‘Ortadoğu'da derinleşen krize çözüm demokratik ulustur’

Ortadoğu'da krizler derinleşirken, halklar Demokratik Ulus Projesi ile ahlaki, siyasi, demokratik ve ekolojik bir toplum inşa etmeyi hedefliyor.

SİLVA AL-İBRAHİM

Minbic- Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, geliştirdiği demokratik modernite düşüncesi ile toplumların özünü boşaltmak, insanları tarihinden ve özgürlüğünden uzaklaştırmak, doğayı talan etmek isteyen kapitalist modernitenin yarattığı krizlere alternatif bir çözüm üretti. Kapitalist modernitenin özellikle son yıllarda yarattığı tahribat ve savaşlar küresel olarak birçok tehlikeyi de beraberinde getiriyor. Bu politikalardan en çok etkilenen ve çeşitli gerekçelerle en çok hedef alınan kadınlar ve çocuklar oldu.

Minbic’ten kadınlar demokratik ulusun, kapitalist savaşlara karşı nasıl çözüm geliştirdiğini anlattı.

‘Ortadoğu’nun kültürel zenginliği savaşlarda kullanılıyor’

Ortadoğu coğrafyasını medeniyetlerin beşiği olarak tanımlayan Okullardaki Eğitimleri İzleme Komisyonu Üyesi Kinda Cemil, mezhepsel, ulusal çatışmaların merkezi haline gelen Ortadoğu'da kapitalist modernitenin halklara yönelik politikasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kinda Cemil, kültürel çeşitliliği ve zenginliğiyle öne çıkan Ortadoğu’da halkların bir arada yaşadıklarına dikkat çekerek, bu çeşitliliğin kullanıldığını ve coğrafyanın çatışmanın merkezi haline getirildiğine işaret etti. Kinda Cemil, "Bölgede Kürt meselesinin kabul edilmemesi, İsrail ile Filistin arasındaki anlaşmazlığın çözümü konusunda inisiyatif alınamaması, Sünni-Şii çatışması da Ortadoğu’da yaşananların özeti. Bu bölgedeki farklılık kullanılıyor. Suriye’de tüm kapitalist güçlerin çatışma ve müdahalelerine sahne olan, krizini derinleştiren, uluslararası güçler arasında hesaplaşma merkezi haline gelen ülkelerden biri oldu” şeklinde konuştu.

‘Birlikte bir yaşam kurulabildi’

Kuzey ve Doğu Suriye Bölgesi Özerk Yönetim’e ve halkın örgütlülüğüne vurgu yapan Kinda Cemil, “Kuzey ve Doğu Suriye halkları, Önder Abdullah Öcalan'ın geliştirdiği Demokratik Ulus Projesi’ni temel alarak, kendilerini örgütleyebildiler. Toplumsal bir devrim yaptılar ve tüm sorunlarına alternatif ve çözüm geliştirdiler. Kapitalizmin ayrıştırıcı gücünün aksine kültürel ve dinsel çeşitliliği ile bir yönetim ve yaşam kurulabildi. Bu durum tüm halklar tarafından kabul edildi” dedi. Kinda Cemil, projenin başarıya ulaşmasının sebebinin hiçbir otoriteye bağlı olmaması şeklinde açıklarken, halka kendi kendine yönetme hakkının verildiğine vurgu yaptı.

Özellikle eşbaşkanlık sistemine dikkat çeken Kinda Cemil, bu sistemle kadınlara topluma liderlik etme rolünün verildiğinin altını çizdi. Kinda Cemil, Ortadoğu'nun ve dünyanın çatışmalara ve savaşlara sahne olduğu bir dönemde, Demokratik Ulus Projesi’nin açık ilkeleri ve somut adımları olması nedeniyle her yerdeki krizleri çözebilecek kapasitede olduğunu vurguladı.

Türk devleti de doğayı hedef aldı

Hak savunucusu Mona Al-Xalaf da savaş, işgal ve çatışmaların ekolojiye etkisine değinerek, “Evrenin başlangıcında insan doğayla karşılıklı ve tamamlayıcı bir ilişki içindeydi. Avlanma düzeyinde bile yiyecek sağlamak için avlanır, açlığını gidermekle yetinir, kendisini doğanın bir parçası olarak görürdü” derken günümüzde insanın doğa ile ilişkisinin değiştiğini ve koptuğunu ifade etti. Mona Al-Xalaf, insanın kendini doğadan üstün bir otorite olarak tanımladığını vurgulayarak bunun da doğanın tükenmesi anlamına geldiğini söyledi. Mona Al-Xalaf, “Bugün insanın kuşları eğlence için avladığını görüyoruz. Açlığını bastırmak için değil.  Bu haksız doğa tüketiminin çevresel dengesizliğe yol açtığını belirtmek gerekiyor. Doğada yaşanan felaketlerin iki nedeni var. Bunların biri doğa, diğeri ise insan. Kapitalist ülkeler en büyük kârı elde etmek uğruna her şeyi yapıyor. Savaşlarda kimyasal silah kullanımı, salgın hastalıkların ve tedavisi olmayan hastalıkların yayılması, fabrikaların oluşturduğu atıklar ve daha fazlası felaketi getiriyor” diye konuştu. Türk devletinin saldırılarıyla doğayı hedef aldığını dile getiren Mona Al-Xalaf, halkların boyunduruk altına almak amacıyla doğal kaynakların zehirlendiğini ifade etti.