Tülay Hatimoğulları: Kayyıma karşı sesimizi daha gür çıkaralım
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, grup toplantısında AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a seslendi ve “Erdoğan sen Kürt halkının 31 Mart'ta verdiği karardan niye rahatsız oluyorsun?” dedi.
Haber Merkezi- Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin Meclis Grup Toplantısı'nda gündeme dair konuştu.
Tülay Hatimoğulları’nın ana gündemi kayyım atamasıydı. Kayyım atamasıyla halk iradesinin yok sayıldığını dile getiren Tülay Hatimoğulları, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin DEM Partili belediyelere kayyım atanmasına istemesine tepki gösterdi. Tülay Hatimoğulları, "Siz bu uygulama ile Kürtlere 'senin seçme ve seçilme hakkın yok, sen bu ülkenin asli yurttaşı değilsiniz' demiş oluyorsunuz. Kürt halkı ve onunla dayanışma içinde olan halklar ve demokrasi güçlerine 'Siz ulusal güvenlik sorunusunuz' demiş oluyorsunuz. Bunu milyonlarca insana diyorsunuz. Bunu da böylece kulağınıza küpe edin. Kalkıp buradan kürsülerden ahkam keserek bunu ters yüz edeceğinizi sanıyorsanız büyük yanılıyorsunuz. Bunlar dışarı çıktıklarında 'Biz de eşitiz var Kürtlerle kardeşiz' diyorlar. Etle tırnak edebiyatı yapmaya devam ediyorlar. Biz artık bu tiyatroyu fazlasıyla izledik ve çok sıkıldık. Bu tiyatro artık son bulmalıdır" şeklinde konuştu.
‘Hakkari’den İstanbul’a halk direniş içerisinde’
Tülay Hatimoğulları, Colemêrg Belediyesi’ne atanan kayyım sonrası kente gittiğini hem kentte hem de Türkiye’nin pek çok yerinde 7’den 70’e herkesin kayyım atanmasına tepki gösterdiğini anlatarak “Hakkari’den İstanbul’a halk direniş içerisinde. Genciyle, yaşlısıyla, kadınıyla, çoluğuyla çocuğuyla halk Hakkari’deki iradesine sahip çıkıyor ve bunu hiçbir şekilde ters yüz edemezler. Bakın AKP’nin en büyük mağduriyet edebiyatı neydi? Darbeler üzerinden konuşurdu ve 28 Şubat Darbesi’ni sürekli örnek verir. Bunu iddia eden bunun üzerinden mağduriyet edebiyatı gerçekleştiren AKP iktidarı var ya aynı zamanda o gün askeri de sokağa indirdi" dedi.
‘Bu fotoğrafı tarih yazacak’
Konuşması sırasında Colemêrg Belediyesi önündeki polis ve asker ablukası fotoğrafını gösteren Tülay Hatimoğulları, şunları söyledi:
"O görüntü aynen şudur: Burası Hakkari Valiliğinin önü. Bu fotoğrafı tarih unutmayacak, bu görüntüyü tarih unutmayacak. 'Askeri cuntaya karşıyız' diyorlar ya bakın asker burada. Bunlar gerçekleştirdikleri siyasi darbeyi, polis ve kolluk kuvvetinden güç aldıkları darbeyi bir de arkada dizmiş oldukları askerle beraber aynı zamanda Hakkari’de yapmış oldukları bu siyasi darbeye asker eşlik etmiş oldu. Bu fotoğrafın altında sözüm ona askeri cunta rejiminden mağdur olan AKP’nin imzası var. Bu fotoğrafı tarih yazacak kimse unutmayacak ve biz de unutturmayacağız."
‘Halk bir tek seni seçince mi halk oluyor?’
Tülay Hatimoğulları, Tayyip Erdoğan’a seslenerek konuşmasına şu sözlerle devam etti:
"Ey Erdoğan, ey AKP’liler siz darbecilerin paltosundan çıktınız. Onların yani FETÖ’cülerin yazdığı iddianamelerle arkadaşlarımızı yargılıyorsunuz, belediye eş başkanlarımızı ve seçilmişleri yargılamaya kalkıyorsunuz. Erdoğan ‘Yargının verdiği karar kimseyi rahatsız etmesin’ diyor. Ey Erdoğan sen Kürt halkının 31 Mart'ta verdiği karardan niye rahatsız oluyorsun? Çık bunu Türkiye kamuoyuna açıkla. Bu kayyım ataması neyin rahatsızlığıdır çık bunu açıkla. Ve seçimler bittikten hemen sonra sandık iradesine sahip çıkacağız dedi. Hakkari halkı halk değil mi? Halk bir tek seni seçince mi halk oluyor? Başka partilerden yana siyasi tercihini yaptığı zaman halk halk olmuş olmuyor mu? O irade halka ait olmuş olmuyor mu? Evet, Erdoğan bu konudaki yaklaşımını pratikte kayyımı destekleyerek ve önünü açarak zaten bir kez daha belirtmiştir.
Şu an kayyım atayarak hem bizim siyasi irademize kayyım atamış oluyorlar hem de belediyenin maddi kaynaklarına çökmüş oluyorlar. Yani çetevari bir faaliyet. Çeteler gider bir yerlerde bazı sermayelerin üzerine çökerler, birbirleriyle çatışırlar. Bunlar bizim belediyenin, Hakkari halkının hakkı olan maddi kaynaklara da aynı zamanda çökmüş oluyorlar. Burada az önce bahsettim. İktidarın küçük ortağı çıktı ve saatlerce bizimle ilgili konuştu. Bahçeli zaten DEM Parti’ye, Kürt halkına bu ülkedeki demokrasi güçlerine, solculara, devrimcilere küfretmeden dayanamıyor. Küfretmediği, hakaret etmediği bir konuşma dahi yok. O dil, üslup zaten bu kürsüye yakışmaz.”
‘Sinan Ateş cinayetini açıklayın’
Tülay Hatimoğulları, kayyımın meşru gösterilmeye çalışıldığını dile getirerek “Ey küçük ortak, ey AKP’nin kayyım ortağı sana kalsa AYM’yi de kapatacaktın. Ne demokrasisi ne insan hakları… Sen bunları nasıl ağzına alabiliyorsun. Bunlara bu kadar uzak olan bir anlayış olarak. Sinan Ateş cinayetini açıklayın önce, bu kürsüden. Bize laf atacağınıza hakaret edeceğinize, kayyımı meşru göstereceğinize, yasaldır diyecek kadar ileri gitmenize, yasaları çiğneye çiğneye bunları söyleyeceğinize yapacağınız şey Sinan Ateş cinayetini çıkıp açıklamaktır” dedi.
‘Bu ülkenin sembolü olmazlar’
Tülay Hatimoğulları, kayyımlar için tamamen bahaneler üretildiğini dile getirerek şöyle devam etti:
“Bakın Musa Anter’den ilhamla sormazlar mı, kardeşim bu nasıl bir vatan ki her şeye bölünüyor. Ekmek mi bu pasta mı her ağzımızı açtığımızda bölünüyor lafı ağzından çıkıyor. Bu ülkenin birliğinin sembolü halkın iradesini tanımayanlar olamaz. Toplumu ayrıştıran ve asıl kayyım atayarak bölücülük yapanlar bu toplumun, bu ülkenin sembolleri asla olamazlar. Açlığın, yoksulluğun, işsizliğin, geleceksizliğin, umutsuzluğun, mutsuzluğun fotoğrafı olanlar bu ülkenin bütünlüğünün sembolü olamazlar. Halkına vandal, çürük, sürtük diyenler bu ülkenin birliğinin sembolü olamazlar. 'Ali İsmail’in katiline emri ben verdim' diyenler bu ülkenin sembolü olamazlar. Devlet nerede, yardım çığlığıyla tutunmaya çalışan depremzedelere 'Namussuzlar' diyenler bu ülkenin birliğinin sembolü olamazlar. 'Kadın da olsa çocuk da olsa gereğini yaparız' diyen, şiddeti körükleyen anlayış bu ülkenin sembolü olamaz.
Ve buradan AKP’de siyaset yapan, AKP’ye oy verenlere özellikle AKP’lilere seslenmek istiyorum; sizler de bu hukuksuzluk ve kayyım anlayışından rahatsızsınız biliyoruz. Biz seçim faaliyeti yürütürken sahada AKP’li seçmenden de bu konudaki rahatsızlıkları çok duyduk. Türkiye’de seçilmiş iradeye kayyım atanması demek, Türkiye demokrasisi sadece toprağa gömmek değil, üzerini betonla örtmek demektir. Ve buradan Türkiye’deki bütün demokrasi güçlerine bütün muhaliflere, kayyım karşıtı bütün kesimlere sesleniyoruz: Lütfen kayyıma karşı irademizi Türkiye demokrasisini savunmak için, ortak yaşamı savunmak için, Türkiye’deki bütün halklarla beraber demokratik bir Türkiye’yi birlikte inşa edebilmek için sesimizi daha gür çıkaralım. Dayanışmamızı daha çok büyütelim, biliyoruz ki daha çok dayanışarak kazanacağız, biliyoruz ki daha çok dayanışarak faşizme geri adım attıracağız.”
‘Hakkari Gazze’dir, Gazze Hakkari’dir’
Tülay Hatimoğulları, Filistin’de yaşananları Colemerg’de yaşananlara benzeterek “Filistin için timsah gözyaşları döken AKP iktidarı ve ortakları var ya aynı şiddeti yani İsrail’in Filistinlilere dönük uyguladığı şiddetin aynısını bizlere uyguluyorlar. Ve burada kalkıp Filistin için sahte gözyaşları dökmekten de hiç geri durmuyor. Bakın mazlumların nezdinde Hakkari Gazze’dir, Gazze Hakkari’dir. Ve bizler bu zulme karşı tıpkı İsrail zulmüne karşı Filistin halkı nasıl direniyorsa Türkiye’de Hakkari'de bütün halklar aynı direnişi sergiliyor” dedi.
‘Zulüm ile abad olanın sonu berbat olur’
Tülay Hatimoğulları konuşmasına şu sözlerle son verdi:
“Şimdi bizi 18’inci yüzyılın gerisine götürüyorlar kayyım atayarak. Padişahlık dönemine götürüyorlar, Tanzimat döneminin gerisine götürüyorlar. Bunu bizler asla kabul etmeyeceğiz. Bakanlık yargı polis yargı benim emrimde anayasayı çiğnerim istediğimi de yaparım Firavunların, Dehaqların hükmüdür, Hitlerin hükmüdür. Zulüm ile abad olanın sonu berbat olur. Bu dünyada ne şahlar ne padişahlar ne Dehaqlar ne de firavunlar görüldü. Ama büyük insanlığın karşısında hepsi yenildiler. Sizler de yenilmeye mahkumsunuz. Bizler kayyımlara karşı Hakkari ve Van’da olduğu gibi mücadele etmeye devam edeceğiz. Bizler kayyıma karşı Hakkari’deki Sürmi anne gibi mücadele etmeye devam edeceğiz."