakkı İhlalleri Raporu”nda son 10 yılda 228 çocuğun vefat ettiğini, 64’ünün polis ve askerlerce öldürüldüğünü açıkladı. Raporda yaşam hakkı ihlallerinin ve ölümlerin en çok yaşandığı kentlerin başında Şırnak, Diyarbakır, Hakkâri, Mardin ve Antep yer aldı. Yaşamını yitiren 228 çocuğun ölüm sebeplerine bakıldığında 64 çocuğun kolluk kuvvetleri tarafından açılan ateş sonucu yaşamını yitirerek ilk sırada, 62 çocuğun ise bombalı saldırılar sonucu yaşamını yitirerek ikinci sırada yer aldığı gözler önüne serildi.
“12 yıl sonra ‘daimi arama kararı’ verildi”
Yaşanan sürece dair konuşan İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şube Başkan Yardımcısı Ezgi Sıla Demir, Ceylan Önkol’un bölgede yaşam hakkı elinden alınan ne ilk ne de son çocuk olduğuna dikkat çekti. 12 yıl süren yargılamanın sonucunda “daimi arama kararı” verildiğini ve Ceylan Önkol’un failinin ortaya çıkarılıp cezalandırılmadığına yer veren Ezgi Sıla Demir, “Ceylan’dan bu yana son on yılda bölgede zırhlı araç çarpmaları sonucu yaşamını yitiren veya yaşam hakkı ihlal edilen onlarca çocuk var. Bizler bunu raporlarla da gözler önüne serdik. Bu kaostan ötürü çocukların yaşam hakkının nasıl ihlal edildiğini ve katledildiğini raporda tek tek dile getirmiştik. Maalesef Ceylan da diğer çocukların örneği gibi çok acı bir örnek” sözlerini kullandı.
“Cezasızlık zırhı var”
Bölgede yaşanan ölümlerin en büyük nedeninin cezasızlık politikası olduğuna yer veren Ezgi Sıla Demir, sistematik hale gelen bu politikanın faillere suç işleme cesareti verdiğini belirtti. Ezgi Sıla Demir, “Ceylan şuan yaşıyor olsaydı genç bir kız olacaktı, hayalleri vardı. Bir çocuk kendi yaşam alanında oyun oynadığı esnada bir savaş yüzünden maalesef yaşamını yitirdi. Devletin ödediği tazminat hiçbir şekilde onun yaşamını telafi etmeyecek. Eğer Ceylan’ın failleri bulunup failleri cezalandırılsaydı, Ceylan’dan sonra onlarca çocuk zırhlı araç çarpması veya mayın patlaması sonucu yaşamını yitirmezdi. Failler cezalandırılsaydı bu kişiler sonrasında göz göre göre suç işleyemezlerdi. Bir cezasızlık zırhı var, kolluk vatandaşları korumak yerine maalesef yaşamını elinden alıyor” ifadelerinde bulundu.
“Arkalarına aldıkları güç belli”
İnsanların evlerinde uyurken ya da yolda yürürken zırhlı araçla katledildiğini hatırlatan Ezgi Sıla Demir, bu ölümlerde payı olan faillerin yargılama sonunda çok komik cezalar alarak ellerini kollarını sallayarak yaşamlarına devam ettiğini kaydetti. Yürütülen politikanın diğer faillere de cesaret verdiğini ve kişilerin arkalarında ki güçten haberdar olarak bunları yaptığını aktaran Ezgi Sıla Demir son olarak şunları söyledi:
“Bu aslında bölgeye dönük bu savaş çığırtkanlığının ne kadar pervasızlaştığını gösteriyor. Etkin bir yaptırım süreci olsaydı devlet bunun hesabını sorabilseydi bu durumlara yaşanmazdı. Bugün gelinen noktada bu politikasının sürdürülmesiyle çocukların cenazeleri kargo içerisinde torba içerisinde ailelere teslim ediliyor. Bunun çok da ifade edilebilir bir yanı yok. Bu politika diğerlerine de cesaret veriyor. Görüyorlar bunu yapanlar ne cezalandırılıyor ne de görevden alınıyor, ceza çıksa bile çok komik cezalar uygulanıyor. Bir insanı öldürüyorsun ve elini kolunu salaya sallaya hayatına devam ediyorsun. Vicdanen de bir rahatsızlık yok. İstediğimi öldürür istediğimin yaşam hakkını elinden alırım ve ceza vermem diyorlar. Arkalarından aldıkları güç de bu. Maalesef Kürt yurttaşların canı ambiyane bir tabirle çok ucuz görülüyor. Eşit yurttaş olma hakkı görülmüyor.”