YPJ Komutanlarından Nesrîn Abdullah: Kendi kaderimizi kimsenin eline teslim etmeyiz

YPJ Komutanlarından Nesrîn Abdullah, Suriye'deki gelişmeleri ve Türk devletinin Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik saldırılara ilişkin, “Nasıl bir yaşam süreceğimizi seçmek Suriye halkı olarak hakkımız. Kaderimizi kimsenin eline teslim etmeyiz” dedi.

JÎNDA AMARA

Haber Merkezi- Cihatçı grup HTŞ’nin Şam'ın kontrolünü ele geçirmesiyle Suriye'de yeni bir aşama başladı. Bu değişimden çetelerin de yardımıyla hem askeri hem de diplomatik olarak yararlanmak isteyen Türk devleti, Kuzey ve Doğu Suriye’de askeri işgalini genişletiyor. Uluslararası güçlerin de dahil olduğu Suriye'deki kriz, tüm hızıyla devam ediyor.

Kadın Koruma Birlikleri (YPJ) Komutanı Nesrîn Abdullah, Suriye'deki gelişmeleri, Şam'da kurulan geçici hükümeti, Türk devleti ve ona bağlı çetelerin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik işgal saldırılarını, kadınlar öncülüğünde gelişen Kuzey ve Doğu Suriye Devrimi’ni, kadınların elde ettiği kazanımları değerlendirdi.

‘Suriye’de siyasi, askeri ve toplumsal bir deprem yaşandı’

HTŞ’nin saldırılarıyla birlikte Baas rejiminin çöktüğünü ve bununla birlikte Suriye’de yeni bir tablonun ortaya çıktığını söyleyen Nesrîn Abdullah, "Suriye 27 Kasım'da yeni bir döneme girdi. Suriye’nin iki parçaya bölündüğü bir tablo çıktı ortaya. Bir yandan HTŞ Şam’a kadar ulaşırken, diğer yandan Türk devleti ve bağlı çeteleri Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırılar başlattı. Hem siyasi hem askeri hem de toplumsal bir depremin yaşandığını söyleyebiliriz. Yaşanan gelişmeler çok büyük sıkıntılara yol açacak gibi görünüyor. Bir kaostan yeni bir kaosa geçiş var. Kurtuluş adı kullanılsa da zaten oluşumlar arasında çatışmalar çıkmış ve bunun nedeni de Suriye'ye giren güçlerdir. Takip ediyoruz, görüyoruz ki bir çatışma var, Suriye toplumuna bir şeyler dayatılıyor” ifadelerinde bulundu.

‘Şu an ki tabloya baktığımızda büyük tehlikelerle karşı karşıyayız’

Suriye’nin birçok bileşenden oluştuğunu kaydeden Nesrîn Abdullah, “Pek çok din, dil, kültür var, çok zengin bir tarih var ve bu tarih tüm grupları tanımlıyor. Ama şu an ki tabloya baktığımızda büyük tehlikelerle karşı karşıyayız. Görünen o ki bu tehdit; istikrar ve demokrasi getirmiyor. Şu anda Şam'da bir hükümet kurulduğunu, farklı ülkelerden çok sayıda temsilcinin geldiğini görüyoruz. Tabii ki Şam'da yaşanan bu diplomatik trafik, sistemin ve devletlerin diplomasisidir. İnsanların huzurlu yaşaması için bu konunun çok iyi ele alınması gerekiyor. Bu diplomatik trafiğin Suriye halkının kendisini yeniden inşa etmesine, gerçek bir demokrasi inşa etmesine yardımcı olması iyi bir şey olur. Ama görünen o ki, her şey siyasi çıkarlara göre yapılıyor. Bütün taraflar Suriye’de yer almak, çıkarlarına göre hareket etmek istiyor. Ancak Suriye’de demokratik bir hükümet kurulmalı ve bu hükümet Suriye'nin tüm bileşenlerini kapsamalıdır. Tüm kimlikler özgür olmalı, çünkü 2011'den bu yana verilen mücadele özgür kimlik, özgür yurttaş ve özgür insan mücadelesiydi” diye belirtti.

Nesrîn Abdullah, konuşmasının devamında şunları söyledi: "Asıl sorun şuydu; yaşanan mevcut sorunlar olmasaydı Suriye’nin dışarı ile hiçbir sorunu yoktu. Suriye’deki doğal kaynak zenginlikleri tüm Suriye halkına yetecek kadardı. Ama mevcut iktidar kendini inşa ediyor, tek tip üzerinden inşa ediyor gibi görünüyor ve bunu çok hızlı yapıyor. Ancak ne kadar Suriye halkının hizmetinde olacak? Bu hükümet hassasiyetle hareket etmezse, Suriye halkının hassasiyetini göz ardı ederse, ihtiyaçlarını kabul etmezse Suriye halkını temsil edemeyecektir. Riskler var. Suriye halkının hedefleri ve çıkarları esas alınmalı ve halkın yaşadığı sorunlara cevap verilmeli. Suriye halkının hedefleri bellidir, yıllardır isteklerini yüksek sesle dile getirmişlerdir.”

‘Dışarının elbisesi Suriye’ye uymaz’

“Şimdi yeni hükümeti kim temsil ediyor, hangi akılla temsiliyet var, bu önemli sorular” diyen Nesrîn Abdullah, “Suriye halkının bu farkındalığı anlama, araştırma ve analiz etme hakkı vardır. Suriye halkının suç işleyenlere, eksiklik yapanlara karşı tavır alma hakkı vardır. Binlerce insan, insanca bir yaşam için Sednaya Cezaevi’nde hayatını kaybetti. Bütün zulümlere rağmen halk hedefinden vazgeçmedi, daima amacına bağlı kaldı. Hem Kürt halkı hem de diğer halklar, demokratik ve ekolojik bir ülke, kadın özgürlüğüne dayalı bir yaşam istediklerini söylüyor.  Şam'da kurulmakta olan hükümet buna hazır mı? Gerekli olan şey, şeriat aklıyla yönetilen bir devlet değil, yani Afganistan’daki gibi değildir. Bundan eminiz, dışarının elbisesi Suriye’ye uymaz” sözlerine dikkat çekti. 

‘Kuzey ve Doğu Suriyeli kadınlar olarak gelişmeleri yakından takip ediyoruz’

Suriye halkının yeni yönetimden beklentilerini değerlendiren Nesrîn Abdullah, "Burası Ortadoğu'da bir ülke, kendi kendine yeten bir ülke ve ona göre adımlar atılması gerekiyor. Aksi halde yeni hükümetin ömrü uzun sürmez. Tüm dinlerin ve toplulukların ciddi tehditlerle karşı karşıya olduğunu görüyoruz. Bu kurulan hükümet kimliğimizi temsil edebilecek mi? Özerkliğimizi temsil edebilecek mi, kendi varlığımızı haklı çıkarabilecek mi? Bizim sesimiz olabilecek mi, tüm halkın çıkarına göre hareket edebilecek mi? Suriye halkının böyle bir hükümete ihtiyacı var. Ortaya çıkan tablo iyi görünmüyor. Kuzey ve Doğu Suriyeli kadınlar olarak yaşanan gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Yıllardır toplumumuzun özgürlüğü için mücadele verdik, yüzlerce şehit verdik, büyük emekler verildi” ifadelerinde bulundu. 

‘Türk hükümeti aklıyla kurulan bir hükümeti kabul etmiyoruz’

“Bizim de bu toplumda haklarımız var” diyen Nesrîn Abdullah, “Hükümetin bu talebi görmesi ve garanti altına alması gerekiyor. Anadilde eğitim görebileceğimiz okullara ihtiyacımız var, temsiliyetimizin olduğu bir ülkeye ihtiyacımız var. Varlığım, kimliğim ve güvenliğimin garanti altına alındığı bir ülkeye ihtiyacımız var ve kendi kararlarımızı verebileceğimiz bir ülkeye ihtiyacımız var. Kadınların siyasi temsilinin olması için yıllardır mücadele ediyoruz.  Kadınlar olarak irademiz ve aklımızla bunun öncülüğünü yapabiliriz. Hak mücadelemiz devam edecek. Bir kadın profilini oluşturmuşlar ve bu profile uymamızı bekliyorlar. Türk hükümeti aklıyla kurulan bir hükümeti kabul etmiyoruz. Türk devletinin aklı, Türk devletinin tarihini iyi biliyoruz. Türk devletinin Suriye halkına neler yaptığını biliyoruz. Türk devletinin Suriye krizini yarattığını, derinleştirdiğini ve bunun sonucunda Suriye'yi cehenneme çevirdiğini çok iyi biliyoruz. Bu nedenle benzer bir soru soralım, dış akıllarla ülke kurmak ne kadar doğru? Dış akıl Suriye'ye çözüm olacak mı?" diye sordu.

‘Türk devleti yeni hükümeti şekillendirmek istiyor’

Türk devletinin Suriye’ye müdahale ettiğini ifade eden Nesrîn Abdullah, “Türk devleti elini güçlendirmek için alel acele yeni hükümete şekil vermek istiyor. Ancak Suriye'nin Türk devletinin aklına ihtiyacı yok. Türk devletinin aklının Suriye halkına neler yaptığını hepimiz biliyoruz. Önümüzde ciddi tehditler var, bu tehditleri ortadan kaldırmak için yıllardır mücadele ediyoruz. Ama tablo önümüzde gördüğümüz gibi giderse, ülke yeni bir kriz yaşayacak ve Suriye halkının acıları daha da artacaktır” dedi.

‘Bu amaç uğruna binlerce şehit verdik amacımıza sadık kalacağız’

Nesrîn Abdullah, Kürtlerin, Baas rejiminden gördüğü baskılara karşı yıllarca mücadele ettiğine dikkat çekerek, şöyle devam etti: “Kendimize yabancı olmamız için bir politika yürüttüler. Bizden duymak istedikleri tek şey vardı, o da ‘ben Kürt değilim’ ifadesiydi. Bu nedenle devrim başlattık. Çünkü Suriyelilerin kendi kimlikleriyle yaşama hakları var. Halklar bu sistemde kendi kimlikleri ile yer alabildi. Bu amaç uğruna binlerce şehit verdik ve amacımıza sadık kalacağız. Biz şehitlerimize ihanet etmeyeceğiz. 21’inci yüzyılda olmamıza rağmen hala soykırım yapılıyor. Eğer bizler bu soykırımı önlemek için devrim yaptıysak ve aynı soykırım politikaları devam ediyorsa, devrim de devam edecektir. Açıkça söylüyoruz; kendi kimliğimizle yaşamak dışında bir yaşamı kabul etmiyoruz. Nasıl bir yaşam süreceğimizi seçmek Suriye halkı olarak bizim hakkımız. Suriye halkı artık kurban değil. Dikkat ederseniz direniş sürüyor. Baas rejiminin mantığıyla politikalarını sürdürürlerse Kürtler olarak bunu kabul etmeyeceğiz.

Kuzey ve Doğu Suriye'de tüm birimlerin iradesini temsil eden, demokratik somut bir örnek ortaya çıktı. Yıllardır bu sistemin çatısı altında yaşıyoruz ve Suriye halkı için en iyi sistemin bu olduğunu gördük. Suriye ne merkezi ne de tek renkli bir sistem ile yürütülemez ancak özerk bir sistemle yürütülebilir. Kürt halkı ve Kürt kadınları olarak yeni Suriye’ye öncülük etmeye hazırız. Kürt kadınları olarak daha önce de öncülük yaptık.”

‘YPJ, toprağı, halkı ve kadını korumaya hazır’

Yeni Suriye'de YPJ'nin rolüne vurgu yapan Nesrîn Abdullah, YPJ'li kadınlar olarak demokratik bir Suriye'nin korunmasına hazır olduklarını söyleyerek, “Şimdi yeni bir ordu kurma girişimi içerisindeler. Geçmişe baktığımızda geçmişte Suriye ordusu vardı ama bu ordu Baas rejiminin ordusuydu. Ordu halka karşı bir sopa olarak kullanıldı. Çünkü bu ordu Suriye halkını koruyacak bir ordu değildi. Şu anda Suriye halkının gerçekten ulusal bir orduya ihtiyacı var ama vatansever bir orduya, kendisini halkının doğal gücü olarak gören bir orduya ihtiyacı var. Devlet aklıyla hareket eden bir ordu değil, halkı koruyan bir orduya ihtiyaç var.

Ordunun içerisinde kadın gücü olmalıdır

Sonuç olarak biz bir süreç geçirdik. Gördük ki eğer kadınlar kendi öz güçlerini oluşturmazlarsa kimse onları koruyamaz. Baba, kardeş, ordu kimse onları koruyamaz ancak kendilerini koruyabilirler. Biz büyük bir tecrübeye sahibiz, Suriye, Şengal gibi başka ülkelerde gördük ki kadınlar ne duruma düşüyor. Biz erkek zihniyetiyle oluşturulan bir ordu kabul etmiyoruz. Bu ordu içerisinde kadınların gücü de mutlaka olmalıdır. Biz kendi kaderimizi kimsenin eline teslim etmeyiz. Özgün savunma gücümüzle hem kendimizi savunuyoruz hem ülkemizi ve toplumumuzu savunuyoruz, bugüne kadar bunu yaptık. Ülkenin ihtiyacı olan bir erkek ordusu yaratmak değil, buna dikkat çekmek istiyoruz. Bugün bileşenlerden binlerce kadın toprağının ve toplumunun savunmasını yapıyor. Biz YPJ olarak hazırız. Eğer ulusal bir ordu kurulacaksa kuşkusuz kadınlarda kuruluşunda yerini alacaktır. Bu durum ne psikolojik ne de biyolojik bir durum bu tür sözler söyleniyor, hiçbir anlamı yoktur kimse buna inanmıyor, kandıramazlar da. Bizim yürüttüğümüz mücadele gözler önündedir bütün dünya da bunu görüyor.”

‘Türk devletinin Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırması yüz karası bir durumdur’

Nesrîn Abdullah sözlerine şöyle devam etti: “Baas rejimi yıkıldığında halkın demokratik bir Suriye oluşacağına dair beklentisi vardı. Binlerce insan büyük emekler verdi. Umutlarını yitirmediler, kayıplar verildi bugünün gelmesini beklediler. Baas rejimi yıkıldı ancak bugün başka saldırılar ile karşı karşıyayız. Türk devleti ve ona bağlı çeteler bugün Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırıyor bu durum yüz karasıdır. Saldırı kim tarafından yapılıyor, neyi özgürleştireceksiniz, neyi kurtaracaksınız bunlar sorulması gereken sorular. Bir süre önce diyorlardı ki biz Baas rejimini yıkacağız ve ülkeyi özgürleştireceğiz, şimdi ne yapıyor ve ne istiyorlar. Neden Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırıyorsun, adına ulusal ordu diyor peki bu neyi temsil ediyor. Türk devletine sırtını dayamış, Suriye halkına katliam yapıyor.

Suriye topraklarının bölünmesinin hangi akıl ile yapıldığını biliyoruz

Suriye’nin sırtındaki bir hançeri temsil ediyorlar. Kuzey ve Doğu Suriye’de ne işin var. Suriye’nin bölünmesinin hangi akıl tarafından yapıldığını biliyoruz. Madem adını milli ordu yapmışsın o zaman görevini yerine getirmelisin, saldırmayacaksın, katliam yapmayacaksın. Bu halka hizmet etmelisin. Türk devleti seni çıkarları için kullanıyor, topraklarını işgal etmek istiyor. Suriye halkı bu durumu görüyor, Suriye halkı da eskisi gibi değil, değişim söylemlerinize inanmıyor.

Kuzey ve Doğu Suriye’nin gerçekliğine baktığımızda yıllardır en güvenli alan burasıydı bütün halklar için. Bu halk biliyor ki bu topraklarda hakları korunur. Bugün bu barış ortamına saldırı oluyor, taraflara sesleniyorum bir an önce bu durumdan kendimizi kurtarmalıyız. Suriye’de güçlerimizi birleştirmeliyiz. Halkımız yeni acılara hazır değildir. Halk artık özgürlük istiyor. Biz bunun mücadelesini veriyoruz. Dış siyasetin kurbanı olmamalıyız.”

‘Biz kadınların ve halkın savunma gücü olma konusunda kararlıyız’

Türk devleti ve ona bağlı çetelerin saldırılarını değerlendiren Nesrîn Abdullah saldırıların devam etmesi halinde kendilerini savunma konusunda kararlı olduklarını dile getirerek şunları söyledi: “Biz halkımıza ihanet etmeyiz. Biz halkımızın ulusal savunucularıyız. Devrimin başlangıcından beri yürüdüğümüz ilkelerle sonuna kadar devam ediyoruz. Özgür bir ülkeyi yaratma konusunda kararlıyız, halkın ve kadınların gücüyüz. Bu bölgede yaşayan halklar artık tutumlarını netleştirmiştir. Burada onur savaşı verilmektedir ve bütün dünya da buna şahittir. Bazı arkadaşlarımız esir düşmüşlerdir, bu arkadaşların başına neler geldi, DAİŞ’in suçlarını akıllara getiriyor. DAİŞ zihniyetiyle, esir düşen arkadaşlara yaklaştılar. Saygısızca cenazelere yaklaştılar, bu zihniyet DAİŞ’in zihniyetini temsil etmiyorsa neyi temsil ediyor. Biz arabalarda DAİŞ bayrağını gördük, kollarında gördük, sözde adlarını mili ordu yapmışlar. Esirlere ve şehitlerimize karşı tutumları bizim üzerimizde olumsuz bir etki yaratmıyor tam tersi kararlılığımızı güçlendiriyor. Bize geri adım attıramazlar.

Uluslararası toplum bu suçların ortağı olmamalıdır

Uluslararası topluma sesleniyorum. Eğer biz söylemlere bakmıyoruz pratiklere bakıyoruz diyorlarsa pratiklerde ortadadır. Uluslararası toplum onların suçlarının ortağı olmamalıdır. Bu suçlar yapılıyorsa o zaman uluslararası toplum onlara destek veriyor demektir ve bu suçların ortağıdır. Bu kabul edilemez bir durumdur. Terörizm kavramını tanımlarsak bakmak gerekiyor nedir? Bizde tanımlıyoruz, eğer bir halkın kimliği yok edilmek isteniyorsa, özgürlüğü ortadan kaldırılmak isteniyorsa işte bu terörizmdir. Katliam halklara yapılıyor bu terörizm değil midir?  Kadınların hakları ortadan kaldırılmak isteniyor bu terörizm değil midir? Kuzey ve Doğu Suriye’ye yapılan saldırılar terörizm değil midir?”

Kadınlara ve gençlere çağrı

Nesrîn Abdullah, Kuzey ve Doğu Suriye’deki gençlere ve kadınlara seslenerek, “Kadınların ve gençlerin öncülüğünde elde edilen kazanımlar savunulmalı” dedi ve şöyle devam etti: “Herkes QSD etrafında toplanmalıdır. Bütün kadınlara ve halka sesleniyorum bir tutum sahibi olun. Geliştirilen bu terörizme karşı sesinizi yükseltin. Bugün Kobanê’ye saldırıyorlar Kobanê sadece Ortadoğu’da da değil bütün dünyada halklar için bir kimliktir. Her yerde mücadelemiz Kobanê gibi olacaktır. Biz tutumumuzda netiz. Terörle mücadelemizin tüm uluslararası toplumu, tüm toplulukları ve kadınları savunmak olduğuna inanıyoruz. Herkes bilsin ki başarı da herkesin başarısı olacaktır, yenilgide herkesin olacaktır. Biz başarıda ısrarcıyız. Bunun için herkes dönem görevlerini yerine getirmelidir. Suriye gençliğine sesleniyorum, bu durumlara karşı uyanık olmalılar. Dalga dalga öz savunma güçlerine katılmalılar. QSD’ye katılmalılar. Biz halkımızı ve bölgemizi savunacağız. Zaman öyle bir zaman ki gençler öz savunma görevini yerine getirmeliler ve bu sürece birlikte böyle cevap verelim.”