‘Suriye basını ihlallerin açığa çıkmasında hiçbir rol oynamadı'

Kuzey ve Doğu Suriye'de Alevi ve Dürzi kadınların sesi olan ve Suriye geçici yönetiminin işlediği suçları ifşa eden gazeteci Ronak Şêxê, "Suriye’deki basın ihlallerin açığa çıkmasında hiçbir rol oynamadı" dedi.

SORGUL ŞÊXO

Qamişlo – Baas rejiminin devrilmesinden sonra, cihatçı Heyet Tahrir el-Şam’ın (HTŞ) Alevi ve Dürzi halkına yönelik ihlalleri devam etti. Soykırım sırasında yayınlanan birçok görüntüde çetelerin, kadınları kaçırıp işkence ettiği görüntüler vardı. Basının buradaki rolü ve misyonunun ne olduğu, ihlallerin açığa çıkarılıp çıkarılmadığı, basın kuruluşlarının mağdurların sesi olup olmadığı da değerlendirme noktalarından biri. Alevi ve Dürzilerin durumunu ve maruz kaldıkları soykırımı Kuzey ve Doğu Suriye'den takip eden ve an be an aktaran Gazeteci Ronak Şêxê, ajansımıza konuştu.

‘Suriyeli kadınlara yönelik 14 yıllık şiddet’

Ronak Şêxê, 14 yıllık Suriye Devrimi boyunca en çok kadınların şiddete maruz kaldığını belirterek şöyle devam etti: "Suriyeli kadınlar yerinden edilme, acı, fiziksel ve cinsel şiddet ve gerici bir zihniyetle karşı karşıya kaldı. Baas rejimi hapishanelerinden serbest bırakılan kadınlara karşı ciddi suçlar işlendi. Esad rejiminin devrilmesinden sonra kadınlar, mevcut zihniyetin değişeceğini ve güvenli koşullarda yaşayacaklarını umuyordu. Ancak şimdi Suriyeli kadınları daha büyük tehlikeler bekliyor."

'Süveyda'daki olaylar, geçici yönetimin hedeflerini gösterdi'

Ronak Şêxê, Suriye'de cihatçı geçici yönetimin gelişiyle birlikte Suriyeli kadınların içinde bulunduğu durumu şöyle anlattı: "İktidar değişikliğiyle birlikte kadınlar eskisinden daha fazla şiddetle karşı karşıya kaldı. Bu durum, Suriye Savunma Bakanlığı'ndaki aşırılıkçı çetelerin varlığıyla daha da zorlaştı. Bu çetelerin, kadınların yakalanmasını ve insan ticaretini meşrulaştıran dini bir geçmişi var. Süveyda'da yaşanan olaylar, geçici yönetimin hedeflerine bir örnektir. Kadınlar birçok şiddet ve ihlalle karşı karşıya kaldı."

‘Hesap sormak yerine, onları koruyorlar’

Bir gazeteci olarak Ronak Şêxê, yerel ve uluslararası güçleri suçlayarak, nedenini şöyle açıkladı: "Suriye kıyılarında yaşanan olaylar, Alevi kadınların kaçırılması da dahil olmak üzere birçok olay sessiz kaldı.  Haberler failleri tespit etti, ancak büyük devletler bu raporları görmezden geldi. Aksine, geçici yönetime bağlı komitenin Suriye kıyılarında işlenen suçları kanıtlama konusundaki soruşturma ve belgeleme çalışmalarının zayıflığını ve gizliliğini desteklediler."

'Dürzi katliamları, Alevi katliamları gibi cezasız kalacak'

Ronak Şêxê, suç ve ihlallere karşı sessizliğe dikkat çekerek, bunun yeni yaygın ihlallerin önünü açtığını ve geçici hükümete bir dayanak sağladığını söyledi ve sözlerini şöyle sürdürdü: "Geçici yönetimin Suriye kıyılarında işlediği ve cezasız kalan suç ve ihlaller Süveyda’da cezasız kalacak. Bu aynı zamanda diğer mezheplere yönelik ihlallerin de devam etmesinin önünü açıyor. Suçlar görülüyor ama sessizlik devam ediyor. Kadınlar daha da büyük suçlarla karşı karşıya kalabilir. Sessizliği kabul eden devletler, şüphesiz aşırıcı bir tabana sahip olan ve kadınların varlığını yok sayan geçici yönetimi destekliyor."

'Basın ihlalleri açığa çıkarmada rol oynamadı'

Ronak Şêxê, basının önemli bir rol ve misyona sahip olduğunu vurgulayarak, Suriye'de basın özgürlüğü ve kullanılan dil hakkında şunları söyledi: "Baas rejimi sırasında basın özgürlüğü kısıtlandı ve olayların haberleştirilmesi yasaklandı. Geçici yönetimde de basın özgürlüğü kısıtlandı. Bir gazeteci olarak, Suriye'de basının sorgulanmadan ve tehdit edilmeden olayları takip etme özgürlüğüne sahip olduğunu düşünmüyorum. Basın, geçici yönetimin ihlallerini açığa çıkarmada etik ve profesyonel bir şekilde rolünü oynamıyor. Alevi soykırımı hakkındaki raporlara ve soruşturmalara rağmen, geçici yönetim buna hiç önem vermedi. Basının rolü göz ardı ediliyor."

‘Kadınların esir alınması Suriye ikinci bir Afganistan olabilir’

Ronak Şêxê, sadece bir gazeteci olarak değil, aynı zamanda bir kadın olarak da ihlallerden endişe duyduğunu belirterek, "Bu ihlallerin diğer bölgelerde de devam etmesinden endişe duyuyoruz. Bu tür aşırılıkçı çetelerin, farklı bir din ve ulustan oldukları için kadınları esir alıp rehin aldıkları, onları savaş ganimeti olarak gördükleri konusunda endişeliyiz. Uluslararası toplumdan, özellikle kadınlara yönelik ihlaller konusunda Suriye'de yaşanan katliamları ciddiyetle ele almasını istiyoruz. Suriye'deki durum böyle devam ederse, Orta Çağ'a ve Cahiliye Dönemi'ne dönüş yaşanacak ve Suriye ikinci bir Afganistan olabilir. Kuzey ve Doğu Suriye'de özgürce yaşadığımız bir dönemde, kazandığımız özgürlüğü korumaya kararlıyız" şeklinde konuştu.

‘Arap ve yabancı gazeteciler Suriye'deki duruma şüpheyle yaklaşıyor’

Ronak Şêxê, Arap ve yabancı gazetecilerin de Suriye'deki duruma şüpheyle yaklaştığına dikkat çekerek, görüşlerini şöyle dile getirdi: "Arap ve yabancı kadın gazetecilerle ilişkilerim nedeniyle, onların da Suriye'deki duruma şüpheyle yaklaştıklarını görüyorum. Gazeteciler burada hazırlanan ve kendilerine gönderilen raporları paylaşıyor. Desteklerini gösteriyor ve suçları ve suçluları ifşa etmeye çalışıyorlar. Ancak yeni yönetimin yüzünü göstermeyen, onu destekleyen, kadınların sesini itibarsızlaştırmaya ve geçici yönetimin yüzünü olumlu bir şekilde göstermeye çalışan bazı kadın gazeteciler de var. Kadın gazeteci Zena Şehla'nın Şam'da kaba ve şiddet içeren söylemlere maruz kaldığı bir dönemde, Şam yönetimi bu ihlalleri durdurup bir soruşturma başlatamaz mı? Basın da tehlikede."

‘Dayanışmaya ihtiyaç var’

Ronak Şêxê, konuşmasının sonunda dayanışma çağrısında bulunarak, "Çok tehlikeli bir süreçten geçiyoruz, ihtiyacımız olan dayanışmadır. Mezhepçilik, milliyetçilik ve aşiretçilik bilincini terk etmek gerekiyor. Hepimiz ihlallerin hedefi olabiliriz. Yarın intikam zihniyeti artabilir. Suriye intikam eylemlerinin sahasına dönüştü. Bu nedenle kin ve nefret diline karşı daha fazla çalışmalı ve bir adım atmalıyız" dedi.