'Nawaat'ın kapatılması idari değil siyasi bir karardır’
Nawaat web sitesinin kapatılmasının siyasi bir karar olduğunu belirten Jihan Louati, “Yönetimi, yargıyı ve güvenlik güçlerini medya ve sivil toplumla hesaplaşma aracı olarak kullanmak, ülke açısından tehlikeli ve kabul edilemez bir gerilemedir” dedi.
NEZİHA BOUSSAİDİ
Tunus – Tunus son dönemde, Nawaat, Gazeteciler Birliği, Demokratik Kadınlar Derneği ve Tunus Ekonomik ve Sosyal Haklar Forumu gibi birçok sivil toplum ve medya kuruluşunun faaliyetlerinin askıya alınmasıyla gündeme geldi. Hükümetin aldığı bu kararlar, insan hakları örgütleri ve medya çevrelerinde büyük endişe yarattı. Tunus Gazeteciler Birliği, söz konusu adımların ifade özgürlüğüne, sivil topluma ve devrimin kazanımlarına yönelik ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurguladı. Birlik, ayrıca bu uygulamaların 2022 Tunus Anayasası’nda güvence altına alınan temel haklara açık bir saldırı anlamına geldiğini belirtti.
Sivil topluma saldırı
Tunus hükümetinin son kararlarını değerlendiren Tunus Ulusal Gazeteciler Birliği üyesi Jihan Louati, sendikanın Nawaat internet sitesiyle Gazeteciler Derneği’nin faaliyetlerinin bir ay süreyle durdurulması ve genel merkezinin kapatılması yönünde karar aldığını söyledi. Jihan Louati, bu adımın, Demokratik Kadınlar Derneği, Tunus Ekonomik ve Sosyal Haklar Forumu ve diğer bazı sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerinin askıya alınmasının ardından geldiğini belirtti. “Sendika olarak bu kararları sivil topluma ve 2022 Anayasası’nda güvence altına alınan özgürlüklere yönelik açık bir saldırı olarak görüyoruz” diyen Jihan Louati, alınan kararların ifade özgürlüğü ve örgütlenme hakkı açısından ciddi bir gerilemeye işaret ettiğini vurguladı.
‘Nawaat’ın faaliyetlerinin durdurulması siyasi bir karardır’
Jihan Louati, Nawaat’ın faaliyetlerinin durdurulması kararının idari ya da mali bir tedbir olarak sunulmasına rağmen, gerçekte siyasi bir karar olduğunu söyledi. Jihan Louati, “Bu karar, derneğin mali kaynaklarının şeffaflığını kanıtlayan tüm belgelere rağmen alınmıştır. Dolayısıyla bu, rutin bir idari işlem değil, Tunus’ta kamusal alanın sistematik biçimde daraltılmasının açık bir halkasıdır. Alınan karar, ülkenin en önemli araştırmacı medya kuruluşlarından birinin doğrudan hedef alınması ve gazetecilerin çalışma hakkının ihlal edilmesi anlamına geliyor” dedi.
‘Ülke açısından tehlikeli ve kabul edilemez bir gerilemedir’
Jihan Louati, basın ve sivil toplum özgürlüğünün yetkililerin bahşettiği bir ayrıcalık değil, anayasa tarafından güvence altına alınmış kutsal bir hak ve Tunus hükümetinin uymakla yükümlü olduğu uluslararası bir taahhüt olduğunu vurguladı. Jihan Louati, sözlerinin devamında, “Yönetimi, yargıyı ve güvenlik güçlerini medya ve sivil toplumla hesaplaşma aracı olarak kullanmak, ülke açısından tehlikeli ve kabul edilemez bir gerilemedir” ifadelerini kullandı.
Jihan Louati, sözlerine şöyle devam etti:
“Bugün yalnızca dernek faaliyetlerinin askıya alınması veya Tunuslu gazetecilere mesleki kimliklerini gösteren basın kartlarının verilmemesiyle sınırlı bir durum yaşamıyoruz. Aynı zamanda gazetecilerin çalışmalarını zorlaştıran, bilgiye erişimlerini engelleyen ve resmi açıklama yapmalarını kısıtlayan kötü şöhretli 54 sayılı kararname ile 19 sayılı genelgenin sürekli olarak uygulanmasına da tanık oluyoruz. Tüm bunlar, gazetecilik mesleğine yönelik açık bir saldırı anlamına geliyor. Tüm bunlar, gazetecilik mesleğine, ifade özgürlüğünün anayasal güvencelerine ve yurttaşların bilgi edinme hakkına yönelik bir ihlal anlamına geliyor. Bu engeller nedeniyle Tunuslu gazeteciler, mesleki kimliklerinden yoksun bırakılıyor ve hem kamu hem de özel medya kuruluşlarında doğru bilgiye ulaşma ve görevlerini yerine getirme imkanından mahrum kalıyor.”
Sendikadan genel grev uyarısı
Tunus Ulusal Gazeteciler Sendikası, genişletilmiş yönetim kurulu toplantısında, gazetecilik mesleğinin karşı karşıya olduğu sosyal ve ekonomik tehditler nedeniyle genel grev uyarısında bulundu. Sendika hem kamu hem de özel medyada gazetecilerin güvencesiz çalışma koşullarının sürdüğünü, özel medya kuruluşlarının ekonomik kriz içinde olduğunu ve profesyonel basın kartı eksikliğinin mesleğin itibarını zedelediğini açıkladı. Gazetecilik mesleğinin bu tehlikelerle mücadele edebilmesi için dayanışmanın önemine dikkat çeken sendika, “Meslektaşlarımıza bir kez daha hatırlatıyoruz; özgürlüklerimiz, ekonomik sorunlarımız ya da kamuoyunu doğru bilgilendirme hakkımız ne olursa olsun, bu tehditlerle başa çıkmanın tek yolu mesleki birliğimizi korumaktan geçiyor” ifadelerini kullandı.
Sendika, tüm üyelerine otosansürden kurtulmaları ve 54. Kararname korkusuna karşı durabilmeleri için avukatları aracılığıyla hukuki destek sağlandığını duyurdu. İfade özgürlüğünün yetkililer tarafından bahşedilen bir ayrıcalık olmadığını belirten sendika, “Tunus Anayasası ve ülkenin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış temel bir haktır. Medya ve sivil toplumla hesaplaşmak için idari, yargısal ve güvenlik mekanizmalarını kullanmak, iyi yönetişim ilkelerinden ciddi bir sapmadır” sözlerine dikkat çekti.
Sendika açıklamasını şu sözlerle sonlandırdı:
“Aç gazeteciler susturulmayacak. Açlıklarını, karanlığı aydınlatan ve adaletsizliği yakan bir ateşe dönüştürecekler. Ağızlarından alınan her lokma, kılıçtan keskin bir söze dönüşecek; kesilen her maaş, zalimin kulağında yankılanan bir feryat olacak. Açlık onları susturmayacak, aksine, dünyaya gerçeğin küllerinden yeniden doğabileceğini gösterecekler.”