Rîhan Loqo: 21’inci yüzyıl kadınların haklarını kazanacağı yüzyıl olacak
Rosa Luxemburg ile başlayan tarihi mücadelenin Sakine Cansız ile de devam ettiğini belirten Kongra Star Sözcüsü Rîhan Loqo, 21’inci yüzyılın kadınların anayasal, yasal ve hukuki haklarını kazanacağı bir yüzyıl olacağını vurguladı.
SORGUL ŞÊXO
Qamişlo – 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü yaklaşırken, Kuzey ve Doğu Suriye’de kadınların 13 yılı aşkın süredir yürüttüğü özgürlük ve devrim mücadelesi tüm dünya kadınları için örnek teşkil ediyor. Kongra Star Örgütü Sözcüsü Rîhan Loqo, kadınların tarihsel direnişinden, 2025 yılının kadın mücadelesindeki önemine ve savaş koşullarında geliştirdikleri örgütlenme yöntemlerine kadar pek çok konuyu ajansımıza anlattı.
*2025 yılı kadın mücadelesinde bir dönüm noktası olarak kabul ediliyor. Sizce bu yıl neden "tarihi bir dönüm noktası" olarak değerlendiriliyor? Kongra Star'ın bu aşamadaki stratejik hedefleri ve öngörüleri nelerdir?
Kadim tarihten günümüze kadınlar, sürekli bir mücadele ve direniş yürüttü. Irkçı, milliyetçi, cinsiyetçi, ataerkil ve soykırımcı bilince karşı direniş hep var oldu. Dünyadaki tüm devrimlerde kadınların rolünü ve misyonunu gördük; ancak devrimler sona erdikten sonra erkeklerin kadınlara yaklaşımını da gözlemledik. Bu nedenle kadın direnişine “tarihsel” diyoruz. Rosa Luxemburg’dan Sakine Cansız’a kadar, kadim kadın devrimleri özgürlük, eşitlik ve demokratik bir yaşam ile kadınların kimlikleriyle yaşayabilecekleri bir hayat mücadelesini temsil etmiştir.
Önder Abdullah Öcalan bu dönem hakkında şunları söylüyor: 21’inci yüzyıl, kadınların özgürlük yüzyılı olacak. Bu, küresel ölçekte onlarca kadın devriminin gerçekleşeceği, kadınların devrimlere öncülük edeceği ve toplumların özgürleşeceği bir yüzyıldır. Biz bu sürece “varoluş ve yokluğun tarihsel süreci” de diyoruz. Tarih boyunca kadınlar, her saldırı ve savaşta soykırım, tecavüz ve kadın kaçırma olaylarıyla karşılaştı, her ülkedeki olay bir diğerinden daha acı vericidir. Bu nedenle, bu yüzyıl kadınların devrime öncülük ettiği bir yüzyıl olacak.
Kürt kadınları Kürdistan’da devrimi başlattı. Kürt kadınlarının öncülüğünde Arap, Türkmen, Çerkez, Êzidî ve özgürlük ile kadın kurtuluşu davasına inanan tüm kadınlar devrime katılıyor. Artık Alevi ve Dürzi kadınlar da bu mücadelede yer alıyor ve bunda Kürt kadınlarının etkisi büyük. Kürt kadınlarının öncülüğünde Kürdistan’da gerçekleşen kadın devrimi, bilimsel, toplumsal, kimlik ve öz savunma devrimine dönüştü. Böylece Kürt kadın devrimi, bir özgürlük ve demokrasi devrimine öncülük etmiş oldu.
16., 17., 18., 19. ve 20. yüzyıllarda kadınlara karşı politikalar uygulanıyordu. Bugün, 21. yüzyılda, kadınların yok edildiği ve kadın kimliğinin yok edilmeye çalışıldığı yüzyılların aksine, kadınların öncülüğünde kadınların öz savunmasının yaşandığı bir yüzyıl doğuyor. İşte bu yüzden biz kadınlar için tarihi bir yüzyıl diyoruz. İşte bu nedenle hala özgür ve demokratik bir toplum inşa edemiyoruz, çünkü kadınlara, kimliğe, tarihe, coğrafyaya, varoluşa ve dile yönelik hala büyük bir şiddet uygulanıyor. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü vesilesiyle bu konuyu çok farklı bir şekilde ele alıyoruz. Sanki hep birlikte şiddetle mücadele edecek, birlikte komünal, demokratik ve barışçıl bir toplum inşa edecekmişiz gibi değerlendiriyoruz. Kadınlar yıllardır büyük bir mücadele veriyor, ancak toplum bir bütün olarak şiddetle mücadele etmedikçe özgür, eşit ve demokratik bir toplum inşa edemeyiz.
21’inci yüzyıldaki temel talebimiz, bu yıl ve bu yüzyılın normal bir dönem olmayacağıdır. Kadınların tarihsel mücadele ve devrimlerdeki deneyim ve başarıları sayesinde, demokratik, merkeziyetçi olmayan, çok kültürlü ve çok renkli bir Suriye inşa edebiliriz. Suriye’de kadınların öncü rol oynaması ve toplumun inşasında bilimsel ve öz savunma misyonunu üstlenmesi büyük önem taşıyor. 2025 yılı normal bir yıl olmadı ve böyle geçmesine izin vermeyeceğiz. Bu yıl, kadınların anayasal haklarını elde edeceği, kimlikleriyle yaşayabileceği ve korunacağı bir yıl olacak. Aynı zamanda bu süreç, Kürdistan’da siyasi değişim ve dönüşümlerin yaşandığı bir dönemde gerçekleşiyor.
*Raporlara göre, Türk hava saldırılarında 43 kadın hayatını kaybetti. Peki, bu saldırılar kadınların mücadele ruhunu ve örgütlenmesini nasıl etkiliyor? Kadınlar buna karşı en etkili direnişi nasıl ortaya koyuyor?
Biz, “Jin, Jiyan, Azadî” devriminin ve mücadelesinin öncüleri Zehra, Zeyneb, Rîhan, Yûsra, Gulê Selmo ve Jiyan Tohildan’ı anıyor ve onların hakikat ve adalet uğruna verdikleri mücadeleyi, hayallerini ve ideallerini yaşatıyoruz. Mücadele büyüdükçe, kadın biliminin seviyesi tüm dünyaya yayıldıkça ve “Jin, Jiyan, Azadî” felsefesi, toplumsal özgürlük ve eşitlik davasına inanan tüm toplumların felsefesi haline geldikçe, Türk işgal saldırıları arttı. Devrimin liderleri, siyasetçiler, komutanlar, aydınlar ve etkili kadınlar hava saldırılarıyla hedef alındı. Saldırılar özünde kadınlara yönelik bir soykırımdı, ancak her kadın geride onlarca Rîhan, Yûsra ve Jiyan doğuran bir miras bıraktı. Bununla birlikte, 43'ten fazla kadın katledildi.
Ancak toplumda, baba, erkek kardeş ve eş şiddetine maruz kalan ve katledilen kadınlarda bulunuyor. Her kadının hayali özgür ve eşit bir yaşam sürmekti. Topluma aşılanan soykırımcı zihniyet, herkesin kendini kadınlardan sorumlu görmesine yol açtı. Mevcut rejimler, kadınlara karşı suç işleyen erkekleri cezalandırmadığı için, bu suçlar cezasız kalıyor. Erkeklerin cezasız kalması, daha fazla erkeğin kadınları katletme hakkına sahip olduğunu hissetmesine neden oluyor ve bu bir güç haline geliyor. Toplumdaki zihniyet ile devletin zihniyeti, ırkçı, işgalci ve soykırımcı anlayışla paralel ilerliyor. Devrim öncülerini katleden devlet, aynı şiddeti aile içindeki babalara ve erkek kardeşlere de uyguluyor; bu, devletin politikalarının doğrudan bir sonucu. Kongra Star ise kadınların ve toplumun mücadelesinin mirasını korumak için erkekleri bilimsel, hukuki ve toplumsal yollarla bilinçlendirme çalışmalarını sürekli sürdürüyor.
*Kadınların ekonomik ve sosyal özgürlüğü, şiddete karşı en güçlü savunmadır. Kooperatifler ve Jineolojî, özellikle savaş zamanlarında bu savunma hattında nasıl bir rol oynuyor?
Jineolojî, kadın, yaşam ve demokratik toplum bilimidir. Kadının kimliğini ve varlığını yok etmek isteyen tüm zihniyetlere karşı toplumdaki ve ailedeki tüm sorunları analiz eder. Bakış açıları sunar, çözüm yollarını tanımlar, toplumsal sorunların bilincinden bilgi ve kurtuluş yolunu derinleştirir ve bunları kadınlara ve topluma sunar. Jineolojî, topluma sosyolojik bir şekilde alternatifler sunar. Kadın özgürlüğünün yöntemlerinden biri Jineolojî ve kadın ekonomisidir. Kadın devrimiyle, kadınların bilim ve ekonomi alanlarında başarılı olamayacağını söyleyen erk zihniyetin kavramları değişti. Dolayısıyla bugün kadınlar, tarih boyunca kadınların en önemli alanlarından biri olan ekonomi alanında öncülük ediyorlar. Örneğin, kadınlar tarafından yönetilen onlarca kooperatif kuruldu. Kooperatif sistemi sayesinde kadınlar, adalet ve eşitlik duygusuyla birlikte çalışmayı öğrendiler. Ayrıca toplumlara güçlü alternatifler getirdiler. Jineolojî ve Ekonomi alanları, toplumsal ve bilimsel bir yaşam inşa eden kadınların öz savunma alanlarıdır. Kadınların özgürlüğüne giden yollardan biri de kadın ekonomisi ve bilimidir.
*Kadınların zorunlu göç ve kamplarda karşılaştıkları zorlu koşullar mücadeleyi nasıl etkiliyor? Kongra Star bu kadınlara nasıl psikolojik ve örgütsel destek sağlıyor?
Türk devleti işgalinin Serêkaniyê, Girê Spî, Efrîn, Şehba, Bab, Cerablus, Ezaz şehirlerine yönelik büyük bir saldırı gerçekleştirdi. Saldırılar öncelikle çocuklara, toprağa, ekolojiye, topluma ve kadınlara yönelikti. Göçten en çok etkilenenler kadınlar ve çocuklar oldu. Kadınlar, sağlıktan psikolojiye, toplumsal bilinçten sosyolojiye kadar uzanan zorlu koşullardan geçiyor. Kadınlar ailelerini, evlerini, mahallelerini ve köylerini terk etmediler, burada toprağa bağlılıklarını sürdürüyor ve çocukları ile toplumu eğitme rolünü üstleniyor. Bu yüzden yaşanan saldırılar, çatışmalar ve savaşlar en çok kadınları etkiliyor.
Kuzey ve Doğu Suriye'deki kamplardaki durum, diğer ülkelerdeki kamplardan farklıdır; çünkü Özerk Yönetim, Kongra Star, kadın örgütleri ve hareketleri, sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte güçlü bir sistem oluşturmaya çalışmaktadır. Amaç, yerinden edilmiş kişilerin yerinden edilme, katliam, şiddet, istismar ve yoksulluktan etkilenmesini önlemek ve kamplardaki yerinden edilmiş kişileri daha fazla örgütlemektir. Bu nedenle, yerinden edilmiş kişilerin topraklarına geri dönmelerini öngören 10 Mart Anlaşması'nın uygulanmasının zamanı gelmiştir. Yerinden edilmiş kişilerin işgal altındaki şehirlerine geri dönmeleri konusu, Geçici Geçiş Hükümeti ile yapılan görüşmelerin ana konusu olarak yer almaktadır. Dolayısıyla, yerinden edilmiş kişilerin geri dönmesi, Suriye sorunlarının çözümünün temelini oluşturmaktadır.
*Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın “Kadınlar kaybettiklerini, kaybettikleri yerde aramalıdır” ifadesi, dosyada önemli bir referanstır. Bu ifadeyi günümüz kadın direnişi bağlamında nasıl yorumluyorsunuz? Kadınlar "kaybettikleri topraklarını" nasıl geri kazanabilirler?
Önder Abdullah Öcalan'ın Barış ve Demokratik Toplum çağrısının ardından yeni bir süreç başladı. Bir kadın örgütü olarak, mevcut Barış ve Demokratik Toplum sürecinde nasıl rol oynayabileceğimizi detaylı bir şekilde ele aldık. Bir kadın, iradesiyle demokratik bir toplum yaratabilir ve sosyalist bir kadın olabilir. Bir erkek, şiddet bilincini, dilini ve tavrını terk etmedikçe sosyalist bir erkek olamaz. Ortadoğu'da, kadın özgürlüğü davası bugüne kadar Ortadoğu, Kürdistan ve dünya sorunlarının çözümünde önemli bir dava olarak nadiren görülmüştür. Çoğu ülke birçok konuyu masaya yatırıp tartışırken, kadın özgürlüğü davası Ortadoğu ve dünyada önemli bir dava olarak görülmemektedir. Bu nedenle Önder Apo, kadınlar özgür olmadıkça özgür bir toplumun inşa edilemeyeceğine önem vermektedir. Mevcut soykırımlara ve işgallere karşı birlikte mücadele etmediğimiz sürece komünal bir toplum inşa edilemez.
Önder Apo ve kadın özgürlük hareketi, devrimden sonra kadın sorununu ele alacağız yaklaşımını değiştirdi. Bu nedenle Önderlik, Kürdistan'da asıl davanın kadın özgürlük davası olduğunu söylüyor. Önce kadın özgürlük davası tartışılmalı, kadın özgürlük sorunu çözülmeli ve kadınlar bu yüzyılda kimlik ve iradeyle yaşamalıdır. Kadın kimliğiyle komünal, eşit ve demokratik bir yaşam kurulacaktır. Kadın özgürlük sorunu çözülmeden ulusal özgürlük davası kurulamaz. Kadın özgürlük davası ulusal sorunun başlangıcındadır. Önder Apo bu formülle bu konuyu kadın kimliği ve bilimle yeniden başlattı.