TJA, konferans sonuç bildirgesini açıkladı
TJA, gerçekleştirdiği 5'inci Olağan Konferansı’nın sonuç bildirgesinde kadın özgürlük mücadelesini büyütme ve demokratik kadın konfederalizmini inşa etme kararlılığını vurguladı.
Haber Merkezi- Tevgera Jinên Azad’ın (TJA), 24-25-26 Ocak tarihlerinde 201 delegenin katılımıyla düzenlenen konferansının sonuç bildirgesi açıklandı.
Kadınların coşkulu katılımıyla düzenlenen ve birçok konunun ele alındığı konferansın sonuç bildirgesi şu şekilde:
“Konferansımız demokratik, ekolojik kadın özgürlükçü yaşam modelimizi inşa etmeye dönük temel gündemlerimizin derinlikli tartışıldığı, mücadele iddiamızın büyütüldüğü ve özgür yaşamı kurmada güçlü kararlaşmaların yaşandığı bir zemin olmuştur.
Yaşadığımız kadim topraklar bilge ananın ilk öğretisinde can suyunu bulmuş, kadın topluluklarının avuçlarında yeşermiş, direnişin soy damarlarında filizlenmiştir. Toplumsal tüm yaratımlarını korumak için tanrıçalardan başlayarak kimi zaman Besê olmuş kimi zaman Zarife kimi zaman Sara olmuştur. Bugün hala aynı topraklarda bilge ananın öğretilerini korumak için mücadele eden bizler, devletçi uygarlığın gasp ve inkar savaşlarına, 21’inci Yüzyılda da yine aynı topraklarda insanlığın kaderinin belirlendiği bir dönemece şahitlik etmekteyiz.
Toplum kırım uygulamaları
Konferansımızı gerçekleştirdiğimiz süreçte 3’üncü Dünya savaşı olarak adlandırdığımız Ukrayna-Rusya, İsrail-Filistin, Lübnan ve Suriye topraklarında yaşanan sıcak savaşlar derinleşmiş durumdadır. Ortadoğu merkezli sürdürülen çelişki ve çatışmalar her ne kadar devletler arası savaşlar gibi yansıtılsa da özünde kapitalist modernitenin kadınlar başta olmak üzere tüm demokratik toplum güçlerine karşı yürüttüğü bir savaş olarak tanımlamak gerekmektedir. Kapitalist modernitenin şahlandırdığı cinsiyetçilik, milliyetçilik, dincilik ve faşizm bu topraklarda selefi- cihadist örgütler eliyle bir bütün toplum kırım uygulamalarına dönüşmektedir. Bu gerçeklik dünya genelinde de yükselen faşizmle farklı biçimlerde yaşam bulmaktadır. Kadın kırım politikaları bu anlamıyla farklı coğrafyalarda yoksulluk, ayrımcılık, kapatılma, katledilme, tecavüz kültürü altında yaşamaya mahkum edilme gibi yöntemlerle kendini süreklileştirmektedir.
Devrim hedefleniyor
AKP-MHP faşist İttifakı bugün Suriye’de Baas rejiminin çökmesiyle birlikte kurulacak yeni sistemde Kürt halkının statüsüz bırakılması için Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimine yönelik katliamlar gerçekleştirmektedir. Kürt düşmanlığıyla yapılan bu saldırılar Rojava’da gerçekleşen kadın devrimini, halkların bir arada özgür yaşam modelini, ulus devlet cenderesini yıkan sistemi yok etmeyi hedeflemektedir.
Erkek egemen sistem tanrıça kültürünün boy verdiği bu topraklarda yeniden yaşam bulan özgür kadın sistemine yönelerek tarihi direniş hafızamızı unutturmayı kendi varlığının temel gerekçesi saymaktadır. Konferansımız Suriye’de halkların özgürlük talebinin Türkiye’nin desteklediği SMO çetelerinin saldırılarını, Türk devletinin İHA ve SİHA’larla Tişrîn barajını koruyan halka ve Zenubiya Kadın Topluluğu üyelerine dönük gerçekleştirdiği katliamlarını kınamış; bunların insanlık suçu olarak tarihe geçmesi için mücadele sözü vermiştir.
Tarihi sorumluluğu üstlenme sözü
Halkların ve kadınların yeni yaşam sistemini yoğunca tartıştığı, demokratik toplum güçlerinin alternatif model arayışlarının somutlaştığı ve Rojava zemininde yaşam alanı bulduğu bir süreçte kadınlar olarak inşayı tartıştığımız konferansımız yeni döneme dair ideolojik politik hattımızı bir kez daha ortaya koymuştur. Konferansımız, yaşadığı önemli kararlaşmalarla 21’inci Yüzyılı kadın yüzyılı yapma iddiamızın gücünü bir kez daha açığa çıkarmış; taşıdığımız tarihi sorumluluğu da büyük bir kararlılıkla üstlenme sözü vermiştir.
Hedef Kürt Halk Önderinin fiziki özgürlüğü
Bu eksende konferansımız yeni dönemde konfederal sistemin inşasını mücadelemizin temeline oturturken Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü temel bir gündem olarak ele almıştır. Bugün bölgemizin içinde bulunduğu kadın cinayetlerinden ekonomiye, kültürden ekolojik kırım politikalarına kadar yaşanan çürüme hallerinin temelinde yatan derinleştirilmiş tecrit sisteminin hala devam ettiği hakikatini bir an bile unutmadan mücadeleyi yükseltmek her zamankinden daha önemlidir. Sayın Öcalan’ın büyük çabaları sonucu başlayan yeni müzakere sürecini biz kadınlar büyük bir umut ve coşkuyla selamlıyor; tarihimizden aldığımız güçle yürüyen diyalogların bölgemizde barış ve kalıcı demokrasiye evrilmesi için mücadelemizi büyüteceğimizi belirtiyoruz. Bu anlamıyla tecrit sistemini parçalamak; demokratik ekolojik kadın özgürlükçü paradigmanın yaşam bulmasının temelini ifade etmektedir. Konferansımız bu tartışmalar ışığında İmralı tecrit ve işkence sistemine karşı mücadeleyi büyüterek Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü sağlamayı hedeflemektedir.
Özel savaş politikalarına karşı öz savunma
Rejim tarafından Kürdistan’da derinleşen özel savaş politikaları taciz, tecavüz, uyuşturucu, fuhuş gibi toplumun temel değerlerini dağıtan, kimliği ve varlığı anlamsızlaştıran, özellikle genç kadınlar üzerinden yozlaşmayı esas alan uygulamalar şüphesiz ki toplumun bütününü özgürlük değerlerinden düşürmeyi hedeflemektedir. Kadın Özgürlük Hareketimiz en başta kimlik aidiyeti ve bilincini oluşturmanın en temel öz savunma olduğu farkındalığıyla sistemin yönelttiği tüm saldırılara cevabı da buradan örmeye devam edecektir. TJA’lı kadınlar olarak kimliğimize mücadelenin ve yaşamın her alanında sahip çıkmak, zihniyet inşasıyla örgütlenmek ve bunun eyleminde bulunmanın bütünselliğini koparmadan yaşam alanlarını inşa etme kararlılığı konferansımız tarafından bir kez daha vurgulanmıştır.
Her gün isyanımız büyüyor
Erkek egemen aklın yaşam alanlarımızın bütününe dönük geliştirdiği kırım politikaları her an başka biçim ve hallerde karşımıza çıkmaktadır. Sistemsel olarak yayılan yoksulluk, göçertme politikaları temelinde yurtsuzlaştırılan ve kimliksizleştirilen birey gerçeği, tehdit altındaki çocuklar, enerjisi sistem içine hapsedilmeye çalışılan gençler, şiddet sarmalı içinde savunmasız bırakılan kadınlar, mücadele çizgimizin dayanacağı yerin yeniden inşa olduğu gerçeğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Kadınlar dünya genelinde ve kendi coğrafyamızda her dakika katledilmekte, taciz ve tecavüze uğramaktadır. Şiddettin her türlüsüne maruz bırakılan, emeği değersizleştirilen, çocuk doğurma, eş ve sevgili olma dışında kimliğine anlam biçilmeyen kadının varoluş mücadelesi sistemin de korkusu haline gelmiştir. Bu nedenledir ki gözaltı ve tutuklamalarla başta Kürt kadınlar olmak üzere Türkiyeli feministler ve sol sosyalist hareketlerin öncüleri her gün hedeflenmektedir. Erkek devlet eliyle kaybedilen Gülistan Doku’nun akıbetinin hala bilinmemesi, hortlatılmaya çalışılan feodal zihniyetin sonucu bilinçli bir şekilde aydınlatılmayan Narin’in katledilmesi ile Van’da Rojin Kabaiş’in ölümünün karanlıkta bırakılması her gün isyanımızı yükseltme gerekçelerimizi çoğaltmaktadır.
Toplumsal inşa dışında yol yok
Krizli hale getirilen yaşamı güzelleştirmenin, etik estetik değerler kazandırmanın toplumsal inşa dışında yolu yoktur. Konferansımız bu anlamda yaşanan çoklu krizleri derinlemesine ele alırken, demokratik ulusun dokuz boyutunu toplumsal alanın inşasıyla tamamlamanın iddiasını ortaya koymuştur. Mahalle ve köyler başta olmak üzere tüm yaşam alanlarımızda komün ve meclislerimizin oluşturulmasının yol yöntemlerini tartışarak yeni dönem politikasını belirlemiştir. Bizler erkek aklına karşı Jineoloji ile öz savunmamızı geliştirirken sistem olarak konfederalsistemi inşa ederek yeni yaşamın formunu bulunduğumuz her alanda gerçekleştireceğiz. Krizli hale getirilen kadın erkek ilişkilerine karşı özgür eş yaşamı, her türlü düşürülme kültürünün derinleştirildiği aileciliğe karşı demokratik aileyi, siyasetin her alanında merkeziyetçilik ve tekçiliğe karşı eş başkanlık sistemini, dincilik ideolojisine karşı demokratik inançların özgür bir aradalığını esas alan yeni yaşam kültürünü, yoksullaştırmaya karşı demokratik komünal ekonomi anlayışını, doğa talanına karşı ekolojik bilinci, faşizme karşı tüm renklerimizle en geniş kadın ittifaklarını örgütlemek, Kadın konfederalizmini inşa etmek yeni dönemde temel perspektifimiz olacaktır. Bu inşanın temelini erkek aklının bilgi tekeline hapsedilen, cinsiyetçilik ideolojisiyle beslenen mevcut alanları kadın bilgeliğinin yeniden boy verdiği; birlikte okuma, araştırma ve ortak zihniyeti örme zeminlerini oluşturarak; her evi her sokağı her köyü ve mahalleyi özgür bilimin yeşerdiği mekanlara dönüştürerek yapacaktır.
Sorunlar özgür yaşam ekseninde çözülebilir
Konferansımız tüm bu başlıklarda kadın mücadelemizi ve örgütlenme esaslarımızı tartışarak sistemin kaosundan büyük kazanımlarla çıkmayı, 21. Yüzyılı kadın devriminin yaşanacağı bir yüzyıl haline getirmeyi, çoklu krizleri özgür yaşam ekseninde çözümlemeyi esas almıştır. Demokratik ekolojik kadın özgürlükçü paradigmayı inşa ekseninde Kadın Konfederalizmini Kürdistan, Türkiye, Ortadoğu ve dünya çapında yaratacağı en geniş kadın ittifakıyla oluşturmanın imkan ve olanakları her zamankinden daha fazladır.
‘Jin Jiyan Azadî’ felsefesinin tüm coğrafyalarda haykırıldığı bir zaman diliminde yolumuzu aydınlatan şehit yoldaşlarımızdan, zindanlar başta olmak üzere tüm mücadele alanlarından aldığımız güçle örgütlenme seferberliğimizi büyütmenin, hep birlikte özgür yaşamı kazanmanın zamanıdır diyoruz.
İdeolojimiz nettir
Ana kaynağını tanrıça kültürünün yarattığı değerlerden alan hareketimiz, 90’lardan bugüne kadın dayanışması ve cins sevgisiyle, bir nehir gibi çoğalarak büyümektedir. Konferansımız bu büyüme ve çoğalmanın birlik olarak Dünya kadın konfederalizmine evrilmesi, demokratik moderniteinşasında birer nefer olarak çalışılması, kadın katliamlarına karşı örgütlenerek mücadele yükseltme sözünü vermiştir. ‘Jin, Jiyan, Azadî felsefesiyle ideolojimiz nettir, yolumuz güneşin sıcaklığıyla aydınlıktır, hakikatimiz özgür yaşamın damarlarında atmaktadır’ diyerek coşkusunu ve iddiasını kararlaşmalara dönüştüren konferansımız başta Rojava’da direnen tüm kadınları ve halkları selamlayarak son bulmuştur.”