Türkiye’de gündeme giren Kürt sorunu tartışmaları - ANALİZ

Kürt Özgürlük Hareketi olan PKK’nin ‘terörle’ tanımlanması Kürt sorununda izlenen imha siyaseti nedeniyledir. Kürt sorunu olmasaydı PKK de doğmazdı, bunu herkes biliyor ancak yine de hakikati inkar etme soykırım politikası olarak ısrarla sürdürülüyor.

BERİVAN ZİLAN

Reber Öcalan’a Özgürlük Kürt Sorununa Çözüm amacıyla geçen yıl 10 Ekim’de startı verilen hamle bir yılını geride bırakırken Kürdistan ve dünyadaki sahiplenme düzeyi ve bu eksende yürütülen mücadele önemli gelişmeler ortaya çıkardı. Hamleye öncülük düzeyinde katılan gerillanın muazzam direnişi Türk devletinin askeri imha planını çıkmaza koydu. Denebilir ki hamlenin özü ve amacı Ortadoğu sahasında yaşananlara cevap olma niteliğine ulaşıp Kürt sorunu ve mücadelesi etrafında siyasetin ağırlık kazanmasına yol açıyor. 

İmralı sistemiyle ilgili her karar ve yaklaşımın arkasında NATO ve AB vardır

Önderlik üzerindeki tecrit ve hukuksuzluğun sürekliliği yine buna son verilmesi de esasta bölgesel gelişmelerle bağlantılı olup Kürtlere nasıl bir rol biçildiğiyle ilgilidir. Biliniyor İmralı sistemiyle ilgili her karar ve yaklaşımın arkasında NATO ve AB vardır. Reber APO’nun Türkiye’ye teslim edilmesini sağlayanın dönemin ABD Başkanı Clinton olduğu tespitlidir. Yine İmralı’da ilk karşılayanın AB temsilcisi olduğunu ise Reber APO açıklamıştı. Bunun için İmralı’da olup biten hukuksuzluk, özel kararlar sadece Türk devlet politikasıyla açıklanamaz, uluslararası güçlerin yaklaşımı belirleyicidir. Reber APO,  uluslararası hukuk normları dışında özel kararların uygulandığını ve ‘İmralı’da normal bir ölüm olmaz, öldürme olur’ diyerek İmralı gerçeğinin yakıcılığına işaret etmişti. Bu anlamda Bahçeli’nin açtığı gündem komployu gerçekleştiren güçlerden bağımsız değildir. Kürdistan ve bölgede yaşanan gelişmeler buna yol açmıştır.

Bahçeli’nin girişiminin başını uluslararası güçlerin planına dayandığı belirtilebilir

Önder Apo’nun İmralı’daki eşsiz direnişi, gerilla direnişi, Rojava devriminin etki alanı, baskı ve zulme karşı başta Bakur olmak üzere her parçada Kürtlerin özgürlükteki ısrarı, Kürt halkının jeo-stratejik ve jeo-politik pozisyonu, buna öncülük eden Özgürlük Hareketinin gelişim düzeyi, Hamle’nin evrenselleşmesi, Ortadoğu’daki askeri- siyasi gelişmeler ve bunun doğrudan tarafı olan İran, Suriye, Türkiye, Irak’ın içinde olduğu çıkmaz 3. Dünya savaşı kapsamında Kürt halkını bölgesel ve uluslararası politikanın asal bileşeni yapmıştır.  Bu anlamda ilgili tarafları Kürt politikasını yeniden şekillendirmeye itmektedir ve içinde fırsatlarla birlikte ciddi tehlikeler de barındırmaktadır. Bu bağlamda Bahçeli’nin girişiminin başını ABD ve İngiltere’nin çektiği uluslararası güçlerin planına dayandığı belirtilebilir. Plan henüz tüm boyutlarıyla bilinmese bile Kürt Özgürlük Hareketini silahsızlandırma politikası ve bunu çeşitli biçimlerde dayatmaları yeni değil, öyle görünüyor ki daha da aktifleşecek.

Önderlik muhataplığında demokratik siyasi çözüm

Kesintisiz mutlak tecrit koşulları altında ölüm sessizliğinde geçen 5 yıl aradan sonra DEM Urfa milletvekili Ömer Öcalan’ın Reber APO’yla görüşmesi, Kürt sorunu bağlamı içinde Türkiye gündemine oturarak dünya gündemine taşınması çok ciddi bir gelişme olup herkes tarafından tartışılmakta, süreç anlaşılmaya çalışılmaktadır. KCK, HPG ve Kadın Hareketi adına açıklama yapan yetkililer, Bahçeli’nin konuşmalarında geçen tehlikeli yönlere tutum almakla birlikte Önderlik muhataplığında demokratik siyasi çözüm samimiyetine çağırdı. Reber APO, Kürt sorununa dönük siyasi çözüm projesini, görüşlerini belki de hiç olmadığı kadar 1993’ten bu yana en açık sade biçimiyle hep kamuoyuna mal etti. Hem siyasi yol haritasıyla hem özelde BİR HALKI SAVUNMAK ve 5. Savunma olarak bilinen Kültürel Soykırım Kıskacında Kürtler kitabında görüşlerini paradigma değişimi ve somut çözüm projesi olarak ortaya koydu.

Demokratik siyasi çözüm olmadığı için silahlar aktiftir

Yine 28 Şubat 2015 yılında AKP hükümeti ve HDP heyetinin üzerinde uzlaştığı kanaatiyle Dolmabahçe görüşmesinde kamuoyuna birlikte ilan ettikleri anayasal çözüm deklarasyonu oldu. Farklı dillere de çevrilen savunmalar Kürdistan, bölge ve dünya çapında yaygın ve geniş kesimlere ulaştığından Kürt sorununun kaynağı, statüsüzlük askeri ilhak, siyasi inkarın yol açtığı sömürge durumu, katliamlar, Kürtlerin talepleri, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın siyasi çözümü, Kürt Özgürlük Hareketinin tutumu bilinmektedir. Buna karşılık siyasi çözüme yanaşır gibi gösterip asıl askeri imha ve soykırım stratejisini geliştiren Türk devletidir. Önderlik, demokratik çözüme hazır olduğunu her defasında ortaya koymuştur, devlet tarafı hazır mı bu bilinmediğinden durum oldukça riskli ve endişeyle karşılanmakta. Demokratik siyasi çözüm olmadığı için silahlar aktiftir, çözümün amacı zaten silahları devre dışı bırakacak köklü hukuki-siyasi bir değişimi ortaya çıkarmaktır. Bahçeli’nin ‘gelsin mecliste çağrı yapsın, örgütünü tasfiye ettiğini açıklasın’ çağrısıyla hem Reber APO’yu muhatap alması hem aynı cümlede örgütün-gerillanın tasfiyesini ön şart koşması akıl ve izandan uzaktır.

Siyaset-medya-askeri ayağı paralel yürüyor

Öyle ki Reber APO’yu, kendi örgütüyle pazarlık konusu yapmaya, parçalamaya, propagandayla karşıtlık yaratma bir özel savaş politikasıdır. Bu PKK’ye karşı başvurulan yıllardır denenmiş ve sonuçsuz kalmış klasik bir NATO politikasıdır. Her ne kadar şahsi bir girişim gibi gösterilse de Bahçeli’nin, devlet adına bir plan dahilinde hareket ettiği malum. Çok bilinmeyenli bir denklem oluşturulup yeni bir süreç havası verilse de öte taraftan ağırlaşmış tecrit, Kürtlere askeri-siyasi soykırım saldırıları tam hız devam ederken, devletin Kürt sorununa dönük açıklamaları şimdilik havanda su dövmektir. Basın ve dijital medyada yürüyen tartışmalarda yorumlar havada uçuşuyor. Devlet, bazı kadim basın kadroları (Abdülkadir Selvi gibi) üzerinden örneğin daha görüşme yapılmadan Ömer Öcalan’ın İmralı’ya gideceği, gittiği gibi bilgilerini basına sızdırdı. Siyaset-medya-askeri ayağı paralel yürüyor. Faşist AKP-MHP hükümeti en hukuki, yasal olan bir uygulamayı bile bir gizeme, büyük bir sürpriz gelişmeye büründürüyor. Oysa Türk devleti kasten hukuki-siyasi suç işlemesine rağmen, beş yıl sonra Ömer Öcalan’ın Önderlikle görüşmesini büyük bir jest-lütuf olarak sunuyor. Elbette bunca yıldan sonra Reber APO’dan haber almak, nasıl olduğunu bilmek en başta Kürt kamuoyunu ve dostlarını sevindirmiş, tüm siyasi tarafların beklenti, kaygı ve taleplerini bir nebze de olsa giderebilmiştir. Ancak bu görüşmenin bir rahatlatmaya yol açmaması bilakis hamlenin büyütülmesi gereği açıktır.

Gerçek demokrasi-özgürlük sınavı

Söz konusu Reber APO, Kürtler olunca hiçbir şey kendi normları içinde işlemiyor.  Kürt siyasi hareketinin mücadelesi, evrensel çapta gelişen özgürlük çağrıları, dayanışma etkinlikleri oldu. Türkiye’de ise bazı şahsiyetler dışında Türk siyaseti, aydını, vicdanı adına tecride karşı beş yıldır tek bir ses çıkmadı. Faşist iktidar destur verince konuşanlar, öte türlü susanlar bu kez gerçekler karşısında cesur davranacaklar mı bilinmez. Konjoktürel gelişmelere göre pozisyon belirlemede mahir olan Türk tipi siyasi-aydın duruşunun gerçek demokrasi-özgürlük sınavı onları bekliyor.

TUSAŞ’a yönelik eylem, ‘çöktürme planı’ temelinde yürütülen saldırılara cevap olduğu açıktır

Kürdistan özgürlük savaşçıları olan gerillaya yönelik Türk devletinin kullandığı kimyasal silah görüntüleri hafızalarda hala canlıyken ve soykırım savaşı Rojava-Şengal-Bakur- Başur’da devam ederken Türk devletinin işlediği suçları kınama cesareti göstermeyenlerin Ankara’da TUSAŞ savunma sanayii üs merkezine yönelik askeri eylemi jet hızıyla kınamaları Bahçeli’nin uzattığı ele körü körüne kolunu, tüm bedenini kaptırmaktır. HPG yetkililerinin açıkladığı ve medyada da tartışıldığı gibi böyle bir eylemin hazırlığı bile uzun bir süreyi gerektirir. Yani bir haftada planlanıp gerçekleşen eylem olmadığına göre ‘henüz ne olduğu belli olmayan süreci sabote’ olarak algılanması oldukça vahimdir. Kuşkusuz gerilla İmralı işkence sistemine, kendisine yönelik imha saldırılarına, yine Rojava-Şengal-Başur-Maxmur’a yönelik süreklileşmiş bombardımana, çocuk-kadın dahil Kürtlerin, doğanın katledilmesine seyirci kalamaz. TUSAŞ’a yönelik eylem, faşist AKP-MHP’nin ‘çöktürme planı’ temelinde yürüttüğü saldırılara cevap olduğu açıktır. Türk devletinin tecrit-soykırım politikaları, katliamcı askeri zorbalığı ve şiddeti böyle bir eyleme zemin hazırlamış, kışkırtmıştır. Bu gerçekliğe rağmen yürütülen tartışmalar yüzeyseldir.

25 yılını dolduran İmralı işkence sistemine son verilmeli

Reber APO Ömer Öcalan’la görüşmede tecridin devam ettiğini ve hukuki-siyasi imkan tanınırsa çözüm gücü olduğunu belirtti. Kürt sorununun siyasi çözümünden yana olan herkesin dikkate alacağı temel kıstas tecridi ortadan kaldıracak, umut hakkının yasallaşmasını sağlayacak, uzun yıllara dayalı tecrit durumu gözetilerek derhal fiziki özgürlüğünü sağlayacak ve Önderlik muhataplığında demokratik-siyasi çözüm için sürecin şekillenmesine katkı sunacak temelde dönemin asli sorumluluğunu yerine getirmektir. 25 yılını dolduran İmralı işkence sistemine son verilmesi için mücadele etmek, tarihi Türkiye barışı için hizmete koyulmaktır. AKP-MHP iktidarı, yarın ya da diğer gün İmralı tecridini, Kürt sorununu gündemden düşürse bile bu gündem asıl olarak muhalefetin, demokrasi güçlerinin, tekçi rejimin zulmünden kurtulmak isteyen, yoksulluğa-hukuksuzluğa- çürümüşlüğe terk edilen ne idüğü belirsiz bir yapıdan rahatsız olan herkesin sorunudur. Kürt sorunun çözümü etrafında ortak gündemin yakalandığı bu çerçevede tartışmaların yoğunluk kazandığını görmek lazım.

Kadınlar böylesine kritik bir döneme toplumsal mücadeleye öncülük etmeli

Kadınların çözüme, barışa dair politikalarının da yoğun tartışılacağı ve buna bağlı eylem-etkinliklerin gelişeceği bir süreç olacak. Bu bakımdan kadına karşı şiddetin durdurulmasının öncelikli yolu demokratik-özgürlükçü bir sistemi yeniden inşa etmektir. Bu bilinçle kadınların toplumsal barış için seslerini yükselteceği bir eylemselliğe de ihtiyaç var. Kadınların böylesine kritik bir dönemde toplumsal mücadeleye öncülük etmeleri her zamankinden daha fazla elzemdir.

Gerilla güçlerinin gösterdiği performans faşist Türk ordusunu zorluyor

Faşist Türk devleti çeşitli bahanelerle Rojava-Şengal-Maxmur ve Başur’a yönelik askeri imha saldırılarını sürdürüyor. Gerilla güçleriyle faşist Türk ordusu arasında savaş ise tüm hızıyla devam ediyor. Pençe-Kilit adını verdikleri imha operasyonlarında kilidi kapayamadıkları gibi ciddi darbe yiyerek yıl hedeflerine ulaşamadıklarını HPG Komutanları açıkladı. Gerilla güçlerinin gösterdiği performans faşist Türk ordusunu zorluyor, kamuoyundan gizlenen kayıpları ise ciddidir. İç-dış siyasette sıkışan AKP-MHP hükümetinin yukarıda değerlendirildiği gibi gerçekte demokratik Kürt çözümüne doğru mu yoksa taktiksel oyalamalarla ‘çöktürme planını’ başa götürmeye yönelik yol haritasını mı sürdüreceği önümüzdeki dönemde netlik kazanacak.

Ankara eylemi şok etkisi yarattı

Kürt halkının, demokratik kamuoyunun temkinli yaklaşması oldukça tutarlı, politik bir tutumdur. Boş beklentilerin oluşmasına dikkat eden dil ve politik yaklaşım önemlidir. Ankara eylemi şok etkisi yarattı, bunun tartışması ve etkisi daha da sürer. Fedai eylemi gerçekleştiren gerillaların Ölümsüzler Taburu üyesi olduğu açıklandı. Faşizmin hakimiyetinde faşizmin kalbinde en özel askeri bir kurum olan TUSAŞ’a saldırının gerçekleşmesi Türk ordusunu, siyasetini alt üst ettiği gibi bölgesel siyasi güçlerin dönem politikasını da etkileyecektir. Reber APO etrafında fedai çizgisinde örgütlenme, eyleme geçme İmralı’yı parçalama kararlılığı olarak okumak yerindedir. Eylem, gerçekte her Kürt gencinin Kürt soykırımına karşı taşıdığı fedailik ruhunu temsil eder ve öncülük iddiasını zirveye taşır. Eylem bu hakikati sembolize eder.

PKK, evrensel ölçekte gelişme kapasitesini yakalamış teorik-pratik devinim diyalektiğine sahiptir

Kürt Özgürlük Hareketi olan PKK’nin ‘terörle’ tanımlanması Kürt sorununda izlenen imha-inkar zihniyeti ve siyaseti nedeniyledir. Kürt sorunu olmasaydı PKK de doğmazdı, bunu herkes biliyor ancak yine de hakikati inkar etme soykırım politikası olarak ısrarla sürdürülüyor. PKK, tüm tasfiye ve imha planına rağmen 21. Yüzyılın öncü sosyalist partisi olarak dönüştürücü rolünü, mücadele gücünü Kürdistan’dan Ortadoğu’ya taşıran aşamadadır. Evrensel ölçekte gelişme kapasitesini yakalamış teorik-pratik devinim diyalektiğine sahiptir. PKK’yi bu felsefeyle kuran, örgütleyen Reber APO’nun egemen erkekliğin öldürülmesi, kadının özgürleşmesi, ahlaki-politik toplum tanımlaması çürümenin, yozlaşmanın, intihar ve bunalımın hakim olduğu toplumsal realitenin aşılmasında tek yol göstericidir.