Tunuslu kadınlar şiddete karşı mücadele çağrısında bulunuyor

Tunus’ta kadınlar yasalarca kendilerine tanınan hakların uygulanmasını isterken yaşamın her alanına yayılan şiddet olgusunu iktidarların yönelttiği siyasi şiddet olarak tanımlıyor ve mücadele çağrısında bulunuyor.

NEZİHA BOUSSAİDİ

Tunus- Tunus'ta özellikle 2011 yılında yaşanan ayaklanmaların ardından kadınların siyasi hayata katılımı önemli bir artış göstermiş olsada, istenilen düzeyde değil. Üstelik siyasi şiddet kadınlara yönelik sistematik bir şekilde kullanılıyor. 

Tunus yasaları kadınların siyasi olarak engellenmesini de bir şiddet türü olarak tanımlıyor. Yasalar açık bir şekilde ifade edilse de ülkede cinsiyet ayrımcılığı devam ediyor. 

‘Uygulamalarda yeterlilik yok’

Feminist aktivist Hadia Jarad, siyasi şiddetin ülkede derin bir tarihi geçmişi olduğunu belirterek yasalarca gelişme sağlanmış olsa bile uygulamada yeterliliğe ulaşılamadığını ifade etti.  Hadia Jarad, “Tunuslu kadınlar genel olarak şiddete maruz kalıyor. Aile içi şiddet, evlilik içi şiddet, sokaktaki şiddet, ahlaka yönelik şiddet, kadın cinayeti ve şiddeti ne kadar kapsamlı konuşursak, siyasi politikaların ne olduğunu da o kadar açıklamış oluruz. Ülkedeki ataerkillik her alanda siyasete dönüşmüş durumda” şeklinde konuştu. Kadınların hem kadın olmalarından hem de muhalif siyasette yer almalarından kaynaklı hedef olduklarına değinen Hadiya Jarad, topyekün bir direniş ve mücadelenin söz konusu olduğunu anlattı. 

‘Temsil oranının azalması tüm yaşamı etkiledi’

Jenin Yahyawi ise, ülkenin içinde bulunduğu genel siyasi durum nedeniyle kadına yönelik siyasi şiddetin son yıllarda gözle görülür bir şekilde arttığına dikkat çekerek "Kadın hak ve özgürlüklerinde ciddi bir gerileme yaşadık. Tunus'ta kadınların siyasetle ilgilenmesi konusunda büyük kısıtlamaların yanı sıra, kamusal hayata ve kamu işlerine katıldıklarında kendilerini şantaj, tehdit ve tacizin hedefi olarak buluyorlar. Ayrıca sosyal medyada karalama kampanyalarına da maruz kalıyorlar. Bunun bir örneği siyasi hayata katıldıktan sonra kendini cezaevinde bulan Abeer Moussa'dır” dedi. Bu tutumun kadınların siyasetten uzaklaşmasına neden olduğunu belirten Jenin Yahyawi, temsil oranının azalmasının tüm kamusal yaşamı etkilediğini sözlerine ekledi.

‘Kadınlara siyasi şiddet uygulandı’

Bakhta Al-Qadiri Jamour da, “Bana göre kadınlara yönelik siyasi şiddet çok eski zamanlardan beri var. Ne yazık ki Tunuslu kadınlar, ülkelerinin sömürgeleştirilmesinden bu yana hak ve özgürlükler için mücadele ediyor. Tarihimizde kadın aktivistlerin sayısı çok fazla çünkü maalesef ülkeyi yöneten tüm rejimler genel olarak siyasi şiddet uyguladılar” yorumunda bulundu. Bakhta Al-Qadiri Jamour, erkekleri diktatörlere benzeterek buna rağmen kadınların mücadele ettiklerinin altını çizdi.

‘Engellemelere rağmen mücadele ediyoruz’

Bakhta Al-Qadiri Jamour, bu alandaki kendi deneyimine ilişkin ise şunları söyledi: “Sendika alanında feminist aktivist olarak uzun süre çalıştım. Kadınlar sendikalarda mücadele ediyor ama ne yazık ki erkekler lehine ayrımcılık var. Çocukluğumdan beri ayrımcılığa maruz kalıyorum. Kadınlar önlerine çıkan tüm engellemelere rağmen şiddete karşı mücadele etmeli” dedi. Kadının statüsünün tanındığını ancak bunun sözde kaldığını dile getiren Bakhta Al-Qadiri Jamour, gerçek eşitliğin sağlanmasını istedi. Bakhta Al-Qadiri Jamour, “Eşitlik ilkesini tüm parti, siyasi ve toplumsal yapılarda uygulamaya çalıştık ama ne yazık ki süreç hala uzun. Beni rahatlatan şey, günümüzün genç kadınlarına bu bilincin aşılanmış olmasıdır. Bu ilkeleri benimsetmek ve bunlara neden olan siyasi ve ekonomik şiddetle mücadele etmek için çalışıyoruz” diye ifade etti.