Sudan halkının talebi: Savaşı sonlandıracak bir barış
Çatışmaların en ağır yükünü taşıyan Sudanlılar, dış güçlerin hesapları arasında sıkışırken Sudanlı analist Şetyaq Abdullah Muhammed Hasan, merhametin ötesine geçip ciddi bir çözüm tartışmasına başlamak gerektiğini belirtiyor.
AYA İBRAHİM
Sudan- Sudan krizinin birçok boyutu var ve ülke, Ortadoğu’daki diğer ülkeler gibi uluslararası ve bölgesel güçlerin çıkar çatışmalarına sahne oluyor. Bu güçler, sahadaki tarafları destekleyerek çatışmanın ortağı haline geliyor. Taraflar, bilinen destekçilerden güç alıyor ve bunun sebepleri de açık. Sudanlı siyasal analist Şetyaq Abdullah Muhammed Hasan’a göre, artık merhametin ötesine geçip ciddi bir çözüm tartışmasına başlamak gerekiyor; böylece Sudan halkına yönelik suçlar son bulabilir.
Analist, Sudan krizinin yalnızca paralel iki yol üzerinden çözülebileceğini vurguluyor: müzakere ve askeri çözüm. Hedef, nihai sonuca ulaşmak. Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (RSF), orduyla eşgüdümlü olmayan ayrı bir grup olarak, dolaylı bir strateji izlediğini ve başka güçlerden destek aldığını belirtiyor.
‘En çok zarar gören halk’
Ordunun ülkeyi korumakla görevli olduğunu söyleyen Şetyaq Abdullah Muhammed Hasan, RSF’nin ise orijinal gruptan ayrılmış bir yapılanma olduğunu ve stratejisinin başarıya ulaşması için dış güçlerin desteğine ihtiyaç duyduğunu ekliyor. Bu durumun çatışmanın sürmesine yol açtığını belirten Şetyaq Abdullah Muhammed Hasan devamında şunları söylüyor:
"Şehirlerin kuşatılması, vatandaşların yerinden edilmesi ve patlayıcıların kullanımı, Destek Kuvvetleri’nin dolaylı stratejisini yansıtıyor."
Şetyaq Abdullah Muhammed Hasan, etkinin doğrudan yurttaş üzerinde olduğunu ve en çok zarar görenin halk olduğunu ifade ediyor. RSF’nin Kuzey Darfur’daki El Faşer’i ele geçirmesinden sonra yaşanabilecek senaryolar hakkında ise, bazı şehirlerin kuşatma ve tehdit altında olduğunu ve bunun RSF’nin dolaylı stratejisinin bir parçası olduğunu söylüyor.
Askeri güç, hedefe ulaşmanın aracı
Analist Şetyaq Abdullah Muhammed Hasan, askeri gücün Sudan’daki çatışmada amaç olmadığını, devletlerin çıkarlarını gerçekleştirmek için bir araç olduğunu vurguluyor. Sadece askeri güçle çatışmanın çözülmeyeceğini, müzakereler ve askeri gücün paralel yürütülmesi gerektiğini belirtiyor.
Sudan krizinin diğer ülkelere etkisi konusunda, küresel gelişmeler nedeniyle hiçbir devletin çevresinden izole yaşayamayacağını, Sudan’ın ulusal ve bölgesel örgütlere üye bir devlet olarak bölgesel ve uluslararası olaylardan etkilenip etkileyebileceğini ifade ediyor. Sınır bölgelerindeki bazı kabilelerin komşu ülkelerle paylaşıldığını ve bu durumun siyasi düzenleri etkilediğini belirtiyor.
Ülkelerin çözüm noktasında rolü
Ülkelerin Sudan krizini çözme rolü hakkında ise, her devletin kendi çıkarları doğrultusunda hareket ettiğini belirtiyor. Savaş artık siyasi veya ideolojik düşünceyle değil, kaynaklarla yönetiliyor. Sudan, kaynak açısından zengin bir ülke ve ulusal birliğin dış ilişkilerin inşasında kritik önemi olduğunu vurguluyor.
Şetyaq Abdullah Muhammed Hasan, ayrıca, kadının toplumun temelini ve istikrarın anahtarı olduğunu belirtiyor. Kadınların toplumdaki rolünün anlaşılması ve değerlerinin farkına varılması gerektiğini vurguluyor ve şöyle diyor: "Bazı kadınlar yetiştikleri çevre nedeniyle katılmıyor, ancak artık kadınlar haklarını ve değerlerini fark ediyor."
‘Kadınların güçlenmesine ihtiyaç var’
Kadınların karşılaştığı ihlaller konusunda ise, Şetyaq Abdullah Muhammed Hasan, bunun RSF’nin dolaylı stratejisinin bir parçası olduğunu, kadının toplumu ayakta tutan temel unsur olarak hedef alındığını dile getiriyor. Son olarak Şetyaq Abdullah Muhammed Hasan, Sudanlı kadınların geleceğinin kendi bilinci ve güç alanlarını kullanmalarıyla bağlantılı olduğunu belirtirken değerlendirmesinde "Kadının psikolojik olarak güçlendirilmesine ihtiyaç var; özellikle hükümetten daha büyük bir rol üstlenmesi gerektiği için" sözleri ile sonlandırıyor.