Süveydalı kadınlar: Yozlaşmış bir rejimden daha da yozlaşmış bir rejime geçtik
Esad rejiminin çöküşünün özgürlük getirmediğini belirten Süveydalı kadınlar, HTŞ’nin azınlıklara yönelik ihlallerine dikkat çekerek, “Suriye’de hiçbir şey değişmedi, sadece yozlaşmış bir rejimden daha da yozlaşmış bir rejime geçtik” dedi.
ROCHELLE JUNİOR
Süveyda- Esad rejiminin çöküşü, Suriye halkı için özgürlük ve adalet umudunu beraberinde getirmişti. Ancak umutlar kısa sürede yerini hayal kırıklığına bıraktı. Beklenen yeniden yapılanma gerçekleşmedi, ülke, cihatçı Heyet Tahrir el-Şam’ın iktidara gelmesiyle kaos, şiddet ve korku dönemine sürüklendi. Azınlıklara yönelik saldırılar, hukuk ve güvenlik boşluğu ile kadın ve çocuklara yönelik ihlaller, Suriye’nin çok kültürlü yapısının ciddi şekilde tehdit altında olduğunu ortaya koyuyor. Halkın yıllarca süren özgürlük ve güven arayışı, tek bir kimlik ve katı bir ideoloji etrafında şekillendirilen bu yeni düzenle birlikte giderek tehlikeli bir hal aldı.
‘Azınlıklara karşı açık bir düşmanlıkla hareket ettiler’
Süveyda’da siyasi aktivist Samah el-Andari, “Aslında Suriye'nin özgürleştiğini veya önceki rejimin devrildiğini söyleyemeyiz. İktidar, gayri resmi de olsa Beşşar Esad'dan Ebu Muhammed el-Culani'ye geçti. Bu, halkın özgürleşmesini sağlayan bir darbe değil; geçmişte cihatçı faaliyetleri olan ve IŞİD benzeri yöntemler kullanan grupların iktidarı devralmasıdır. 2018’de IŞİD’in Süveyda'nın doğu köylerine girmesiyle zaten acı çektiğimiz için olayları çok dikkatle takip ettik. Heyet Tahrir el-Şam, iktidara güvenlik ve emniyet vaat ederek geldi, ancak gerçekler bunun tam tersini gösterdi. Azınlıklara karşı açık bir düşmanlıkla hareket ettiler ve kıyıdaki kadınları, çocukları ve erkekleri katlettiklerini gördük. Savaştıklarını iddia ettikleri rejimin kalıntıları gitti, ama siyasete karışmayan yoksullar geride kaldı” dedi.
‘Başka grupların varlığını reddederek gerçek yüzlerini ortaya koydular’
Yasal düzenlemelere ilişkin değerlendirmede bulunan Samah el-Andari, “Bizi, çeşitliliği ve kadın haklarını tanımayan, kadınları utanç verici bir şey olarak gören katı grupların yönettiği bir İslam emirliğine benzer bir aşamaya taşıdılar. Biz, doğası gereği medeni bir ülkeyiz, medeniyeti dini, mezhepsel, kültürel ve seküler çeşitliliğiyle gören eğitimli ve kültürlü bir halkız. Hristiyanlar, Sünniler ve Aleviler dahil herkesle iyi ilişkiler içinde yaşadık. Ancak bu yıl, geçici hükümetin kıyı bölgelerindeki Humus ve Süveyda’daki azınlıkları, hatta Kürtler ve Hristiyanları hedef aldığını gördük. Hükümet, başka grupların varlığını reddederek gerçek yüzünü ortaya koydu” ifadelerinde bulundu.
‘Her bakımdan karanlık bir yıl’
Atamalardaki taraflılığı eleştiren Samah el-Andari, “Referandumda ve anayasa bildirgesinde katılımcıların çoğu İdlib’den geldi ve bakanlar ile yetkililer aynı mezhepten seçildi. Bu durum, azınlıklara karşı düşman yüzünü açığa çıkaran bir yönetimle, kanlı bir sürece doğru ilerlediğimizi gösteriyor” dedi. Samah el-Andari, özellikle azınlıklar açısından geçen yılı ise “sahte belgeler ve olaylarla kan dökülmesine tanık olduğumuz, her bakımdan karanlık bir yıl” olarak nitelendirdi.
‘Kadınların kaçırılması artık bir şantaj ve baskı aracı haline geldi’
Geçtiğimiz Temmuz ayında Süveyda’da düzenlenen saldırıda HTŞ cihatçılarının girdiği ilk köylerden biri olan el-Dur köyünden Tima el-Şarani ise, şu ifadelerde bulundu:
“Bir yıl önce Suriye’yi yeniden inşa etme amacıyla kurulan geçiş hükümetinin tamamen başarısız olduğunu söyleyebilirim. Bu hükümet sahada gerçek bir kontrol sağlayamadı. Bunun en önemli nedeni, terörist karaktere sahip büyük silahlı grupların ortaya çıkması ve bu grupların birbirleriyle çatışan etkileriydi. Bu durum, bir yıl boyunca süren kaos, güvenliğin çöküşü, devlet kurumlarının dağılması ve bu grupların geniş bölgelere hakim olmasıyla çok ciddi ihlallere yol açtı. Alevilere, Dürzilere, Hristiyanlara ve genel olarak tüm azınlıklara yönelik şiddetin artmasının, eski Esad yönetiminin yıllarca uyguladığı politikalarla ve toplumu bilinçli bir şekilde bölen kışkırtıcı söylemlerle doğrudan bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Güvenlik düzeninin tamamen çöktüğü bu ortamda, özellikle azınlık kadınlarının kaçırılma vakalarının büyük bir artış gösterdiğini görüyoruz. Hukukun işlememesi ve faillerin cezasız kalması nedeniyle kadınların kaçırılması artık bir şantaj ve baskı aracı haline geldi.”
‘Kayda değer hiçbir ilerleme kaydedemedik’
Kadınlardan Rima Azzam da, önceki rejimin devrilmesinin üzerinden bir yıl geçtiğini hatırlatarak, “Ne yazık ki bu süre içinde kayda değer hiçbir ilerleme kaydedemedik. Tam tersine, Suriye’de vatandaşlara, özellikle de azınlıklara yönelik ihlaller daha da arttı. Azınlık kadınlarının kaçırılması ve insan ticaretine maruz kalması yaygınlaştı. Süveyda ise katliamlar ve ağır ihlallerle dolu bir yıl geçirdi” dedi.
Rima Azzam, yaşananların bir “kurtuluş” olarak tanımlanamayacağını belirterek, “Hiçbir şey değişmedi, sadece yozlaşmış bir rejimden daha da yozlaşmış bir rejime geçtik. Süveyda’da Hristiyanlara, Dürzilere ve Alevilere yönelik ihlallerin artmasının nedeni, iktidarın artık insan haklarının ya da vatandaşlık haklarının ne anlama geldiğini bile umursamayan aşırılıkçı grupların eline geçmesi. Bu grupların yargılanma ya da hesap verme zorunluluğu olmadığı için ihlaller cezasız kalıyor” sözlerine dikkat çekti.