Rojhilat’ta savaş tehdidiyle halk baskı altında tutuluyor

İsrail - İran çatışmasında ateşkes ilan edilmesine karşın Rojhilat Kürdistan’da halk savaş tehdidi ile baskı altına alınıyor. Her yere kontrol noktaları kurulurken evlere sebepsiz baskınlar düzenleniyor.

SOMA KEREMI

Ciwanro - İsrail ve İran arasında yaşanan ve 13 Haziran’da başlayan karşılıklı saldırılar ateşkesle sona erdi. Ancak ateşkes ilan edilmesine karşın Rojhilat Kürdistan’da hâlâ endişe verici bir atmosfer söz konusu çünkü İran devleti çatışmaları halk üzerinde bir baskı aracına dönüştürdü.  

Kirmanşah, Sine, İlam ve Urmiye’de çatışmaların ilk gününden itibaren halk üzerinde baskı uygulandı ve yaygın kısıtlamalar getirildi. Ciwanro’da ise şehre girişlerde askeri noktalar daha arttırıldı. Öte yandan kentin yine farklı noktalarına kameralar yerleştirildi ayrıca sık sık kontrol bölgeleri oluşturuldu.  

'Ateşkes sadece kâğıt üstünde'

Ciwanro sakinlerinden Golreh Ahmedi, bugünkü durumu şöyle anlattı:

“Eskiden çocuklar sıkıldığında arabayla biraz dolaşır, morallerini bu sayede düzeltmeye çalışırdık. Şimdi, benzin almaya gitmek için bile Kale Meydanı’ndan geçerken silahlı, maskeli, tehditkâr görünümlü kişilerce durduruluyoruz. Madem yaptıkları doğru, neden yüzlerini gizliyorlar? Çocuklar onları görünce korkuyor. Her seferinde ‘Yeniden savaş mı çıktı?’ diye soruyorlar. Gözlerinde o korkuyu görüyorum. Ateşkes sadece sözde kaldı.”

Golreh Ahmedi, geçmişle bugün arasında bir benzerlik kurarak “Babam hep 80’li yılları anlatırdı. O zamanlar da insanlar gece sokağa farları açık şekilde çıkmaya cesaret edemezdi. Şimdi ben de aynı korkuyu Ciwanro’da yaşıyorum” diyor.  

‘Hiçbir kurum sözünde durmuyor’

Tara N’de Ciwanro sakini bir kadın olarak baskıların daha da arttığını hissettiğini belirtiyor. Tara N. ekonomik olarak da mağdur edildiklerini şu sözlerle anlatıyor:

“Savaşın başında devlet yetkilileri, kredi geri ödemelerinde gecikme olursa ceza uygulanmayacağını söyledi. Biz de bu söze güvenerek, çalışamadığımız günlerde mecburen birikimimizi harcadık. Ama şimdi, hiçbir bilgilendirme olmadan, banka hesabımıza ceza kesmiş. Bu tutarsızlık halkı umutsuzluğa sürüklüyor. Burada hiçbir kurum sözünde durmuyor. Ayrıca savaş sırasında bankaya yaptığımız ödemeler hesabımıza yatmadı. Defalarca bankaya gittik; her defasında ‘Yarın yatacak’ dediler. Ama o ‘yarın’ hiç gelmedi.”

‘Sessiz ama yıkıcı bir savaş’

Ateşkesin ardından hayatın daha da pahalılaştığını dile getiren Tara N. yapılan zamları acımasızca buluyor. Tara N. "Bir savaş için gerçekten bitti diyebilmemiz için halkın yeniden güvenlik, huzur ve umutla yaşaması gerek. Ama eğer insanlar kurşun sesleri olmadan bile endişe, psikolojik baskı, yoksulluk ve güvensizlik içindeyse, bu savaş hâlâ sürüyor demektir. Sessiz ama yıkıcı bir savaş” diyor. Tara N. son olarak “Depresyon, göç, işsizlik, enflasyon, ruhsal çöküntü ve toplumsal kutuplaşma...bunlar, adı ‘ateşkes’ olsa da halkın içinde derin yaralar bırakan krizin sürdüğünü gösteren işaretler” diye ifade ediyor.  

‘Korkular halkın içine işlemişti’

Bölgede 1979 yılının ardından yaşanan savaş süreci halk üzerinde hala etkili. Halk savaşın durmadığı sadece biçim değiştirdiğini belirtiyor. Korku ve güvensizlik duygusu ile yaşayan halk o yıllarda da ani tutuklamalardan ve silahlı- maskeli ajanlardan korkarak yaşadı. Halk bugün de benzer görüntü ve olayların tekrarlandığını dile getiriyor. 80 yaşına yaklaşan Rihan Heyderî, nasırlı elleri ve yılların yükünü taşıyan bakışlarıyla konuşuyor:

“Bugünkü korkular bana yabancı değil. Çünkü yıllar önce de aynı korkular halkın içine işlemişti. Devrim sonrası savaş sadece cephede değildi. Hükümet, evlerin içine kadar giriyordu; şüpheli arıyorlardı, muhalif arıyorlardı. Gece yarısı evlere baskın yaparlardı, bazılarını alıp bir daha geri getirmezlerdi. Biz Kürtler için, kendi kaderini tayin hakkı veya kültürel kimlik istemek bile düşmanlık sayılıyordu. O zamanlar anladık ki hayatta kalmanın yolu susmak.”

‘Toplum kontrol altında tutulmak isteniyor’

İnsanların her hareketinin izlendiğine dikkat çeken Rihan Heyderî, “En küçük bir söz bile ertesi gün tutuklanmayla sonuçlanabilirdi. Korku ve sorgu, hayatın olağan bir parçası olmuştu. Ne yazık ki bugün de o rolleri üstlenenler hâlâ aramızda” diyor. Şimdi de aynı politikanın geri döndüğüne dair işaretler olduğunu vurgulayan Rihan Heyderî, "Psikolojik savaşın en önemli araçlarından biri, sürekli yakalanma, işkence, sorgu ve idam korkusu yaratmaktır. Hiçbir şey yapmasan bile, evde, okulda, sokakta hep bir tehdit altındasın. Bu güvensizlik hali, toplum üzerinde bir tür dolaylı kontrol işlevi görüyor. Bugün de bunu açıkça yaşıyoruz” şeklinde konuşuyor.