Savaşın ortasındaki kadınlar direniş ve dayanışmanın aktörü olmayı seçiyor

Savaşın yoğun yaşandığı ülkelerde yükün en fazlasını kadınlar omuzlarken, onlar savaşın mağdurları olmayı reddederek, direnişin, dayanışmanın ve adaletsizliğe karşı mücadelenin temel aktörleri olmayı seçti.

FADİA JUMA

Beyrut – İsrail’in yoğun saldırılar düzenlediği Lübnan’ın güneyinde kadınlar, topraklarını savunmak ve yıkımın ortasında hayatlarını yeniden inşa etmek için büyük bir direniş sergiliyor. Bu mücadelede kadınlar, toplumlarını yeniden ayakta tutan temel güç oldu. Ancak bu direniş, özellikle erkek egemen toplumlarda genellikle göz ardı ediliyor. Savaş sürecinin hedefi ve en kırılgan kesimini oluşturan kadınlar karar alma, barışı tesis etme konularında ayrımcılıkla karşı karşıya kalıyor.

Bugün Lübnan, büyük bir ekonomik ve finansal krizin içinde. Ülkedeki siyasi tıkanıklık ve kırılgan sosyal yapının yanı sıra, Lübnan’ın coğrafi konumu, onu sadece İsrail’in saldırılarına değil aynı zamanda 2011 yılından bu yana devam eden Suriye krizinin de etkilerine maruz bırakıyor. Bu durum, Lübnan’daki güvenlik ve ekonomik sorunları daha da ağırlaştırırken, güney, Beka ve Güney Beyrut gibi bölgelerde büyük yıkımlara neden oldu. Bu zorluklar, özellikle savaşın ve bunların sonuçlarının en çok etkilediği kadınlar için çok daha fazla zorlayıcı.

Lübnanlı kadın hakları savunucusu Gazeteci Meryem Yagi, Lübnan’daki siyasi atmosferi, Suriye ve Filistin’deki çatışmaların Lübnan’ı nasıl etkilediğini ve kadınlar üzerindeki etkilerini değerlendirdi.

Lübnan’daki siyasi durum

Meryem Yagi, "Tarih boyunca bölgemizdeki her çatışma, kadınlar ve kırılgan gruplar üzerinde büyük yıkıcı etkiler yaratmıştır. Suriye ve Filistin’deki gelişmeler, Lübnan’daki durumu daha da kırılgan hale getirdi. Bu nedenle, siyasi, ekonomik ve sosyal etkilerle birlikte, en çok zarar gören gruplar özellikle mülteciler, yabancı işçiler ve yoksullar olmuştur. Bu gruplar daha fazla şiddet, işsizlik ve fırsat kaybıyla karşılaşmaktadırlar" dedi.

Savaş ve krizlerin en çok kadınları etkilediğini söyleyen Meryem Yagi, "Ani gelişen krizler, kadınların haklarının ihlal edilmesine yol açmaktadır. Krizler, sağlık ve eğitim gibi kamu hizmetlerinin bozulmasına sebep olur. Ayrıca, sürekli kriz yaşanan bölgelerde aile içi şiddet vakalarının arttığına tanık oluyoruz. İstikrarsız siyasi ve ekonomik durum, şiddeti meşrulaştıran bir zemin hazırlamaktadır" ifadelerini kullandı.

Savaş ve göçten etkilenen sınırdaki kadınlar

Meryem Yagi, savaş ve göçten doğrudan etkilenen sınır köylerindeki kadınların direncine dikkat çekerek, "Sınır bölgelerinde yaşayan kadınlar, hayatın korunmasında ilk savunma hattıdır. İdeolojiler bir yana, onlar gerçekten direniş gösterenlerdir. Sabırları ve dirençleriyle, sömürgeci güçlere karşı meydan okudular. Topraklarında kalma kararlılıkları ve her türlü direnişi sürdürme çabaları, gerçek bir mücadele örneği oldu” dedi.

Yerli ve küresel kadın hareketleri arasındaki dayanışma

Kadınlar arasında sınırları aşan bir dayanışma olduğunun altını çizen Meryem Yagi, "Kadınlar arasında politik bir dayanışma söz konusu. Özellikle savaşlar, katliamlar ve felaketler sırasında, halk tabanlı ve yerel kadın girişimlerinin seslerinin yükseldiğini görmekteyiz. Bu dayanışma, politik bir kadın ittifakına dönüşebilmektedir" diye ekledi.

‘Özgür ve bağımsız bir Lübnan hayal ediyorum’

Kadınların mücadelesinin yalnızca Lübnan ile sınırlı olmadığını belirten Meryem Yagi, "Sömürgeci ve baskıcı rejimler, kadın hareketlerinin ortak mücadelesidir. Lübnan’dan Filistin’e, Suriye’den Mısır’a, Sudan’a ve Yemen’e kadar her yerde baskıcı rejimler, azınlık topluluklar üzerinde doğrudan etkili olmaktadır. Kadınlar, her zaman bu baskıcı sistemleri çözmek ve zulme karşı durmak için en önde yer almışlardır. Ben özgür, bağımsız bir Lübnan hayal ediyorum. İşgalden ve sömürgecilikten kurtulmuş, özellikle de Siyonist işgalden temizlenmiş bir Lübnan. Kadınların bu süreçteki rolü sadece bir hayal değil, gerçektir. Kadınlar, her zaman bu işgale karşı en ön saflarda direnmişlerdir. Hayalimiz, Lübnan’ın ve Filistin’in, Ortadoğu’nun tümünün Siyonist işgalden kurtulmasıdır" diye kaydetti.