Sudanlı aktivist Thuwaiba Jalad: Toplumsal değişimi yaratmalıyız
Sudanlı kadınların, en zor koşullarda bile yaşamı sürdürmeye ve toplumsal değişimi yaratmaya devam ettiğini belirten Thuwaiba Jalad, “Değişim bizden gelmeli” diyerek, daha fazla farkındalığa, iş birliğine ve bilgiye ihtiyaçları olduğunu söyledi.
HANAN HARITE
Fas - Sudan Devrimi, 2019 yılında Genel Komutanlık önünde gerçekleşen oturma eyleminin şiddetle bastırılmasının ardından yaşanan katliamla birlikte, birçok Sudanlı kadının hafızasında izler bıraktı.
Tüm zorluklara rağmen Sudanlı kadınlar, olağanüstü bir dayanıklılık sergileyerek dışlanma ve ötekileştirme girişimlerine karşı sessiz kalmayı reddettiler. Bu kararlı duruşlarıyla, hem toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinde hem de devrimin ruhunun korunmasında hayati bir rol üstlendiler.
‘Kadın hakları gündemin en son sıralarında yer aldı’
Katar’da yaşayan Sudanlı insan hakları aktivisti Thuwaiba Jalad, insan hakları mücadelesini, sert siyasi ve toplumsal gerçekliklerin şekillendirdiği bir birikim süreci olarak tanımladı. Sudan’dan ayrılışının kendi tercihi olmadığını vurgulayan Thuwaiba Jalad, bunu “zorunlu bir dayatma” olarak belirterek, “Sudan’daki birçok kadın diktatörlük rejiminin olduğu bir ortamda doğdu. Baskıcı bir siyasi atmosferde ve muhafazakâr bir toplumda kadın hakları her zaman gündemin en son sıralarında yer aldı” dedi.
‘Kadınlar kendilerini belirsizlikle baş başa buldular’
Yıllardır insan hakları alanında aktif olarak çalışmalar yürüten Thuwaiba Jalad, “Ancak 2019 yılında, Sudan Devrimi sırasında Genel Komutanlık önünde gerçekleşen oturma eyleminin kanlı bir şekilde bastırılması, yüzlerce insanın hayatını kaybettiği ya da kaybolduğu o katliam, benim için bir dönüm noktasıydı. Nisan 2023’te Sudan ordusu ile Hızlı Destek Güçleri arasında çatışmaların patlak vermesiyle birlikte ise, kadınlara yönelik ihlaller korkunç boyutlara ulaştı. Sistematik tecavüz, kaçırma ve cinayet vakaları hızla artarken, bu dönemde yaşananlar ‘Sudanlı kadınların tarihindeki en karanlık dönem’ olarak tanımlandı. Bu ihlaller yalnızca çatışma bölgeleriyle sınırlı kalmadı, daha önce güvenli sayılan şehirlere kadar yayıldı. Devletin fiilen yok olduğu, sivil toplum örgütlerinin ise etkisizleştiği bu kaos ortamında kadınlar, kendilerini belirsiz ve karanlık bir kaderle baş başa buldular. Sessizlik içinde, görünmeden, derin bir acıyla mücadele ettiler” ifadelerinde bulundu.
Kayıplar için mücadele ediyorlar
Thuwaiba Jalad, oturma eylemi katliamının ardından “Kayıp” girişiminin başlatılmasına öncülük eden isimlerden biri oldu. Başlangıçta sadece katliam sırasında zorla kaybedilenleri belgelemeyi amaçlayan girişim, mevcut savaş sürecinde yaşanan zorla kaybetme ve öldürme vakalarını da kapsayacak şekilde genişledi. Thuwaiba Jalad, “Girişimimiz artık dijital medyada en etkili platformlardan biri hâline geldi. Yüzlerce ailenin, kaybolan oğullarının ve kızlarının akıbetini öğrenmesine yardımcı olmayı başardık. Bu sadece bir belgeleme çalışması değil, aynı zamanda gerçeğin üzerinin örtülmesine karşı bir direniş ve Sudan toplumunun kolektif hafızasını koruma mücadelesidir” şeklinde konuştu.
‘Uluslararası destek önemli’
Çalışmanın taşıdığı hayati öneme rağmen, bölgesel ve uluslararası kuruluşların desteği olmadan yetersiz kalacağını vurgulayan Thuwaiba Jalad, bu kurumların Sudan’daki krizi görmezden gelmeye devam ettiğine dikkat çekti. Ülkesinden uzakta yaşasa da mücadelesinden asla vazgeçmediğini belirten Thuwaiba Jalad, Sudan’da yaşanan insan hakları ihlallerini duyurmak amacıyla Arap dünyasının dört bir yanındaki kadınlara ulaştığını ifade etti. Özellikle Sudan’daki kadınların yaşadığı trajediyi çevreleyen medya karartması göz önüne alındığında, dijital medyanın önemine dikkat çeken Thuwaiba Jalad, Facebook’un mağdurların hikâyelerinin duyurulmasında en etkili platformlardan biri haline geldiğini kaydetti.
Toplumsal damgalama kaygısı
Thuwaiba Jalad, sözlerine şöyle devam etti:
“Bazı aileler, toplumsal damgalanma korkusuyla kayıp kızlarının fotoğraflarını paylaşmaktan vazgeçmiş olsa da, Kayıp girişiminin öncülük ettiği kampanya, zamanla bu sessizliğin kırılmasına katkı sağladı. Tabulara rağmen atılan bu adımlar, kayıpların görünür kılınmasında ve ailelerin seslerini duyurmasında önemli bir rol oynadı. Kurumsal destek olmadan ve faillerin hesap vermesi sağlanmadan bu trajedinin gerçek boyutunu tek başlarına üstlenemezler. Belgeleme adalete giden ilk adımdır. Bugün Sudan’ın sesi uluslararası platformlarda duyulmuyor. Ancak şunu söyleyebilirim ki, biz kadınlara alan ve tanınma verildiğinde, ister ülke içinde ister diasporada olalım, direnme gücüne fazlasıyla sahibiz.
Arap coğrafyasında ve Afrika Boynuzu’nda ardı ardına yaşanan krizlerde kadınlar, defalarca kez en dayanıklı, en inisiyatif alan ve en güçlü dayanışma ağlarını kuranlar olduklarını kanıtladılar. Zorluklara ve ihlallere rağmen kadınların sınır ötesi destek ruhunu yansıtan deneyimlerine her zaman dikkat çekerim. Kuzey Afrika, Arap coğrafyası ve Afrika Boynuzu’ndan gelen kadınlarla güçlü ilişkiler kurdum. En karanlık koşullarda bile arkadaşlarım iletişimi asla kesmediler. Her zaman haberleri paylaştılar ve Sudan’da ya da diğer felaket bölgelerinde ne olup bittiğini, gerçeği iletmeyi sürdürdüler.”
‘Her koşulda mücadele sürüyor’
Kadınların her koşulda mücadeleyi sürdürdüğünü belirten Thuwaiba Jalad, “Kadınlar, nerede olurlarsa olsunlar, toplumu bir arada tutma ve çöküş anlarında taşıma konusunda en yetenekli olan olanlardır. Sudan ve Filistin'deki tüm kadınları, baskı ve yıkım makinelerine karşı gösterdikleri büyük inanç, direniş ve sabırdan dolayı selamlıyorum. Bölgedeki kadınlar arasında zorluklara rağmen dayanışma ağları kurma konusunda gerçek bir potansiyel var. Benzer sosyal sorunları paylaşıyoruz, ortak bir kültürümüz var ve çoğunlukla aynı dili konuşuyoruz. Afrika Boynuzu’ndaki bazı ülkelerde dil bir engel oluşturabiliyor, ancak bu asla güçlü ittifaklar kurmamıza engel olmadı. Çünkü gerçek dayanışma, dil sınırlarını aşar” şeklinde konuştu.
‘Özgür medyaya ihtiyacımız var’
Dijital medya platformları, kadınların seslerinin bastırıldığı, mağdurların ifadelerinin silindiği ve ihlallerin izlerinin gizlendiği alanlar haline geldiğini söyleyen Thuwaiba Jalad, "Gerçeği söylemekten korkmayan ve kadınların acılarını ve deneyimlerini ifade etmeleri için alan tanıyan özgür bir medyaya ihtiyacımız var. Ülke içindeki ve dışındaki mücadeleler arasındaki farka gelince, her birinin farklı bir etkisi var. İçeridekiler her gün acıyla yaşıyor ve onunla yüzleşiyor, dışarıdakiler ise bu acıyı dünyaya taşıyor. Her iki taraf da birbirini tamamlıyor. Sınırları aşan feminist dayanışma ve karanlığı aydınlatan özgür medya, koşullar ne olursa olsun, umut ve değişim yaratma kapasitesine sahipler” dedi.
Thuwaiba Jalad, sözlerini şu şekilde tamamladı:
“Küçük bir çocuktan yaşlıya kadar her Sudanlı, Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasındaki karmaşık, iç içe geçmiş ve çeşitli taraflarca desteklenen çatışma nedeniyle büyük bir kaygı ve yoğun korkuyla yaşıyor. Her gün şiddetli ihlaller yaşanıyor. Çatışma sona erdikten sonra bile zorluklar devam edecek, özellikle Darfur gibi bölgeler hâlâ Hızlı Destek Güçleri’nin kontrolü altında. Tüm bunlara rağmen, özellikle kadınlarda gördüğümüz inanç, umut veriyor. Şiddete ve cinsel saldırıya uğrayan kadınlar var, ama yaşamaya, çalışmaya ve hayatta kalma mücadelesi vermeye devam ediyorlar. Bu, en zor koşullarda bile hayatın direnç gösterdiğinin bir kanıtıdır. Küresel feminizmin kendi gündemleri var, fakat bizler, bölgedeki kadınlar olarak, farklı önceliklerimiz var. Kendi sorunlarımızı biz yaratmalı ve biz yönetmeliyiz. Değişim bizden gelmeli, çünkü bunu gerçekleştirecek olan bizleriz. Daha fazla farkındalığa, daha fazla iş birliğine ve daha fazla bilgiye ihtiyacımız var.”