‘Yarın, Cumartesi Anneleri’ne karşı duyarsızlığınızın son günü olsun’

Bu haftaki eylemlerinde Kasım ve Halil Alpsoy’un akıbetini soran Cumartesi Anneleri, yarın Anneler Günü olduğunu hatırlatarak, “Yarın, Cumartesi Anneleri’ne karşı duyarsızlığınızın son günü olsun” dedi.

Haber Merkezi- Cumartesi Anneleri eylemlerinin 998’inci haftasında gözaltında kaybedilen ve katledilen yakınlarının akıbetini sormak için Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi.

Ellerinde karanfiller ve kaybettikleri yakınlarının fotoğraflarının bulunduğu dövizleri taşıyan Cumartesi Anneleri’nin bu haftaki eylemine, İnsan Hakları Derneği (İHD) temsilcileri ve çok sayıda kişi destek verdi. Bu hafta 18 Mayıs 1994 tarihinde Adana’da gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Halil ve Kasım Alpsoy’un akıbeti soruldu.

‘Biz sağ olduğumuz sürece soracağız’

Kasım Alpsoy’un eşi Leyla Erdoğan Alpsoy ile torunu Beritan Alpsoy da eylemdeydi. Kürtçe konuşan Leyla Alpsoy, “Bizim evimize baskın yaptılar. Beş çocuğumuz vardı. En küçüğü iki yaşındaydı. Çocuklarım büyüdü. Babamız nerede diye soruyorlar. Kapı çalındığı zaman ‘babamız geldi’ diyorlar. Telefon çaldığında, ‘babamız olabilir’ diyorlar. Onlara babalarının devlet tarafından kaybedildiğini söyledim. Biz sağ olduğumuz sürece soracağız. Biz ölsek de çocuklarımız, torunlarımız var. Gidebileceğimiz, çiçek bırakabileceğimiz bir mezar yok. Bu ablukayı da kaldırın. Buraya gelip kayıplarınızı sormak istiyoruz” dedi.

‘Cumartesi Anneleri’ne karşı duyarsızlığınızın son günü olsun’

Açıklama metnini okumadan önce kısa bir konuşma yapan Sebla Arcan, herkesin Anneler Günü’nü kutlayarak “Bir yandan evlatlarının mezarlarına ulaşmak için ömürlerini tüketirken bir yandan da evlatları her an gelecekmiş gibi giysilerini ütülü, hemen uzanacaklarmış gibi yataklarını temiz tutan anneleri hatırlayın. Evlatlarının 50 yıl, 40 yıl, 30 yıl önce olduğu gibi anahtarlarıyla kapıyı açıp ‘anne ben geldim’ diyen seslerini duymayı umut etmekten hiç vazgeçmeyen anneleri hatırlayın.  Yarın, Cumartesi Anneleri’ne karşı duyarsızlığınızın son günü olsun” dedi.

Açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“37 yaşındaki Halil Alpsoy, 12 Mayıs 1994 gecesi eşi ve 40 günlük bebeğiyle birlikte akraba ziyaretinden dönüyordu. İstanbul Kanarya’daki evinin önünde bekleyen polisler tarafından gözaltına alındı. Eşi itiraz edip bağırıp yardım istediğinde, kimliklerini gösteren polisler, ‘Merak etme. Karakola kadar götürüyoruz. Yarım saat sonra gelir’ dediler. Beyaz Toros araçla götürülen Halil Alpsoy bir daha evine dönemedi.

18 gün sonra, işkenceden tanınmaz hale gelmiş bedeni, İstanbul’a 530 km uzaklıktaki Kırıkkale’de ormanlık bir alanda bulundu. Üzerinde kimliğini belirlemeye yarayacak hiçbir şey yoktu. Halil’in gözaltındayken ceketinin astarına gizlice yazdığı anlaşılan evinin telefon numarası, onun cansız bedeninin bulunmasını sağlamıştı. Kardeşleri, tanınmaz hale gelmiş Halil’i, elindeki çocukluktan kalma izden teşhis edebildi.

Halil Alpsoy'un gözaltına alınmasından bir hafta sonra, 18 Mayıs 1994 günü sabaha karşı polisler, amcasının oğlu Kasım Alpsoy’un Adana’daki evine baskın yaptı. Uzun menzilli silah taşıyan çelik yelekli, maskeli polisler, 30 yaşındaki Kasım Alpsoy’u gözaltına aldı. Seyhan İlçe Jandarma Komutanlığı’na götürülen Alpsoy, burada içinde istihbaratçıların da bulunduğu bir ekip tarafından sorgulandı. Gözaltına alındığı günün akşamı Kasım Alpsoy’u serbest bırakıp kimliğine el koydular. ‘Yarın gel. Kimliğini al’ dediler. Eve döndüğünde işkenceden perişan haldeydi. Ertesi gün, kimliğini almak üzere bir akrabasıyla birlikte Seyhan İlçe Jandarma Komutanlığı’na gitti. Akrabası tüm gün kapıda bekledi, ancak Kasım Alpsoy girdiği o binadan bir daha çıkamadı. Ailelerinin tüm girişimlerine rağmen, 30 yıldır Devletin yetkili makamları onların akıbetlerini açığa çıkaracak, sorumluları tespit ederek, cezalandırılmalarını sağlayacak araştırma ve soruşturmalar yapmadı. Bugün bir kez daha adli makamları, Halil ve Kasım Alpsoy’un gözaltında kaybedilmesi ile ilgili olarak adil, tarafsız ve etkin bir soruşturma başlatmak için göreve çağırıyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin Halil ve Kasım Alpsoy için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.”