19 Aralık Katliamı: 23 yıldır siyasi sorumlular da failler de korundu!

Tutukluların diri diri yakıldığı ve adına “Hayata Dönüş Operasyonu” verilen 19 Aralık Katliamı üzerinden 23 yıl geçti. Ne katliama imza atan siyasi sorumlular hesap verdi ne de failler cezalandırıldı.

DELAL SARI

Haber Merkezi- Türkiye’de F Tipi cezaevleri ilk kez Sincan, Bolu, Kandıra, Edirne, Tekirdağ ve İzmir Kırıklar’da 8 Mayıs 2000 tarihinde tamamlandı. Dönemin Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun, 10 Haziran 2000 tarihinde "Her türlü protestoyu göze aldık. F Tipine mutlaka geçilecek ve bu sorun bitecek" açıklamasında bulundu.

F Tipi sistemine ve tecrit uygulamalarına karşı siyasi tutuklular da 20 Ekim 2000 tarihinde açlık grevine başladı. Siyasi tutukluların bir kısmı taleplerinin karşılanmaması üzerine açlık grevini 45’inci gününde ölüm orucuna çevirdi. O dönemde iktidarda Demokratik Sol Parti (DSP), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Anavatan Partisi’nden (ANAP) oluşan koalisyon hükümeti vardı.

Aydınlar ve sivil toplum örgütleri temsilcilerinin Adalet Bakanlığı ile yaptıkları girişimler ise sonuçsuz kaldı. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit ve yardımcısı Hüsamettin Özkan, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın birlikte gerçekleştirdiği toplantıdan bir gün sonra 19 Aralık 2020 tarihinde 10 bin askerle 20 cezaevine eş zamanlı operasyon başlatıldı. “Açlık grevlerini durdurmak” bahanesiyle iş makineleri, ateşli silahlar, gaz bombaları, yanıcı kimyasal silahlarla sabaha karşı cezaevlerinde yapılan operasyon 4 gün sürdü. Operasyon an an televizyon ekranlarından tüm dünyaya izlettirildi.

30 siyasi tutuklu katledildi

Operasyonda, Bayrampaşa Cezaevi’nde Cengiz Çalıkoparan, Ali Ateş, Mustafa Yılmaz, Murat Ördekçi, Nilüfer Alcan, Fırat Tavuk, Aşur Korkmaz, Şefinur Tezgel, Yazgül Güder Öztürk, Gülser Tuzcu, Seyhan Doğan, Özlem Ercan,  Ümraniye’de Ahmet İbili, Ercan Polat, Umut Gedik, Ata Akçagöz, Haydar Akbaba, Muharrem Buldukoğlu ve hastanede tedavisi devam ederken Rıza Poyraz, Çanakkale’de Fidan Kalşen, Fahri Sarı, Sultan Sarı, İlker Babacan, Bursa’da Murat Özdemir,  Çankırı’da İrfan Ortakçı, Hasan Güngörmez, Ali İhsan Özkan, Uşak’ta Berrin Bıçkılar, Yasemin Cancı, Ceyhan’da Halil Önder yaşamını yitirdi. Ümraniye Kapalı Cezaevi'nde Uzman Çavuş Nurettin Kurt ile Çanakkale Kapalı Cezaevi'nde Mustafa Mutlu adlı asker de operasyonda hayatını kaybetti.

‘Diri diri yaktılar’

300’e yakın tutuklu ve hükümlü ise yaralandı. Bayrampaşa Kapalı Cezaevi’ndeki C-1 koğuşunda göz yaşartıcı, gaz ve sinir bombalarının atılması sonucu çıkan yangında kadın tutuklulardan Yazgülü Güler Öztürk, Seyhan Doğan, Özlem Ercan, Şefinur Tezgel ve Gülser Tuzcu yanarak yaşamını yitirdi. Nilüfer Alcan kadın tutuklu ise gaz zehirlenmesi sonucu yaşamını yitirdi. Operasyon adı altında yapılan katliamın boyutu, tutuklulardan Birsen Kars’ın katliamın ardından ağır yaralı olarak hastaneye sevk edilişi sırasında gözler önüne serildi. Başı, yüzünün büyük bölümü, elleri ve sırtı ağır şekilde yandığı görülen Birsen Kars, “6 kişi çıkarılan yangında diri diri yaktılar” sözleriyle hafızalara kazındı.

Adli Tıp uzmanlarının hazırladığı raporda da, yanarak hayatını kaybeden kadın tutukluların giysi parçaları ve ciltlerinde yanıcı maddeler tespit edildi. Aynı raporda, operasyonda kullanılan bombaların etkin maddesinin 20 gramının 38 dakikada insanı öldürdüğüne dikkat çekilerek, aynı koğuşta patlamamış 45 adet bomba da bulunduğu belirtildi. Bazı tutukluların ise uzun mesafeden açılan ateş sonrası yaşamlarını yitirdiği raporlandı.

Fatma Yıldırım: Öldürme operasyonuydu

O dönem Bayrampaşa Cezaevi’nde tutuklu olan Fatma Yıldırım, yaşadıklarına ilişkin Mezopotamya Ajansı’na verdiği bir demeçte şunları aktardı: “Sabaha karşı nöbetçilerin, ‘operasyon var’ sözüyle uyandık. Kalktığımızda karşı koğuşun çatısında askerlerin olduğunu gördük. Silahlarını bize doğru doğrultmuşlardı. Çatıları iş makineleriyle deliyorlardı. Kocaman camlarımız vardı. Oraları biz battaniye ile kapattık. Ama bizi gördüklerinde taramaya başlıyorlardı. ‘Hayata dönüş’ deniliyor ama öldürme operasyonuydu. İlk çağrıları teslim olun oldu. ‘Devrimci tutsaklar asla teslim olmaz’ sloganıyla karşılık verdik. Nereden ses geliyorsa oraya yoğun bir şekilde gaz atıyorlardı. Orada denenen gazların çoğu henüz dışarıda eylemlerde denenmedi. …Bir ara karşı koğuşumuzda bir alev topu oluştu. Arkadaşlarımıza seslendik ama cevap verilmedi. Sonrasında, ‘yanıyoruz arkadaşlar’ sesi geldi. O an saniyelik andı belki ama zaman donmuş bütün acı oraya birikmiş gibiydi. Havalandırmayı açarak karşı koğuşun oraya geçtik. Arkadaşlarımızın derileri akıyordu. Montlara bir şey olmamıştı ama derileri akıyordu. Onlara müdahale etmeye çalıştık. Havalandırmada saatlerce bir plastik yandı, kötü bir is çıkardı. Ona müdahale etmeyen itfaiye 2 buçuk saat bize su sıktı.”

Katliama ‘Hayata dönüş’ adı verildi

Katliamdan sağ olarak kurtulan tutuklular ise ağır işkenceyle götürüldükleri F tipi cezaevlerinde tecrit edildiler. Operasyonun başladığı gün televizyon ekranlarından açıklama yapan dönemin DSP’li Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, operasyonu “Hayata Dönüş Operasyonu” olduğunu açıkladı. Hikmet Sami Türk, "Asıl amaç ölüm oruçlarını bitirmek değil, devletin otoritesini sağlamaktır" dedi.

Devlet yetkilileri operasyonu savundu

Dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, operasyonun hemen ardından bakanlıkta gazetecilere verdiği brifingde, bir gazetecinin “10 yıldır Türkiye’de cezaevlerine girilemiyor” ifadelerini hatırlatarak “Bu bir itiraf mı?” sorusuna şu yanıtı vermişti:

“Devletin ayıbını bu operasyon temizlemiş oldu. Bu ayıbın mimarlarını ve aktörlerini halkımız bu operasyonla tanıma fırsatı elde etmiş oldu. Bu sistemin mimar ve aktörleri, basında kendi gerçeklerini anlatarak bu yozlaşmışlığın, kanunsuzluğun nasıl gerçekleştiğini de kendi anlatım ve ifadelerinde halkımızın bilgisine sundular. Bu bakımdan bu operasyon son derece faydalı oldu. Yıllardan beri süren bu kanunsuzluğun getirmiş olduğu vahşetin sorumlularını yüce milletimiz kendi vicdanlarında yargılayacaktır.”

Hayatları pahasına F tipini kabul etmediler

Katliam öncesi 259 tutuklu ölüm orucunda iken katliam sonrası F Tipi’ne karşı 357 tutuklu ölüm orucuna başlayarak ölüme yattı. 41 cezaevinde ölüm orucunu sürdüren 122 tutuklu yaşamını yitirdi, yüzlerce tutuklu ise sakat kaldı. Katliamı protesto gösterilerinde 2 bin 145 kişi gözaltına alındı, 58 kişi tutuklandı. 18 kültür merkezi ve derneğe baskın yapılarak derneklerin 2’si kapatıldı.

Katliama ilişkin etkin soruşturma yürütülmedi

Katliam sonrası deliller karartılmaya başlandı. Adli Tıp uzmanlarının hazırladığı raporda da, kimi delillerin karartıldığı ve jandarma tutanağındaki verilerindeki çelişkiler tespit edildi. Buna rağmen sorumlular ve failler hakkında etkin soruşturma yürütülmedi. Sorumlular adeta ödüllendirilirken, sanıklar hakkında açılan davalar ya beraatle sonuçlandı ya da zaman aşımı gerekçesiyle düşürüldü. Katliamdaki rolüyle tanınan dönemin Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun, 2004 yılında ‘Devlet Üstün Hizmet Madalyası’yla ödüllendirildi!

Katliamdan sağ kurtulanlar hakkında davalar açıldı

Katliamdan sağ kurtulan tutuklular hakkında ise “isyan ve mala zarar verme”, “öldürme” suçlamalarıyla davalar açıldı. Bayrampaşa Cezaevinde 167 tutuklu hakkında açılan dava 2009’da Eyüp 3’üncü Asliye Ceza Mahkemesi’nin zaman aşımı kararıyla düştü. Ümraniye Cezaevi’nde 399 tutuklu ve hükümlü hakkında “öldürme” suçlamasıyla açılan dava da 22 Ocak 2016 tarihinde beraatla sonuçlandı. Operasyonda hayatını kaybeden Jandarma Uzman Çavuş Nurettin Kurt’un da operasyonu yapan askerlerce öldürüldüğü tespit edildi.

Sadece 9 cezaevindeki saldırılara ilişkin dava açıldı

Operasyonların 20 cezaevinde yapılmasına rağmen sadece İstanbul Bayrampaşa ve Ümraniye, Çanakkale, Bursa, Adana Ceyhan, Gebze, Çankırı, Malatya, Uşak cezaevlerindeki operasyonlara ilişkin davalar açıldı. İstanbul Ümraniye, Bayrampaşa, Çanakkale ve Bursa cezaevlerinde yaşanan saldırılarla ilgili sadece askerler hakkında dava açıldı.

Ümraniye Cezaevi’ndeki saldırıya ilişkin 267 asker beraat etti

Ümraniye Cezaevinde 4 tutuklu ve bir uzman çavuşun öldürüldüğü operasyona ilişkin 2004 yılında 267 asker hakkında dava açıldı. Dava 3 Aralık 2019 tarihinde karara bağlandı. Sanıkların 5’i hakkında dava sürecinde hayatlarını kaybettikleri için davanın düşürülmesine karar veren mahkeme, 262 sanık hakkında ise “kasten yaralama” ve “işkence” suçlarından davanın zamanaşımından düşmesine, “faili belli olmayacak şekilde kasten öldürme” suçundan da “aleyhlerine mahkumiyetlerine yeterli, her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı kanıt bulunamadığı” gerekçesiyle beraatına karar verdi.

‘Hayata Dönüş’ adı verilen operasyonun ‘Tufan Harekatı’ olduğu ortaya çıktı

Bayrampaşa Cezaevindeki katliama ilişkin ilk dava ise, Bakırköy 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesinde Eyüp Cumhuriyet Savcılığı’nın 37 asker ve 2 astsubay hakkında hazırladığı iddianameyle 10 yıl sonra açıldı. Ancak dava operasyona katılan erlerle sınırlı tutuldu. Siyasi sorumlular korunmaya devam edildi. Dönemin Bayrampaşa Cezaevi Jandarma Bölük Komutanı olan Zeki Bingöl, mahkemedeki ifadesinde operasyonun İstanbul Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Engin Hoş’un “Tufan Harekât Emri”ne göre düzenlendiğini söyledi. Aralarında üst düzey komutanların da olduğu 157 jandarma hakkında ise “öldürme” ve “öldürmeye teşebbüs” suçlamalarıyla 2015 yılının Mart ayında ikinci dava açıldı.

‘Gizli’ ibareli belgelerde müdahale emri imzaları ortaya çıktı

Mahkemeye gönderilen “gizli” ibareli belgelerde, operasyon emrinin 12 Aralık’ta verildiği ortaya çıktı. Söz konusu belgelerde, müdahale harekat emrinde Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun, Jandarma Genel Komutanlığı Harekât Dairesi Başkanı Osman Özbek’in imzası olduğu ortaya çıktı. Katliama hazırlık olarak, 12 Aralık itibarıyla Ankara Jandarma Komando Özel Asayiş Komutanlığı İstanbul Jandarma Komutanlığı emrine verilerek operasyon hazırlığı yapıldığı, operasyona katılacak birimlerin yeni görev yerlerine sevk edildiği tespit edildi. Operasyonun 14 Aralık 2000 tarihli ana harekat planında dönemin İçişleri Bakanı Saadettin Tantan’ın, planın dört ayrı ekinin tamamında ise dönemin Jandarma Genel Komutanlığı Asayiş Daire Başkanı Ali Aydın’ın imzasının olduğu ortaya çıktı.

Dönemin cezaevleri müdürü Ali Suat Ertosun operasyonu savundu

Bayrampaşa Cezaevindeki operasyona katılan 196 güvenlik görevlisi hakkındaki Bakırköy 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden davanın 9 Aralık 2021 tarihinde yapılan 45 ’inci duruşmasında 21 yıl sonra emekli asker Ali Aydın tanık olarak dinlendi. Ali Aydın’ın ifadeleri üzerine dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan ve Cezaevleri Tevkif Evleri Müdürü Ali Suat Ertosun’un dinlenmesine karar verildi. 19 Nisan 2022 tarihinde yapılan davanın 46’ncı duruşmada Ali Suat Ertosun SEGBİS üzerinden tanık olarak dinlendi. Ali Suat Ertosun, operasyonu savunarak ‘Hayata Dönüş’ün sadece bir cezaevi operasyonu değil yeniden yapılanma ve cezaevi reformu’ olduğunu savundu.

Sadettin Tantan duruşmalara katılmadı

Dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın ise söyleyeceklerinin devlet sırrı niteliğinde olduğundan özel duruşma açılması talebi mahkeme tarafından kabul edilmedi. 15 Eylül 2022 tarihinde görülen 47’nci duruşmada Sadettin Tantan’ın bildirdiği adresinden, SEGBİS aracılığıyla beyanının alınmasına karar verildi. Bayrampaşa Cezaevi’ndeki operasyona ilişkin Bakırköy 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesinde 50’nci duruşma 5 Ekim 2023 tarihinde görüldü. Mahkemenin son dört duruşmasında tanık olarak çağrılan dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan yine duruşmaya katılmadı. Mahkeme, verdiği ara kararında, “Tantan’ın özel koruma statüsünde bulunduğu, açık hedef haline getirilmeyecek şekilde dinlenmesi talebi uygun görülerek, mahkemenin belirleyeceği bir günde SEGBİS ile mahkeme heyetince dinlenmesine” karar verdi. Bu davaya 1 Nisan 2024 tarihinde devam edilecek.

Cezaevleri savcısı hakkındaki beraat kararı onandı

Katliama ilişkin, T Bayrampaşa Cezaevi'nde askerlerin öldürdüğü Murat Ördekçi'nin ailesinin İçişleri ve Adalet Bakanlığı aleyhine İstanbul 2’nci İdare Mahkemesi’ne açtığı tazminat davasından toplam 109 milyar lira tazminat cezasına hükmedildi. Operasyona ilişkin verilen bu yargı kararında “Yaşam hakkı ihlal edildi. Ölen hükümlünün ailesine 109 milyar ödenmeli” denildi. Bu kazanılan ilk ve tek dava oldu. Hala devam eden Bayrampaşa davası dışında Ümraniye, Bursa ve Çanakkale cezaevlerinde sanıklar hakkında verilen beraat kararları Yargıtay tarafından onaylanarak kesinleşti. Ümraniye Cezaevine yapılan saldırı ile ilgili tutuklu ve hükümlüler hakkında verilen beraat kararı ise istinafta bekliyor.

Öte yandan Bayrampaşa Cezaevine düzenlenen operasyonla ilgili soruşturmayı yürüten Savcı Ali İhsan Demirel de “görevi ihmal” suçlamasıyla yargılandığı davadan beraat etti. Beraat kararı Yargıtay Ceza Genel Kurulunca 2023 yılının Temmuz ayında onaylandı.

AİHM Türkiye’yi mahkum etti

19 Aralık Katliamına ilişkin AİHM’e yapılan başvuruda Türkiye mahkum edildi. AİHM, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin yaşam hakkını garanti altına alan 2’nci ve işkence ve kötü muameleyi yasaklayan 3’üncü maddelerini ihlal ettiğine karar vererek Türkiye’yi tazminata mahkum etti.

19 Aralık ‘Dayanışma’ günü ilan edildi

İnsan Hakları Derneği (İHD), 16-17 Kasım 2002 tarihli Olağan Genel Kurulunda 19 Aralık Gününü “Cezaevlerinde İnsan Hakları İçin Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak ilan etti. Katliamın üzerinden geçen 23 yılda en fazla hak ihlallerinin yaşandığı mekanlardan biri de cezaevleri olduğu. Tecrit politikalarının ağırlaştırılarak devam ettiği cezaevlerinde İHD verilerine göre; 2022 yılında 78, 2023 yılının ilk 5 ayında ise 15 tutuklu cezaevinde yaşamını yitirdi. Hâlâ 651'i ağır olmak üzere bin 517 hasta tutuklu bulunuyor. 2022 yılından bu yana cezaevlerinde toplam 93 tutuklu yaşamını yitirdi.

Bir işkence yöntemi olan tecrit sürüyor

İnsan onuruna yaraşır koşullar içerisinde hayatlarını sürdürmek isteyen siyasi tutuklular, hemen hemen tüm cezaevlerinde işkence ve kötü muamele ile ayrımcılığa maruz kalıyor. Bir işkence yöntemi olarak tecrit uygulamasının ağırlaştırıldığı cezaevlerinde, siyasi tutukluların sağlık ve tedaviye erişim, güvenlik, haberleşme, ifade özgürlüğü gibi çok sayıda hakları ihlal ediliyor. 19 Aralık Katliamı unutturulmadı. Katliamın bağımsız bir şekilde soruşturularak yargılamaların yapılması ve sorumluların hesap vermesi için insan hakları savunucuları mücadele etmeye devam ediyor.