Newroz Uysal: İnkar edildikçe tecrit her yerde kendini gösterecektir

Tutsak yakınlarının Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile görüşmesinin ayrıntıları iktidarın cezaevleri meselesine yaklaşımı göstermiş oldu. DEM Parti Milletvekili Newroz Uysal Aslan, 100 yıllık aklın inkarda ısrar ettiğine dikkat çekti.

SARYA DENİZ

Haber Merkezi- Türkiye ve Kürdistan’da cezaevleri her dönem işkence, kötü muamele ve hak ihlallerinin yoğun olarak yaşandığı yerler olarak anıldı. Son dönemde mimari yapısı ve izolasyon koşullarını daha da ağırlaştıran S ile Y Tipi ve Yüksek Güvenlikli yeni cezaevlerinde yaşananlar raporlara daha sık yansır oldu. Ancak tüm dünyada tek olan İmralı Cezaevi’ne uygulanan tecrit, iktidarın adadan tüm cezaevlerine ve yaşamın neredeyse her alanına yaydığı politikasının merkezi haline getirildi.  

Hasta tutsaklar ölümü bekliyor

Uluslararası mekanizmaları, onların yaptığı eleştiri ve uyarıları dikkate almayan iktidar işkenceyi önlemeye yönelik iyileştirmeleri yapmak bir yana var olan koşulları daha da ağırlaştıran bir tutum alıyor. Özellikle politik tutsaklara tecrit ve işkenceyi bir sindirme aracı olarak kullanan iktidarın politikalarıyla hasta tutsaklar için cezaevleri ölüm evlerine çevrildi. Raporlara yansıyan verilere göre 2023 yılında 42 kişi cezaevinde yaşamını yitirdi. 2024 yılının 6 ayında cezaevlerinde yaşamını yitirenlerin sayısı 23 oldu. En son Şırnak T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan ve İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) ağır hasta tutuklular listesinde yer alan Yıldırım Han, durumunun ağırlaşması üzerine Ankara’ya sevk edilmişti. Ankara’da tedavisi devam eden Yıldırım Han, yaşamını yitirdi. Adli Tıp Kurumu’nun ‘cezaevinde kalabilir’ raporlarıyla sağlık hakkından mahrum bırakılan yüzlerce hasta mahpus adeta cezaevlerinde tecrit altında ölümü bekliyor. 

Abdullah Öcalan’dan 40 aydır haber yok

İmralı’ya özel olarak uygulanan ve tüm cezaevlerine yansıyan tecrit, yıllardır Türkiye’de nerdeyse her alana yansımalarını sürdürüyor. İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'nde tecrit koşulları altında tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'dan 40 aydır hiçbir şekilde haber alınamıyor. Üstelik avukat, aile ve milletvekillerinin başvurularına da hiçbir şekilde cevap verilmiyor. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve onunla aynı cezaevinde tutulan Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş için "disiplin cezaları" gerekçe gösterilirken 6 aylık periyotlarla "avukat görüş yasağı" kararları ile engelleniyor. Abdullah Öcalan ve diğer tutsaklara dönük verilen son 6 aylık avukat görüş yasağı kararı 3 Mayıs 2024 tarihinde Bursa İnfaz Hakimliği tarafından verildi.

Son yasak kararı ile birlikte Abdullah Öcalan'a son 8 yılda en az 13 kez 6 aylık avukat görüş yasağı getirilme kararı verilmiş oldu.

Tutsaklar eylemlerine devam ediyor

Türkiye ve Kürdistan’da cezaevlerindeki hak ihlalleri ve Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin son bulması için tutsaklar 27 Kasım 2023 tarihinde başlattığı eylemlerini sürdürüyor. Dönüşümlü açlık grevi eylemlerini 4 Nisan itibariyle yeni bir aşamaya taşıyan tutsaklar, mahkemeleri boykot ederek, telefon ve aile görüşüne çıkmıyor. Dışarda ise tutsak yakınları, seslerini duyurmaya dönük başlattıkları “Özgürlüğe ses ver” eylemleri devam ediyor.

Bakanla görüşme

Tutsak yakınları en 25 Haziran’da Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile bir görüşme gerçekleştirdi. Bu görüşmenin ayrıntıları iktidarın cezaevleri meselesine yaklaşımını da göstermiş oldu. Görüşmede tutsak yakınları ve onlara eşlik eden DEM Parti milletvekilleri Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a uygulanan tecride dikkat çekti. “Sayın Abdullah Öcalan” söyleminden Bakanın rahatsız olduğu öğrenilirken, tutsak yakınları çocuklarının koşullarının İmralı tecridinden bağımsız olmadığını aktardı. 21 dakika süren görüşme Bakan tarafından apar topar bitirildi.

Tutsak yakınlarının Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile yaptığı görüşmeye katılan DEM Parti milletvekili ve Meclis İnsan Hakları Komisyonu Üyesi Avukat Newroz Uysal Aslan, görüşmeyi ajansımıza değerlendirdi.

‘Bu politikadan vazgeçen bir akıl şu an için yok’

Türkiye ve Kürdistan’da cezaevlerindeki sorunların yeni olmadığını yaşananların politik iklimle doğru orantılı ilerlediğini ifade eden Newroz Uysal Aslan, tecridin kaynağının da İmralı olduğuna dikkat çekti. Newroz Uysal Aslan, cezaevlerindeki duruma ilişkin konuşurken aslında aynı zamanda Bakanlık ile yapılan görüşmenin sonuçları ile ilgili öngörülerini aktardı. Newroz Uysal Aslan, “Maalesef ki Türkiye cezaevlerinde onlarca mahpus yaşamını yitiriyor ya da şüpheli ölümler gerçekleşiyor. Cezaevlerinin ölüm evi olmaması noktasındaki politikaya karşı bir iyileştirme ya da bu politikadan vazgeçen bir akıl şu an için yok. Türkiye ve Kürdistan’daki cezaevlerindeki durum yüksek mahpus sayısı, kalabalık cezaevleri, insan hakları ihlallerinin yoğunca yaşandığı birçok cezaevinde temel sağlığa erişimden fiziki koşullara, tecrit koşullarından dış dünyayla iletişime, sosyal etkinliklerden faydalanmaktan düşünce özgürlüğüne kadar birçok insan hakkı ihlali yaşanmakta. Cezaevlerindeki durum bilhassa politik mahpuslar açısından daha ağır bir tabloyla karşımıza çıkıyor” dedi.

‘İmralı’dan yansıyan tecrit’

Esasen tüm cezaevlerinde ihlallerin yaşandığını ancak politik tutsaklara karşı ikinci kez cezalandırma yönteminin uygulandığını dile getiren Newroz Uysal Aslan, “Siyasi mahpuslara dönük politik olarak keyfi, ikinci kere cezalandıran tırnak içerisinde bir ‘teslim alma’ya ya da kişinin iradesini hedefleyen birçok uygulama yaşandığı için cezaevlerinde siyasi mahpuslar için durum çok daha ağır bir durumda. Türkiye ve Kürdistan’daki cezaevlerinde modernleşme adı altında tek tip, tek odada tutulan hücre tipi sisteme geçiş gittikçe yaygınlaşan S ve Y tipleri, hasta mahpusların tedaviye erişimindeki engeller ve tabi ki tüm bunların bir kaynağı ve yansıma alanı olarak İmralı’da devam eden tecrit hali var” diye konuştu. Cezaevlerinde insanlık onurunun hiçe sayıldığı zamanların söz konusu olduğunu anlatan DEM Parti milletvekili, bu durumun İmralı’da kurgulanan tecrit sisteminin birçok boyutu ve çok yönlü etkilerinden kaynaklandığını söyledi. Newroz Uysal Aslan, konuşmasına şu sözlerle devam etti:

“İmralı’da hukuka aykırı, insanlık onuruna uymayan cezaevlerindeki tecrit siteminin yaygınlaşmasına kadar, birçok yönüyle etkileyen bir tecrit var. Yine İmralı Cezaevi’ndeki tecridin bir diğer boyutu da diğer cezaevlerine yansıma biçimi olarak kendini gösteriyor.”

‘Tecrit etkisini birçok yönüyle kendini gösteriyor’

İmralı Cezaevi’ndeki tecridin Türkiye’de her türlü hukuksuzluğun doğduğu alanı olarak tarif eden Newroz Uysal Aslan, “Tecrit birçok yönüyle kendini gösteriyor. Cezaevleri birinci dereceden etkilenen alanlar ama asıl olarak çözüm karşıtı bir politika olduğu için, bir hukuksuzluk alanı olduğu için, çözümsüzlük ve hukuksuzluğun kendisini gösterdiği her yerde İmralı tecrit politikasından bir parça görmemiz mümkün” diye konuştu. Newroz Uysal Aslan, partilerinin ve birçok kurumun Abdullah Öcalan ile görüşmek için başvuruda bulunduğunu belirterek başvurularının yanıtsız kaldığını dile getirdi. Tecrit sisteminin savaş politikaları ve Kürt halkını inkardan bağımsız düşünülemeyeceğini söyleyen Newroz Uysal Aslan, şunları dile getirdi:

“İmralı’daki tecridin varlığı aynı zamanda cezaevlerinde politik olarak cezalandırma, keyfi muamele teslim alma gibi politikaların da bir kaynağını oluşturuyor. O nedenle cezaevlerindeki mahpuslar bu gerçeklik üzerinden birçok kere açlık grevleri yaptılar ve devleti hukuka uyma ve tecridi kaldırma noktasında birçok çağrıları oldu. Bu çağrılar geçmiş dönemlerde politik olarak da çözüm sürecini etkileyen bir noktada rol üstlendi. 2019’da da 8 yıldan sonra avukat görüşmesinin gerçekleşmesine vesile oldu. Geçtiğimiz yıl da dönüşümlü olarak açlık grevi vardı. Bu açlık grevleri 27 Kasım’dan 4 Nisan’a kadar sürdü.4 Nisan’dan sonra ise bir boykot sürdürülüyor aynı taleplerle. Mahpusların bu eylemsellik hali dışarda da tutsak yakınları anneleri başta olmak üzere Barış Annelerinin ya da farklı kesimlerdeki annelerimizin bu talebe sahip çıkan kimi adalet nöbeti, cezaevinin önündeki açıklamalar ve bakanlık önünde açıklamaya dönüşen eylem ve etkinlikleri oldu. Dışarda da tutsak yakınlarının eylemleri var.” 

‘Gerçekliği çarpıtan savunmacı bir pozisyonda karşıladı bizi Bakan’

Newroz Uysal Aslan, en son Adalet Bakanlığı ile tutuklu yakınlarının bir görüşme gerçekleştirdiklerini belirterek, bu görüşmenin tutuklu yakınlarının kısmen eylemselliklerini ve durumlarını anlatan bir görüşme olduğunu anlattı. Son görüşmeyi, “Görüşmede, devlet aklının İmralı tecridine karşı nasıl Kürt halkını yok sayan, Kürt sorununu yok sayan, savaş gerçekliğini yok sayan bir akıl varsa İmralı tecridini de yok diyen akıl kendini orada gösterdi. Annelere karşı bir tahammülsüzlük ve gerçekliği çarpıtan savunmacı bir pozisyonda karşıladı bizi Bakan” sözleri ile özetleyen Newroz Uysal Aslan, Bakanın tüm inkarına ve söylemlerine rağmen tutuklu yakınların gerçekleri anlattıklarını dile getirdi.

‘Tecrit ve hukuksuzluk her yerde kendini gösterecek’

Newroz Uysal Aslan, Bakanlığın söylemleri ve tavrının bir inkâr aklı olduğunu ve 100 yıldır devam ettirildiğini söyleyerek son olarak, “Bu noktada bu akla karşı annelerin bu mücadelesinin süreceği de yine annelerin söylemiyle kendisini gösterdi. Bu görüşme inkarda, hukuksuzlukta, insan hakkı ihlalinde kötü muamelede ısrarın bir göstergesi. Sadece İmralı için değil Türkiye’deki her alanda hukuksuzluğun süreceğinin bir göstergesidir. Hukuksuzluk olarak tarif edilen her alanda İmralı’da tecrit yoktur diyen akıl hukuksuzluk da yoktur demeye devam edecek ve her yerde kendini gösterecektir” şeklinde konuştu.