Yazar Mukaddes Erdoğdu: 21. yüzyılın çözüm modeline karşı hükümet somut adım atmalı
PKK Kongresi kararının köklü değişimleri ve 21’inci yüzyılın çözüm modelini içerdiğini söyleyen Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi Üyesi Yazar Mukaddes Erdoğdu Çelik, şimdi hükümetin somut adım atması gerektiğini kaydetti.

ARJÎN DİLEK ÖNCEL
Amed- Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat'ta yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” üzerine PKK (Partiya Karkerên Kurdistanê) 12’nci Kongresi’ni topladı. 5-7 Mayıs tarihlerinde yapılan kongrede PKK aldığı kararla “kendisini feshettiğini ve çalışmalarını sonlandırdığını” duyurdu.
Abdullah Öcalan’ın çağrısı ve PKK’nin silah bırakma kararı sonrası gözler şimdi de hükümete çevrildi. Sürecin barışla taçlanması ve demokratikleşme için halklar; Meclis’e, iktidara ve tüm siyasi partilere sorumluluklarını yerine getirmeleri için çağrılar yapıyor.
Yıllardır Türkiye’nin demokratikleşmesi için mücadele eden isimlerden biri olan aynı zamanda Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi’nin Üyesi Yazar Mukaddes Erdoğdu Çelik, PKK’nin silah bırakma sürecini değerlendirdi.
1 Ekim 2024’te MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Yeni bir döneme giriyoruz. Dünyada barış isterken kendi ülkemizde barışı sağlamak lazım” yönündeki sözlerini ve Abdullah Öcalan’a çağrısını hatırlatan Mukaddes Erdoğdu Çelik, bu sürece Türkiye'de demokratik kamuoyunun ve özellikle siyasal parti olarak muhatap alınan DEM Parti’nin mücadelesiyle gelindiğini belirtti.
‘Süreci sondan başlatmaya cesaret ettiler’
Kürt halkına yönelik yok sayma politikalarına karşı PKK’nin “sonuncu isyan” olarak ortaya çıktığını ifade eden Mukaddes Erdoğdu, “Sonuncu isyan kavramı düzenin yöneticilerine ait ve bu baskılara sonuncu isyanla karşılık verdiler. İsyanın sonucunda da bugüne gelindi. Bundan önceki bu tür netameli sorunların çözümünde önce siyasal adımlar atılır, siyasal bir çerçeve kurulur, anayasal esaslar ortaya çıkar, yürünecek yolun içindeki adımlardan biri, hatta en sonuncusu silah bırakma olurdu. Oysaki Türkiye'de bizzat bu mücadelenin yürütücüsü, ana gövdesi, başı, en büyük sorumlu kadrosu sondan başlatmaya cesaret etti. Buna saygı duyulmalı” değerlendirmesinde bulundu.
Yıllarca Türk-Kürt kardeşliğinin ve demokratikleşmenin önündeki en büyük engelin PKK’nin silahlı mücadelesi olarak öne sürüldüğünü ifade eden Mukaddes Erdoğdu, “Şimdi PKK kendisini fes ettiğini açıklıyor. Ancak hükümetten duyduğumuz sözler ‘MİT gerekli görüşmeleri yapıyor’ şeklinde. Bunun ötesine geçemiyorlar. Cumhurbaşkanı sadece ‘kayyımların istisnaya düşürüleceğini’ söyledi, lütfeder gibi konuştu. Kayyumlar zaten hukuksuz, cezaevleri on binlerce siyasi tutsakla dolu ve yüzde 90’ı Kürt siyasi hareketi içinde mücadele yürüttüğü için tutsaklar” dedi.
‘Bu artık geri dönülecek bir süreç değil’
PKK’nin 12’nci Kongresi’nde “Partimiz PKK; kaynağını Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasasından alan Kürt inkâr ve imha siyasetine karşı, halkımızın özgürlük hareketi olarak tarih sahnesine çıktı” ifadelerinin yer almasını değerlendiren Mukaddes Erdoğdu, “Lozan'dan söz edilmesi kıyametlerin baş nedeni oldu. Bir Lozan linci başladı. Ama bunları asıl muhatap saymak doğru olmaz. Böylesi zor durumlar için söylenen bir söz vardır; Cin şişeden çıkmıştır, 8 Ekim'den beri çıkmıştır ve o bir şekilde yoluna devam ediyor. Bu yolu engellemeye çalışan dinamikler ister hükümetten ister muhalefetten, isterse eski kontra güçlerden olsun, ırkçı, milliyetçi çevrelerden olsun, bu artık yolundan dönecek bir süreç değildir” diye belirtti.
‘İktidar Lozan tartışmasının bir linç malzemesi yapılmasına izin vermemeli’
Bu süreçte özellikle Kürt toplumunun hükümete karşı güvensizliğini de değerlendiren Mukaddes Erdoğdu, “Bu güvensizliğin kaynağında Türk milliyetçiliğinin, şoven ve ırkçı kanatların pompalanması var. Örneğin PKK’nin kongresinin sonuç bildirgesindeki Lozan Antlaşması’na karşı göndermeyi de çarpıtıyorlar. PKK’nin çağrısı Lozan’ın kendisini tartışmıyor, Lozan’da zaten Türkiye’de ‘başka diller konuşulabilir, kültürel faaliyetlerini yapılabilir’ diye haklar vardı. 1921 Anayasası, iki kurucu öge olarak Türk ve Kürt'ü eşit tanımlıyordu. Bildirgede 1921 Anayasası’na bir gönderme yapılması çok normal. İktidar Lozan tartışmasının bir linç malzemesi yapılmasına izin vermemeli” şeklinde konuştu.
‘Bütün kesimlerin bu süreci sahiplenmesi gerekiyor’
Mukaddes Erdoğdu konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Sürecin sonuca ulaşması için hükümet adım atmalı. Öncelikle hasta tutsakların durumu görüşülmeli. Abdullah Öcalan'ın üzerindeki tecrit kalkmalı. Ezilen tarafın lideri durumunda olan Abdullah Öcalan sürecin yürütücüsü olmasına rağmen, ‘benim nerede kaldığımın bir önemi yok’ diyor ve böyle önemli olgun bir tavır sergiliyor. Herkesin bunu görmesi ve güvenmesi gerekiyor. Ama o kadar sorumsuz bir Adalet Bakanı var ki, ‘Umut hakkı gündemimizde yok’ diyor. Bu iktidar eğer bir çözüm iradesi ortaya koymak istiyorsa öncelikle bu çelişkiyi ortadan kaldırmalı. Ana muhalefet başta olmak üzere, hak, hukuk, adalet talebiyle yürüyen bütün kesimlerin bu süreci sahiplenmesi gerekiyor. CHP bu konuda olumlu bir referans sundu. Ancak CHP’nin kendi tutsakları ve İmralı’daki tutsaklar için somut taleplere sahip çıkması gerekiyor. Çözümü gündemine almış bir iktidarın Adalet Bakanı böyle konuşamaz. CHP bunu çok net söyleyebilir çünkü aynı politika şu anda CHP'ye de uygulanıyor. Çünkü AKP, kaybettiği her yerde CHP’ye müthiş bir saldırı halinde. Bu anlamda AKP ile CHP arasında iç siyasi savaş da sürüyor. İki taraf da elinde ne varsa karşı tarafa karşı koz olarak kullanıyor. CHP bu konuda geçmişteki çizgiyi terk edip, hak, hukuk, adalet mücadelesinin batı toplumu nezdinde şu anda sürdürdüğü fiili önderlik durumunu geliştirmek istiyorsa buna doğrudan sahip çıkmalı.”
“‘Kürt isyanı’ olarak nitelendirilen mücadeleyi ben Kürt ulusal devrimi olarak nitelendiriyorum. Çünkü bu süreç Türkiye'de bir demokrasi sorununun olduğunu açığa çıkardı” diyen Mukaddes Erdoğdu, PKK’nin fesih kararının köklü değişimleri içerdiğini söyledi.
‘21’inci yüzyılın çözüm modeli’
Sürecin tüm kesimler tarafından olumlu karşılanması gerektiğini ifade eden Mukaddes Erdoğdu, bunun nedenini şöyle açıkladı: “Herkesin bu sürece daha çok güvenmesi gerekiyor. Biz eski solcular MİT’in, polisin, jandarmanın yapacağı çözümlere özel olarak hiç güvenmeyiz ama siyaset buraya getirmiştir. 19’uncu yüzyılın çözüm modelleri var, 20’nci yüzyılın var, 21’inci yüzyılın da 20’nci yüzyılda başlamış bir hareketin 21’inci yüzyılda çözüm bandındaki yeri bu. Tabi ki yasal bir güvenceye ihtiyaç var. Silahları bıraksınlar gelsinler de nasıl gelsinler? Yeniden Diyarbakır Cezaevi’ne göndermek için mi gelsinler? Yasal güvence şart. Örneğin Gezi ve Kobanê davası tutsakları bırakılsın, öğrenciler bırakılsın bu bir güven yaratır. Bu sürecin sonunda ‘ben iktidarı da almak istiyorum’ diyenler olacaksa da buyurun icraat yapın ki halk da değerlendirsin derler. AKP iktidarının yaptığı onca kötü icraatın yarattığı güvensizlik var ama bu güvensizliğin karşısında boyun eğmek değil, bu güvensizliğin karşısında korkuya kapılıp kenarda durmak değil, pasif olmak değil, tam tersine o güvensizliğin kaynaklarına bizzat yürüyerek değişim sağlamak lazım.”
‘İktidar halkta güven yaratmalı’
İktidarın halkta güveni artırmak için harekete geçmesi gerektiğini vurgulayan Mukaddes Erdoğdu: “Bu toplumda yumuşamaya ihtiyaç var. Kayyumlar hemen geri çekilmeli, Ekrem İmamoğlu serbest kalmalı. AKP onunla hesaplaşmasını Cumhurbaşkanlığı seçiminde yeniden yürütsün. Ama bir belediye başkanı olarak seçilmiş, bir belediye başkanı olarak yeri Silivri Cezaevi değil, İstanbul Belediyesi’nin başında olmalı” ifadelerini kullandı.
Barış süreçlerinde kadınlar
Barış süreçlerinde kadınların da rolüne dikkat çeken Mukaddes Erdoğdu: “Daha önceki barış girişimleri süreçlerinde kadınlar özel bir örgütlülük yaratıp, barış için mücadele ettiler. Barış için mücadele Türkiye’de demokrasi, hak ve hukuk için mücadeledir. Patriyarkal bir düzenin egemen olduğu Türkiye'de kadınlar, en çok ezilen kesim oldu. En çok ezilen onlar olduğu için buna karşı mücadelede de hep önde yer aldılar. Bu öncü olma hali bizzat Kürt mücadelesinin içinde doğdu. ‘Jin, jiyan, azadî’ sloganının yol açtığı sarsıntıyı göz önüne getirelim. Nasıl ki savaş dönemleri kadınlar için en ezici dönemlerse, maalesef patriyakal rejimin olduğu dünyanın bütününde barış zamanının da yükünü onlar omuzluyor. Kadınlar bu işin güçlü özneleri olarak siyaset sahnesine çıkmalı” diye belirtti.
‘Demokratik toplumun güvencesi kadınlardır’
Şubat ayında kurulan Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi’nin barış sürecinde çalışma yürütebilecek önemli bir örnek olduğunu ifade eden Mukaddes Erdoğdu, “Tabi yapılacaklar inisiyatif ile sınırlı değil. Siyasi partilerin kadın örgütlenmeleri, mahallelerin kadın muhtarları, sendikalar, bütün demokratik kitle örgütleri, meclisteki kadın parlamenterler her yerde barış ve demokrasi demeli. Çünkü demokratik topluma ihtiyacımız var. Bunun güvencesi de kadınlardır. Kadınlar özgür olmadan, onlar demokratik bir havayı solumadan toplum da özgür olmaz” dedi.