Yazar Gülfer Akkaya: Katliamlarda eli olan çeteler elbette Suriye’de beyaz güvercin uçurmayacak
Cihadis HTŞ’nin “meşru” görülmesini eleştiren Yazar Gülfer Akkaya, “Afganistan’da Taliban ne yapıyorsa, Suriye’de de HTŞ onu yapacak. Yeni düzen oluşturulurken HTŞ’ye rol verilmesi kadınları ve Alevileri tehlikeye açık hale getirecek” dedi.
AXÎN BAHAR
Amed- 61 yıllık BAAS rejiminin 8 Aralık’ta devrilmesinin ardından cihadis grup Heyet Tahrir El-Şam (HTŞ) Suriye’de geçici hükümet oluşturdu.
HTŞ, Avrupa Birliği (BM) ve bazı ülkelerin “terör örgütü” listesinde yer almasına rağmen, eylemleri Türk devleti dahil birçok ülke tarafından “meşru” görülüyor. Suriye’de sürecin nereye evrileceğine dair belirsizlik sürerken, HTŞ’nin ve diğer çetelerin bölgede özellikle kadınlara ve farklı inanç guruplarına yönelik ihlalleri de sürüyor. HTŞ’nin kadınlara hicap dayattığı haberleri gelirken, başta Lazkiye olmak üzere, Tartus ve Humus’ta yaşayan Alevilerin de işkence gördüğü ve katledildiği gelen haberler arasında. Buna karşı Tartus, Jableh ve Lazkiye'de çeşitli eylemler yapıldı. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), resmi Suriye ajansı SANA'ya göre, polisin sokağa çıkma yasağı ilan ettiği Banias ve Humus’ta da benzer protestolar yapıldı. Humus’taki protestolara katılan Alevi mezhebine mensup genç bir kadın, HTŞ'ye mensup silahlı kişilerce açılan ateş sonucu hayatını kaybetti. Yine bölgeden özellikle Alevi ve Hıristiyan inancına sahip yurttaşlara yönelik işkence ve katliam görüntüleri dijital medya da paylaşılmaya devam ediyor.
Diğer yandan Türkiye ve ona bağlı Suriye Milli Ordusu’nun (SMO) çetesinin Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik saldırıları da sürüyor. SMO’nun kaçırdığı 7 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz edilmesi üzerine aşiretler ile El Amşat çeteleri arasında şiddetli çatışmalar yaşandı. Yine çeteler Til Rıfat ve Şehba’da da halka ve kadınlara işkence, tecavüz ederek, kaçırdı ya da katletti.
Yazar Gülfer Akkaya, Suriye’deki gelişmeleri ve cihadis grupların kadınlara ve başta Aleviler olmak üzere farklı inanç gruplarına yönelik tehditlerini değerlendirdi.
‘Yok sayılmanın kendisi zaten kadınları etkiliyor’
HTŞ ve farklı çete guruplarının Şam’a girmeleriyle birlikte ortaya çıkan tabloda sadece erkeklerin göründüğüne dikkat çeken Gülfer Akkaya, “Şam’ı aldıklarında o şehirler ıssız değildi, oralar sadece erkeklerden oluşmuyordu, o kentte kadınlar da vardı. Mesela hamile bir kadın hastaneye yetiştirildi mi? Hasta yakınına bakan bir kadın gerekli sağlık hizmetini alabildi mi? Şam’da yaşayan herhangi bir kadın sokaklara güvenli inebildi mi? Hakkını savunmak için bu keşmekeşliğin içinde yeni kurulmaya çalışılan ve nereye bağlanacağını bilmediğimiz bu sürecin içinde kendisini ifade edebildi mi? Ne istediğini anlatabiliyor mu bu süreçte, bir güç olarak masada yer alıyor mu? Suriye’deki gelişmeleri değerlendiren yorumculara baktığımızda, hepsi erkek. Yaşananların kadınlara yansımalarını bize aktaracak bilgi vermiyorlar. Kadınları görecek farkındalığa sahip gazeteciler, yorumcular göremiyoruz. Dolayısıyla bu yok sayılmanın kendisi zaten kadınları etkiliyor” dedi.
‘Çoğulculuğu yok sayan, gerici ve kadın düşmanı bir çete ile karşı karşıyayız’
“Haritaların, bakanlıkların ve şehirlerin kimde kalacağının tamamen erkekler üzerinden yürütüldüğü bu sürecin kadınlar lehine olması mümkün değil” ifadelerini kullanan Gülfer Akkaya, HTŞ’nin pratiklerine dikkat çekti. Gülfer Akkaya, “Karşımızdaki güç zaten Siyasal İslamcı. İnsan kesen, cani, cihatçı bir yapı. Bu tablonun sonuçlarını kadınlar cephesinden ikiye, üçe çarpmak lazım. Bu çeteler Şam’a kadar gelirken insanları kese kese geldi. Çoğulculuğu yok sayan, gerici ve kadın düşmanı bir çete, bir yapıyla karşı karşıyayız” diye belirtti.
‘Kadın bedenine savaş sonrası bir ganimet gibi ‘çökme’ var’
Hem Suriye’de hem de son süreçte Rusya-Ukrayna ve İsrail-Filistin arasında yaşanan savaşlarda asker ve sivil kadınların bedenlerinin teşhir edilmesini hatırlatan Gülfer Akkaya, savaşların kadınların yaşamlarına yansımasına dair şunları söyledi: “Tecavüz, kadının yaşadığı en ağır şeylerden biri. Bir de gasp etme, yağmalama var. Ukrayna savaşında, Ukraynalı kadınlar savaştan kaçıp Türkiye’ye geldiler. Ukraynalı kadınlar ya ‘seks işçisi’ olarak, ya da güya ‘eş’ olarak evlendirildiler. Çünkü o kadınlar savaştan kaçmışlardı, başka bir ülkeye sığınmışlardı. O ülkede çok sınırlı olanakları vardı, erkekler de fırsatçılık yaptılar. Tıpkı Suriye savaşından sonra Türkiye’ye gelen Suriyeli kadınlara yapılanlar gibi. Yani kadın bedenine savaş sonrası bir ganimet gibi ‘çökme’ var. Neden? Çünkü bir patriyarkal erkek egemen sistem var. Erkekler, kadınları kendilerinin bir eşyası olarak görüyor. Kadınlar üzerinde her türlü söz sahibi olduklarını düşünüyorlar. Ordular da erkek örgütlenmeleri üzerinden kurulduğu için, bu sırada erkekler tıpkı ülke toprağını alır gibi ilhak ya da işgal eder gibi karşı taraftaki kadınlara ‘el koyuyor.’ Bunu yapan taraf, karşı tarafa ‘kazanmış, ganimeti almış’ duygusunu veriyor.”
Savaşlarda kadınların yaşadıklarının tecavüz ile sınırlı kalmadığını, tecavüz sonrası süreçte de kadınların birçok mağduriyet yaşadığını ifade eden Gülfer Akkaya, IŞİD’in 2014 yılında Şengal’de Êzidî kadınları kaçırmasını hatırlattı. Gülfer Akkaya, “Êzidî kadınlar IŞİD tarafından kaçırıldı ve satıldı. Tecavüze uğradılar, bu tecavüzlerden çocukları oldu. Yıllar sonra ailelerini bulduklarında, aileleri bu tecavüz sonucu doğan çocukları istemedi. Kadınlar arada kaldı. Savaş denilen şey sadece tecavüz değil, o tecavüzün devam ettiği bir sistem var, patriyarkal sistemin devam ettiği bir baskı durumu var. Dolayısıyla kadın bedeni hem fethedilecek, hem de ‘yenildin’ demek için bir ‘işgal alanı’ olarak kullanılıyor” değerlendirmesinde bulundu.
‘HTŞ’ye yeni düzende bir rolün verilmesi kadınları tehlikeye açık hale getirecek’
HTŞ ve diğer çetelerin Suriye’de varlıklarını devam ettirmeleri durumunda çeşitli tehlikelerin ortaya çıkacağı uyarısında bulunan Gülfer Akkaya, “Bizler de zaten Türkiye’de savaş ve şiddet altındayken, şimdi şiddet üzerinden kendini var eden cihadis çetelerle komşu olacağız. Zaten HTŞ’nin hangi cihadis yapılardan oluştuğunu biliyoruz. Türkiye’de Siyasal İslam ile mücadele ettiğimizi göz önünde bulundurursak, kapımıza gelen bu cihadis tehlikeye karşı hayat bizim için daha zor olacak. Birçok ülkede kadınlara karşı bir iktidar var. Bizim hayatlarımız sadece İslami cihatçı çeteler tarafından değil, mevcut devletler ve onların yönetimleri tarafından da tehlike altında. Afganistan’da Taliban ne yapıyorsa, Suriye’de de HTŞ’nin onu yapacağını biliyoruz. Suriye’de yeni düzen oluşturulurken HTŞ denilen İslami cihadis çetelere bir rolün verilmesi ve güçlendirilmeleri kadınları ve Alevileri tehlikeye açık bir hale getirecek” diye belirtti.
‘Nerede bir kazanım varsa korunmalı’
Rojava’da kadınlar öncülüğünde gelişen devrimin de tehlike de olduğunu söyleyen Gülfer Akkaya, “Rojava’nın da tehlike altında olması tesadüf değil. Bu sadece orada özerk bir bölge kurulsun ya da kurulmasın ile ilgili bir şey değil. Aynı zamanda kadınlar daha güçlü olsunlar mı? Kendilerini yönetsinler mi? Kadınların fikirlerine de savaş açmakla ilgili bir şey. Rojava’da yaşanan da genel olandan ayrı değil. O nedenle nerede kadınların bir kazanımı varsa mutlaka korunmalı. Kadınların kazanılmış haklarının sahiplenilmesi, dünyadaki bütün kadınların ‘kız kardeş olduk’ bilincinin güçlenmesi önemli” dedi.
‘IŞİD fikri HTŞ’de can buldu’
HTŞ’nin içinde IŞİD’lilerin olduğunu ifade eden Gülfer Akkaya, “Geçen hafta Atatürk Havalimanı’na saldıran IŞİD elemanlarının duruşması görüldü. Duruşmada tutuklu olan 7 IŞİD’liden 6’sı serbest bırakıldı. IŞİD’lilerin bu süreçte serbest bırakılması tesadüf mü? Suriye’de tüm bunlar yaşanırken bu kadar hareketlilik varken, neden bırakıldılar? Zaten IŞİD’in fikri bir yerde can bulmuş durumda, nihayet orada iktidara da getirildiler. HTŞ, IŞİD’den çok mu farklı? O fikir orada mayalanmaya orada büyütülmeye devam ediyor” ifadelerini kullandı.
Alevileri bekleyen tehlikeler
HTŞ’nin başta Aleviler olmak üzere farklı inançlara mensup insanlara karşı işlediği suçlara işaret eden Gülfer Akkaya, “Suriye’de İslami bir yapının iktidara gelirken, oradaki Alevilere bir şey yapmayacağına inanmak için saf olmak gerek. Çünkü Türkiye’de de, Suriye’de Alevilerin bir katliam geçmişi var. Çünkü siyasal İslam, Alevilik inancını kabul etmiyor. HTŞ, ilk hareketlendiğinde kaygılandık. Alevileri istemiyorlar, çünkü Aleviler onlardan farklı, daha seküler, kadın ve erkek eşitliğinde de onlara benzemiyorlar. Değer yargıları da, toplumsal yapıları da, aile ilişkileri de farklı. İslam ile Aleviler arasındaki çatışma tarihsel bir çatışma ve devletler bu çatışmaları derinleştiriyor” şeklinde konuştu.
Sınırların anlamsız olduğunu belirten Gülfer Akkaya, Suriye’de Alevilerin karşı karşıya kaldığı tehlikeye ses çıkarmak gerektiğini vurguladı. “Çünkü aynı inanca, aynı ulusa ait olan insanları sınırlar ayıramaz” diyen Gülfer Akkaya, “Sınırları devletler, politikalar çizer. Kardeşim sınırın diğer tarafında da olsa o benim kardeşimdir. Biz kadınlar ve Aleviler, sınırın iki tarafında da kardeşçe ve kendi kendimizi yöneterek yaşayabiliriz, bunu daha yüksek sesle söylemeliyiz. Aleviler ve kadınlar meselesi en acil meselelerden biri. Bu iki mesele Suriye’nin nereye gideceğine dair de turnusol kağıdıdır” dedi.
Yeni Suriye tartışmalarında daha dikkatli, daha birbirini sahiplenen bir politikanın örülmesi gerektiğini ifade eden Gülfer Akkaya, “Oldu-bitti durumu değil, henüz olmadı da bitmedi de. Bu bir süreç, ne olacak göreceğiz. İki ay sonra şuan ki özneler ne durumda olacak. Orada ne kadar birbirimize sahip çıkarsak, bu süreç iyi bir demokratik sürece evrilir. Daha eşitlikçi bir komşuluk ilişkisi olur” diye belirtti.
‘Bu çeteler Suriye’de elbette beyaz güvercin uçurmayacak’
HTŞ’nin politikalarının sadece Suriye’yi değil, Türkiye’yi de etkileyeceğini sözlerine ekleyen Gülfer Akkaya, konuşmasını şöyle sonlandırdı: “Ankara’da yapılan Gar Katliamı IŞİD’e yaptırıldı. IŞİD Türkiye’nin başkentini tek başına bombalamadı. Sonra kafasındaki kılı, çenesindeki kılı kesti ve modern mi oldular? Bizde görüntünün bir değeri yok, değeri olan hangi ideolojiye sahip oluşları. Dolayısıyla IŞİD’in HTŞ’nin nereye varacağı, nasıl bir ülke istedikleri, nasıl bir coğrafya yaratmaya çalıştıklarını biliyoruz. Bu kadar katliamda eli olan çetelerin Suriye’de elbette beyaz güvercin uçurmayacaklarını biliyoruz. Suriye’de yeni şekillenecek olan rejimin Türkiye’de yaşayan bizlerle yakından ilgili olduğu akıllardan çıkmasın.”