Siyaset Bilimci Sezen Çilengir: Süreci toplumsal talepleri ele alan şekilde örgütlemek gerekiyor

Siyaset Bilimci Sezen Çilengir, Türkiye’nin dört bir yanından yükselen seslerin sadece Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla açıklanamayacağını ve bu süreçte toplumsal taleplerin tümünü ele alan bir şekilde örgütlenilmesi gerektiğine dikkat çekti.

SERPİL SAVUMLU

Haber Merkezi- Türkiye 19 Mart sabahı güne İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun içinde olduğu 106 kişiye yönelik bir operasyonla uyandı. İstanbul Başsavcılığı tarafından yapılan bilgilendirmede Ekrem İmamoğlu’nu “Suç örgütü lideri” olarak tanımladı. Ekrem İmamoğlu’nun hemen ardından gelişen eylemler bir lider ya da belediye başkanının gözaltına alınmasına verilen tepkiyi de aşarak, AKP- MHP iktidarının her alanda protesto edilmesine neden oldu.

“Olmaz denilen ne varsa oldu” denilerek, tarif edilen bu süreçte ülkenin gündemine her an farklı bir hak ihlali haberi ekleniyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın son hamlesi olarak okunan sürecin nereye ve nasıl evrileceği ise merak konusu. Siyaset Bilimci Sezen Çilengir ile ülkede yaşanan son gelişmeleri ve ortaya çıkan fotoğrafın neler anlattığını konuştuk.

‘Bu süreç sindire sindire hayata geçirildi’

2019 yılında gerçekleştirilen yerel seçimlerin AKP tarafından yenilgiyle sonuçlanması kimilerine göre bir milad olarak görülüyor. 2019 ve sonrasındaki seçimlerde alınan sonuç ise Türkiye’nin ekonomik ve politik değişiminin yönünü daha hızlı değiştirdi. Sezen Çilengir, seçimlerin ardından yaşanan değişim hakkında şu değerlendirmeyi yaptı:

“AKP’nin 2019 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye seçimlerini kaybetmesi ve tekrar eden seçimi ezici farkla yeniden kaybetmesi, üzerine pek çok defa yazılıp çizildiği gibi ekonomi politik açıdan tüm toplumu derinden etkileyecek, sonuçları da beraberinde getirdi. Aslında bugün açısından ‘olmaz denilenin oldu’ dendiği döneme bir anda gelinmediği gibi neredeyse seçimlerin tekrarı da dahil hemen her aşama, muhalefet ve iktidar arasında direnç-bir karşı direnç ekseninde ve elbette eşitsiz şekilde, ancak sindire sindire hayata geçirildi. Ve pek doğal olarak iktidarın tüm mekanizmaları tek adam rejimine uygun bir şekle/yapıya kavuştukça başta yargı olmak üzere toplumsal muhalefet kimi zaman oldukça zayıf düşmüş, seçim gündemleriyle ve sürecin muhalefeti konsolide etme gücüne sahip olmayanların inisiyatifinde ilerlemek zorunda kalışıyla da gerçek gücünü pek çok kez ortaya koyamamıştır.”

‘Toplumsal reflekslerin gelişme ihtimali hep vardır’

“2019 yılında yerelde elde edilen kazanım, merkezi çözülmenin fragmanı gibi algılansa da toplumsal olarak tarihsel ezberlerin bile zaman zaman bozulduğu seçimler yaşanmasına rağmen bu gerçekleşmemiştir” diyen Sezen Çilengir, şöyle devam etti:

“Ta ki İstanbul’da ve diğer büyük şehirlerde kazanılan bu seçimlerin, 2024 yılında yeni bir dalgası eklemlenene kadar. İstanbul seçimlerinde Ekrem İmamoğlu’nun ilk zaferi, AKP açısından siyasal bir simgeyi Tayyip Erdoğan’ın belediye başkanlığı yolculuğuyla başlayan yükselişi ve Osmanlı’ya öykünen fetihçi tarihsel hafıza ve rant açısından da büyük bir ekonomik kaynağı temsil etmesi açısından oldukça hayatiydi. Elbette kazanan öznenin bir rakip potansiyeli taşıması, bu açıdan İmamoğlu’nu zaman zaman CHP içinde bitmeyen gerilimlerin özellikle Deniz Baykal ile güçlenen direksiyonu sağa kırma siyasetinin geldiği son noktada altılı masanın muhalif toplumsal güç üzerindeki dağıtan etkisi ve Kılıçdaroğlu’nun ısrarcı varlığıyla her ne kadar kendi de eleştirse Önder Sav geleneğini bozmayan yapı tartışmaları ve özellikle geminin gerçek sahipleri, kaptanları tartışmasının parçası yapmıştır. Bu açıdan günceli değerlendirirken AKP’li yıllar nasıl başladı ve nasıl ilerledi bütünlüğünden kopmamak, iktidarı tehdit eden tarihsel kırılmaları (2013’te başlayan Gezi eylemleri, 7 Haziran seçimleri gibi) gözetmek gerekir. Çünkü sonrasında bu birikimin devamı ya da yeni formunda toplumsal hareketlerin, reflekslerin gerçekleşme ihtimali hep vardır.”

‘Korku duvarı aşılmıştır’

Korku duvarlarının aşıldığını ifade eden Sezen Çilengir, yaşananların sokağa ve topluma yansımasıyla ilgili olarak, “Neticede hareket dinamiktir ve vücut bulduğu toplumun tarihsel ve özerk kodlarıyla donanarak, öğrenerek ve gelişerek ilerler. Türkiye’de derinleşen yoksulluk, özgürlük alanlarının her geçen gün daralması, hukuksuzluğun siyasal ve ekonomik olanı devre dışı bırakmanın ya da el koymanın kolay aracı haline getirilmesiyle medya tekelinden muhalif gazeteciliğe, gözetim rejimiyle herhangi bir paylaşım yapan sade yurttaşa kadar uzanan toplumun geniş kesimlerine yayılarak ilerleyen baskıya karşı korku duvarı da giderek aşılmıştır” dedi. 

‘Yükselen sesler sadece diploma iptali ile açıklanamaz’

İktidarın bir yandan adı konulmamış bir barış süreci yürüttüğüne işaret eden Sezen Çilengir, bunla ilgili olarak da şöyle konuştu:

“Bir taraftan barış süreci adı altında iktidarın nasıl dizayn ettiği yönünde belirsizliğini koruyan ama kayyum siyasetine devam eden ve toplumda daha büyük operasyonların planlandığına dair sürekli el yükselten korku iklimi de bunun bir parçasıdır. Yani Türkiye’nin dört bir yanından yükselen sesler sadece İmamoğlu’nun diplomasının yakılarak, gözaltına alınmasıyla açıklanamaz. Toplumsal olarak giderek yoksulluğun, şiddet sarmalının, adaletsizliğin geldiği noktada bir ölümcül yaşamı sürdürme zorunluluğu, İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin valiliğin getirdiği gösteri yasağına rağmen aştığı barikatla incecik bir zar gibi yırtılmıştır. Yani bir moment olarak öğrencilerin dinamizmi toplumu mobilize etmektedir. Ancak son dönemde pek çok işçi havzasında yaşanan direnişler ve grev yasaklarıyla bu süreci hazırlayan irili ufaklı hareketler yayılmaya başlamıştı. Hatta sanki bu süreç sermaye sınıfıyla devletin ilişkisinden gelmiyor gibi TÜSİAD’ın çıkışından umut kazıcılığı yapanlar da oldu. Oysaki bugünü anlamak açısından yaşananlar, giderek homojenliğini yitiren sermayenin iktidar üstündeki gücünü aşındıran ve tek adam rejiminin sınıfın siyasal alanına yaptığı tüm hamleler, bir örgütsel yapıda tarikatlardan, muhafazakar Müslüman sermaye gruplarına kadar tüm kamusal gücü elinde tutan ve hükmeden bir toplumsal inşanın sonucudur. Tüm bu birikim, toplumda gündelik hayatın hemen her noktasını ele geçiren eziciliğiyle birlikte anlaşılabilir.”

‘Toplumsal taleplerin tümünü ele alan bir örgütlenme’

Bugünün ilerleyişinin nasıl olacağını söylemenin güç olduğunu ifade eden Sezen Çilengir, gençlerin eylemlerine dikkati çekerek, eylemlerin cesaretini gençlerden aldığını belirtti. Sezen Çilengir, son olarak, “Umut, en fazla genç, dinamik, bazen kendiliğinden ve hızlıca örgütlenme becerisine sahip olanda barınır ancak umutsuzluk da en fazla onları öfkelendirir. Bu açıdan gençliğin birleştirici ve cesaret veren gücüne sadık ancak siyasal anlamda kimsenin tekeline ya da çekincesine terkedilmemesi gereken bir süreci, toplumsal taleplerin tümünü ele alan şekilde örgütlemek önemli görünüyor” diye konuştu.