Shiva Mahboubi: İran, tutuklular üzerinde çeşitli işkence yöntemleri kullanıyor

İran cezaevlerindeki ihlallere dikkat çeken Shiva Mahboubi, idamın tutsakları ortadan kaldırmanın yalnızca bir yolu olduğunu söyledi. Shiva Mahboubi, rejimin işkence ve tedavi hakkını engelleyerek tutukluları sessiz infazlara mahkûm ettiğini vurguladı.

ŞAHLA MUHAMMED

Haber Merkezi- “Salı Günü İdamlara Hayır” kampanyası, İran’daki çeşitli cezaevlerinde 101. haftasına girerken, idamlarda devam ediyor.

Bu süreçte siyasi tutukluların cezaevlerindeki ağır koşulları, artan infazlar, tedaviye erişimin engellenmesi ve tutuklular üzerindeki baskılar yeniden gündeme gelirken, Siyasi Tutukluların Serbest Bırakılması Komitesi Sözcüsü Shiva Mahboubi, cezaevlerindeki son duruma ilişkin kapsamlı bir değerlendirme yaptı.

‘Protestoların azalması tutuklular üzerindeki baskıyı artırdı’

Cezaevlerindeki koşulların her geçen gün daha da ağırlaştığını söyleyen Shiva Mahboubi, uluslararası kamuoyunun ilgisinin azalması ve İran sokaklarında protestoların zayıflamasının rejime tutuklular üzerinde daha fazla baskı ve işkence uygulama alanı açtığını ifade etti. Shiva Mahboubi, “Salı Günleri İdamlara Hayır” eylemlerinin 55 hapishanede 101. haftasına girdiğini ve ülke genelinde protestoların sürdüğünü belirterek, bunun eşi benzeri görülmemiş ve tarihsel bir direniş olduğunu vurguladı. Shiva Mahboubi, rejimin tüm baskılarına rağmen tutukluların İran hapishanelerinde eylemlerine devam ettiğini dile getirdi.

Sağlık hakkına erişemiyorlar

Shiva Mahboubi, 2025 yılına ait infaz verilerine dikkat çekerek, bu dönemdeki infaz sayısının son on beş yıla kıyasla ciddi biçimde arttığını ve bunun tutuklular üzerindeki baskıyı daha da yoğunlaştırdığını söyledi. Baskının en ağır boyutlarından birinin sistematik tedavi yoksunluğu olduğunu vurgulayan Shiva Mahboubi, bu uygulamanın geçmişte de var olduğunu ancak artık tutuklular için kalıcı ve yaygın bir gerçekliğe dönüştüğünü ifade etti. Cezaevlerindeki yaşam koşullarının ve aile görüşlerinin kritik bir noktaya geldiğini belirten Shiva Mahboubi, Meşhed’de çok sayıda tutuklunun bulunduğunu ve Pouran Nazemi’nin de aralarında olduğu birçok tutuklunun tıbbi tedaviye erişiminin engellendiğini dile getirdi.

Özellikle 12 günlük savaştan sonra, hükümetlerin ve uluslararası kuruluşların odağının rejimi müzakere masasına getirmeye yönelttiğini kaydeden Shiva Mahboubi, “Kefaletle serbest bırakılan çok sayıda aktivist her gün baskı altında ve aileleri de aynı baskıyla karşı karşıya. Tutuklular protestolarına devam ediyor ve Evin Cezaevi’ni bir otel olarak nitelendiren Faezeh Haşemi’ye de bu yolla yanıt verdiler. Bu durum, İran cezaevlerinde dinamik, canlı ve ülke çapına yayılmış bir hareketin varlığını gösteriyor ve son derece takdire şayandır” ifadelerinde bulundu.

‘Sağlıkları her geçen gün kötüleşiyor’

İtalya’da Werişe Muradi’ye fahri vatandaşlık verilmesine değinen Shiva Mahboubi, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu çok önemli bir adım; dünya, bu tutukluların unutulmadığını gösteriyor ve İran İslam Cumhuriyeti’ne, onların idam edilmesine izin verilmeyeceği mesajını iletiyor. Son dönemde Zahra Tabari’nin ölüm cezasına çarptırıldığını gördük. Pexşan Ezizî ve Werişe Muradi gibi tutukluların cezaevindeki koşulları son derece uygunsuz. Bu kişilerin tıbbi olarak cezaevi dışında özel tedaviye ihtiyaçları var ve tedavi olmadan fiziksel durumları her geçen gün kötüleşiyor. Yaşananlar arasında Şerife Muhammedi’nin ölüm cezasının 30 yıla indirilmesi, Pexşan Ezizî’nin hala ölüm cezasına çarptırılması, Zahra Tabari’nin mahkum edilmesi ve Werişe Muradi’nin cezasının şimdilik kaldırılması gibi gelişmeler var. Ancak Werişe Muradi’nin davasının cellat Selavat’ın eline geçme ve tekrar ölüm cezasına çarptırılma riski yüksek; benzer örnekleri daha önce gördük. Bu nedenle özellikle Werişe Muradi’nin cezasına karşı protestoların devam etmesini istiyoruz. Sadece İran içinde değil, uluslararası düzeyde de rejime yönelik sürekli ve toplu baskının faydalı olabileceğini vurgulamak istiyoruz. Ne yazık ki, her altı saatte bir infazlar gerçekleştiriliyor ve buna karşı protesto etmek hayati önem taşıyor.”

‘Rejim, yasalarına meydan okuyan herkese saldırır’

Tüm cezaların, İslam rejiminin baskısının birbirine bağlı halkaları olduğunu vurgulayan Shiva Mahboubi, “Biz Bahaî değiliz ve ‘protesto etmiyoruz’ diyemeyiz, çünkü yaşananların hepsi birbirine bağlıdır ve rejim, yasalarına meydan okuyan herkese saldırır. Bu tür baskılar, sadece kendi varlığını sürdürmek isteyen diktatörlük rejimlerinin uyguladığı politikalarla mümkün olur. Rejim topluma karşı ayrımcılık yapabilir, ancak baskıda ayrım gözetmez, politikalarına karşı çıkan herkes hedef haline gelir. Protestoların sürekliliği hayati önemdedir, çünkü yalnızca birileri tutuklandığında veya idam edildiğinde tepki göstermek yeterli değildir. Toplumun dinamiği, rejimin baskı stratejisini doğrudan etkiler. Protestolar azaldığında rejim daha fazla tutuklama ve idam uygular, ancak karşısında güçlü ve yaygın protestolar gördüğünde çoğu zaman geri adım atmak zorunda kalır. Bu durum, bazen tutukluların hastaneye götürülmesi veya cezalarının değiştirilmesiyle sonuçlanır” diye kaydetti.

Zeyneb Celaliyan ve Maryam Akbari Monfared gibi mahkumların durumuna değinen Shiva Mahboubi, şunları söyledi:

“Zeyneb Celaliyan’ın idam cezası kaldırıldı, ancak şimdi onu yavaş yavaş öldürüyorlar ve tıbbi tedavi hakkından mahrum bırakıyorlar. Zeyneb Celaliyan ve Maryam Akbari Monfared’e bir gün bile izin verilmedi, bu iki kişi farklı hapishanelere ve genel suç birimlerine sürgün edildi ve üzerlerindeki baskı her geçen gün artıyor. İnsanların dikkatini çekmek istediğim bir diğer önemli nokta da şudur: İdam, siyasi tutukluların fiziksel olarak ortadan kaldırılmasının yalnızca bir biçimidir. Rejim, tutukluları çeşitli işkence yöntemleriyle, tıbbi tedavi hakkından mahrum bırakarak ve bilinmeyen ilaçlar vererek sessiz infazlara mahkum etmektedir.”