Süveyda halkı açlık ile baş başa bırakıldı

Cihatçı HTŞ’nin 13 Temmuz’dan bu yana kuşatması altındaki Süveyda’da halk, susuzluk, açlık ve ağır yıkımla karşı karşıya. Yakıt, gıda ve ilaç girişinin engellenmesi sonucu hastaneler işlevsiz kalırken, halk hayatta kalmak için direniyor.

ROCHELLE JUNİOR

Süveyda- Suriye’nin Süveyda kenti 13 Temmuz’dan bu yana cihatçı Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) tarafından kuşatma altında. Kuşatma sürecinde Süveyda ve çevresi, susuzluk, açlık ve yıkımla mücadele ederken, yaşanan katliamlar, yangınlar ve mülklerin tahribi yaşanan vahşetin boyutlarını ortaya koyuyor. Tüm bu ihlaller ise uluslararası toplumun sessiz kalması nedeniyle devam ediyor.

‘Soykırıma uğruyoruz’

Halka yaşatılanlara tepki gösteren Dr. Şerife Salih, halk olarak soykırıma uğradıklarını belirtti. “Oysa bu ülkeyi biz inşa ettik, fedakârlık yaptık ve hiçbir zaman Suriye’den ayrılmayı düşünmedik” diyen Şerife Salih, günlerdir ağır bir kuşatma altında olduklarını belirtti.

Bebekler ölüyor

Şerife Salih, insani yardımların kente ulaşmadığını, elektriğin kesilmesi nedeniyle hastanelerde prematüre bebeklerin öldüğünü aktardı.

Şerife Salih yaşanan olumsuzlukları şöyle sıraladı: “Fırınlara kısıtlı miktarda yakıt girdi ama yetmedi. Ardından az miktarda un soktular; sanki temel ihtiyaçları sağlıyormuş gibi görünmek için. Oysa elektrik yoksa ekmek de üretilemiyor. Yeni doğan bebeklerin kuvözleri çalışmadı, cenazeler morglarda elektrik olmadığı için çürüdü. Halk artık bir kova suyu paylaşmak zorunda kalıyor. Hastanemizde 1500 kanser hastası tedavi bekliyor, ama Şam yolu kapalı; Süveyda’nın ana can damarı kesildi.”

‘Anne kucağındaki bebek öldürüldü’

Yardım konvoylarının sözde “Güvenlik Başkanı” Ahmed Delati’nin onayına bağlandığını, onun da telefonlara çıkmadığını, bunun da yiyecek ve ilaç girişini engellemek için bahane olarak kullanıldığını söyleyen Şerife Salih, “Soykırım yaşıyoruz, medyanın gerçeği görmesi engelleniyor çünkü suçlarının ortaya çıkmasından korkuyorlar. Bir bebek annesinin kucağında katledildi, anneye ‘seni öldürmeyeceğiz, acı çekerek yaşayacaksın’ dediler” ifadelerini kullandı.

Şerife Salih, Ürdün üzerinden insani bir koridor açılması gerektiğini, bunun hem hastaların tedavi için çıkışını hem de yakıt, un ve gıda girişini sağlayacağını vurguladı.

Ekonomik kuşatma ve ağır sonuçlar

Mühendis Xade Şaarani de batı ve güney kırsalına yönelik saldırılar sonrası binlerce ailenin Süveyda kentine göç etmek zorunda kaldığını belirterek şöyle konuştu: “Bu insanlar bombardıman, yangın ve yağmadan kaçtı. Yanlarına yiyecek, hatta bir avuç buğday bile alamadan geldiler. Depolar, silolar yakıldı; mallar yağmalandı. Normalde köylüler yıllık yiyecek stoğu yapar, ama bu stoğu da yaktılar. Bu da kentin üzerindeki baskıyı katladı.”

‘Durum felaket boyutunda’

Xade Şaarani, Dr. Şerife Salih’in sözlerini teyit ederek, fırınlara az miktarda un girse de yakıtın engellendiğini, bunun da ekmek üretimini neredeyse durma noktasına getirdiğini söyledi. Ayrıca Ümm ez-Zeytun ve Metune’deki buğday silolarının yakıldığını, bunun halkı aç bırakmayı amaçlayan planlı bir adım olduğunu vurguladı.

“Süveyda’daki durum artık felaket düzeyine ulaştı” diyen Xade Şaarani devamında şunları belirtti: “Acilen uluslararası ve bölgesel müdahale gerekiyor. Kent resmen ‘afet bölgesi’ ilan edilmeli. Yardımların girmesi için insani bir koridor açılmalı. Tek çözüm, uluslararası toplumun taraflara baskı yaparak yardımların ulaşmasını sağlamasıdır.”

Xeda Şaarani, hem yerel hem de uluslararası düzeyde çabaların birleşmesi gerektiğini şu sözlerle dile getirdi: “Kuşatma, siviller üzerinde eşi görülmemiş bir acı yarattı. Uluslararası toplum, sivil halkı korumak ve temel hakları olan gıda, ilaç ve barınmayı sağlamak için net bir tavır almak zorunda.”