Tunus’ta yasalara rağmen şiddet giderek artıyor
Tunus'ta kadınlara yönelik şiddetin artması ve mevcut yasaların bu durumu hafifletememesi, şu soruyu gündeme getiriyor: Sivil toplumun bu şiddeti önlemede rolü nedir? Ve karşılaştığı zorluklar neler?

NAZİHA BOUSSAİDİ
Tunus- Tunus'ta Kadın ve Yurttaşlık Derneği’nin hazırladığı yıllık rapora göre, kadınların yüzde 85’i şiddete maruz kalmış durumda. En yaygın şiddet türü ise ev içi şiddet. Bu durum, kadına yönelik şiddetle mücadeleyi hedefleyen ve pek çok ülkeye kıyasla ilerici kabul edilen 58 no’lu yasaya rağmen gerçekleşiyor.
Tunus'ta herkes kadınlara yönelik şiddetin arttığı konusunda hemfikir. Bu nedenle sivil toplum da bu şiddete karşı kadınları korumak adına çok çeşitli adımlar atıyor. Ancak önlerinde büyük zorluklar var. Hak savunucusu Hayat Attar, ajansımıza yaşananlarla ilgili şu tespitte bulunuyor:
“Kadına yönelik şiddetle mücadelede sivil toplumun rolü büyüktür. Bu sadece devrim sonrası döneme özgü değil; 1970’li yıllara, feminist hareketin doğuşuna, 80’lere ve ardından Tunus Demokrat Kadınlar Derneği'nin kurulmasına kadar uzanır."
‘Kadınlar farkındalık yarattılar’
Hayat Attar, sivil toplumun yıllardır küçümsenmeden aktif bir şekilde insan haklarını savunduğunu vurgulayarak "Dernekler, insan hakları savunucuları şiddet ihlallerini gözlemlemekten, savunuculuğa ve mağdurları desteklemeye kadar her alanda çalışıyor. Kadınlara yönelik ayrımcılık ve şiddete karşı farkındalık yarattılar ve kadınların kendilerini savunmaları için gerekli araçları sağladılar" dedi.
Yasaya rağmen şiddet artıyor
Bu çalışmaların sadece farkındalıkla sınırlı kalmadığını anlatan Hayat Attar, kadınları koruyan yasaların çıkmasında da etkili olduklarını söyledi. Hayat Attar, "58 no’lu yasa örneğin devletin değil, sivil toplumun ve feminist örgütlerin uzun yıllar süren mücadelesi sonucunda ortaya çıktı. Bu yasa, toplumsal cinsiyet eşitliğini ve kadın haklarını güvence altına almak için önerilen alternatif politikaların bir ürünüydü” şeklinde konuştu. Ancak tüm bu çabalara rağmen şiddetin oranı artmaya devam ediyor. Hayat Attar’a göre bunun sebebi, hükümetin yeterli ve etkili mekanizmaları devreye sokmaması.
‘Hükümeti denetlemek artık neredeyse imkansız’
Hayat Attar, ayrıca sivil toplumun karşılaştığı ciddi zorluklara da değindi. Günümüzde, sivil toplum faaliyetlerinin ve insan hakları savunuculuğunun adeta suç gibi gösterildiğini, otoritelerin bu çalışmaları şüpheli ve olumsuz bir dille anlattığını belirtti. Hayat Attar, "Bilgiye erişim kurumunun kapatılmasıyla birlikte, şiddet ihlallerini gözlemleyen dernekler bilgiye ulaşmakta zorlanacak. Hükümeti denetlemek, kadınların haklarını korumak artık neredeyse imkânsız olacak. Bilgi bir hak değil, verilirse lütuf haline gelmiş durumda" diye ifade etti.
‘Sivil toplum kadınların sesi oluyor’
Ziraat mühendisi Dorsaf Hilal ise sivil toplumun kadınların sesi olduğunu vurgulayarak “Ulaşılması zor, kırsal ve uzak bölgelerde bile kadınların ihtiyaçlarını, korkularını ve taleplerini iletebilen bir mekanizma. Böylece kadınlar, şiddetle mücadele politikalarının şekillenmesinde daha aktif olabiliyor” dedi. Dorsaf Hilal, şiddetin sadece fiziksel olmadığını, psikolojik ve ekonomik boyutları da olduğuna vurgu yaptı ve “Kadınlar bazı işlerde erkeklerle aynı işi yapmalarına rağmen daha az maaş alıyor. Tarımda, inşaatta çalışan kadınlar daha fazla saat çalışmak zorunda kalıyor, çünkü kendilerini kanıtlamaları gerekiyor” dedi. Dorsaf Hilal son olarak “Sivil toplum hem çalışan kadının hem de üniversiteli kadının sesidir. Bizler, kadınların meselelerini görünür kılarak yasa ve politikaların değişmesini sağlamaya çalışıyoruz" şeklinde konuştu.