Nergis Muhammedi: Önümüzdeki yol zor ama umut ve yaşam dolu
Evin cezaevinden izinli çıkan Nergis Muhammedi, tüm baskılara rağmen cezaevinde de güçlü bir direnişin sürdüğünü belirterek “Bu mücadeleyi halkla birlikte sürdüreceğim. Önümüzdeki yol zor ama umut ve yaşam dolu” dedi.
Haber Merkezi- Evin Cezaevi’nden sağlık sorunları nedeniyle izinli çıkan Nobel Ödüllü Nergis Muhammedi, Fransız yayın kuruluş olan Le Figaro’nun sorularını yanıtladı.
Üst üste üç kez Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterildiğini cezaevinde öğrendiğini söyleyen Nergis Muhammedi, ödülü aldığını öğrendiğinde hissettiklerini şu sözlerle ifade etti:
“Aklıma Mahsa Jina Amini, protestocularla dolu sokaklar, sokaklarda öldürülen gençler ve cezaevinde idam edilenler geldi. Kendime bu ödülün halka, tüm protestoculara ve ayaklanan herkese ait olduğunu söyledim. İran halkı bu küresel takdiri ve onuru hak ediyor. Bu ödülün uzun bir sivil mücadele geçmişi olan, hapisteki bir kadın insan hakları aktivistine verilmesi dünyaya açık bir mesajdı: İran'da sadece kadın haklarını, insan haklarını ve halkın temel haklarını savunduğumuz için hapis ve işkenceyle karşı karşıyayız. ‘jin jiyan azadî’ hareketinden sonra bu ödül, dünyanın İran’daki kadınların mücadelelerini gördüğünü ve seslerini duyduğunu gösterdi. Bu aynı zamanda rejime de önemli bir mesajdı.”
‘İslam Cumhuriyeti kadın haklarının açık bir ihlalcisidir’
Uzun yıllardır mücadelenin içinde olduğunu belirten Nergis Muhammedi, çok kez tutuklandığını, işkence, taciz, hücre cezası gibi birçok ihlal ve baskıyla karşı karşıya kaldığını anlattı. Nergis Muhammedi, “İslam Cumhuriyeti insan ve kadın haklarının açık bir ihlalcisidir. Doğası gereği özgürlük, demokrasi ve eşitlik kapasitesinden yoksundur ve geçtiğimiz 46 yıl boyunca reform yapamayacağını defalarca göstermiştir” diye konuştu.
Cezaevindeyken de mücadeleden vazgeçmedi
Cezaevinde bulunduğu süre boyunca da mücadele ve direnişten vazgeçmediğini dile getiren Nergis Muhammedi, “Hapishane, beni kamusal alanlarda ve özenle inşa ettiğimiz örgütlerde çalışma özgürlüğünden mahrum bıraksa da, teslim olmamı sağlamadı. Hapisteyken bile aktivizmimi yoğunlaştırmaya karar verdim. Bu, mahkum arkadaşlarla röportaj yapmayı, işkenceyi, cinsel tacizi, hücre hapsinde beyaz işkenceyi ve infazları belgelemeyi, çoğu zaman büyük risk altında dışarı kaçırılan bildiriler yayınlamayı ve Beyaz İşkence kitabını yayınlamayı içeriyordu. Oturma eylemleri, toplantılar, kitap tartışmaları ve mitingler gibi protesto faaliyetleri de aktivizmimin bir başka parçasıydı ve defalarca cezalandırılmama ve yargılanmama neden oldu. Dokuz kez yargılandım, bunların beşi cezaevi içinde yürütülen faaliyetler nedeniyle oldu. Rejim benim ya da bazı mahkûm arkadaşlarımın neşeli ve dirençli ruhuna bile tahammül edemedi” diye ifade etti.
‘Sokakta ve hapishanedeki aktivizmi bastıramadılar’
Yıllarını Evin, Zencan ve Karaçak'taki cezaevlerinde hücre hapsinde geçirmesine rağmen direnişi zaman ve mekandan bağımsız olarak sürdürdüğünü belirten Nergis Muhammedi, şöyle konuştu: “Rejimin, sokaklardaki ve kamusal alanlardaki aktivizmi bastıramadığı gibi, hapishanedeki aktivizmi de bastıramadığına inanıyorum. İslam Cumhuriyeti tutsaklara baskı yapmak için hastalıklarını istismar etmek de dahil olmak üzere her yolu kullanıyor. Birçok tutsak tıbbi ihmal nedeniyle gözaltında hayatını kaybetti ve bu durum devam ediyor. Bazen biz tutsaklar tamamen şans eseri hayatta kalıyoruz. İslam Cumhuriyeti'nin teokratik bir diktatörlük olmaktan çıkarılması gerektiğine inanıyorum. İran'ın demokrasi yoluna girebilmesi için güçlü bir sivil topluma ihtiyacımız var. Orta Doğu'da cinsiyet ayrımcılığı ile karşı karşıyayız. Afganistan ve İran'daki kadınların durumu bunun açık ve net bir örneğidir. Toplumsal cinsiyet ayrımcılığının suç sayılması sadece kadınların baskı, ayrımcılık ve boyunduruktan kurtulmasını sağlamakla kalmaz, aynı zamanda otoriter dini rejimlerin güçlü araçlarından birini de sakat bırakır.”
‘Direniş ve mücadeleye devam edeceğim’
Nergis Muhammedi, umutlu olduğunu ifade ederek mücadeleye devam edeceğini belirtti ve “Zorunlu başörtüsü teokratik rejimin belirleyici bir özelliği ve yaygın bir kontrol ve baskı aracıdır. Benim görüşüme göre, rejimin zorunlu başörtüsü nedeniyle kadınlarla karşı karşıya gelmesi sadece kıyafet ya da dini yükümlülüklerle ilgili değil, hakimiyetini sürdürmek ve otoriter yönetimini devam ettirmekle ilgilidir. Beşar Esad'ın düşüşü Orta Doğu'da bir diktatörlüğün daha çöküşüne işaret ediyor. Bölge diktatörlerin yükselişine ve düşüşüne yabancı değil ancak İranlılar için bu düşüş özel bir anlam taşıyor zira Suriye diktatörü İslam Cumhuriyeti tarafından destekleniyordu. İran halkı için Esad'ın düşüşü, rejimin vekil güçleriyle ilgili son bölgesel olaylar ışığında, anlamlı bir işaretti. Cezaevinin duvarları aktivizmimi sınırlayamaz. İranlılar demokrasi, özgürlük ve baskı, ayrımcılık, yoksulluk ve sistemik yolsuzluğa karşı mücadelelerinde ağır bedeller ödüyorlar. Benim görevim halkın yanında durmak ve onların kalkınması, refahı ve daha iyi bir yaşam sürmesi için çalışmaktır. Bu mücadeleyi halkla birlikte sürdüreceğim. Önümüzdeki yol zor ama umut ve yaşam dolu. Direniş ve mücadeleye devam edeceğim” şeklinde konuştu.