Sistem alarm veriyor: Kadınlar sağlık sistemine güvenmiyor
SES MYK Üyesi Eylem Kaya Eroğlu, ‘vajinal- sezaryen doğumun’ tartışıldığı şu günlerde asıl meselenin sağlık sistemi olduğunu belirterek kadınların bu sisteme güvenmediklerini belirtti ve “Sistem alarm veriyor” dedi.

SERPİL SAVUMLU
Haber Merkezi- Türkiye’de cumhuriyetin başından bu yana üreme politikalarına erk iktidarlar yön vermeye çalıştı. AKP’nin iktidar olduğu günden bu yana ise kadınlar her zaman bu politikaların hedefine konuldu. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da konuşmalarında kadınlar için bir yaşam biçimi tarifi yaparken kadınların doğuracakları çocuk sayısından kürtaja açıklamalarda bulundu. Bugüne gelindiğinde ise ‘normal doğum’ ‘sezaryen doğum’ tartışmaları arasında hızlı bir şekilde ‘sezaryen doğuma’ kısıtlama getirilirken, kadınlar kürtaj uygulamasının da fiili olarak yasaklanmasıyla karşı karşıya.
SES MYK Üyesi Eylem Kaya Eroğlu ile açıklamalarla birlikte gelişen süreci ve esasen kadınlar üzerinde geliştirilen baskı politikalarını konuştuk.
Üreme meselesinin her zaman politik bir mesele üzerinden tartışıldığını belirten Eylem Kaya Eroğlu, “Sadece kadının meselesi değil esasında. İnsanın, hayatın ve toplumun şekillendirilmesi meselesi. Bunun içerisinde siyaset var, bunun içerisinde din var, bunun içerisinde ideoloji var ama kadının üreme politikalarının içerisinde kadınlar maalesef yok” dedi. Kadınlara sadece ‘üreyin, çoğalın’ dendiğini belirten Eylem Kaya Eroğlu, neslin aktarımı ve yetişmesi konusunda kadına sorumluluk yüklendiğini ancak bu konuda kadının karar verici olmadığını anlattı.
Kadınların üzerinden politikanın şekillendiğini belirten Eylem Kaya Eroğlu “Buna karar verenler erkekler, erkek politika yapıcılar. Kadınlar, kadın örgütleri, meslek örgütleri, feministler, sosyalist feministler, kimse bu işin içerisinde yok. Kadın yok içerisinde. Her toplumdan, her ekonomik sınıftan, her siyasi sınıftan, etnik sınıftan hiçbir kadın da yok bu işin içerisinde. Ama bize birileri sürekli doğurun diyor” şeklinde konuştu. Üreme hakkının insani bir hak olduğunu dile getiren Eylem Kaya Eroğlu, kadına ‘çocuk sahibi olmak istiyor musun?’ diye sorulmadığını bunun bir dayatma olarak şekillendiğini ifade etti.
Kadınların çekinceleri neler?
“Üreme hakkı dediğiniz zaman buna bedensel olarak karar vereceklerden bir taraf kadın. Çocuk doğurmak istiyor mu? Bu da üreme hakkının bir unsuru. Çocuk sahibi olmak isteyen kadın da var, olmak istemeyen kadın da var. Çocuk doğuramayan kadın da var, doğurabilen doğurgan olan kadın da var” diyen Eylem Kaya Eroğlu, öte yandan kadınların kreş, ekonomik, gelecek kaygısı gibi çok farklı nedenlerle çekinceleri olduğunu da hatırlattı. Dünyaya gelecek çocuğun nasıl bir yaşama başlayacağı konusunda ülkenin durumunun ortada olduğunu söyleyen Eylem Kaya Eroğlu konuşmasına şu sözlerle devam etti:
“Türkiye koşullarında neden ben 3 çocuk doğurmak zorundayım? 3 çocuk doğurursam ben bu çocuğa bakabilecek miyim? Asıl tartışılması gereken bu esasında. Nüfus politikalarına evet, birileri illa bunu bize baskı unsuru olarak dayatacak. Ama kadınlar her sınıftan, muhafazakar kadın da olsa gerçekten hayata getirdiği canlıyı en iyi koşullarda yaşatmak ister. Ama maalesef ülkemizin gerçekliğinde kreşlerimiz yok. Bakım evlerimiz yok. Yoksulluk sınırı 70 binin üzerinde, bir çocuğun sadece yemek masrafları 20 bin TL günümüzde. Doğurduğumuz çocuklarımız şu an okula aç gidiyorlar. Çocuklarımızı iş cinayetlerinde, MESEM’lerde, cinayete kurban ediyorlar. Kolları kopuyor çocuklarımızın. Çocuklarımız beslenmelerine simitten başka bir şey götüremiyor. Çocuklarımız aç, açlıktan bayılıyorlar. Ve doğurduğumuz çocukların büyük bir çoğunluğu da yoksulluktan dolayı uyuşturucu batağına saplanmış vaziyette. Yani çocuklarımızı güvenli bir ülkeye doğurmak isteriz ama böyle bir koşul yok bu ülkede.” İktidar bu konuyu ne kadar dile getirse de ya da ‘Aile Yılı’ ile bu politikaları kadınlara dayatsa da karar vericinin kadınlar olduğunu tekrarlayan Eylem Kaya Eroğlu, en son Sağlık Bakanı’nın ‘çocuk yoksa aile yoktur’ sözlerine de değindi ve kadınların bu anlamıyla da ötekileştirildiğini belirtti.
‘Kadınlar Türkiye'nin sağlık sistemine güveniyorlar mı?’
‘Vajinal doğum ve sezeryan doğum’ tartışmalarını hatırlatan Eylem Kaya Eroğlu, meselenin sadece bir oran ve sayı meselesi olmadığını her şeyden önce sağlık sistemine bakılması gerektiğine dikkat çekti. Eylem Kaya Eroğlu, yıllar için de doğum olayının ebelerden hekimlere verilerek tıbbileştirildiğini anlatarak şunları söyledi:
“Tabii ki sezaryen doğumun da riski var, normal doğumun da riski var. Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre de doğumların yüzde 15‘i riskli ve acil müdahale gerektiriyor. Sezaryen de burada devreye giriyor. Tabii ki ideal olanı vajinal doğum diyebiliriz. Yani kadının anatomik bir sıkıntısı yoksa, kronik hastalığı yoksa, yaşı ileri değilse, herhangi bir sağlık problemi yoksa ve doğurabiliyorsa ve bunu tercih edebiliyorsa, fobisi, travması yoksa, mahremiyet güven kaygısı yoksa olabilir. Ama asıl bunları konuşmak lazım. Kadınlar Türkiye'nin sağlık sistemine güveniyorlar mı?”
Kendi doğum deneyiminden örnek veren Eylem Kaya Eroğlu, vajinal doğum yapmak üzere hastaneye gittiğini ancak yaşanan terslikler nedeniyle sezaryen doğum yaptığını belirtti ve kadınların bu yola girdiklerinde ‘güven’ meselesinin önemine dikkat çekti. Eylem Kaya Eroğlu, “Sağlık hizmetlerinin bütün altyapısıyla ebesiyle, kadın doğum uzmanıyla, teknolojik donanımıyla, doğum halinin fiziksel ortamıyla, çalışanların mahremiyete saygısıyla, kadına olan saygısıyla, kadın bedenine olan saygısıyla, bütün halinde düşündüğünüz bir sağlık sistemin içerisinde siz vajinal doğumu yaparsınız” dedi. Kadınların sağlık sistemine güven duymadığını vurgulayan Eylem Kaya Eroğlu, ayrıca Türkiye’nin ekonomik koşullarında doğum biçimini seçmenin bile sınıfsal olduğuna işaret etti.
‘Hastaneler doğum hizmetlerinden uzak’
Türkiye’de sağlık hizmetlerinin doğum hizmeti vermekten uzak olduğunu kaydeden Eylem Kaya Eroğlu, konuşmasına şu sözlerle devam etti:
“2023 yılı sağlık istatistiklerine göre; Türkiye'deki ebe sayısı üniversite ve özel hastaneleri de dahil ettiğimizde yaklaşık olarak 59 bin. Türkiye'deki kadın nüfusu ya da doğurganlık çağındaki kadın nüfusuna baktığımızda herhalde 40 milyon gibi bir sayı var. Sayı ortada. 59 bin ebe var. Kadın doğum uzmanı ne kadar? Yine 2018 verilerini ben size söyleyeyim. Kadın doğum uzmanı da Türkiye'deki Sağlık Bakanlığı hastanelerinde yaklaşık 2 bin 600. Örnek olması açısından bunları söyleyeyim. Kadın doğum uzmanlarının bölgesel dağılımlarına hiç girmiyorum. Ülkenin doğusuyla batısıyla yani büyük illeri dışındaki doğurganlık oranının yüksek olduğu illerde, örneğin Şanlıurfa gibi, Şırnak gibi, Mardin gibi yerlerdeki kadın doğum uzmanı sayısıyla yine ebe sayısıyla Ankara'da, İstanbul'da, İzmir'deki sayı tabii ki aynı değil. Yani böyle eşitsizlikler var.”
‘Doğurduğumuz çocukları çete eline terk ettiniz’
Vajinal doğumun 10-15 saatlik durumu kapsadığı düşünüldüğünde de bunu karşılayacak alt yapının olmadığını belirten Eylem Kaya Eroğlu, sezaryen rakamlarının yüksek olmasının nedenlerinin buralarda aranması gerektiğini söyledi. “Bizim altyapımız zaten eğer bu hizmeti yani vajinal doğumu özendirecek şekilde inşa edilseydi sezaryen oranlarımız şu an bu durumda olmazdı” derken “AKP iktidarının olduğu yıllarda bu oranlar yükseldi. Yani 2012'deki yüzde 48 olan sezaryen oranları bu döneme geldiğimizde yüzde 60'ın üzerine çıkınca panik oldular. Futbolcusundan tutun herkes kadının nasıl doğuracağıyla ilgilenmeye başladı. Asıl ilgilenilmesi gereken, Yenidoğan Çetesi. Doğurduğumuz çocukları, Yenidoğan Çetesi’nin eline terk ettiniz. Asıl dert bu olması lazım” diye konuştu.
‘Önce yaşam hakkı korunmalı’
Çocukların yaşam haklarının nasıl korunacağının düşünülmesi gerektiğini vurgulayan Eylem Kaya Eroğlu, “Çocuklarımızın güvenliğini, yaşam hakkını nasıl koruduğumuza dair örneklerin ortaya çıkması lazım. Ama bu örnekler siz de biliyorsunuz ki ortaya çıkartılmıyor. Ne yapıyoruz? Aile yılı ilan ediyoruz. Çocuklarımızın hiçbiri güvende değil. Kadınlar güvende değil. Bir yanda kadın cinayetleri almış başını gidiyor. Kadına yönelik şiddet almış başını gidiyor. Bir yanda Aile Yılı diyoruz. Aileyi kutsamaya çalışıyoruz. Yani durum bu. O yüzden altyapı olarak bir hazırlığımız yok. Kadın doğum uzman sayısı yetersiz. Ebe sayısı yetersiz. Olanlar da yurt dışına gidiyorlar zaten” dedi.
‘Sistem alarm veriyor’
Eylem Kaya Eroğlu, “Şunu görmemiz lazım. 2024 yılı itibariyle madem Aile Yılı ilan ettik, 2025 yılının ebe sayılarına bir bakalım. Ebe alımı var mı? Kadın doğum uzman sayısı nedir? Uzman çabuk yetişmiyor biliyorsunuz. Bu sayı zaten yetersiz. Ve var olan uzmanlar da biliyorsunuz ki doğum alanından çekilip estetik alana gidiyorlar. O yüzden çok ciddi bir sorun var” dedi. “AKP neden seyirci kaldı buna?” sorusuyla devam eden Eylem Kaya Eroğlu, “Çünkü alt yapı yok. Yani istemekle olmuyor” şeklinde ifade etti. Aile planlama yöntemlerinin kullanılmasından menopoza sağlıklı kadın yaşamının sağlanması noktasında birçok başlığın bulunduğunu anlatan Eylem Kaya Eroğlu, “Sistem her yönüyle alarm veriyor. Ama normal doğumu teşvik etmek amacıyla işte farklı farklı açıklamalar, kamuoyuna popülist söylemlerle gündem değiştirilmeye çalışılıyor. Aile Yılı’nın ilanını da buna bağlıyorum ben. Asıl mesele bu yani. Yani aslında bazı yetersizliklerin üzerinin örtülmesi olarak okuyabiliriz Aile Yılı’nıda” diye konuştu.
Fiili kürtaj yasağı
Fiili olarak getirilen kürtaj yasağı ile ilgili olarak da Eylem Kaya Eroğlu, şöyle devam etti:
“Kadının cinsel özelliğine, beden özelliğine direkt olarak saldırmak isteyen hükümetler ya da iktidarlar kürtaj yasağıyla ilgileniyor. Yani bunun içerisinde dinsel şeyler de var, dinlerin de bu olaya yaklaşımı var. Uzun yıllardır fiili bir yasak var. Zorlaştıran uygulamalar var. Örneğin ben kürtaj olmak istiyorum, istenmeyen bir gebelik fark ettim, hastalığım var, eşimin izni olması lazım, gebeliğin belli bir haftasında olması lazım, gidip izin almam lazım. Bunu zorlaştıran uygulamalarla birlikte kürtaj devlet hastanelerinde fiilen yasak hale getirildi. 2020 araştırmasına göre; 8 ilde 10 tane devlet hastanesinde isteğe bağlı kürtaj yaptırabiliyorsunuz. Onun dışında hiçbir yerde, özeller dışında hiçbir devlet hastanesinde yaptıramıyorsunuz… Doğurun diyor, size tecavüz edilse de o çocuğu doğurmak istemiyorsanız da ben bakarım diyor.”
Yasağın devletin kontrol altında tutma eyleminin bir parçası olduğunu belirten Eylem Kaya Eroğlu, “Yasak olsun ya da olmasın, dünyanın her yerinde kadınlar ne yapılması gerektiğini en sonunda kendileri karar veriyor. Kürtajın yasak olduğu ülkelerle yasak olmayan ülkeler arasındaki fark, örneğin birinde 100-137 ise diğerinde de yüzde 34 civarında bir kürtaj yaptırma oranı var. Değişmiyor esasında” dedi.
‘Saygı duymayı öğreneceksiniz’
Eylem Kaya Eroğlu, son olarak şunları dile getirdi:
“Ne kadar çocuk doğuracağımızda, hangi sıklıkta çocuk doğuracağımıza lütfen sizler karar vermeyin. Bizler kadınız, aynı zamanda da insanız. Duygularımız, bedenimiz, cinselliğimiz bize ait. Bu alandan lütfen elinizi çekin, bedeninizden elinizi çekin ve de bu ülkenin politikacılarına da yine aynı şekilde seslenmek istiyoruz. Bizler sizin nüfus politikalarınızın bir aracı değiliz. Bizler insanız. Güvenlik koşulları, güvenli devleti, demokratik, hak ve hukukla yönetilen bir sistem oluşturmadığınız sürece kadınlar hangi sınıftan, hangi kesimden ne olursa olsun şunu söyleyecektir: Bedenimize biz karar veririz. Siz de bizim kararlarımıza saygı duymayı öğreneceksiniz. Ve de meslektaşlarıma seslenmek istiyorum.”